Koskoca
2 sene geçti, kâbusun başlangıcından. Bir hafta sonra da hiç açılmamak üzere
kapatılacağını umuyorum. Bu süre zarfında, takımın ortaya koyduğu mücadele takdir
edilecek derecedeydi. Fakat aynı şeyleri kulüp yönetimi için söylemenin imkânı
yok. Geçen sezon, hazırlıksız yakalanmıştık, gerekli süremiz yoktu takviyeler
için, hep bir belirsizlik vardı, her gün yeni bir cephe açılıyordu, vb…….
birçok nedenin bulunduğu bir ortamda son maçta kaçan şampiyonluk ve uzun yıllar
sonra alınan Türkiye Kupası büyük başarıydı.
Geçen
sezon ise, Avrupa’da yakalanan yarı final, Türkiye Kupasının üst üstte
kazanılması ve ligde alınan şampiyonluk çok kötü görünmese de, esasında
kaybedilenler çok daha fazlaydı. Fenerbahçe, geçen sezonu 12 Mayıs’ta
kaybetmeye başladı gerçekte. O gün, taraftar baş koyduğu büyük mücadele de
yalnız bırakıldı. Maç bitimiyle başlayan olayların sorumlusu olarak hep
taraftar suçlandı. Kulüp elinde tüm stat görüntüleri olmasına rağmen, bunları
yayınlayamadığı gibi, herhangi bir yerde de savunmasını yapamadı. Alınan 5 maç
cezaydı, oysa taraftarın içindeki yara çok daha büyüktü. CAS davasının hiçbir
açıklama yapılmadan çekilmesinin üstüne son maçta yaşananların tüm günahının
taraftarın üstüne kalmasına ses çıkarmayan yönetime olan destek zamanla
azalıyordu.
Bu
olumsuzluklarla başlayan sezon, Fenerbahçe açısından bir geri dönüşten çok daha
değerliydi. Rakibi her türlü riske girip, planlarını şampiyonluk üzerine kurmuş
ve bunun doğrultusunda yüksek maliyetli transferlere yönelmişti. Hedef belliydi,
Şampiyonlar Ligi gelirini almak ve tekrar şampiyonluğu yakalamak. Buna
karşılık, FB yönetimi ne Süper Kupa Finaline ne de Şampiyonlar ligi ön
elemesine transferleri yetiştiremedi ve ikisinde de sonuç hüsran oldu. Ama daha
kötüsü artık nur topu gibi Alex sorunumuz vardı.
Geldiği
günden beri tüm taraftarın sevgisini kazanmış, kulüp tarihinin en başarılı
denilebilecek istatistiklerine imza atmış adam, hain olmakla suçlanıyordu.
Oynadığı süre boyunca, her serbest vuruşu, korneri, penaltıyı kullanan ve tüm
hücum organizasyonunu şekillendiren adam artık yoktu. Takım sorumlusu, Aykut
Kocaman’ın defalarca “Alex’siz oyuna alışmalıyız, koşan takım, antrenör takımı”
kavramlarını ve hayalindeki “4-3-3” sistemini uygulamaya başlamasıyla takım
beklenilenin aksine düşmeye başladı. Ligde her geçen maç daha kötü oynuyor ve
kazanamıyordu.
Devre
arasında eski oyuncuları geri döndürme ve Webo operasyonuyla bir ivme kazanılsa
da Fenerbahçe, ligde şampiyonluğu yeniden kaybediyordu. İlk yarı boyunca tek
forvet olarak Sow’un olması ve alternatifin olmaması, sol bek mevkiinde Hasan
Ali’nin alternatifsiz olması, defans göbeğindeki yetersizlik, orta sahada
oyunun iki yönünü oynayacak oyuncunun bulunmaması, hakemlerin ve federasyonun
ceza kurullarının vermiş oldukları adaletsiz cezalara karşı kulübün haklarının
savunulamaması, rakibin devre arasında yaptığı transferlere karşılık sessiz
kalınması ve Alex’in gönderilmesi; yönetimin tahtını iyice sallamaya başladı.
Kaybedilen
bir şampiyonluk değildi çünkü. Taraftar, yönetime olan güvenini ve sevgisini de
kaybetti bu süre içinde. Her maç taraftar gruplarıyla yaşanan sorunlar can
sıkıcıydı. Burada sorun, 3 Temmuz sürecinden beri biat yolunu seçen belli
taraftar grubuna ilk başta ucuz kombine verilmesi; daha sonra Alex
tezahüratlarını sustursun diye megafon takviyesinin yapılmasının ardından savaş
açılması, yönetimin ne derece tutarlı bir duruş gösterdiğinin de ispatıdır.
Fenerbahçe
tüm bu olumsuzluklarla başlıyor, 2013-2014 sezon hazırlıklarına. Tüm planlar
yapılmışken ilk aşamada başlayan Aykut Kocaman’ın istifası, ardından UEFA
disiplin kuruluna sevk yine moralleri altüst ediyordu. Ama artık kaybedecek bir
sezona daha Fenerbahçe taraftarının tahammülü yok. Bu sene, ölmek var dönmek
yok. Yönetim de, bunu anlamış olacak ki transfer sezonunda hızlı girdi. Şimdi
yapılan, yapılması muhtemel ve yapılması gerekenleri elimizden geldikçe
paylaşalım.
Kaleciler: Volkan Demirel, Mert Günok, Serkan
Kırıntılı
Fenerbahçe
futbol takım kadrosundaki en sorunsuz yerini sorsanız taraftara, çoğunlukla
kale cevabı alırsınız. Oysaki geçen sezon Volkan ile Muslera’nın
kazandırdıkları ve kaybettikleri arası fark 10 puandan fazladır. Volkan, gün geçtikçe
ağırlaşan cüssesine bir de konsantrasyon kaybını eklediğimizde büyük sorun
yaratıyor. Aynı şekilde Mert de, yan toplardaki zafiyetleri korkutucu. Üstelik
son oynanan milli maçtaki görüntüsü felaketti. Bu ilk defa da olmuyor üstelik
geçen sezon süper kupa finalinde yediği ilk gol de unutulmaz. Serkan Kırıntılı’nın da bir türlü beklenen çıkışı
gösterememesi nedeniyle yapılacak en iyi hamle Ertuğrul Taşkıran’ın geri
çağrılması ve kaleci rotasyonuna sokulması olacaktır.
Sağbek: Gökhan Gönül
Bu
mevkii de Gökhan, hem ülkenin hem de Fenerbahçe’nin tek oyuncusu. Bu yaz
geçirdiği operasyon nedeniyle de sahalara dönmesi ve formunu yakalaması Ekim
ayını bulacaktır. Eldeki mevcut kadroda, bu mevkii için değerlendirilebilecek
Topuz ve Alves isimleri öne çıksa da, yedek bir oyuncu şart. Buraya yapılması
muhtemel takviye içersinde 2 oyuncu ön plana çıkıyor. Eskişehirspor’dan Veysel
Sarı ve Bursaspor’dan Şener Özbayraktar
Stoper: Egemen Korkmaz, Bekir İrtegün,
Bruno Alves
Stoper
olarak elde bulunan Yobo ve Serdar Kesimal’in bu sene kadroda olmayacağı
söyleniyor. Doğrusu da bu olur. Serdar’ın bir türlü istenen düzeye çıkamaması
ve Yobo’nun müdahalelerde çok yavaş kalması geçen sezon Fenerbahçe’nin birçok
maçtan mağlup ayrılmasına yol açtı. Günümüzde stoperler, sadece atakları kesen
değil; aynı zamanda geriden oyun kuran, alan daraltan ve skor katkısı ile
takıma maç kazandıran pozisyona geldiler. Tüm bunları düşündüğümüzde, eldekiler
içersinde bunu tam manasıyla yapabilen oyuncu yoktu. Bu nedenle, ilk takviyelerden
biri bu bölgeye yapıldı. Bruno Alves transferi bu anlamda çok önemli. Ama
önümüzdeki sezon yoğun maç trafiği için yeterli değil. Kadroda sadece 6
yabancıya izin verildiğini de düşünürsek, kesinlikle bir yerli takviyesi şart.
Süper ligden buna uygun oyuncu bulmak zor. Gurbetçilerden ise, Ömer Toprak ve
Serdar Taşçı
Sol bek: Hasan Ali Kaldırım, Michal Kadlec
Ziegler’in
ayrılmasıyla Hasan Ali sol bek mevkiinde yalnız kalmıştı. Beklenen takviye
Kadlec oldu. Oyun yapısı itibarıyla daha dengeli bir oyuncu. Takım kadrosuna
bakıldığında genelde sol önde oynayan oyuncular defansif olarak çok yeterli
değil. Bu nedenle, tercih doğru gibi duruyor. Aynı zamanda, stoper olarak da
faydalanabilmesi ve Hasan Ali’nin de oynaması gerektiğini düşünerek olumlu bir
transfer olduğunu düşünüyorum.
Orta Saha
Sağ:
Dirk Kuyt, Mehmet Topuz, Recep Niyaz
Takviye
düşünülmeyen ender mevkilerden bir tanesi. Kuyt geçen sezon ki performansını
sürdürebilirse sorun çıkacağını düşünmüyorum. Mehmet Topuz’un sakatlıklarını
tam olarak atlatabilmesi ve skor anlamında katkı sağlaması gerekiyor.
Beklenilenin altında kalmamalı artık Mehmet. Recep Niyaz’ın da arada şans verilmesi
ile bu bölgede alternatif açısından zenginlik katacaktır. Krasiç’in her şekilde gönderilmesi şart.
Göbek: Mehmet Topal, Selçuk Şahin, Raul
Meirelles, Emre Belözoğlu, Alper Potuk, Salih Uçan, Samuel Holmen
Oyuncu
sayısı olarak takımın en kalabalık bölge durumda. Christian
Baroni ve Sezer Öztürk’ün gideceğini
düşünüyordum. Ama Holmen transferi ile gideceklerin sayısı artabilir. Yeni
hocanın sistemine göre merkezin durumu netleşecek. Eğer ki 4-4-2 düzeninde
oynayacaksak, transfere gerek yok. Ama 4-2-3-1 yâda 4-3-3 düzenlerinde
oynayacaksak, bir takviye şart gibi duruyor. Özellikle defansın önünde defansif
bir ön libero mevkiini Mehmet Topal, Meirelles ve Selçuk kapatabilir. Yanında
oynayacak 2. ön libero, topu dikene oynayabilecek ve forvet-forvet arkası ile
defansın pas trafiğini yönetecek bir oyuncu olmalı. Bunun için de Alper, Emre,
Holmen ve Meirelles’den faydalanılabilir. Forvet arkasında ise, Salih Uçan ve Alper,
mevcutlar içersindekilerin en uygunu. Baroni gönderilmezse de, bu mevkii de
oynar. Geçtiğimiz sezon, büyük umutlarla alınan Meirelles,
hiç katkı vermediği gibi çoğu maçta bizi yalnız bıraktı. Oyunun hücum yönünde
hiç yoktu. Ben eldeki oyuncuların iki ön libero mevkii için yeterli olduğunu
düşünüyorum ve Meirelles’in 10 milyon gibi bir teklif gelirse elden çıkarılması
daha iyi olacaktır. Ayrıca, Topuz ve Caner’in de bu bölgelerde değerlendirebilir.
Bu üç bölgede, geçtiğimiz sezon oynayan 6 oyuncu (Emre, Topal, Selçuk, Salih,
Baroni, Raul) 16 gol ve 14 asist katkısı vermiş. Oysa Alex, tüm bu katkıyı tek
başına veriyordu. Çift forvet (4-4-2; 4-3-1-2) de oynamadığımızı düşünürsek, forvet
arkasına oyuna yön verecek ve skor katkısı verebilecek bir orta saha transferi yapılmalıdır.
Bu oyuncunun kanatlarda oynama özelliği olması, kadronun değişkenliği açısından
da faydalı olacaktır. Marsiya’da oynayan Valbuena yâda Bayern’deki Ribery tarzı
oyuncular bize daha uygun. Transfer sezonunda, şu an isimleri çokça dolaştığı
için benim tercihlerim Nani, Honda ve Dzsudzsak’dan olurdu.
Tercih
edilecek sisteme göre Stoch ve Caner; gerektiğinde Sow bu bölgeyi götürebilecek
düzeydedir. Esasında göbeğe yapılacak takviyenin, önemi bu nedenle ortaya
çıkıyor. Hemen hemen her bölgenin birçok oyuncusu olacak ki; yoğun maç
trafiğinde oyuncuları dinlendirmek mümkün olsun. Bir sezon kötü performans
sergileyen Stoch da, önceki zamanlarda yaptıkları ve yaşı nedeniyle bir şansı
daha hak ediyor. Eğer ki, iyi bir teklif gelirse değerlendirmede bulunabilir.
Beykan da alternatifler arasında düşünülebilir.
Forvet:
Sow, Webo
Elimizde
sadece 2 oyuncu kaldı. Semih’in ayrılacak olması ile yerli alternatif de yok
elimizde. Sıkça ismi geçtiği için, Cardozo transferinin olacağını düşünüyorum.
Bizim için çok önemli bir katkı vereceğine şüphem yok. Uzun zamandan beri
striker anlamında, kadroda eksikliğini hissettiğimiz bir eksikliği
kapatacaktır. Yanında, Sow ve Kuyt ile de hücum gücünü yüklenir. Ama buraya
azalan yabancı kontenjanı nedeniyle bir yerli takviye şart. Öne çıkanlar Cenk
Tosun ve Mevlüt Erdinç.
Sonuç olarak;
Gitmesi Gerekenler:
Serkan Kırıntılı, Yobo, Serdar Kesimal,
Krasiç, Sezer Öztürk, Christian Baroni, Semih Şentürk, Raul Meirelles (İyi
bir bonservis ödenirse)
Gelmesi Gerekenler:
Ertuğrul Taşkıran, Yerli Sağbek, Yerli
Stoper, Yabancı Orta Saha, Yabancı Forvet, Yerli Forvet
Yabancı Kadrosu:
Alves, Kadlec, Kuyt, Holmen, Stoch, Sow,
Webo + 2 transfer: 9
Fenerbahçe’nin
Daum’dan beri gelen bir oyun yapısı mevcut. Aykut Kocaman bunu değiştirmeye
çalışsa da, başarısız sonuçlar sonrası hep geri adım atmak zorunda kaldı.
4-2-3-1 sistemini takım bu nedenle oynamaya alışık. Ayrıca Avrupa’nın çoğu
ülkesinde de iddialı takımlar bu sistemle oynuyorlar. Bunun haricinde, maç
içersinde değişen dizilişler de söz konusu oluyor. Bu nedenle, 4-2-3-1
dizilişinin haricinde 4-3-3 ve 4-4-2 dizilişlerini de sıkça görebiliriz.
Bunlara göre;
Bunlara göre;
4-2-3-1
4-3-3
4-4-2
2013-2014 sezonu öncesi kadroda yapılması gerekenleri kapasiteme göre anlattım. Umarım, artık tüm olumsuzluklar kalkar ve Fenerbahçe 3 Temmuz öncesine döner. Mücadele etmemiz gereken birçok güç var. Bunu aşmanın yolu da, birlik olmaktan geçiyor. Bunun için ilk görev yöneticilere düşüyor. Onlar, tüm imkanları seferber edip -özellikle UEFA’dan ne karar çıkarsa çıksın- iyi bir kadro kurmalılar ve tüm sezon haklarımızı korumalılar. Futbolcular sahada terlerinin son damlasına kadar savaşmalılar ve biz de tribünde her daim onlara destek vermeliyiz. Başarıyı ancak böyle yakalayabiliriz.
Tolga KAHRAMAN