3
Temmuz’da başlayan bir sürecin sonuna yaklaşıyoruz. Ama görünen o ki, kulüp
aldığı darbelerin etkisini daha uzun seneler hissedecek. Üzüntünün ve hayal
kırıklılıkların yanında yıpranmışlık ve tükenmişlik en büyük sorunlarımız
olacak.
Olaylar
başladığından beri, taraftarın bir refleks halinde gelişen sahiplenme iç güdüsü
esasında durumu, kulübün lehine geliştiriyordu. Ama ilk olarak, kulübün
baskılara dayanamayıp CAS davasını çekmesi, daha sonra son gs maçında yaşananların
görüntülerinin yayınlanmayıp tüm suçun taraftara yüklenmesi bu birlikteliği
bozan ilk çatlaklar oldu. Ama esas büyük darbe, Aziz Yıldırım’ın bırakılmasıyla
yaşandı esasında. Her şeyi kazandık dediğimiz anda, kaybetmişiz meğerse.
İçeri
ilk girdiğinde dik duran Başkan gitmiş yerine biat kültürüne kendini adamış bir
insan gelmişti. Zamanlar geçtikçe, taraftarın davaya inancı da bitmeye başladı.
Hem alınan saha neticeleri, hem kulübün haklarının savunulmayışı, hem de FB
düşmanları ile mücadele etme yerine taraftara ayar verme çalışmaları tüm
birlikteliği kopardı.
Sonuçta, açıklanan karar ile önümüzdeki iki sezon hazırlık kamplarını çok öne çekemeyebileceğimizi ortaya koydu. FB, Avrupa’dan men edilmişti. Artık bu leke ile yaşamak zorundaydık. Bunun gerekçelerini ben bilirim, sen bilirsin ama Avrupalı artık bilmezdi. Şike dendiğinde belki de Juventus ile beraber aklına FB gelecekti.
Sürecin
başından beri, bu olayların kurgulandığı çok açıktı. Fakat son bir sene
bunlarla mücadele etmeyen bir Başkan ve yönetim var. Elleri kolları bağlı
vaziyette oturuyor ve kulübü kaderiyle baş başa bırakıyorlar. Esasında kader de
denemez buna, başkalarının istediklerini gerçekleştirmesine seyirci kalıyorlar.
Zaman zaman ortaya çıkıp, hafif yüksek sesle yapılan açıklamalar bile artık
bize heyecan vermiyor. Kaldı ki diğer takım taraftarları bile ciddiye almıyor
artık. İşte FB başkanı ve yönetim kurulunun hali.
Otuz
küsur yıllık yaşamımda kendimi bildim bileli futbol izleyicisiyim. Tek hobim de
futbol, işin gerçeği. Bu seneler içinde iki kulübün, başkanlarının ve
yöneticilerinin çok atışmalarına ve kavgalarına çok tanık oldum. Ama hiçbir
zaman, geçtiğimiz sezon gs ve ts’nin FB başkanı yaptığı açıklamalar kadar
sertine şahit olmadım. Üstelik bunlara verilen cevaplar da hak ettikleri kadar
da olmadı. Bu beni üzen bir konuydu. FB artık sadece masa başında ve sahada
kaybetmiyor demekti bu, FB itibarını da kaybediyordu.
Tüm
bunlardan yola çıkarak, yapılacak en olumlu işin artık bir Başkan ve yönetim
değişikliğine gidilmek olduğunu düşünüyorum. İsmi yıpranmamış, kuvvetli
ilişkileri olan, basınla ve medya ile diyalogu olan, yurt dışıyla bağlantılı,
gelişime açık ve insanların sempatisini kazanabilecek özellikte keskin duruşu
olmayan bir Başkana ve onun etrafında kenetlenebilecek yönetim kuruluna
ihtiyacımız var.
Aziz
yıldırım’ın başkan olarak kalmasını savunanlar da hiç de az değil.
Bu noktada,
birkaç sorum olacak?
1-FB
hakkında UEFA’da bir disiplin dosyası devam ederken Başkan ve yöneticiler, bu
konuda hiç bir çalışmada bulunmuşlar mı?
2-Geçtiğimiz
sezon hem basında hem de futbol sahasında kulüp saldırıya uğrarken bunlara
karşı yeterli cevabı verdiklerini düşünüyor musunuz?
3-Şu
anda isimleri ortaya çıkan kişilerin bu olayın kurgulanmasında rol oynadığını
sizce Başkan ve yönetim daha yeni mi öğrendi?
4-Başkanın
hala dik durduğuna inanıyor musunuz?
5-Tüm
bu olayların sorumlusu, bu 3 gsli mi? Onlara bu işleri yapmalarını emreden
güçle başkanın mücadele ettiğine inanıyor musunuz?
6-“Bir
konuşursan yer yerinden oynar” diyen Başkanın konuşacağını bekliyor musunuz?
7-FB
için kimseyi tanımam diyen Başkana, rakibinin 4 sene üst üstte Şampiyon olduğu
senelerde en büyük katkıyı yapan adamla baş başa yemek yerken gördüğünde
inancın devam ediyor mu?
Tüm bu soruların cevabı Hayır ise
ve hala daha Başkanı savunuyorsanız Fenerbahçe’ye zarar veriyorsunuz demektir.
Tolga KAHRAMAN
@tlgafb
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.