1 Ekim 2011 Cumartesi

Nedir Bu İbrahim Kutluay Düşmanlığı?


Türk Milli Erkek Basketbol Takımı'nın Litvanya'da düzenlenen Euro 2011 basketbol şampiyonasında yaşattığı hayal kırıklığından sonra yayıncı kuruluşta yorumculuk yapan efsane basketbolcu İbrahim Kutluay haklı olarak bazı serzenişlerde bulunmuş, takım kaptanı Hidayet başta olmak üzere kimi isimler hakkında eleştiriler yapmıştı. Bunun üzerine statükodan her zaman olduğu gibi tepkiler geldi. Hidayet'in bir yerde İbo posterini kaldırttığını okuduk. NBA yorumculuğundan ekmek yediği için Hido ile iyi ilişkilerde bulunma mecburiyetinde olduğunu varsayan Kaan Kural başta olmak üzere bir İbrahim düşmanlığı aldı başını gitti. Litvanya rezaletinden çok İbo'nun sözleri konuşulur oldu. Sanki hezimetten İbo sorumluydu. Ne yapsındı yani? Kötü oynayan kişiye milyonların gözünün içine bakarak "iyi oynadı" mı deseydi? Yoksa yorumculuğun ne anlamı kalırdı?

Aslında İbrahim Kutluay'ın her fırsatta böyle tacizlere uğramasının nedenini biz biliyoruz. İbrahim'in saf ve samimi Fenerbahçeli kimliği... Düşmanlık ve tacizlerin bir kısmı Hido'ya yaranmak içinse, diğer yarısı da bu nedenle... Şimdi kimse karşımıza geçip İbo'nun zamanında kariyerini düşünerek Fenerbahçe'den ayrılma kararını filan önümüze sürmesin. Zamanında Fenerbahçe'ye küfreden Fatih Akyel, götoğlanları diyen Tümer Metin, Emre Belözoğlu, Kaya Peker gibileri bağrına basanlar, İbo'nun kariyer tercihini sorguya çekecekse yuh olsun derim. Alex bile her kontrat sezonunun ortasında yönetimi harekete geçirmek için "tekliflere açığım" haberleri sızdırırken, İbo'nun para için değil, kariyer amacıyla değişik bir maceraya atılmasını "Fenerbahçe'ye ihanet etti" diye yorumlayıp, hemen ardından, Emre'leri, Kaya'ları ayakta alkışlamak en hafifiyle budalalıktır. İbo'yu bizden ayrılma kararıyla değil, biz 2008 Ocak ayında ona sırtımızı döndüğümüzde, Galatasaray ve Beşiktaş'tan gelen teklifleri elinin tersiyle itmesini baz alarak değerlendirin.

İbrahim, Fenerbahçe altyapısından yetişen en önemli uluslararası markadır. Bunu futbol dahil, tüm branşlar adına söylüyorum.

O, sadece altyapıdan yetişen birisi değil, gerçekten Fenerbahçeli bir değerdir. Ne yazık ki, Tümer Metin de onunla aynı dönemde ve aynı gerekçeyle (askerlik) takımdan ayrılmış, ne tesadüf ki ikiside Yunanistan'ın yolunu tutmuş ve dönüşlerinde Tümer'e açılan kucaklar İbo'ya kapanmıştır.

İbo ve Harun'un son resmi maçıydı. 2009 TB2L, yükselme maçları... Antalya'da oynanıyor. Birgün önce Tofaşa yenildiler. O gün Bornova ile oynuyorlar. Aynı saatte Kepezin salonunda Tofaş-Trabzon maçı var. İTÜ'nün kesin kazanması ve sanırım Tofaş'ın kaybetmesini beklemesi gerek... Ben tabii İbo'yu izlemek için Kepezin salonunda değil, Atatürk Salonundayım. Üzerimde haliyle Fenerbahçe forması... Ön sıradayım. Tek Fenerbahçe formalı... İbo ısınırken göz göze geldik, üzerimdeki forma nedeniyle... Gülümseyip elimi kalbime götürdüm, kalbimizdesin anlamında... O da gülümsedi ve aynı şekilde elini kalbine koydu. Nereden bilebilirdim; İbo'nun son resmi maçı olacağını?..

Vefası olmayanın vicdanı yoktur. Vicdanı olmayanı da ben adamdan saymam. İbo'ya yapılan vefasızlığı affetmek mümkün değil!

Neyse, gelelim bu satırların nerden icap ettiğine... Meriç Tunca adlı birisi de İbo'ya sallamış. Hemde 12 Eylül tarihinde... Bu yazıdan yeni haberdar oldum. forum.fenerbasket'te bir dostum bizi haberdar etmek için üzüntü ve öfkeyle paylaşmış; dün orda gördüm. Yazı şu:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/18714251.asp?hid=18714332

Şimdi yazının Milli takım kısmı beni zerrece ilgilendirmiyor. Zaten 03 Temmuz'dan bugüne yaşanan süreç ortadayken, Fenerbahçe dışında hiç bir takımla dertlenecek durumda değilim. Beni ilgilendiren kısım NBA'in sırtından İbo'ya (bir Fenerbahçe efsanesine) çamur attığı ve baştan sona palavra olan satırlar... Yani şunlar:

(Ve şunu da hiç unutmasın; Cebinden 1.5 milyon dolar ödeyip, 22 Eylül 2004'te NBA'in sıra takımlarından Seattle SuperSonics'e gidip, sezon boyunca sadece 5 maçta oyuna giren, toplam 12 dakika süre alıp, 1 isabetsiz şut, 1 top kaybı ve 1 ribauntla Amerika macerasını tamamlayan kimdi acaba?.. )

İşte, atmasyonculuk ile yazarlık birbirine girdiği günden beridir bu türden ezbere laflar, palavralar tartışılmaz gerçek diye insanların önüne sunuluyor. Madde madde cevaplar:

1) İbo'nun ödediği para iddia edildiği gibi 1.5 milyon değil, sadece 1 milyon dolardır. Yani neredeyse yazılanın yarısıdır. Sanırım "yazım daha dikkat çekici olsun" diye rakama yarım milyon ilave etmiş. O parayı da kontratının bir şartını yerine getirebilmek için ödedi. Değil NBA'e, Yalovaspor'a da gitse, kontratta böyle bir madde olması durumunda o bedeli ödeyecekti. Kontratın gereğini yerine getirmek ne zamandır ayıplanır oldu? Ülker'e o bedeli ödedi ve karşılığında Supersonic'le 2 yıllığına toplam 3.400.000 dolarlık kontrat imzaladı. Yani diyeceğim İbo'nun NBA macerasından öyle çok büyük bir zararı olmadı. Yarım sezonluk alacağı (zaten o kadar kaldı) aşağı yukarı bonservis bedeline denk geldi; devamında Panathiniakos'ta geçirdiği yarım sezonda kazancı oldu. Ülker'de kalsaydı zaten Ülker'den senede 1.000.000 civarı para alacaktı

2) Sadece İbo değil, Avrupanın en mühim oyuncuları bile kontrat gereği bu bedelleri ödemektedir; hemde sırf NBA'e gidebilmek için... Carlos Navarro Barcelona'ya ne kadar ödedi bir araştırsın bakalım? Bir sezonu neredeyse boğaz tokluğuna oynadı. Çünkü kazandığını Barcelona'ya fesih bedeli olarak ödedi.

3) Splitter Caja Laboral'a aynı şekilde tazminat ödedi. Scola öyle... Hepsi ödedi. Bu durum onları asla küçültmez. Rudy Fernandez, Rubio...

4) Ve ASIL BOMBA... HİDAYET NBA'e GİDİŞ İZNİ ALABİLMEK İÇİN 2000 YILINDA EFES'e (İBO'nun ÜLKER'e ÖDEDİĞİ GİBİ) 1.000.000 DOLAR CİVARINDA BİR PARA ÖDEMİŞ; O DÖNEMDE O KADAR PARASI OLMADIĞI İÇİN BANKALARI KREDİ İÇİN KAPI KAPI DOLAŞMIŞTIR. İnanmıyorsa Hido'ya sorsun; NBA'e gitmek için cebinden ne kadar harcadın desin?

5) Gelelim Seattle'nin sıradan takım oluşu meselesine... 2004-05 sezonu öncesi Kaan Kural bol keseden sallıyordu: "Seattle grubunda sonuncu olur, 30 galibiyet alması mucize" filan... O sezon (İbo'nun Seattle'a katıldığı) Seattle 50 kadar galibiyet aldı; ilk dört sıradan play-off'lara girdi. İlk turda 4-2 ile Sacremento'yu geçti. Batı yarı finalinde O SEZONU ŞAMPİYON BİTİREN SPURS ile kıran kırana bir seri oynadı. 4-2 ile elendi ama kafa kafayaydı maçlar. Zaten onları geçen takım NBA şampiyonu oldu.

6) Gelelim İbo'nun rakamlarına... İbo süre alamadıysa bunun asıl sorumlusu Nate McMilan'dır. ama ona da kızmamak lazım; çünkü takım kazanıyordu ve dengeleri bozmak istemiyordu. Üstelik aynı pozisyonda oynayan Ray Allen gibi bir starın olduğu yerde İbo'ya fazla süre vermezdi. Ağzıyla kuş tutsa bile... İnsanlar Ray Allen'ı izlemek için bilet alıyordu. Ray Allen şu anda NBA tarihinin EN FAZLA ÜÇLÜK ATAN oyuncusu; geçen yıl Reggie Miller'dan devraldı koltuğu. Bir kere gerçek bir süperstar... Muhtemelen Hall Of Fame'e seçilecek kariyerini noktaladığında.

İbo'nun diğer şanssızlığı da Phil Jackson'ın geçtiğimiz senelerde "uzaylı" lakabını taktığı Radmanovic'in muhtemelen kariyerinin tek harika sezonunu geçirmek için İbo'nun gelmesini beklemiş olmasıydı. Böyle bir talihsizlik...

Yani İbo yanlış takım seçmişti; ona ihtiyacı olan bir takımda yer almalıydı. Hidayet kendi pozisyonunda oynayan LeBron James'in takımına gitse aynısını yaşamayacak mı? Şimdi yıllar sonra İbo'yu yanlış takım seçti diye küçümsemek ancak budalalara has bir durumdur. O dönem Seattle'ın iddia edildiği gibi zayıf bir takım olduğuna inanmak ise Kaan Kural kaynaklı bir şehir efsanesidir.

7) İbo'nun "SEZON BOYU 5 maçta süre almasına" ise diyecek birşey bulamıyorum. NBA sezonunun 2 ay sürdüğünü ve Ocak ayında tamamlandığını bilmiyordum; bu "uzman(!)" yazarımız sayesinde öğrenmiş olduk. Güler misin, ağlar mısın?

Kısacası NBA'e gitmek uğruna zarar etmeyi göze almak ayıplanıyorsa önce Navarro gibileri ayıplasınlar. Onlar daha büyük bedeller ödedi. İbo ise Hido Efes'e ne verdiyse onu verdi.

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler