3 Ocak 2009 Cumartesi

Fenerbahçe Acıbadem'de Üzeyir Özdurak istifa etti.!!!

Fenerbahçe’de şok...

03/01/2009 13:52:59

Geçen sezon Türk Telekom’dan büyük umutlarla transfer edilen Fenerbahçe Acıbadem Antrenörü Üzeyir Özdurak görevinden istifa etti.

Yılın ilk istifa haberi Fenerbahçe’den geldi. Sezona şampiyonluk parolası ile başlayan sarı lacivertlilerde yeni antrenör için birkaç kişi ile görüşmelerin devam ettiği öğrenildi.

Click on the slide!

Böyle haberler de yayılmaya başladı Voleybol sitelerinde ;

Jan De Brandt Bağdat Caddesi'nde görüldü..



Fenerbahçe'ye yürüme mesafesiyle 15 dakika yakınlığa sahip Bağdat Caddesi'nde görülen Jan De Brandt akıllarda soru işareti bıraktı..

Geçtiğimiz sezon İspanya'nın Tenerife Bayan Voleybol takımının teknik direktörlüğünü yapan Belçikalı Jan De Brandt, Kadıköy Bağdat Caddesi'nde görüldü..

Tenerife'nin eski çalıştırıcısı Belçikalı Jan De Brandt'ın İstanbul'da görülmesi akıllarda soru işareti bıraktı..

Belçikalı Jan De Brandt'ın İstanbul'a turistik gezi amaçlı gelmediği tahmin edilmekle beraber, "İstanbul'a ne amaçla geldiği merak uyandırdı.."

*******************************************************************************

Açıkcası sürpriz oldu Üzeyir Özdurak'ın istifası.Bir nevi Adnan Hoca'ya yaptıklarının

diyetini ödüyorlar M.Ali Aydınlar ve ekibi.Adnan Kıstak ile her gün görüşüp,yeni sezonun

planlamasını yaptıktan sonra,en son Çarşamba günü ''hocam raporunu yaz deyip,3 gün

sonra yardımcısı Kamil Söz ile telefonla görevine son verildiğini iletmek ne kadar delikanlı

etik bir duruştu acaba ?

Sonra Özdurak geldi.Violet geldi.Kamil ise yerinde kaldı.

Şimdiki söylentiler bu ikisinin Özdurak'ı yedikleri yolunda.

Özdurak'a sezona başlarken ne kadar bütçe verildi bilemiyorum.Hedef olarak bu sezon

değil,ileriki yıllar dediler.Özdurak'ta bunu kabullendi.Transferler yetersizdi.

Bir Sırp Menajer arkadaşı aracılığıyla Anja ve Vesna'yı aldırdı.Anja yeni yeni toparlanıyor

Milli takımdan Kondisyonerini getirtti,özel çalışmalarla verdiği aradaki açığını kapatıyor.

Formu yükseliyor.Vesna ise yetersizdi,gereksizdi.Ama bu kız bir vgs maçı oynadı

olmaz böyle şey.Ama sonrasında gören olmadı zaten.

Yapılacak olan onu gönderip,başka bir yabancı smaçör almaktı.

Transfer lazımken,ses soluk çıkmadı takımdan.Bilemiyorum belki de Üzeyir Hoca

takviye istedi,yapılmadı o yüzden bıraktı.

İşin gerçeği iyi voleybol da oynatmadı takıma.Zaman zaman tek set falan.

Uzun süre ilk 6'yı oturtamadı.Jump Float servis attırmakta ısrar etti.

Son zamanlarda vazgeçti ve smaç servislere döndük.

Umarım iyi bir seçim yaparlar.Ama takviye yapmazlarsa yeni hoca da çok fazla

bir şey yapamaz.Bu Tenerife Antrenörü olacaksa madem keşke Neslihan ve

Stacey Gordon transferlerinden birini biz yapsaydık.Kaçırdık.

Bence Azeri Faik Karayev iyi bir seçim olabilir.Aziz Yıldırım da hep isterdi onu.

Genç ve yetenekli Azeri Pasör Çaprazı Polina Rahimova'yı getirsin yanında Vesna'nın yerine.

Millet transfer yapıyor habire bizimkilerde tıssss yok.

Parasız Beşiktaş bile gitmiş ABD Milli takımının pasörünü getirmiş.

Kartal'ın yeni bmbası Angie McGinnis!




Aroma Bayanlar Voleybol 1. Ligi'nin güçlü ekiplerinden Beşiktaş, Amerika Voleybol Milli takımı pasörlerinden Angie McGinnis ile anlaştı.

Beşiktaş Bayan Voleybol takımı Amerika milli takımı pasörlerinden Angie McGinnis`i renklerine bağladı. Bu sene Aroma bayanlar voleybol ligine hızlı bir giriş yapan siyah beyazlılar gözünü zirveye dikti. Devre arasında transfer atağına kalkan Beşiktaş, Amerika milli takımı pasörlerinden McGinnis`i renklerine bağladıktan sonra ismini sır gibi sakladığı yine Amerika milli takımının smaçörlerinden birinide renklerine bağlamaya çalışıyor. McGinnis önümüzdeki hafta başında İstanbul`da olacak, Smaçör için ise pazarlıkların devam ettiği en geç 1-2 gün içerisinde sonuç alınacağı bildirildi.

Voleybol branşından sorumlu yönetici Bülent Deriş ``Bizim güçlü bir kadromuz var, İlk yarının son maçlarında şansızlık eseri puanlar kaybettik, yapacağımız takviyelerle şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri olacak takım yaratma arzusundayız. Pasör haricinde bir smaçör ve yerli ortaoyuncu takviyesi yapacağızBazı oyuncularımızla males. ef yollarımızı ayıracağız. Böylece mevcut bütçemizin dışına taşmadan transferi kapatacağız`` dedi.

Düzenleme :

Ortada vahim bir iddia var.Komisyon.

Yukarıda yazmıştım Üzeyir Hoca Sırp Menajer arkadaşı aracılığıyla

Anja ve Vesna'yı aldırmıştı diye.Camiada bu iddia konuşuluyor

ve Başkan'ın ipi çektiği söyleniyor.

Cengiz Tokgöz'de şunu yazmış isim vermeden ama tahmin

etmek zor değil;

Voleybolda Skandal

Bir büyük kulübümüzün transfer ettiği iki yabancı oyuncusu için

harcanan 320 bin Euro'nun 120 bin Eurosu kayıp.

Oyuncuların "Biz 100'er bin euro aldık" demelerinden sonra ortalık

karıştı. Olayın duyulmaması için büyük çaba sarfeden bu kulüpte

muhalefetin konuyu kongreye getireceği öğrenildi.

Zirve hesapları yaparken, voleybol camiasının yakından takip

ettiği bu skandal olay üzerine herkes birbirini suçlamaya başladı.

http://mayintarlasi.com//index.php?option=com_

content&task=view&id=606&Itemid=2


Voleybolda All Star Maçları !!!!!!!


BAYANLARDA YABANCILAR KAZANDI.

Voleybolda düzenlenen ''Aroma All-Star 2009'' organizasyonunda Türkiye (A) Bayan Milli Takımı, All-Star Yabancılar Karması'na 3-0 yenildi. Türk oyuncu Nihan'ın libero görevini üstlendiği All-Star Yabancı Bayanlar Karması, karşılaşmadan zorlanmadan galip ayrıldı.




(A) Milli Bayan Takımı'nın başında takım antrenörü Alessandro Chiappini çıkarken, All Star Yabancı Bayanlar Karması'nın başında Eczacıbaşı Zentiva Antrenörü Giuseppe Cuccarini görev yaptı.

Maçtan sonra düzenlenen ödül töreninde, bütün sporculara Voleybol Federasyonu'nun özel olarak hazırladığı ajanda hediye edildi.

-MAÇIN EN DEĞERLİ OYUNCUSU SPASOJEVİC-


Yabancılar karmasının 3-0 galibiyeti ile sona eren All-Star maçının MVP’si Fenerbahçe’de forma giyen Anja Spasojevic oldu.

Ödülünü Aroma A.Ş. Genel Müdürü Metin Duruk’tan alan Anja çok mutlu olduğunu belirterek, “Ödülü almamda bana yardımcı olan arkadaşlarıma Türkiye Bayan Voleybol Milli Takımına çok teşekkür ediyorum. Benim için çok anlamlı bir ödül oldu” dedi.

Anja Spasojevic ayrıca bir dizüstü bilgisayarında sahibi oldu.

*************************************

Anja'nın son maçlardak i formu devam ediyor demek ki.

Bugün müthiş oynadı.Bu oyunu 2.yarıda da oynarsa FBA'nın Final şansı yükselir.


-SMAÇ SERVİS YARIŞMASININ BİRİNCİSİ NESLİHAN-

Organizasyon kapsamında maçtan önce düzenlenen Smaç Servis Yarışması'nda Vakıfbank Güneş Sigorta'dan Neslihan Darnel birinci oldu.

Vakıfbank Güneş Sigorta'dan Angelina Grün ve Neslihan Darnel, Fenerbahçe Acıbadem'den Eda Erdem ile İller Bankası'ndan Meryem Boz'un mücadele ettiği yarışmada, Neslihan saatte 91 kilometre hızla kullandığı servisle birinci oldu.

Başarısından dolayı Voleybol Federasyonu Asbaşkanı Mehmet Çakmak, Neslihan'a kupa ve bin 500 TL'lik hediye çeki verdi.

-SMAÇ YARIŞMASININ GALİBİ NERİMAN ÖZSOY-

Yine organizasyon kapsamında maçtan önce düzenlenen 'Smaç Yarışması'nın galibi ise Eczacıbaşı Zentiva'dan Neriman Özsoy oldu.

Vakıfbank Güneş Sigorta'dan Bahar Toksoy ve Deniz Hakyemez, Eczacıbaşı Zentiva'dan Neriman Özsoy ile Galatasaray'dan Oganna Nnamani'nin mücadele ettiği yarışta, jüriden 137 puan alan Neriman ile 134 puan alan Nnamani finale kaldı.

Finalde Neriman kullandığı 3 smaç sonrasında jüriden 135 puan alarak, 131 puanda kalan rakibi Nnamani'nin önünde yer almayı başardı ve yarışmanın galibi oldu.

Voleybol Federasyonu Asbaşkanı Akif Üstündağ, Neriman'a kupa ve bin 500 TL'lik hediye çeki verdi.

Bu arada, 2008 yılında düzenlenen Dünya Grand Prix organizasyonunda mücadele etme hakkı kazanan (A) Milli Bayan Takımı ile İtalya'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda 3. olan Genç Milli Bayan Takımı için ödül töreni düzenlendi.

(A) Milli Takım'ın teknik heyet ve oyuncuları 10'ar, Genç Milli Takım'ın teknik heyet ve oyuncuları da 30'ar Cumhuriyet Altını ile ödüllendirildi.

Bayan millilere ödüllerini Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık verdi.

Öte yandan, maç ve yarışlar arasında Ukraynalı dans grubu Red Foxes, yaptığı gösterilerle organizasyonu takip eden izleyicilere keyifli anlar yaşattı.

TÜRKİYE BAYAN MİLLİ TAKIMI: 0 - ALL STAR YABANCILAR KARMASI: 3

Salon: Beşiktaş Cola Turka Arena


Hakemler: Kadir İlbeyli, Öner Kart

Türkiye: Deniz, İpek, Neslihan, Neriman, Eda, Naz, (Gülden, Duygu, Bahar, Meryem, Özge)

All-Star Yabancılar Karması: Parkhomenko, Francia, Krsmanovic, Grün, Kubassevich, Poljak, (Nihan, Kuliyeva, Gordon, Spasojevic, Mnamani)

Setler : 17-25, 21-25, 16-25

Süre : 64 dakika (23-22-19)

ERKEKLERDE MİLLİLERİMİZ KAZANDI.












All-Star 2009'a Türk damgası

Türkiye 2-1 galip

03/01/2009 18:51:57

Arama All Star 2009 erkek maçının galibi Türkiye Milli Takımı oldu. 3 set üzerinden oynanan karşılaşmayı Milli takımımız 2-1 kazandı.


TÜRKİYE – YABANCILAR KARMASI : 2-1

Salon : BJK Cola Turka Arena

Hakemler : İlhami Şenyurt, Aydın Ay

Türkiye : Ahmet xxx, Hüseyin xxx, Sinan xxx, Erhan xx, Volkan x, Ender x, Nuri (L) xxx, Fatih x, Serhat x, Arslan xx, Kadir x, Selçuk x, Kemal x, Turgay xx, Ali xx

Yabancılar Karması : Krnic xxx, Coskovic xx, İbrahim Emet x, Duerden xxx, La Fuente x, Cüneyt Dağcı xx, Serkan Kılıç (L) xxx, Milushev xx, Suela xx, Ivanov xxx, Markovic x, Ahmet Pezük xx,

Setler : 25-21, 16-25, 25-21

Süre : 69 dakika (24-22-23)


Voleybolda düzenlenen ''Aroma All-Star 2009'' organizasyonunda Türkiye (A) Milli Erkek Takımı, All Star Yabancılar Karması'nı 2-1 yendi. Antenör Fausto Polidori yönetimindeki (A) Milli Erkek Voleybol Takımı karşısında mücadele eden All-Star Yabancılar Karması'nın başında ARKAS Spor Antrenörü Fernando Munoz Benitez görev yaptı.

3 set üzerinden oynanan karşılaşmada Türk oyuncular Cüneyt Dağcı, İbrahim Emet, Serkan Kılıç ve Ahmet Pezük, yabancılar karmasında yer aldı. Maçtan sonra düzenlenen ödül töreninde, All Star Yabancılar Karması oyuncularına özel hazırlanan ajanda, (A) Milli Takım oyuncularına da organizasyona katılım sertifikası verildi.

-MAÇIN EN DEĞERLİ OYUNCUSU DUERDEN-
Karşılaşmanın en değerli oyuncusu ARKAS Sporlu Paul Charles Duerden seçildi. Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal Karabıyık, Duerden'e şilt verirken, Aroma Genel Müdürü Mahmut Atom Duruk da oyuncuya bir dizüstü bilgisayar hediye etti.

-SMAÇ SERVİS YARIŞMASI-
Organizasyon kapsamında maçtan önce düzenlenen Smaç Servis Yarışması'nda ARKAS Spor oyuncusu Pedro Suela Mendez birinci oldu. ARKAS Spor'dan Pedro Suela Mendez, Malliye Milli Piyango'dan Ender Kıdoğlu, Halkbank'tan Danail Milushev ile Galatasaray'dan Ali Alp Çayır ve Ahmet Pezük'ün mücadele ettiği yarışta, Mendez saatte 104 kilometre hızla kullandığı servisle birinciliği elde etti. Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Selahattin Şahin, Mendez'e kupa ve bin 500 TL'lik hediye çeki verdi.

-SMAÇ YARIŞMASI-
Organizasyonda düzenlenen Smaç Yarışması'nın galibi de yine ARKAS Spor'dan Nuri Şahin oldu. Galatasaray'dan Enrique De La Fuente Santos ve İbrahim Emet, İstanbul Büyükşehir Belediyespor'dan Volkan Güç, Polis Akademisi'nden Jovan Markovic ile ARKAS Spor'dan Nuri Şahin'in mücadele ettiği yarışta, jüriden 132 puan toplayan Volkan ile 124 puan alan Nuri finale çıktı. Finalde Volkan kullandığı 3 smaç sonrasında jüriden 136 puan alırken, Nuri 140 puan toplayarak yarışmanın galibi oldu.

Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Geza Dologh, Nuri'ye kupa ve bin 500 TL'lik hediye çeki verdi. Voleybolseverlerin fazla ilgi göstermediği organizasyonda maç ve yarışlar arasında Ukraynalı dans grubu Red Foxes gösteriler sunarken, şarkıcı Hande Yener de maçtan sonra bir konser verdi.

Sadece Emir ile bu kadar olur.gs cc - Fenerbahçe Ülker 78-62

Salon :Darüşşafaka Ayhan Şahenk

Hakemler :Recep Ankaralı ?, Zafer Yılmaz ?, Yener Yılmaz ?

galatasaray Cafe Crown :
Cüneyt xxx 9, Graves xxx 15, Zizic xx 8, Gurovic xx 3, Hüseyin xxxx 23,
Cemal xx 5, Atkins xx 9, Polat xx 6, Erdem x

Fenerbahçe Ülker :
Green ? 6, Ömer ? 7, Preldzic ****** 25, Mirsad ? 3, Vidmar ? 5, Semih ? 2,
Mrsic ?, Oğuz ? 6, Smith ? 8

1. periyot: 23-14
Devre: 35-30
3. periyot: 51-47
Beş Faulle Çıkanlar: 33.43 Vidmar, 34.36 Semih (Fenerbahçe Ülker)

******************************************************************
Çok fazla yüklenipte burayı takip eden ezikleri sevindirmek istemiyorum.
Son zamanlarda ne yazık ki fazlalaşmaya başladı gs maçlarındaki bu ruhsuzluk.
Yenmekte var yenilmekte ama mücadele etmemek,savaşmamak,ruhsuz ruhsuz
dolaşmak,savaşa iyi hazırlanmamak ve kaçak güreşmek isyanın,direnişin sembolü
olmuş bir camianın takımına yakışıyor mu ?
Bir tek EMİR dışında yüreğini koyan adam yoktu ya.Yazıklar olsun.
EMİR'i yüreğinden öpüyorum ve ayakta alkışlıyorum.
Tek başına nereye kadar direnebilirdi ki.
Bir kere daha favori kaybetti.Ben zor maç olacağını bekliyordum.
O yaratılan vahşi atmosferde ,hakemlerin de desteği ile ve mendebur çemberlerin de
katkısı ile direneceklerini biliyordum.E bir de ''eziklik sendromu''nun da etkisiyle 2 kat
daha mücadele edeceklerdi.Öyle de oldu.
Tam tersi bizimkiler matmazeller gibi olunca sonuç belli oldu.
Ben en başta bu savaşa takımı her yönden iyi hazırlayamayan komutana keserim faturayı.
Rakibin 5 senedir takım çalıştırmamış,ancak dizilerde Lise takımını çalıştırmış hocası
bizim basketbol profesörüne ders verdi.Adam bizimkinden daha iyi hazırlamış takımı.
Her zaman söylediğim bir konu gene çıktı.Yani gene haklı çıktım.
Eyvallah 4 tane uzun gencimiz var ama hepsinin bir birinden falsoları var.
Şu takıma Vidmar yerine diğer gençlerin sürelerini çalmayacak,dakikasına razı olacak
1 tecrübeli uzun pivot şart diye dilimde tüy bitti.
İşte gördük 35 yaşındaki geberik Beşok bizim 3 genç uzunumuzu denize döktü.
Hem de kafalarına vura vura.23 sayı,11 ribaunt.
Bizimkiler;Semih 2s,2r,Vidmar 5s,2r.,Oğuz 6s,5r.Toplam 13s,9r.
3'ünü toplasan bir geberik Beşok etmiyor.Pehhhhhh.Artı 4.olarak Mirsad da var.
Bu iş çocuk oyuncağı değil,hele pivot,uzun oyuncu olmak seneler ister.
Semih denen kafadan sorunlu çocuk ne zaman adam olacak biemiyorum.
Bu kişinin sorununun mental olduğunu,kafasında olduğunu 4 senedir milyon kere yazdık.
Gram ilerleme yok kendisinde ve takımın yönetimi de bunu gidermiyor işin kötüsü.
Bir tane tecrübeli,kurt bir pivot olsaydı 10 dk.da Beşok ,Meşok kalmazdı ortada.
Örnek; Bir ara Corsley Edwards'ı getirmiştik 2.devre ve Play Off'larda Efes'in 4 uzununu
birden denize döküyordu.4'ü 4'er,5'er faullerle durduramıyordu adamı.
Aydın Örs ile anlaşamadı dediler,sezon sonunda gitti adam.Çok beğenmiştim onu.
Green için söyleyecek bir şey yok.10/2 üçlük atmış,isabetlerde maçın bittiğinde.
Şaka Adam bu ya.Smith'in istikrarsız olduğunu söylemiştim.Ne yapayım ben Mutlu Akü
maçında 30 atan adamı,bu maçta lazım bana şutör.
Hadi bu iki vasat ABD'liyi anladık ta,Ömer,Mrsiç ve Mirsad neydi öyle ?
Mrsiç'i 13 dk.oynattı,son çeyrekte oyuna bile almadı Bay Basketbol Profesörü.
Mirsad yediğin küfürler bile mi uyandırmadı seni be kardeşim.
İnanılır gibi değil.Rüyamda görsem inanmazdım gs derbisinde 1 kişinin,oynayıp 11 kişininin
yatacağını.Yenilgi olabilir ama bu tip yenilgiler sevgi erezyonuna yol açar.
Bir mağlubiyet aldık diye mi değil.Kepez'e,Aliağa'ya yenilmedik.
Bazıları bunu idrak etsin.Bu kadar rahat olmak yok kusura bakılmasın.
Sene sonu gene Şampiyon olabiliriz ama bu tip yenilgiler kolay kolay unutulmaz.
Hayatta en nefret ettiğim şeydir ''Bile Bile lades'' sözü ve olayı.
Bu sezon Daçka salonunda 3.maçı kaybettik.4 mağlubiyetten 3'ü bu salonda.
Play Off'lar için bu görününen tehlikeyi umarım bir çözüm bulurlar.

Hakemler rezildi bunu es geçmek istemiyorum.Recep Ankara'lıyı zaten biliyoruz.
Yener Yılmaz da Aydın Örs'ü diskalifiye etme onurunu (!) elde eden bir elemandır.
Pelin Çelik'in nişanlısı bu eleman bir FB maçında düzgün düdük çalmadı.

Fenerbahçe Futbol Takımı İlk Yarı İstatistikleri







GOLLER :

Alex : 5
Ali Bilgin : 0
Burak Yılmaz : 0
Can Arat : 0
Daniel Guiza : 4
Deivid De Souza : 3
Deniz Barış : 0
Edu : 1
Emre Belözoğlu : 1
Gökçek Wederson : 0
Gökhan Gönül : 0
Gürhan Gürsoy : 0
İlhan Parlak : 0
Josico :0
Kazım Kazım : 2
Lugano :4
Maldonado :0
Önder : 1
R.Carlos : 2
Selçuk : 3
Semih :2
Uğur Boral : 2
Volkan Babacan:0
Volkan Demirel : 0
Yasin Çakmak : 0

2 Ocak 2009 Cuma

Sporda 2009 takvimi !

Sporda 2009 takvimi!


2009 yılı, Dünya Kupası ve Olimpiyat Oyunları gibi 2 dev organizasyon olmamasına karşın sporda yine hayli yoğun bir mesaiyle geçecek. Futbolda gözler FIFA Konfederasyon Kupası'na çevrilecek. İşte, aylara göre spor organizasyonlarının dağılımı..

Bu 2 önemli organizasyonun yokluğunda futbolda gözler bir bakıma gelecek yılki 19. Dünya Kupası finallerinin provası niteliğindeki FIFA Konfederasyon Kupası'na çevrilecek. Futbolda kıta şampiyonu olan ülkeler, Dünya Kupası finallerine de evsahipliği yapacak Güney Afrika'da haziran ayında bu kupayı kazanabilmek için ter dökecekler. Kuzey ve Orta Amerika Futbol Şampiyonası olan ''Altın Kupa'' da bu yıl futbolseverlere heyecanlı dakikalar yaşatacak.


Spor dallarının toplu olarak yer aldığı organizasyonlar açısından bakıldığında ise Türkiye için her zaman büyük önem taşıyan Akdeniz Oyunları'nın 16.sı da yaz aylarında İtalya'nın Pescara kentinde düzenlenecek. Ayrıca Dünya Üniversiteler Kış Spor Oyunları'na Çin Halk Cumhuriyeti, Dünya Üniversiteler Yaz Spor Oyunları'na da Sırbistan evsahipliği yapacak.

Öte yandan Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) de 2016 yılındaki 31. Yaz Olimpiyat Oyunları'na evsahipliği yapacak kenti ekim ayında Danimarka'da açıklayacak.

Bu yıl uluslararası alanda ilgi toplaması beklenen diğer organizasyonlar arasında özellikle kayak, yüzme, boks ve atletizmdeki dünya şampiyonaları gösteriliyor.

Yaz Olimpiyat Oyunları'na evsahipliği yapmak için yıllardır uğraş veren Türkiye ise 2009 yılında 2008'e oranla daha fazla uluslararası spor organizasyonuna evsahipliği yaparak, bu alandaki deneyimini artırmaya çalışacak.

Bunlar arasında en önemlileri, futbolda 2008-2009 sezonu UEFA Kupası finaline İstanbul FB Şükrü Saracoğlu Stadı'nda evsahipliği, İstanbul ve İzmir'de gerçekleştirilecek Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası finalleri, Antalya'daki Dünya Eskrim Şampiyonası ve yine bu kentteki Dünya Gençler Satranç Şampiyonası yer alıyor.

Bunların yanısıra Formula 1 Dünya Şampiyonası'nın İstanbul'daki 7. ayağı, Okçuluk Dünya Kupası'nın Antalya'daki 3. ayağı, teniste Bayanlar WTA İstanbul Cup ve atletizmde İstanbul'da yapılacak Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası yarışmaları da Türkiye'nin 2009'da düzenleyeceği belli başlı uluslararası organizasyonlar.

Sporda 2009 yılının dünyadaki önemli organizasyonları, kronolojik sıraya göre şöyle:

OCAK
3-9: Teniste Uluslararası Hopman Kupası müsabakaları (Perth-Avustralya)
3-18: 30. Uluslararası Dakar Rallisi (Arjantin-Şili)
9-11: Avrupa Hız Pateni Şampiyonası (Heerenven-Hollanda)
14-1 Şubat: Dünya Erkekler Hentbol Şampiyonası (Hırvatistan)
16-18: Avrupa Kısa Parkur Hız Pateni Şampiyonası (Torino-İtalya)
17-18: Dünya Hız Pateni Sprint Şampiyonası (Moskova-Rusya)
17-24: Dünya Hız Kayağı Şampiyonası (Vars-Fransa)
19-25: Avrupa Artistik Buz Pateni Şampiyonası (Helsinki-Finlandiya)
19-1 Şubat: Sezonun ilk ''Grand Slam'' mücadelesi olan Avustralya Açık Tenis Turnuvası (Melbourne)
30-1 Şubat: Dünya Ralli Şampiyonası'nda sezonun ilk yarışı olan İrlanda Cumhuriyeti Rallisi

ŞUBAT:
1: Atletizmde Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Kros Yarışmaları (İstanbul-Türkiye)
3-15: Dünya Alp Disiplini Kayak Şampiyonası (Val D'Isere-Fransa)
5-10: Dünya Bobsled ve Skeleton Şampiyonası (Altenberg-Almanya)
7-8: Teniste Bayanlar Federasyon Kupası (Fed-Cup) Dünya Grubu 1. tur müsabakaları
10-15: Avrupa Takımlar Badminton Şampiyonası (Liverpool-İngiltere)
13-15: Erkeklerde Salon Hokeyi Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası Çalenç-2 grubu müsabakaları (Ankara-Türkiye)
15: Basketbolda ABD Profesyonel Basketbol Ligi (NBA) Geleneksel Doğu-Batı Karmaları ''All Star'' Maçı (Phoenix)
15-17: Avrupa Kızak Şampiyonası (Olang-İtalya)
18-28: Dünya Üniversite Kış Spor Oyunları (Harbin-Çin Halk Cumhuriyeti)
18-1 Mart: Dünya Kuzey Disiplini Kayak Şampiyonası (Liberec-Çek Cumhuriyeti)
20-21: Grekoromen Güreş Dünya Kupası müsabakaları (Clermont Ferrand-Fransa)

MART:
1: İngiltere Lig Kupası finali (Wembley Stadı-Londra)
1: Atletizmde Dünya 10 Bin Metre Kupası yarışmaları (San Juan-Porto Riko)
2-8: Dünya Serbest Kayak Şampiyonası (Inawashiro-Japonya)
3-8: Dünya Salon Okçuluk Şampiyonası (Rzeszow-Polonya)
6-8: Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası (Torino-İtalya)
6-8: Dünya Kısa Parkur Hız Pateni Şampiyonası (Viyana-Avusturya)
6-8: Teniste Davis Kupası Dünya Grubu 1. tur müsabakaları
7-8: Serbest Güreş Dünya Kupası müsabakaları (Tahran-İran)
14-15: Atletizmde Avrupa Atmalar Kış Kupası müsabakaları (Tenerife-Kanarya Adaları-İspanya)
21-22: Bayanlar Güreş Dünya Kupası müsabakaları (Taiyuan-Çin Halk Cumhuriyeti)
23-29: Dünya Artistik Buz Pateni Şampiyonası (Los Angeles-ABD)
26-29: Dünya Bisiklet Pist Şampiyonası (Pruskow-Polonya)
27-29: Formula 1 Dünya Şampiyonası'nda sezonun ilk yarışı olan Avustralya Grand Prix'si (Melbourne)
28: Dünya Kros Şampiyonası (Amman-Ürdün)
31-5 Nisan: Avrupa Serbest, Grekoromen ve Bayanlar Güreş Şampiyonası (Vilnius-Litvanya)

NİSAN:
2-5: Avrupa Artistik Cimnastik Şampiyonası (Milano-İtalya)
4-6: ABD Üniversiteler (Kolejler) Basketbol Ligi (NCAA) ''Dörtlü Final'' müsabakaları (Michigan)
4-12: Dünya Curling Şampiyonası (Moncton-Kanada)
5-12: Dünya Bayanlar Buz Hokeyi Şampiyonası finalleri (Vantaa, Hameenlinna-Finlandiya)
5-12: Dünya Liseler Futbol Şampiyonası (Antalya-Türkiye)
6-12: Avrupa Halter Şampiyonası (Bükreş-Romanya)
15 ve 18: ABD Profesyonel Basketbol Ligi'nde (NBA) 2008-2009 ''normal sezonu''nun sona ermesi ve play-off maçlarının başlaması
20: Uluslararası Geleneksel Boston Maratonu (ABD)
24-10 Mayıs: Dünya Erkekler Buz Hokeyi Şampiyonası finalleri (Zürih, Bern-İsviçre)
25-26: Teniste Bayanlar Federasyon Kupası (Fed-Cup) yarı final müsabakaları
26: Uluslararası Geleneksel Londra Marataonu (İngiltere)
28-5 Mayıs: Dünya Masa Tenisi Şampiyonası (Yokohama-Japonya)

MAYIS
1-3: Basketbolda ULEB Avrupa Ligi ''Dörtlü Final'' müsabakaları (Berlin-Almanya)
3-10: Dünya Liseler Basketbol Şampiyonası (İstanbul-Türkiye)
8-10: Avrupa Karate Şampiyonası (Zagreb-Hırvatistan)
14-17: Avrupa Ritmik Cimnastik Şampiyonası (Bakü-Azerbaycan)
18-24: Dünya Takımlar Tenis Şampiyonası (Düsseldorf-Almanya)
20: Futbolda UEFA Kupası final maçı (İstanbul-Türkiye)
24: Atletizmde Avrupa Kupası Yürüyüş Yarışmaları (Metz-Fransa)
25-7 Haziran: Sezonun 2. ''Grand Slam'' mücadelesi olan Fransa (Roland Garros) Açık Tenis Turnuvası (Paris)
27: Futbolda Avrupa Şampiyonlar Ligi final maçı (Roma-İtalya)
28-31: Avrupa Slalom Kano-Kayak Şampiyonası (Birmingham-İngiltere)
30: Futbolda İngiltere Federasyon Kupası (FA Cup) final maçı (Wembley Stadı-Londra)
30-31: Atletizmde Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası müsabakaları

HAZİRAN:
5: ABD Profesyonel Basketbol Ligi'nde (NBA) 2008-2009 sezonu play-off final maçlarının başlaması
5-7: Formula 1 Dünya Şampiyonası'nda sezonun 7. yarışı olan Petrol Ofisi Türkiye Grand Prix'si (İstanbul)
6: Atletizmde Avrupa 10 Bin Metre Kupası Yarışmaları (Madeira-Portekiz)
7-20: Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası (Letonya)
10-14: Tekvandoda Dünya Kupası müsabakaları (Bakü-Azerbaycan)
14-28: Futbolda FIFA Konfederasyon Kupası müsabakaları (Güney Afrika)
20-21: Avrupa Takımlar Atletizm Şampiyonası (Leiria-Portekiz)
22-5 Temmuz: Sezonun 3. ''Grand Slam'' mücadelesi olan Wimbledon Tenis Turnuvası (Londra-İngiltere)
24: Avrupa Yürüyüş Şampiyonası (Metz-Fransa)
25-28: Avrupa Durgun Su Kano-Kayak Şampiyonası (Brandenburg-Almanya)
26-5 Temmuz: 16. Akdeniz Oyunları (Pescara-İtalya)
27-28: Atletizmde Avrupa Kupası yarışmaları (Szczecin-Polonya)

TEMMUZ:
1-12: Dünya Üniversiteler Yaz Spor Oyunları (Belgrad-Sırbistan)
3-5: Avrupa Triatlon Şampiyonası (Holten-Hollanda)
3-7: Okçulukta Dünya Kupası 3. ayak müsabakaları (Antalya-Türkiye)
3-26: Kuzey ve Orta Amerika Futbol Şampiyonası ''Altın Kupa'' (yeri daha sonra açıklanacak)
4-26: Uluslararası Fransa Bisiklet Turu
6-12: Avrupa Eskrim Şampiyonası (Filibe-Bulgaristan)
10-12: Teniste Davis Kupası çeyrek final müsabakaları
11-19: Dünya Bayanlar Çim Hokeyi Şampiyonası (Trophy) (Sydney-Avustralya)
12: Atletizmde Avrupa Dağ Koşusu Şampiyonası (Telfes im Stubai-Avusturya)
18-1 Ağustos: Dünya Yüzme, Atlama, Sutopu ve Senkronize Yüzme Şampiyonası (Roma-İtalya)
24-26: Dünya Bisiklet BMX Şampiyonası (Adelaide-Avustralya)
27-2 Ağustos: Teniste Uluslararası WTA Bayanlar ''İstanbul Cup'' Turnuvası (Türkiye)

AĞUSTOS:
10-16: Dünya Badminton Şampiyonası (Haydarabad-Hindistan)
11-19: Dünya Modern Pentatlon Şampiyonası (Londra-İngiltere)
12-16: Dünya Durgun Su Kano-Kayak Şampiyonası (Dartmouth-Kanada)
15-23: Dünya Atletizm Şampiyonası (Berlin-Almanya)
19-23: Voleybolda Dünya Bayanlar Grand Prix final müsabakaları (Tokyo-Japonya)
23-30: Dünya Kürek Şampiyonası (Poznan-Polonya)
26-6 Eylül: Dünya Atıcılık Şampiyonası (Maribor-Slovenya)
27-30: Dünya Judo Şampiyonası (Rotterdam-Hollanda)
28: Futbolda Avrupa Süper Kupası maçı (Monaco)
29-13 Eylül: Dünya Boks Şampiyonası (Milano-İtalya)
31-13 Eylül: Sezonun 4. ve son ''Grand Slam'' mücadelesi olan ABD Açık Tenis Turnuvası (New York)

EYLÜL:
1-6: Dünya Dağ Bisikleti Şampiyonası (Canberra-Avustralya)
1-10: Dünya Okçuluk Şampiyonası (Ulsan-Güney Kore)
3-13: Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası finalleri (İstanbul, İzmir-Türkiye)
7-20: Avrupa Erkekler Basketbol Şampiyonası finalleri (Polonya)
9-13: Dünya Triatlon Şampiyonası (Queensland-Avustralya)
9-13: Dünya Ritmik Cimnastik Şampiyonası (Mie-Japonya)
12-13: Dünya Atletizm Finali (Selanik-Yunanistan)
13-18: Dünya Slalom Kano-Kayak Şampiyonası (La Seu de Urgell-İspanya)
18-20: Avrupa Kürek Şampiyonası (Brest-Belarus)
18-20: Teniste Davis Kupası yarı final müsabakaları
21-27: Dünya Serbest, Grekoromen ve Bayanlar Güreş Şampiyonası (Herning-Danimarka)
23-27: Dünya Bisiklet Yol Şampiyonası (Mendrisio-İsviçre)
25-4 Ekim: Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonası finalleri (Polonya)
25-16 Ekim: Dünya 20 Yaş Altı (A) Gençler Futbol Şampiyonası finalleri (İskenderiye, Kahire-Mısır)
26: Okçulukta Dünya Kupası final ayağı müsabakaları (Kopenhag-Danimarka)
30-8 Ekim: Dünya Eskrim Şampiyonası (Antalya-Türkiye)

EKİM:
1-9: Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) 121. dönem toplantıları. Toplantılar sırasında 2016'daki 31. Yaz Olimpiyat Oyunları'na evsahipliği yapacak kent açıklanacak (Kopenhag-Danimarka)
9-11 ve 22-25: Masa tenisinde erkekler ve Bayanlar Dünya Kupası müsabakaları (Linz-Avusturya)
11: Atletizmde Dünya Yarı Maraton Şampiyonası (Birmingham-İngiltere)
11: Uluslararası Geleneksel Chicago Maratonu (ABD)
13-18: Dünya Artistik Cimnastik Şampiyonası (Londra-İngiltere)
14-18: Dünya Tekvando Şampiyonası (Kopenhag-Danimarka)
23-25: Dünya Ralli Şampiyonası'nda sezonun 15. ve son yarışı olan Galler Ralisi (İngiltere)
24-15 Kasım: Dünya 17 Yaş Altı (B) Gençler Futbol Şampiyonası finalleri (Nijerya)
30-1 Kasım: Formula 1 Dünya Şampiyonası'nda sezonun 17. ve son yarışı olan Birleşik Arap Emirlikleri Grand Prix'si (Abu Dabi)
Dünya Kulüplerarası Basketbol Şampiyonası (yeri ve tarihi daha sonra açıklanacak)

KASIM:
1: Uluslararası Geleneksel New York Maratonu (ABD)
1-8: Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası (yeri daha sonra açıklanacak)
4-15: Dünya Satranç Şampiyonası (Arco-İtalya)
7-8: Teniste Bayanlar Federasyon Kupası (Fed-Cup) final maçı
7-15: Dünya Trambolin Cimnastik Şampiyonası (Saint Petersburg-Rusya)
10-15: Voleybolda Dünya Büyük Şampiyonlar Kupası finalleri (Japonya)
11-22: Dünya Gençler Satranç Şampiyonası (Antalya-Türkiye)
18-27: Dünya Halter Şampiyonası (Goyang City-Çin Halk Cumhuriyeti)
28-6 Aralık: Dünya Erkekler Çim Hokeyi Şampiyonası (Trophy) (Melbourne-Avustralya)
29-13 Aralık: Dünya Bayanlar Hentbol Şampiyonası finalleri (Çin Halk Cumhuriyeti)

ARALIK:
4: Futbolda 19. Dünya Kupası finallerinin kura çekimi (Cape Town-Güney Afrika Cumhuriyeti)
4-6: Teniste Davis Kupası final maçı
7-12: Dünya Liseler Spor Oyunları (Gymnasiade) (Doha-Katar)
10-13: Avrupa Kısa Parkur Yüzme Şampiyonası (İstanbul-Türkiye)
10-20: Futbolda Kulüplerarası Dünya Kupası müsabakaları (Abu Dabi, Dubai-Birleşik Arap Emirlikleri)
13: Avrupa Kros Şampiyonası (Dublin-İrlanda Cumhuriyeti)

Ertuğrul Sağlam Başarılı Olabilir mi ?

Sağlam imzaladı!

Ertuğrul Sağlam, Bursaspor'la imzaladı.

Ertuğrul Sağlam, Bursaspor'la imzaladı







Bursaspor, teknik direktör Ertuğrul Sağlam ile 3.5 yıllık sözleşme imzaladı. Yüzlerce taraftarın katıldığı coşkulu bir törenle sözleşme imzalayan teknik direktör Ertuğrul Sağlam, bundan sonraki dönemde camianın kenetlenip, herkesten en üst seviyede sorumluluk almasını isteyerek, "Bu anlaşmanın sonuna doğru bu takımı şampiyonluğa oynatabiliriz" dedi. Bursaspor'da olmaktan dolayı çok mutlu ve gururlu olduğunu kaydeden teknik direktör Ertuğrul Sağlam ise, "Bu tabloyu görünce çok heyecanlandım. Gelecek adına umutlanmamak elde değil" diye konuştu.

**************************************************************************

Öncelikle Hayırlı Olsun diyeyim ama pek hayırlı olacağını sanmıyorum.

Daha önce Güvenç Kurtar istifa ettiğinde de burada yazmıştım.

Bursaspor bir Cadı Kazanı.Bir Antrenörün çalışması çok zor.

Şu anda 3 kulüp var TSL'de bu yapıda.

Trabzonspor,Beşiktaş ve Bursaspor.Taraftar ve Yerel Basın direkt olarak kulübün

içinde ve kararlara doğrudan etki ediyor.Camialarında birlik ,beraberlik yok.

İşler iyi giderken her şey toz pembe,en ufak bir tökezlemede hemen hain ve Cadı Avına

çıkılır.İmza törenini canlı izledim.Sanki Teksas tribününde yapılıyordu tören.

Müthiş,büyüleyici bir atmosfer vardı tüyleri diken diken edici.

Ama hep böyle olur burada bu işler.Ondan sonra da teneke çalınarak gönderirler hoca

ve yönetimleri.

Daha önce dediğim gibi ,Bursa'ya dışarıdan bakanlar aldanırlar bu görüntüye.

İşin içine girince anlarlar hanyayı,konyayı.Eminim Ertuğrul da bu görüntüye aldandı.

Cicim Ayları bitince,gerçeklerle yüzleşecek.

Ödüm kopmuştu Rıdvan nasıl teklifi kabul etti diye,neredeyse telefonla arayacaktım

Abi sen ne yapıyorsun,delirdin mi diye.Allahtan Ferit Şahenk izin vermedi.

Ezcümle,birlik,beraberlik,sevgi,saygı olmayan,yerel basının ve taraftarın işin

tam göbeğindeki takımlarda başarılı olma şansı yok denecek kadar azdır.

Teksaslılar her zaman olduğu gibi önce destek vermişler.

Hemen beste bile yapmışlar kendisine ;

''40 seneden beri yüzümüz gülmedi

yeter artık duy bu sesi

onurlu duruşunla, hoşgeldin bursamıza

al kupayı, Ertuğrul hoca''

2 maç kaybettikten sonra bu zaten bjk'li idi,istifa diye bağırmaya

başlamazlar inşaallah.:))

Ertuğrul ne kadar işine kimseyi karıştırmaz,ne kadar kulaklarını dışarıya tıkayabilirse

ancak o kadar başarılı olabilir.Bu da imkansıza yakın olduğuna göre .............

Hafta Sonu Spor Ekranı



2 Ocak Cuma

22:00 Tottenham Hotspur - Wigan Athletic / Ntv Spor
22:30 Academica -Leixoes / Spormax

3 Ocak Cumartesi

14:00 Filenin Sultanları - All Star / D SPOR
15:30 Efes Pilsen-Kepez Belediye Spormax
17:00 Filenin Aslanları - All Star / D SPOR
17:00 Hull City - Newcastle United / NTV Spor
17:00 Celtic - Dundee United / Futbol Smart
19:00 Galatasaray Cafe Crown-Fenerbahçe Ülker / Spormax
19:25 Preston - Liverpool / NTV Spor
20:15 Rio Ave - Guimares / Spormax
21:00 Barcelona - Mallorca / NTV
23:00 Valencia - Atletico Madrid / NTV Spor

4 Ocak Pazar

04:00 Denver Nuggets - New Orleans / NTV
14:30 Inverness CT - G. Rangers / Futbol Smart
15:00 Antalya Bşb.-Darüşşafaka Cooper Tires / Sky Türk
18:00 Real Madrid - Villarreal / NTV
18:00 Southampton - Manchester United / NTVSpor
20:00 W. Wizards - Cleveland Cavaliers / NTV Spor
20:30 Nacional - Porto / Spormax
22:30 Trofonse - Benfica / Spormax

1 Ocak 2009 Perşembe

Fenerbahçe Efsaneleri : Cemil Turan'ı tanıyalım !!!!

Çocukluğumuzun İdolü ,70'li yıllarda Türk Futbolunun En İyi Futbolcusu Cemil Turan'ı
yeni nesil Fenerbahçe taraftarının tanımasını istedim.
Şimdiki nesil kimin kim olduğunu tanımadan,etmeden haddini bilmeden sağda solda
sallıyor.Mesela Son Efsane Rıdvan Dilmen'e.
Anlaşılan arada sırada efsanelerimizi tanıtmak lazım gençlere.
Buradan zaman zaman yapmaya çalışacağım bunu.


http://images.gittigidiyor.com/121/1213822_0.jpg

Cemil Turan
Kişisel Bilgiler
Tam adı: Cemil Turan
Doğum tarihi: 1947
Doğum yeri: İstanbul Türkiye
Ölüm tarihi: -----
Ölüm yeri: -----
Kulüp Bilgileri
Bulunduğu kulüp: ------
Profesyonel Kariyeri
Yıl Kulüp Maç (gol)
1962-1968
1968-1972
1972-1980
Sarıyer
İstanbulspor
Fenerbahçe


Milli Takım Kariyeri
1970-1979 A Milli 44 (20)

Sportif durumu
Önce gelen
Osman Arpacıoğlu
Ömer Kaner
Necmi Perekli
Türkiye Süper Ligi Gol Kralı
1973-1974
1975-1976
1977-1978
Sonra gelen
Ömer Kaner
Necmi Perekli
Özer Umdu
Önce gelen
Ziya Şengül
Fenerbahçe Kaptanı
1975-1980
Sonra gelen
Alpaslan Eratlı


Cemil Turan,
(d. 1947 - İstanbul) Türk futbolunun önemli oyuncularından biridir.

http://www.turkfutbolu.net/tarih/images/1970ler/cemil_turan_kupa.jpg

Sarıyer Kulübü'nde parladı. İstanbulspor'a geçti (1968). Fenerbahçe'ye transfer oldu (1972) ve futbolu bu kulüpte bıraktı (1980). Üç defa gol kralı oldu: (1974-75,14 gol), (1975-76, 17 gol), (1977-78, 17 gol). Fenerbahçe formasıyla 194 gol attı. Yılın sporcusu seçildi(1977). 44'ü A takımda olmak üzere 52 maçta milli formayı giydi, altın şeref madalyasını kazandı. Milli Takım'da iken 20 gol attı ve 13 kez kaptanlık yaptı. 1999-2000 sezonunda Fenerbahçe'de menajerlikte yaptı.

http://www.turkfutbolu.net/tarih/images/futbolcular/futbolcu_1970/cemil_turan_1970ler.jpg


Hayatım Futbol Dergisinde kendisi ile yapılmış bir röportajı sunuyorum ;

http://www.hayatimfutbol.com/Haziran2007/002.html



Spor yazarlarının üstadı İslam Çupi, 2001'de aramızdan ayrılana dek, edebiyatın tüm zenginliğiyle anlattı bize eskiyle yeni arasındaki farkı. Entelektüel enginliği de kalemine hep yeni boyutlar kazandırdı, okuyana da yepyeni ufuklar açtı, farklı bakış açıları kazandırdı. Büyük ustanın anlattığı günlerden bir kesit dinleyebilmek için Cemil Turan'ı ziyaret ettik ve kendisinden eski günleri dinledik. O da İslam Çupi'nin şimdiye dair tüm karamsarlığını haklı çıkardı ve eski futbolcunun sağlamlığını, takım aşkını, biraz da nasıl yönetimlerin esiri olduğunu anlattı. Anlattıklarının arasında kulağımızı en çok yanaştırdığımız hadise, Fenerbahçe'ye transferi sırasında yaşanan, içinde polisin de, askerin de kabadayının da olduğu mahkemelik macerasıydı. İslam Çupi'yi saygıyla anıyor, 70'lerin efsanesi Cemil Turan'a dikkat kesiliyoruz...

İstanbul'un sokak aralarında futbol oynanabildiği yıllarda başladı futbol hayatınız. Sokaktan lisanslı futbolculuğa atılan adımın öyküsünü anlatabilir misiniz?

Ortaokul üçüncü sınıfta okurken, bir gün tarih dersinden imtihanımız vardı. Aynı saatte de Sarıyer genç takımının oyuncu seçmeleri vardı. İmtihana girdim, önümdeki kağıdı cevap vermeden aynen iade ettim ve seçmelere katıldım. Seçmelerde beğenildim. 1963-1964 sezonunda Sarıyer genç takımında başladı kariyerim. Bir sene içinde A takıma seçildim. O zaman Sarıyer İkinci Lig'de mücadele ediyordu. Daha sonra oynadığım iki sezon benim açımdan iyi geçti ve üç büyük takımdan teklifler gelmeye başladı. 1967-68 sezonunun sonunda rahmetli Metin Oktay Kilyos'ta tatil yaparken geldi beni buldu. Ve Mecidiyeköy'deki evine götürdü. Oradan eşinin Çeşme'deki yazılığına gittik birlikte. 10-15 gün de orada kaldık. Bir gün Turgay Ece gelecekti Metin Oktay'ın yanına. Metin Oktay da onu karşılamaya gitmişti. Bu arada ben, bir yolunu bulup kaçtım oradan. Eğer kaçmamış olsaydım Metin Oktay'a olan büyük sevgim ve saygımdan dolayı Galatasaray ile sözleşme imzalayacaktım.

Daha önceden tanıyor muydunuz Metin Oktay'ı?

Tanımıyordum, ama hayranıydım tabii... Metin Oktay a hayranlık büyüktü. Ancak Galatasaray'ı seçmemem için de geçerli nedenler vardı. Birincisi babam gibi sevdiğim Sarıyer'in başkanı Selahattin Yarar'ın olan bitenden haberi olması gerekiyordu. Selahattin ağabeye olanlardan çok üzgün olduğumu söyledim. Buluşmamızın hemen ardından İstanbulspor'u aradı. Ve yarım saat içinde beni İstanbulspor'a verdi. O dönem Galatasaray'ın yanı sıra Fenerbahçe ve başka kulüpler de beni istiyordu.


Hiç düşünmediniz mi Galatasaray'a transfer olmayı?
Düşünmek değil de, Metin Oktay gibi Türkiye'nin en iyi futbolcusu ayağınıza kadar geliyor, dünyalar sizin oluyor doğal olarak.

İstanbulspor'a transfer olduktan sonra üç büyükler yine peşinizi bırakmadı. Neler yaşandı bu süreçte?

İstanbulspor, o dönem kapasitesi yüksek, iyi bir takıma sahipti. Beni vermek istemediler. Diğer yandan Fenerbahçe ve Galatasaray, sürekli olarak İstanbulspor başkanını sıkıştırıyorlardı. O noktada Kasımpaşa'nın ünlü kabadayılarından rahmetli Sultan Demircan devreye girdi. İstanbulspor başkanını tehdit ediyordu. Fenerbahçe ile her konuda anlaşmıştık, ancak İstanbulspor bir türlü beni bırakmıyordu. Sonunda İstanbulspor başkanı kaçırıldı. O dönem ne İstanbulspor'da oynayabiliyor, ne de Fenerbahçe'ye gidebiliyordum. Silahlar konuşuyordu sadece. Ben o silahların arasında kalan biri olarak futbolu bırakma noktasına geldim. Ama neticede Fenerbahçe'de kiralık olarak oynamaya başladım.

Bu transferde başta Sultan Demircan olmak üzere birçok ismin önemli payları oldu. İkinci başkan Emin Cankurtaran, Reşat baba da bu isimlerin arasındaydı. Bir de tabii Hava Kuvvetleri Komutanı rahmetli Muhsin Batur, Galip Albay ve İbrahim Yarbay da iyi birer Fenerbahçeli'ydiler. Onlar da İstanbulspor'a bir takım telkinlerde bulundular. Daha sonra kiralık oynadığım dönemde de sivil polis ve askerler tarafından diğer kulüpler tarafından sürekli gözetim altında tutuldum.





Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çok seviliyordu Didi. Gerçekten de çok iyi bir insandı. O kadar çok sevilirdi ki, belki de Türkiye'de boğaz köprüsünden para vermeden geçen tek insandır. Orada çalışan görevli memurlar köprü ücretlerini ceplerinden öderler, ama Didi'ye ödetmezlerdi.

Fenerbahçe ile her konuda anlaşmıştık, ancak İstanbulspor bir türlü beni bırakmıyordu. Sonunda İstanbulspor başkanı kaçırıldı. O dönem ne İstanbulspor'da oynayabiliyor, ne de Fenerbahçe'ye gidebiliyordum. Silahlar konuşuyordu sadece. Ben o silahların arasında kalan biri olarak futbolu bırakma noktasına geldim.

Ama ayrılışı epey olaylı olmuştu. Medyada futbolcularla arasında sorun olduğu yazıldı...
Bizimle arasında hiçbir sorun yoktu. Bu haberler tamamen uydurmaydı. Sanıyorum ismi herkesin üzerinde, herkesten üstün olduğu için bazı insanlar bunu kabullenmediler ve kuyusunu kazdılar.

Yine sizin döneminizde profesyonellik kavramı henüz yoktu ağızlarda. Peki amatör olan neydi o zaman?
Bu konuya bir örnekle açıklık getireyim. 1974 yılında Alpaslan'ın ve benim mukavelelerimiz bitmişti. Transfer görüşmeleri için komiteye gittik. Emin Cankurtaran transfer komitesinin başkanıydı. Önce ben girdim odaya... Bana ne istediğimi sordu, 'Ben seninle ne konuşayım ki!' şeklinde bir çıkış yaptı ve 50,000 lira alıp boş mukaveleye imza atmamı, sonra tatile gitmemi ve dönüşte konuşacağımızı söyledi. Ben böyle bir tutum karşısında şaşırdım tabii. Sonra çıkışta Alpaslan ne olduğunu sordu. Olayı anlattım, istersen girme dedim. Alpaslan girdi ve ona da aynı şeyler söylenmiş. O da bozuk çıktı görüşmeden. Ama mukaveleyi imzaladık elbette itirazsız.

Tatilden döndüm, düşündüğüm tutardan daha fazlasını verdiklerini gördüm. Ancak transfer görüşmelerinde tüm oyuncular için bu durum söz konusuydu. Ağzını açma şansın yoktu. Zaten futbolcular transfer olmayı düşünmüyorlardı. Hele popüler oyuncuların kulüp değiştirmeleri ender görülen olaylardı. O kulübün malı gibi olurlardı adeta.

Bu durumun bir avantajı olarak futbolcunun para düşüncesinden uzak bir futbol hayatı sürdüğünü söyleybilir miyiz?

Elbette... Futbolcunun zihninde sadece futbol ve takım aşkı vardı. Bu renklere olan aşk önde geliyordu. Benim futbol oynadığım yıllarda kadroda pek çok takım aşığı vardı. Osman Arpacıoğlu, Ziya Şengül, Fuat abi, Ercan abi, Yılmaz abi, Alpaslan; bu futbolcuların hepsi birer renk tutkunuydu. Bu isimlerin dilinde ve kafasında asla başka bir takımın ismi olmazdı. Şimdi Türkiye'de profesyonellik şarkıları okunuyor. Haklı olabilirler. Çünkü ortada büyük paralar var ve bunun hakkını vermek durumundasın. O yüzden profesyonelce davranmak durumundasın. Ama ben hâlâ Türkiye'de tam anlamıyla bir profesyonellik düşünemem. Mesela bir Tuncay Şanlı'nın Galatasaray'a veya Beşiktaş'a transfer olmasına gönlüm el vermez.


Spor yazarlığının duayenlerinden İslam Çupi, eski zamanlarla şimdi arasında o kendine has üslubuyla karşılaştırmalar yapar, genellikle şimdiden ve Türk futbolundan yakınırdı. Profesyonellikle birilikte futbolla futbolcu arasındaki bağın eridiğini savunurdu kimi zaman...

Maalesef o bağın enkazı hâlâ üzerimizde. Bugün çok acı bir durum vardır; Türkiye'de jübile yapacak oyuncu kalmadı. Takımların kendine göre bir takım yazılı olmaya kuralları vardı. İşte şu kadar yıl bizde mücadele etmiş, şu kadar maç oynamış futbolculara jübile yapalım gibi... Ama şimdi bakıyorsun, Türkiye'de uzun süredir jübile yapılmıyor.

Burada yönetimlerin de bir vefasızlığı yok mu? Mesela Oğuz'a Aykut'a, en son Bülent Korkmaz'a jübile yapılması gerekmez miydi?

Evet bunlar da çok acı gerçekten. Bu futbolcular, takımlarına tutkuyla, aşkla hizmet etmiş futbolcular. Takımlarını bu kadar yıl hizmet eden futbolcular, kariyerlerinin sonlarında böylesine terk edilmemeli.

Buradan sizin kariyerinize dönersek, neden 33 yaşında futbolu bıraktınız?

Ben aslında iki sene daha oynayacak fiziksel yeterliliğe sahiptim. En son bir sakatlık geçirmiştim. O sakatlık süresinde camiadan bir-iki kişiye kızdım ve bırakma kararı aldım. Tam o sıralarda Fenerbahçe teknik direktörlüğüne Friedel Rausch getiriliyordu. Rauch, yönetime beni kadroda görmek istediğine dair rapor vermiş. Ama ben bu talebe rağmen futbol kariyerimi noktalamakta kararlıydım.



Kariyeriniz boyunca kaç kez sakatlandınız?

Ben bir kere sakatlandım kariyerim boyunca.Ankara'da Rusya'ya karşı yağmurlu günde bir maça çıkmıştık. Sahada su birikmemesi için sahanın kenarlarına delikler açmışlar. Koşarken ayağım bu deliklerden birine girdi. Dizim döndü. Daha sonra hem iç hem dış menüsküsten ameliyat oldum.

O zamanlar idmanlar ve maçlar toprak sahada, hatta çamur sahada yapılıyordu. Bu kadar ağır koşullarda şimdiyle kıyaslandığında daha az futbolcunun sakatlandığı söylenir. Neydi bunun sebebi?


Benim sakatlığım görünmez bir kazaydı. Bu sakatlığın dışında ufak tefek sakatlıklarım da oldu tabii ama bu sakatlıkları bahane ederek hiçbir zaman oynamamazlık yapmadım. 1993 yılında Rıdvanlı, Aykutlu Fenerbahçe kadrosunda futbol sorumlusu olarak görev aldım. Bu yıllarda 'bağ'lardan bahsedilmeye başladı. Sürekli bir yerlerde birilerinin bağları kopuyor, maçlara çıkamıyorlardı. Peki bizim zamanımızda futbolcuların bacağında bağ yok muydu? Ben, futbol hayatım boyunca birilikte oynadığım futbolcu arkadaşlarım da dahil olmak üzere bağ sorununa rastlamadım. Şimdiki teknik direktörlere, futbolculara, doktorlara soruyoru, yanıtını alamıyorum...

Bir takım ağrılarınız oluyordu mutlaka, belki de bunları önemsemeden maça çıkabiliyordunuz...

Parmağım kırılmış mesela, kırılsın, ne var bunda? Ufak tefek şeyler bunlar... Bizler, futbol oynamak için can atardık. Bazen adale çekmesi olurdu, bir hafta oynamazdık, sonraki hafta bomba gibi olurduk. Ayağı çeken, iki-üç hafta oynamıyor şimdi. O çamurlu sahalarda,büyük sakatlık hemen hiç yaşanmazdı. Hatta bazen kendi kendime soruyorum... Acaba o çamur muydu bizi güçlü kuvvetli yapan diye... Ya da çim sahalar, bağlar için zararlı, futbolcuların ayağı kayıyor ve bağları kopuyor... Aklıma gelen nedenlerden biri de beslenmeyle ilgili. 70'li yıllardan geriye gittiğimizde hep tabii besinler vardı. Şimdi yediklerimizde katkı maddesi içermeyen besin yok. Bir domatesi 12 ay yiyorsunuz...

70'li yıllarda Türkiye'de maçlar genelde 0-0 ya da 1-0'lık skorlarla bitiyordu. Çok az gol oluyordu. Hatta Fenerbahçe tarihinin en çok gol atan futbolcularından biri olmanıza rağmen ligde ortalama 15 gol civarında atardınız. Türkiye'deki bu tablonun nedeni neydi?

O dönemde Anadolu takımları bizi yenmeleri ya da berabere kalmaları, onların bayramıydı. Hatta mağlup olsalar da bile fark yiyerek rezil olmak istemiyorlardı. Ama bugün durum çok farklı... Kaliteli yabancı transferi yapabilen takımlar çıtayı yükseltiyorlar ve üç büyüklere karşı cesurca futbol oynayabiliyorlar.

Sizi 70'li yıllarda izleyenler, bugünkü koşullarda çok daha fazla gol atar diyorlar...
Tabii ben Alex gibi, Oğuz gibi bir futbolcuyla oynamak isterdim. Çünkü deparı iyi olan, sezgileri güçlü bir futbolcuydum. Diğer yandan ben oynadığım dönemde golcü olarak öne çıkmazdım. Daha çok gol attırmayı severdim. Yapım da buna müsaitti. Forvet arkasında ve sol kanatta gol sahası yaratan bir futbolcuydum.

*************************

Cemil Turan; Trabzonlu bir ailenin çocuğu olarak 1947’de İstanbul’da doğdu. Futbola Rumeli Kavağı’nda başladı. Sarıyer’in futbolcu seçmelerine katılarak bu takıma geçti. Kendi ifadesiyle süratli, çabuk oynamayı seven, kaleyi düşünen, hava toplarını sevmeyen bir futbolcu olan Cemil Turan daha sonra İstanbulspor’da ve ardından F.Bahçe’de futbol oynadı. F.Bahçe’de 3 şampiyonluk yaşadı. Milli Takımda 44 maçta 19 gol kaydetti. Sarı-Lacivertli forma altında ise toplam 194 gole imza attı. Futbolu bıraktıktan sonra 1980-1981 sezonunda İstanbulspor’da yöneticilik yaptı. 93-94 ve 94-95 yıllarında F.Bahçe’de Futbol Şube Sorumluluğu ve İdari Menajerlik, yine 99-2000 yılında aynı takımda İdari Menajerlik görevlerinde bulundu. F.Bahçe Altyapı Koordinatörlüğü yaptı.

METİN OKTAY’IN EVİNDEN KAÇARAK İSTANBULSPOR’A İMZA ATTI

Sarıyer’den İstanbulspor’a gidişinin öyküsü: “Futbola 14 yaşında lisanslı olarak Sarıyer’de başladım. Çok kısa zamanda A takıma yükseldim. Sonra İstanbulspor’la birlikte G.Saray ve F.Bahçe bana teklifte bulundu. Rahmetli Metin Oktay beni Çeşme’ye kaçırdı. 20 gün onun evinde kaldım. Ben F.Bahçe’ye gitmek istiyordum; baba gibi sevdiğim Sarıyer Başkanı Selahattin abi ise İstanbulspor’a imza atmamı istiyordu. Bir yandan da Türk futbolunun efsane ismi Metin Oktay beni G.Saray’a götürmek için çabalıyordu. Ben başkanımızı kıramadım. Metin abi İzmir’e havaalanına gittiği bir gün kaçarak İstanbul’a geldim, İstanbulspor’a imza attım. İmzadan sonra Metin abi bana çok kızdı.




G.Saray’a gitmemek için 6 ay futbol oynamadı

Cemil Turan’ın İstanbulspor’dan F.Bahçe’ye geçişi de olaylıydı. Küçüklüğünden beri F.Bahçe’yi tutan Cemil, İstanbulsporlu yöneticilerin baskılarına rağmen G.Saray’a değil, F.Bahçe’ye imza atışında çok sıkıntılar çekti. Araya Muhsin Batur paşaların bile girdiği o transfer günlerini de kendisinden dinliyoruz: “Ben F.Bahçe’yi istiyordum, yöneticilerimiz G.Saray’a imza atmamı istiyordu. Ancak F.Bahçe ikinci başkanı Emin Cankurtaran’la el sıkışmıştık. Artık İstanbulspor’un maçlarına ve antrenmanlarına da gitmiyordum. İşler iyice zora girmişti. Onlar da beni vermiyordu. Daha sonra rahmetli Sultan Demircan abi sahneye çıktı. Benim F.Bahçe’ye gitmem için elinden geleni yaptı. Hatta İstanbulspor başkanını tehdit bile etti. Bu yüzden hapse girdi. Ben devamlı ziyaretine gittim onun. O günlerde bu transferim yüzünden ailecek perişan olduk. Transfer mevsimi kasım ayının sonunda bitiyordu. 29 Kasım’da bana “Yarın evden ayrılma, seni arayacaklar.” dedi. Ertesi gün dediği oldu. Beni evden aradılar. Beşiktaş’ta bir restoranda İstanbulsporlu ve F.Bahçeli yöneticilerle bir araya geldik. Ve F.Bahçe’ye kiralık olarak imza attım. İlk işim eşimi aramak oldu: “Oldu, oldu, sonunda anlaştık dedim.”



Kaynak:Aksiyon dergisi

*****************************************************************

Hayatım Fener


http://galeri.sabah.com.tr/resimler/745/2340C027EC63F4488C67AAB4p.jpg

Adı efsaneler arasında yer alan Cemil Turan, SABAH`a konuştu: `En mutlu günlerim F.Bahçe bayrağı altındaydı. Benim için bir tek Fener var; gerisi boş`.

Bir kuşak Fenerbahçeli olduysa bunda Cemil Turan`ın etkisi gözardı edilemez. Fenerbahçe tarihinin en önemli sayfalarından biridir Cemil Turan. 59 yaşındaki efsane, şimdilerde ailesi, 2 torunu, 2 Fenerium dükkanı ve Fenerbahçesi`yle mutlu bir hayat yaşıyor. Sözü ona bırakmadan söyleşimiz sırasında yaşadığımız bir olayı anlatalım. Oturduğumuz kafede yanımıza yaklaşan 50 yaşlarında bir Fenerbahçeli şunları söyledi: `Beni yıllar öncesine götürdünüz. O zaman idman saatlerini gazeteler yazmazdı. Sizi Dereağzı`nda beklerdik. Önce Didi gelirdi sarı Murat 124 arabasıyla. Bu, 10 dakika içinde sizin geleceğinizin işaretiydi. Nitekim gelirdiniz. Camınıza vurup o hafta kazanacağınızı söylerdik, siz de bize el sallardınız. Bizlere o günleri yaşattığınız için teşekkür borçluyuz her zaman...` Bu sözler sonrası Turan`ın sesi tuhaflaştı. Teşekkür etti. Taraftar gittikten sonra `Yanıma böyle gelenler o kadar çok ki. Onlara şimdiki yıldızlara gitmelerini söylüyorum ama benim yerimin ayrı olduğunu söylüyorlar. Daha büyük mutluluk nedir bilemiyorum` dedi. Sonra başladı anlatmaya...

* F.Bahçe`ye gelmem Emin Cankurtaran`ın sayesindedir. O dönemlerde futbolcuların fazla söz hakkı yoktu. İstanbulspor`un oyuncusuydum ve onlar da beni G.Saray`a veriyorlardı. Bir gece G.Saray kesinleşmişti. O gece hiç uyumadım. Ama sonraki gün (1972 Kasım) Emin başkan beni almayı başardı. Bu hayatımın dönüm noktası oldu.

YALNIZ F.BAHÇE`Yİ İZLERİM

* 1993`te Güven Sazak döneminde futbol şube sorumlusuydum. Rıdvan teknik direktörken, idari menajerdim. Aziz Yıldırım döneminde Mayıs 2005`e kadar altyapının başındaydım. Bunlar futbol oynadığım dönemler kadar mutlu olduğum dönemlerdir.Futbol maçlarının hastasıyım. Ama yalnızca Fenerbahçe maçı olacak. Avrupa takımları oynarken TV`ye bakmam bile. F.Bahçe`nin sıradan bir lig maçını TV`de 5. kez yayınlansın, gözümü kırpmadan izlerim. Benim hayatım Fener. Gerisi boş.

* Futbol oynarken ekonomik kaygım hiç olmadı. Hep Fenerbahçe için oynadım. Pişman da değilim asla. İstanbulspor`dayken Arsenal, F.Bahçe`deyken PSV istedi. Futbolu bırakınca Cosmos çağırdı. Bunlardan Cosmos`a gitmemem de hatalarımdan biridir. Gitsem 1-2 yıl oynayacak gücüm vardı ve iyi para kazanırdım ama yapmadım. Birilerine kızıp futbolu bırakmıştım. O sinirle tümden koptum. Sanırım dönem biraz asabiydim!

* Futbolda altyapı çok önemli. Buna çok inanırım. Ama altyapının başında da Türk olmalı, F.Bahçeli olmalı. Dereağzı benim yuvam ama geçen yıl Hollandalı ekip geldiğinde adımımı atmadım. Şimdi Şenol Çorlu ve ekibi geldi. Doğru hamleler bunlardır. Fenerbahçeliliği bu tür insanlar bilip aşılar.

* Tuncay, Kemal, Volkan gibi isimlerin F.Bahçe`ye gelmesinde emeğim var ve bu mutlu ediyor. İçlerinde en talihsizi Kemal`dir. Çok ağır sakatlıklar geçirdi. Kemal bu değil. İddia ediyorum; istediği sağlık durumunu yakalasın, F.Bahçe`nin yıldızlarından olur.

* Tuncay`ın yeri ayrı. Onu izlemeye gittim. Bir futbolcuyu izlerken önce hızına bakarım. Sonra adam geçmesi, sağlam basması. Ardından da karakteri. Tuncay`da bunların hepsini gördüm. Eksikleri var hala. Şanssızlığı futbola 16 gibi geç bir yaşta başlaması. Ama düşündüğüm yolda ilerliyor ve bu beni mutlu ediyor. Benim Avrupa`daki gol rekorumu geçmesi ise bana gurur verdi.

DENİZ DERİNSU 2007-01-03 Sabah

(NOT:Nasıl Cemil Turan, Tuncay'ı kazandırmışsa ,Rıdvan da Semih Şentürk'ü kazandırmıştır Fenerbahçe'ye.İkisi de canlı olarak izleyebildiğim son dönemin en büyük futbol efsaneleridir.)

Arda'nın Doping yaptığı kesinleşti.Peki nasıl legalize edildi ?


gs'li Arda'dan tuhaf kokular alıyordum açıkcası.

İnişli çıkışlı form grafiği,dengesiz hareketleri,agresif,etik olmayan davranışları

ve nihayetinde herkesi korkutan 11.haftadaki İBB sahada yığılıp kalması ,


akabinde 5 dk.lık mesafede tam teşekküllü hastane varken,yarım saatlik mesafedeki

Bakırköy Acıbadem Hastanesine götürülmesi (anlaşmalı olduğumuzdan kılıfı uydurdular) v.s.

Şimdi 5 Ekim'de oynanan Bursaspor maçından sonra yapılan doping testinde Arda

dopingli çıkıyor.(Dünya Doping Ajansı (WADA)"nın yasaklı listesinde olan ""stereoid"" içeren metilpredsolone )

Ancak gs kulüp doktoru önceden federasyona başvurup izin almıştık diyor.

Olayı legalize etmek için ''Bilgilendirilmiş Doping'' gibi bir kavram yaratıyorlar.

Gazetelerde şu tip haberlerle olayı geçiştiriyorlar ;

Galatasaray'ın genç yıldızı Arda Turan, Bursaspor maçındaki doping testinin pozitif çıkmasına rağmen ceza almadı.

G.Saray'ın genç yıldızı Arda Turan, Bursaspor maçındaki doping testinin pozitif çıkmasına rağmen ceza almadı. Sağlık kurulu, Arda'ya verilen ve doping sayılan 'Metilprednisolone' adlı ilacı federasyona önceden rapor ettiği için test sonucu dikkate alınmadı.

Kaynak: Fotomaç

Galatasaray'ın genç yıldızı Arda Turan'ın 5 Ekim tarihinde oynanan Bursaspor maçı sonrası girdiği doping kontrolünde stereoid içeren ağrı kesici olan "metilprednisolone" kullandığı belirlendi.

Milli futbolcu, Bursa deplasmanı öncesinde Bellinzona ile oynanan UEFA Kupası 1. tur rövanş maçında sakatlanmıştı. Sabah gazetesinin haberine göre, kulüp doktorlarının milli futbolcuya leğen kemiğindeki ağrılarını dindirmek için bu ilacı kullandıklarını önceden beyan etmeleri Arda'yı olası bir cezadan kurtardı.

Doktor Murat Çevik, "Arda'ya ilacı vermeden önce TFF ile yazıştık. Onay almasak zaten bu iğneyi yapamazdık. Çünkü steroid içeriyor" dedi.

Metilprednisolone, sorulmadan kullanılsa veya Arda'nın test kağıdına bunu kullandığına dair beyanda bulunulması doping testi pozitif sayılacaktı. TFF'nin internet sitesinde bu testin sonucu ancak dün işlendi. Arda'ya verilen ilacın yanına "8 Ekim 2008 tarihli FIFA tedavi amaçlı kullanım istisnası onayı" notu düşüldü. "FIFA'nın yazısının sisteme neden 2.5 ay sonra girdiği?" sorusu TFF'den yanıt bekliyor.

(İnternethaber)

Peki TFF'nin şifahi veya yazılı oluru bu kılıf için yeterli mi ?

FİFA ne diyor ?

Bir arkadaş gayet güze bir şekilde ortadaki usülsüz durumu ortaya çıkarmış.

Tebrik etmek lazım.

Arda Vakasinda‚ FIFA Doping Yönetmeligi Açıkça İhlal Edilmiştir... İşte FIFA Doping Yönetmeliği...

http://www.fifa.com/mm/document/afdeveloping/medical/6.17. fifa doping control regulations_1533.pdf

Therapeutic Use Exemption

Therapeutic Use Exemption (TUE) may be granted to a player permitting
the use of a prohibited substance or method contained in the
prohibited list. An application for a TUE will be reviewed by the FIFA
Sports Medical Committee represented by the Doping Control Sub-
Committee (granting body).

An exemption will be granted only in strict accordance with the following
criteria:
B1 The player shall submit an application for a TUE no less than 21 days
before participating in an event.
B2 The player would experience a signifi cant impairment to health if the
prohibited substance or method were to be withheld in the course of
treating an acute or chronic medical condition.
B3 The therapeutic use of the prohibited substance or method would
produce no additional enhancement of performance other than that
which might be anticipated by a return to a state of normal health
following the treatment of a legitimate medical condition. The use of
any prohibited substance or method to increase low-normal levels
of any endogenous hormone is not considered an acceptable therapeutic
intervention.
B4 There is no reasonable therapeutic alternative to the use of the otherwise
prohibited substance or method.
B5 The necessity for the use of the otherwise prohibited substance or
method cannot be a consequence‚ wholly or in part‚ of prior nontherapeutic
use of any substance from the prohibited list.


Kısaca tercumesi:

Tedavi Amaçlı Yasaklı Madde Kullanım Kriterleri

Ozellikle 1. ve 2. maddeler cok onemli...

B1: Oyuncu‚ tedavi amaçlı yasaklı madde kullanabilmek icin herhangi bir mucadelede yer almadan en az 21 gün önce başvuru yapmalıdır...

Arda 2 Ekim´deki Bellinzona macinda macta sakatlaniyor‚ ve 5 Ekim´de Bursaspor macinda kaninda dopingli maddeye rastlaniyor. Aradaki sure sadece 3 gün... Halbuki yonetmelik en az 21 gün önce başvuru yapmasını emrediyor. Ayrica başvurunun FIFA medikal spor komitesi tarafindan incelenecegi yaziyor. Arda´nin basvurusunu kim inceledi ?


B2: Akut ya da medikal bir durumun tedavisinde‚ yasaklı maddenin kullanildigi tedavinin kaldirilmasi sonucu oyuncunun saglik durumunda onemli kotulesmenin olması

Arda´da boyle bir durum oldu mu‚ olduysa bu ispatlandi mi ? 3 günlük bir süre herhangi bir tedavi surecinin gidisatini ispatlanmasi icin yeterli midir ? Madem Arda´nin durumu yasakli madde kullandiracak kadar kötüydü‚ neden 3 gün sonraki macta oynatildi ? Ayrica B4. maddede baska mantikli bir alternatif tedavinin olmamasi durumundan bahsedilmis. Arda´nin sakatlandigi Bellinzona ile doping yaptigi Bursa maci arasi sadece 3 gün iken‚ baska bir tedavi yontemi olmadigi nasil ispatlandi ? Ustelik yapilan islem sadece agri kesmek amacli olmasina ragmen !


Arda acik olarak Bursa macinda doping yapmistir‚ ve buna da akıllarısıra hemen bir kılıf uyduruvermisler.

BU RESMEN BİR SKANDALDIR.... HEMEN GEREKEN YAPILMALIDIR...

(Wasco)

Bu da internetspor'un Trabzonspor yazarı Metin Kondel konu ile ilgili yazısı;

TFF'nin Galatasaray'a Doping Kıyağı Ve Domino Etkisi

01 Ocak 2009 Perşembe

Maalesef haber Reuters"te rastladığım türden bir haber değil. Onun için bir Türk spor gazetesinin haberini referans almak zorundayım. Haber Fotomaç ve Milliyet gazetesinin spor servisince teyit edilmiş durumda. Habere göre Arda Turan 5 Ekim"de Galatasaray"ın Bursaspor"la oynadığı maç sonrasında yapılan doping kontrolünde ""stereoid"" içeren metilpredsolone kullandığı tespit edildi. Yani Arda Turan doping kontrolünde Dünya Doping Ajansı (WADA)"nın yasaklı listesinde olan söz konusu maddeleri kullandığından pozitif sonuçla dopingli olduğu tespit edildi.

Galatasaray"ın UEFA kupası 1. turunda Bellinzona ile yapılan maçta sakatlandığı ve tedavisinin hızlandırılması için kullandığı ilacın önceden TFF"ye bildirilmesi bir doping uygulamasını meşrulaştırmış durumda. Galatasaraylı görevliler bu olay öncesi TFF ile karşılıklı yazışmışlar ve stereoid içeren metilpredsolone kullanımı için izin almışlar.

Olaya objektif açıdan bakılacak olursa; acaba aynı durumu yaşaması olası bir başka takımın için benzer bir uygulama yapılır mıydı? Yoksa bu uygulama Türk futbolundaki belli bir imtiyaza sahip bazı takımlara TFF"nin tıp yoluyla yaptığı gizli bir kıyak mı? Benzer bir durumda doping maddesi içeren başka bir ilaca tedavi amaçlı ihtiyaç duyan sıradan bir takıma TFF aynı şansı tanır mı?

Evrensel bir bakış açısına göre TFF kendisine gönderilen ön uyarıya rağmen herhangi bir ayrıcalık gözetmeksizin, doping testinden pozitif sonuç almış bir futbolcuya ve kulübe futbolun eşit şartlarda bir mücadele hukukunu ve insan sağlığını korumak için hiç düşünmeden cezayı keserdi. Bu takımın Avrupa"da mücadele ediyor olması, milli bir futbolcuya duyduğu ihtiyaca bakmazdı. Ama ""Türk usulü"" bir uygulamada bundan bahsedebilmemiz çok mümkün görünmüyor.

Ahlaki bakış açısına göre ise söz konusu durumun şüpheye yer bırakmayacak bir uygulama olması için tedavi sürecinde kullanılan madde ve olay tüm ayrıntılarıyla Türk spor kamuoyuyla paylaşılması gerekiyordu. Olayın TFF"nin resmi internet sitesine 2,5 ay sonra girmiş olması ve ""FIFA tedavi amaçlı kullanım istisnası onayı"" notunun düşülmesi bu uygulamayı Türk futbolu adına kulüplerin ve futbol taraftarlarının gözünde aklamaya yeter mi?Ya da bu, FIFA"nın gerçekte onaylamadığı TFF"nin bir tıp icraatı için olayı gizli bir şekilde aklamaya çalışma durumu mu? Doğal olarak konuyla ilgili birçok soru sorulabilir.

Bu olayla ilgili olarak Bursaspor TFF aleyhinde UEFA nezdinde ya da Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) nezdinde bir dava açmış olsa sizce sonuç ne olur? Türk futbolu için buna cesaret edebilirler mi bilmiyorum ama tedavi amaçlı da olsa yasal olarak doping olduğu tartışmasız bir maddeyi kullanan bir takıma onay veren bir federasyonu dava eden bir takım kanımca davayı çok rahat kazanır. Yani Galatasaray o maçta hükmen yenik sayılır ve ciddi cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalır. Ama Galatasaray açısından durumu kurtaran kurum TFF"dir. Açıkçası FIFA, UEFA ve Dünya Anti Doping Ajansı (WADA)"nın bu uygulamayı onayladığını kanaatinde değilim. Olayın TFF sitesine giriş tarihine bakıldığında Türk usulü bir uygulamanın legalleştirilme çabasından bile bahsedilebilir. Esas belirleyici olan ve olayın basına yansımayan yönü ise FIFA"nın olayla ilgili resmi tutumunun gerçekte ne olduğudur. UEFA"nın kendine bağlı federasyonlara direkt olarak müdahale ediyor olmayışı futbol adına ortaya şüpheli bir ""kara kutu"" bırakmaktadır.

Uygulamadan ortaya çıkan olgu, bir futbol müsabakası öncesinde kullandığınız maddenin dopingli maddeler sınıfına girip girmemesinden çok TFF"nin buna izin vermesi ve bunu FİFA nezdinde onaylatmasıdır. Arda Vakası"nda tartışılması gereken asıl sorulardan biri insan sağlığı ile endüstriyel futbolun çatışma noktasında sakat bir oyuncunun iyileşme sürecinde, doğal bir tedavi sürecinin mi tercih edilmesi gerektiği yoksa futbol adına dopingli maddede sayılabilecek ilaçlarla tartışmaya açık uygulamalarla futbol oynanmaya devam etmesinin gerekli olup olmadığıdır.

Bir kuraldan ödün vermeye başladığınız zaman bunun arkası gelmez ve olay kontrol edilemeyecek bir boyuta gelir. Arda Turan"ın doping kategorisinde tanımlanan madde kullandığı ve bu durumu Bursaspor"un bir şekilde öğrendiği düşünüldüğünde gözümüz ister istemez Bursaspor"un kazandığı şüpheli puanlara kayar. Bir kurgu yapmak gerekirse; Bursasporlu yöneticiler Galatasaray maçından sonra doping skandalını TFF kurullarında görevli kişilerden bir şekilde öğrenmişlerdir. Ve bu Bursaspor"un TFF"nin garip uygulamasını hukukla sarsabileceği ciddi bir kozdur. Bu durumda TFF başkanı futbol adına bir kurbanla Bursaspor"un doping kozunu dengelemekten başka bir seçeneğe sahip değildir. TFF tartışılacak bir maç için önce Bursasporlu Sercan"ın 2 maçlık cezasını 1 maça indirerek gelişecek olayların startını veriyor. Ve olay Bursaspor-Trabzonspor maçında bir yan hakemin bile bile bir ofsayta bayrak kaldırmamasıyla Bursaspor"a 3 puan armağanına dönüşüyor. Taraflı tarafsız herkesin isyan ettiği bir olayda pozisyon Bellinzona maçıyla başlıyor. TFF"de görevli eski bir Bursaspor başkanının Bursaspor soyunma odasında haksız bir galibiyet şölenine katılması ve ardından Trabzonspor-Eskişehirspor maçında halı sahada bile tahammül edilemeyecek bir penaltıya dönüşü.

Yani kavram dizini şöyle; Galatasaray, Arda Turan, Metilpredsolone, TFF, FIFA, Bursaspor, Oğuz Sarvan, Hakan Yemişken, Trabzonspor, Fırat Aydınus, Eskişehirspor, penaltı. Yani TFF"nin bir yanlışı bir kurbana o da başka bir kurbana dönüştü. Yani Arda Turan"ın dopingi domino etkisiyle Eskişehirspor"a ucuz bir penaltı, ikinci sarı karta mal oldu. Öyle mi? Hayır kesin yargım yok ama sadece sorguluyorum.

Cevabını bekleyen sorular Galatasaray"ın TFF"yle yaptığını söylediği yazışmalar gerçeklere dayanıyor mu? Gerçekte böyle bir durum var idiyse bu bir şekilde Türk spor basınında yer alması için neden 2,5 ay saklandı? TFF"nin Galatasaray kulübüne rapor vermiş olması dopingli sayılabilecek bir oyuncuyu oynatan bir kulübü UEFA, FİFA ve WADA nezdinde aklar mı? Aynı durumu emsal gösteren bir kulübün benzer uygulama talebi doping-insan sağlığı-futbol sınırında ciddi tutarsızlıklara yol açar mı? Daha da kritik soru Galatasaray"ın olası bir şampiyonluğunda 3 puanla susturulan bir kulübün aksine Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Trabzonspor bu şüpheli durumu uluslar arası bir davaya dönüştürürse Türk futbolu açısından ortaya nasıl bir durum çıkar? Arda"nın kullandığı ilaç Eskişehirspor"a mal oluyorsa futbolla ilgili insanlar Türk futbolunun gerçek sorunlarını çok daha derinlemesine düşünmeleri gerekmez mi?

Yeni yıl mı?..Sayfa görüntülenemiyor..

******************************************
Kendi görüşüm ise ; KLASİK BİR gs MAKYAVELİST ANLAYIŞININ SON ÖRNEĞİ;
Yani ''Başarıya giden her yol mübahtır.''
''İşini gör de nasıl görürsen gör''

Bir kere de etik bir şey yapın da dişimizi kıralım yahu.

Etiketler