5 Şubat 2011 Cumartesi

Fiba Bayanlar Euroleague 8'li Final Play Off 2.Maçları Değerlendirmesi.


A.png
B.png
C.png
* Bizim maçı ayrıntılı değerlendirdik.Ezerek,rahat bir şekilde 2-0 ile Çeyrek finale çıktık.
Şimdi biraz daha dinlenerek  ve iyi hazırlanarak son düzlüğe hazırlanacağız.
Çok iyi oldu bu eşleşme ve sonucu.
* MKB farklı kaybettiği ilk maçın rövanşında evinde zor da olsa 2 sayı ile Ros Caceres'i yenerek seriyi 1-1'e getirdi.Ancak Ros Caceres evinde 3.maçı alır ve çeyrek finale çıkar.
MKB'de Tijana Krivaçeviç 21s.5r.
M.Coleman 15s.K.Honti 12s.Ros Caceres'te Rebekkah Brunson 23s.13r.
Katie Douglas 16s.7r.(9/1 üçlük feci),M.Fernandez 13s.ile oynamışlar.
* Halcon Avenida Mize Pecs'i deplasmanda da yenerek 2-0 ile çıktı.Normal sonuç.
Mize Pecs'te A.Quigley 23s.K.Griffin 14s.Halcon'da Sancho Lytlle 22s.10r.
M.Xargay 13,E.DeSouza 11s.10r.ile oynamış.
* UMMC çok zorlandığı Madrit deplasmanında Rivas'ı uzatmada 13-4'lük seri ile 83-74 kazanarak çeyrek finale yükseldi.Bu serinin uzamasını isterdim.UMMC daha fazla yıpranabilirdi.
Rivas'ta D.Bonner 22s.5r.C.Paris 18s.8r.UMMC'de Cappy ile Arteshina 19'ar,C.Parker 16,S.Gruda 13s.ile oynadı.Cappy Pondexter 19s.7r.7a.ile maçı kazandıran oyuncu olmuş.
UMMC'de Polonyalı skorer forvet  (Biba) Agnieszka Bibrzycka'nın Penny gibi kişisel sebeplerle ayrılması çok önemli eksik onlar adına.Bizim için ise iyi bir gelişme.
Yerine Good Angels Kösice'den Slovak milli oyun kurucu Susana Zirkova'yı aldılar 3 Aylığına.
Biba Avrupa'da maç başına 26.7 dakika içinde 12 sayı ortalaması ve % 45 (57 26)üçlük ile oynuyordu.
Zirkova maç  başına 32,6 dakika 13,8 sayı ortalamasına sahip.
Zirkova ilk maçında 20 dk.da 5s.1r.(1/1 ikilik,3/1 üçlük) ile oynadı.
Ann Wauters, Agniezska Bibrzycka ve Crystal Langhorne ayrılmasından ,Candace Parker ve Zuzana Zirkova'nın gelişi ile yeni bir takım oyunu oluşturmak için çalışacaklarını söylüyorlar.* ZVVZ Praque ilk maçtaki gibi gene bir sürpriz yapmış.İlk maçı deplasmanda 56-73 gibi açık farkla kazanarak büyük sürpriz yapmış ve çeyrek final için avantaj yakalamıştı fakat Cras Basket deplasmanda 75-73 kazanarak bu işi kolay kolay bırakmayacağını gösterdi ve 3.maçı evine taşıdır.
Artık bu saatten sonra vermezler bence.
ZVVZ'de L.Whalen 20s.6a.her zaman beğendiğim Delisha Milton Jones 19s.13r.Cras Basket'te ise Sophia Young 24s.8r.(İlk maçta kötüydü.3s.4r.),E.Godin -13s.9r.- ve M.Mahoney 13'er sayı.
* Wisla Can Pack Rus rakibi Nadezhda'yı deplasmanda da yenerek (63-72) 2-0 ile turu geçti.
Nadezhda'da Tina Charles 19s.8r.A.Verameyenka 15s.8r.WCP'te
Erin Philips 7/6 üçlükle 22s.7r.  Nicole Powell 17s.9r.(6/1 üçlük) ,P.Pawlak 4/3 üçlük ile 11s.
Bu eşleşmeden Wisla Can Pack'ın çeyrek finale çıkması iyi oldu bizim açımızdan zira rakibimiz Spartak yerine Halcon olacaktı.3 Rus takımı Çeyrek finale çıktığı için Spartak - Nadezhda eşlecekti.
Spartak eski gücünde olmadığı için Halcon'a göre bizim için daha iyi bir rakip.
* Kösice rövanşı alarak seriyi 3.maça taşıdı.61-54.Ancak Bourges saha avantajını kullanarak çeyrek finale çıkacaktır.Ama zor maç olur.Kösice'nin geçmesi sürpriz sayılmaz.
Kösice'de Candice Dupree 13s.13r.Solopova,Hrickova,Kupcikova 10'ar sayı.Bourges'te ise Cathrine Joens 19s.E.Ndongue 12s.10r.Kalitsidou 10s.
* Ve rakibimiz olacak eşleşmede Beretta Familia beklendiği gibi zor geçen maçı 66-64 kazanarak seriyi Rusya'ya taşımayı başardı.Hala şansları var.İlk maçta da önde götürdükleri maçı 65-60 keybetmişlerdi.Tur atlayabilirler.Nefes kesecek bir maç olacak.
Beretta Familia da İsabella Yacobou 19s.8r.
L.Macchi 12s.J.Mc Carville 11s.9r.Spartak Moskova'da ise Epifaniya Prints 26s.(13/11 ikilik)
41'lik yeni transfer Taj Mc Williams 11s.7r.Sue Bird 6s.ile oynamış.
Prints tek başına savaşmış ama yetmemiş.10/1 üçlük ile oynamışlar.Asistlerde 16-4 Beretta önde.
Top kayıplarında ise 18-6 Spartak üstün.

* Serinin 3.Maçları 9 Şubat Çarşamba günü oynanacak.

Yol Haritası şöyle olacak ;
Fenerbahçe - Spartak/Beretta
Ros Casares/Sopron - Bourges/Kosice
Halcon - Wisla
Ekaterinburg - Cras Basket Taranto/Usk Prag

Final Four da ise ;
1-4 ile 2-3 ile eşlecek.
Yani bize yarı finalde Ekaterinburg gözüküyor gibi.
Hayırlısı Olsun.

Kraliçeler ''Klasik Terbiye'' İle Çeyrek Finale Çıktı.51-73 !!!!




Fenerbahçe Çeyrek Finalde.
04.02.2011

FIBA Bayanlar  Euroleague İkinci Turu’nda eşleşen temsilcilerimizden Fenerbahçe, ilk maçta mağlup ettiği Galatasaray Medical Park’ı ikinci karşılaşmada da 51-73’lük skorla geçti ve seriyi 2-0 kazandı.

SALON: Abdi İpekçi

HAKEMLER: Jaroslav Janac (Slovakya), Damir Kunosic (Bosna Hersek), Meka Kupatadze (Gürcistan)

6ALATASARAY MEDİCAL PARK (51): Tuğba Palazoğlu, Donneka Hodges 5 (3 asist), Bahar Çağlar 7 (4 ribaund- 1 asist), Işıl Alben 6 (3 ribaund- 1 asist), Gülşah Gümüşay 5 (1 asist), Gintare Petronyte 4 (2 ribaund), Melisa Can 4 (6 ribaund), Nihan Anaz 2, Seimone Augustus 4 (1 asist), Slyvia Fowles 14 (6 ribaund- 2 asist)

FENERBAHÇE (73): Özge Kavurmacıoğlu, Anete Jekabsone 14 (1 ribaund- 1 asist), Hana Horakova 7 (4 ribaund- 1 asist), Birsel Vardarlı 3 (6 ribaund- 5 asist), Esmeral Tunçluer 16 (7 ribaund- 2 asist), Şaziye İvegin (1 asist), Nevriye Yılmaz 8 (5 ribaund- 4 asist), Ivana Matovic 16 (5 ribaund- 1 asist), Tammy Sutton-Brown 2 (1 asist), Angel McCoughtry 7 (6 ribaund- 1 asist)

1. PERİYOT: 8-19
2. PERİYOT: 12-21
3. PERİYOT: 8-15

4. PERİYOT: 23-18


Tebrikler Kraliçeler
86979523_162603740799_138250860799_3313916_7783369_n.jpg
 http://www.vamosbien.org/VB/wp-content/uploads/fb_gs_pankart-300x171.jpg
Kraliçeleri , teknik ekibi  ''Klasik Öğrenilmiş Çaresizlik Ezik Terbiyesi'' için kutluyorum.

 * Bu sezon bu ''4.Terbiyemiz''
21.10.2010 Cumhurbaşkanlığı  Kupası
Fenerbahçe 75:58 Galatasaray MP

28.11.2010 TBBL 1.Maç
Fenerbahçe 74:68 Galatasaray MP

01.02.2011 Euroleague 1.Maç
Fenerbahçe 77:58 Galatasaray MP

01.02.2011 Euroleague 2.Maç
Galatasaray MP 51:73 Fenerbahçe

* Resmen ezdik geçtik.Maçın başında eziklerin - güya takımı coşturmak için atmışlar şaka gibi - sahaya konfeti atıp 3 dakika geç başlatmaları bile hızımızı kesemedi anca fırtınayı 3 dakika geciktirdi. * Mükemmel bir basketbol oynadık.Bu maçın kaseti altyapılara ders olarak gösterilmeli.
Mükemmel savunma,hücumda iç-dış dengesi her şey harikaydı.Sadece top kayıplarımız biraz fazlaydı.
* Eşleşmeden aslında pek memnun olmadığımı yazmıştım daha önce ama güçlerinden çekindiğimden değil ''malum çirkeflikleri''ndendi.Ancak 2 maçta da öyle bir güç farkı yarattık ki ''bir şey yapacak (!) hal bırakmadık''.
* Çok iyi oldu 2-0 ile geçmek ve de üstüne kreması Spartak - Beretta serisinin uzaması da.
Şimdi çok iyi dinlenip,hazırlanma fırsatı da yakaladık.Bu sene Allah yüzümüze gülüyor buna inanıyorum çünkü her türlü badireye rağmen nazar değmesin çok iyi gidiyoruz.
* Serinin bu şekilde ezici bir şekilde bitmesi ayrıca ligiçinde çok iyi oldu.Zira ezikler şimdiden ''havlu atmış gibi çaresizlik''içine girmiş durumdalar.
* Biraz teknik irdeleme yapacak olursak ;
Hemen kafadan mükemmel savunma ile ezikleri 3 çeyrek 28 sayıda (8-12-8) tuttuğumuzu görüyoruz.
4.çeyrekte rölantiye almasak 40 sayıyı bile geçemeyeceklerdi.
* İkinci önemli nokta ; ''Üçlüklerde dağıtmamız'' dı.11/8.% 72.7 gibi harika bir yüzde ile atmamızdı.
1.Maç öncesi yazımda ''
''Onlar da içeri gömülerek dış şutlarımızı riske edecek alan savunması deneyeceklerdir.İşte o zamanlarda Zogota,Esmeral,Birsel ve Horokova hatta Angel,Matoviç (tepeden) üçlük sokmalı'' diye yazmıştım.Alan savunması yapmadılar ama Angel hariç Matoviç de dediğim gibi tepeden hepsi soktu üçlükleri.Ezikler ise 18/2.% 11.1 atmışlar.
* Asistlerde 17-9 öndeyiz.
* Sadece 17 top kaybımız fazla.Zaten dün akşam tek negatif yönümüz buydu.
* Her zaman söylediğimiz ''Türk basketbolunun 3 Altın Kızı'' Nevriye-Birsel-Esmeral gene çok iyi oynadılar.Onlara o bildiğimiz dominant Matoviç performansı da eklenince korkunç potansiyelli bir takım oluyoruz savunma ve hücumda.Bunlara dün Angel daha az katılırken,Anete de çok iyi katıldı.
* Angel ve Anete demişken,Angel bu seride çok öne çıkmadı,çok iyi değildi.İdare etti diyelim.
İlk maçta 11/11 serbest atışları ile daha fazla sayı bulmuş,faul problemi nedeniyle de 1,5 periyot oynamamıştı.Dün de 19 dakika süre aldı ve 10/3 gibi düşük yüzde ile oynadı.7s.6r.
Yani Angel gibi en önemli silahımızı tam kapasite ile kullanmadan bile rahat geçtik.
Anete ise süper.Bayıldım.Çok iyi şutör olduğunu söylemiştik.Solak olması da avantaj.Yakın zamanda zaten bu salonda eziklere Spartak Moskova forması ile 14 sayı atmıştı.Dün de 5/3 ikilik,3/2 üçlük ile 14 sayı atmış.Anete'den eziklere fiks menü yani : 14 sayı :))
* Esmeral.Nihayet o bildiğimiz iyi şutör özelliğini gösterdi.3/3 üçlük,6/3 ikilik 16 sayı.
Eğer Esmeral bu şekilde formda olursa çeyrek final ve f4'te bize çok katkı sağlar.
Diana ve Penny gittikten sonra dış atıran ceza üçlükleri konusunda sıkıntı çekebiliriz algısı vardı.
Anete ile birlikte bu konuyu çözebilirlerse müthiş bir avantaj.Zira içeriden Nevriye ve Matoviç,penetreleri ile Angel zaten en büyük silahlarımız.
* Hocayı da kutluyorum.Hele o ingilizcesine ve beden dilini kullanarak konuşmasına bayılıyorum.
Çokta güzel sözler söylemiş yukarıda verdiğimiz gibi.Helal Olsun.Takımı da iyi hazırlamış.
En önemlisi de kısa zamanda rolleri iyi ayarlamış.Artık Horokova da ısrar etmiyor,Birsel bu takımın 1.guardıdır ve en fazla süreyi almalı,Horokova Onu dinlendirmeli düşüncemizi gerçekleştiriyor.
Artı takımın belkemiğini oluşturan oyunculara daha fazla süre veriyor.Yoruluyorlar ama ritm bozulmuyor rotasyon ile.Fazla rotasyon yapmamakta iyi.
* Tammy'nin döndükten sonra ilk sayılarını atması ile maç sonrası soyunma  odası röportajlarında genç Özge'nin Final Four'a kaldık ,çok mutluyuz'' demesi akıllarda kalan güzelliklerdi.
Özge Allah söyletti diyelim :))
* Ezikler için söylenecek fazla bir şey yok.Feci bir çaresizlik içindeydiler.Fowles gibi bir oyuncu o takıma yakışmıyor.Kendisi de zaten ''Ne işim var benim bu takımda '' diye soruyordur.
Penny Taylor tercihimiz yüzünden sezon başında alamamıştık ama seneye kesinlikle alınmalı.
Zaten teklif edersek koşarak gelecektir. Dün akşam 14 sayı attı ama önemsiz.
Bu kez Augustus'u sahadan sildik.4 sayıda kaldı.Sadece Bahar Çağlar ve Gülşah Gümüşay gibi 2 genç yerli oyuncu gözdolduru bana göre.Türk bayan basketbolu adına sevindirici.Tam tersine Işıl Albeni ve Tuğba Palazoğlu'nun hem çok kötü performansları hem de anti centilmenlik dışı tutumları içlerindeki eziklik duygusu ile kopan fırtınanın dışa vurumlarıydı.Faul yaptıkları oyuncularımızı kaldırmak veya pardon demek bir yana dönüp bakmıyorlardı bile.Bizim oyuncularımızdan biraz ders alsınlar.
Işıl Albeni 23 dk.da 11/3 ile Tuba ise 24 dk.da bütün kategorilerde sıfır çekerek sadece top kaybı 2,top çlaması 1 yerlerde sürünüyorlardı.
* Maçın rejisi de berbattı.Kameraların önündeki ezik kafaları bir türlü önleyemeyen bir anlayış maçı naklediyordu.Sonra neyse ki düzelttiler biraz.
 Maçla ilgili ayrıntılar şurada ;
Kraliçeler ''Klasik Terbiye'' İle Çeyrek Finale Çıktı.51-73 !!!!

4 Şubat 2011 Cuma

Hafta Sonu Spor Ekranı

ImageShack, share photos, pictures, free image hosting, free video hosting, image hosting, video hosting, photo image hosting site, video hosting site
4 Şubat Cuma

19.30 gs - Fenerbahçe Bayanlar EL Basketbol (FB TV)
20.00 Bursaspor – Sivasspor (LİG TV)
21.30 Borussia Dortmund – Schalke 04 (TRT HD - TRT 3)
21.45 Ajax - De Graafschap ( BEYAZ TV)

5 Şubat Cumartesi

14.00 Kasımpaşa – İstanbul Belediye (DIGI)
14.00 Çaykur Rize – Denizlispor ( TRT 1)
14.15 Fenerbahçe - Kocaelispor U18 Akademi Ligi ( FB TV)
16.00 Beşiktaş – Karabükspor (LİG TV)
16.30 Köln - B.Münich ( TRT HD - TRT 3) ?
17.00 Kayserispor – Ankaragücü (DIGI)
17.30 Maliye Milli Piyango - Fenerbahçe ( SPORTS TV)
19.00 Manisaspor – Fenerbahçe (LİG TV)
19.30 Bolton – Manchester United (SPORMAX / PL TV)
19.30 Mönchengladbach – Stuttgart (TRT HD-TRT 3)
20.45 PSV - Ado Den Haag ( BEYAZ TV)
21.45 Cagliari – Juventus (SPORMAX / TV 8 )
22.00 Rennes – PSG (KANAL A)
22.00 Maliye Milli Piyango - Fenerbahçe ( FB TV - Banttan)
23.00 Barcelona – Atletico Madrid (NTVSPOR)

6 Şubat Pazar

12.00 Fenerbahçe - O.Renault U 16 Ligi (FB TV)
13.30 Bologna – Catania (SPORMAX / TV 8 )
13.30 Mersin İdman Yurdu – Samsunspor (TRT 1)
13.30 Vİtesse - Feyenoord  ( BEYAZ TV)
14.00 Konyaspor – Gaziantepspor (DIGI)
15.00 Fenerbahçe Acıbadem - gs mp Bayan Voleybol ( FB TV - SPORTS TV)
15.30 West Ham – Birmingham City (SPORMAX / PL TV)
16.00 Trabzonspor – Antalyaspor (LİG TV)
16.00 Genoa – Milan (TV 8)
16.30 Hamburg – St. Pauli (TRT HD-TRT 3)
17.00 Gençlerbirliği – Bucaspspor (DIGI)
17.30 İllerbankası - Beşiktaş ( SPORTS TV)
18.00 Chelsea – Liverpool (SPORMAX / PL TV)
18.00 Sevilla – Malaga (NTVSPOR)
18.00 Auxerre – Lille (KANAL A)
18.30 Freiburg – E.Frankfurt (TRT HD-TRT 3)
19.00 Galatasaray – Eskişehirspor (LİG TV)
19.30 Altay – Diyarbakırspor (TRT 1 / TRT 6)
20.00 Real Madrid – Real Sociedad (NTVSPOR)
21.45 Inter – Roma (SPORMAX / TV 8 )
22.00 Lyon – Bordeaux (KANAL A)
22.00 Valencia – Hercules (NTVSPOR)

Fenerbahçe Ülker - Zalgiris Kaunas 80-72 (Salondan İzlenimler)


Takım ve taraftar üzerine çöken rehavet bulutlarının gölgesi eşliğinde başlayan maçta, sakatlıklardan kadroda olmayan oyuncularımızın da eksikliğini çok hissediverdik. Sonuçta top16 grubunda 3te3 yaparak avantajlı pozisyonumuzu korumayı başardık.

Salona giderken biletlerin tükendiğinden haberim yoktu, telefon edip fazladan bilet var mı diye soran arkadaşlar olunca gişeye bakayım dedim, salon önüne vardığımda gişe camlarında tüm biletler tükenmiştir yazıları yapıştırılmıştı.

Saat 7.20 civarı içeriye rahat bir giriş yaptık ama gene bilette yazan kapılar kapalıydı, zoraki olarak yan tarafa yönelmek gerekiyordu, herhalde yarım saat geç gelsek bayağı kuyruğa takılırdık, zira 10-11 nolu kapıları taraftar tribününe girenlerde kullanıyor.

İçeride derin bir sessizlik hakimdi, koridordan salon içinde gözüken kısımlarda bomboş gibiydi, bu boş haline rağmen belki de içeride küçük çaplı 3000 kişilik bir salonu dolduracak kadar kişi vardı.

Arkadaşla beraber önce Fenerium standına doğru uğrayıp bakıverdik, bana mavi forma üzerindeki ülker yazısı kırmızı olmadığı için daha hoş gözüküyordu, çubukluyu sevsemde üzerindeki kırmızı ülker reklamı işi bozuyor, bu sezon sürekli giydiğimiz beyaz forma üzerindeki kabartma kanatların yakından bakılınca güzel görünmesine rağmen sarı-lacivertli bir takımın Fenerbahçe olduğunu hissettirmemesinden dolayı her maç bunu oyuncuların üzerinde görmekten bana gına geldi, ben uğurlu geliyor vs. gibi şeylere de takıntısı olan biri değilim.

Her bedene uygun üretilmiş formalar 57 liradan satılıyordu, Fenerbahçe Ülker uzun kollu tshirtleri ise 39 liraydı, bu kadar pahalı tshirtler satarlarsa kimsenin alıp giyeceği olmaz.

Oradan büfeye doğru yol alırken Fenerbasket tayfası ile karşılaştık, ayaküstü benim de zaman zaman eleştirdiğim anonscu ile ilgili değişikliği konuşup yerlerine uğurladım. Benimle de tanışmak istediğini söyledikleri eski anonscu ile ne yazık ki tanışma fırsatımız olamadan yollar ayrıldı.

Yanımdaki arkadaşla büfeden çay ve yanına bisküvi alıp yerimize gidelim dedik, büfede ülker ürünleri harici birşey satılmıyor, belediyenin bardak hamidiye suyunun tadını ise beğenmesem de başka alternatifte göremedim.

Tribüne girince 10 dakika içinde salondaki insan sayısı birkaç bin kişi artmış gibiydi, animator maça erken gelen taraftarlarımıza hediyeler sunmak istiyoruz diyerek etrafta gezerek portatif potaya basket attırmaya başlamıştı. Animatör çocukta değişikti, bbg ali zevzeği değildi, bütün tribünleri gezip özellikle çocuklara topu vererek tribünden basket attırıyor, Fenerbahçe Ülker yazan şapka hediye ediyordu.

Bizim tanıdıklarda içeri girip yanımıza geldiler, Vidmar hayranı arkadaşın yanında 8-11 yaşlarında iki küçük yeğeni de vardı. Animatöre işaret edince tur atarken bizim köşeye de uğrayıp ufaklıklardan birine atış yaptırıp şapka hediye etti.

Bir yandan çay-bisküvi sohbet ederek zaman geçirirken, hemen önümüzde Rasim Başak vardı, sahaya ısınmaya çıkacak eski takım arkadaşlarıyla konuşuyordu, sonra basın tribünü önünde bize yakın oturdu. Maç başlamadan önce reklam panosu arkasında oturan bizim sakat oyunculara onu da eklesek Engin-Kinsey-Rasim-Kaya-Vidmar güzel bir beş ortaya çıkabilirdi.

Sinan Erdem'deki anons işini de üstlenen Mustafa Özben saha içinde dolanıyordu, masaya gidiyor kağıtlarla hazırlanıyordu, salonu gözleriyle tarıyor,heyecanlı gibiydi. Sonra Aydın hoca koridordan çıkıp bizim önümüzdeki alanda gözükünce Mustafa'da ceketini ilikleyerek yanına geldi, hocam saygılar diyerek elini sıkıp kısa bir şeyler söyleyiverdi, hoca da başarılar dilerim gibisinden cevaplayıp kafasını sallayarak birşeyler söyledi.

Bizim oyuncular tek tük içeri dökülüp şut falan atıyordu, tribünden atışlara ooo diye tempo tutanlar vardı, Ömer Onan bir ara bizim taraftaki locaya göz atıverdi, eşiyle çocukları gelmiş mi diye kontrol etti.

Zaman ilerledikçe yan taraftaki taraftar tribününde koltuksuz kısmın bomboş tutulması garip duruyordu, oranın üstünde birikip sıkışmaktaydılar. Güvenlik birimleri rakip taraftar için yer ayrılmış olsun usulünü mü uygulamaktaydılar çözemedim, bir karar yetki koordinasyonsuzluğu yaşanıyordu herhalde.

Zalgirisliler ısınmaya toplu halde çıktıklarında maraton altın kendi bench arkasına denk gelen yerlerinde 7-8 Litvanyalı yeşil beyaz atkılarıyla ayaklanıp kendilerini gösteriverdiler, maçı da bizim taraftarlarımızla içiçe sıkıntısız izlediler.

Kaan Kural televizyon yayına yorum için gidiverdi, İbrahim Kutluay ise assolistler en son çıkar der gibi henüz oraya hareketlenmemişti, bize yakın köşede saha içindeki ısınmaları takip ediyordu, yayına yorum için gidip gelirken bir sürü ufak çocuk ondan formasına imza alabilmek için maraton alt tribünde yanlarına çağırınca, sırayla hepsine imza verdi.

Takımlar resmi ısınma periyodu için tekrar sahaya çıkacakları zaman bizim oyuncular koridor çıkışında tam altımızda birikiverdiler, oraya doğru ayaklanıp haydi beyler diye alkışlayıverdik.

Isınmalarda açma germe hareketlerini ilginç bir şekilde en genç oyuncumuz Erbil ortada durarak yaptırıyordu. İçlerinde tanıyamadığımız birisi vardı ki bu kadar eksik olunca Kerem Hotiç'te kadroya girmiş. Bizim önümüzde FB tv'ye röportaj veren Mrsiç'e tezahüratlar yapılınca yukarıya bakıp selam verdi.

Pota arkasından Ömer Onan'dan başlayarak oyunculara sırayla tezahüratlar geliverdi. Salondaki kalabalık artmıştı, bizim yanımızdaki koltukların sahipleri iki genç kızda geldi, yanımızda zaman öldüren arkadaşlar da yerlerine geçiverdiler, ama ufaklıklar en öndeki yerlerini sevmişlerdi, onlar maçı oradan heyecanla takip ettiler.

Maçın başlamasına az bir süre kala kulüp güvenlik sorumluları pota arkasına gidip, koltuksuz alana taraftarların girmesi için işaretler yapmaya başladı, herhalde orada kalabalık artıp, merdivenlere koridora taşmıştı, izin verilmesiyle birlikte bir anda biriktikleri yerden parmaklıklar üzerinden atlayarak o koltuksuz alanı otuz saniye içinde sıkı bir şekilde dolduruverdiler. İdareciler yarım saat boyunca orayı boş tutup, milletin neden üstte sıkışmasına göz yumdu anlayamadım.

Anonscunun ...hoşgeldiniz bir zafer daha yaşamaya hazır mıyız gazlamalarından sonra hakemleri ve rakip oyuncuları anons ediverdi. Sıra bizimkilere gelince, biraz duraklama oldu, salon ışıklarının kapatılması beklendi. Alkışlarla başlayan anonslarda oyuncunun hem adını hem soyadını kendi tarzında coşkuyla uzatarak söyleyince, taraftarlara iş kalmadı, halbuki geçen hafta valencia maçında eski anonscu ile taraftar paslaşmıştı.

Amigo Yücel'in de pota arkasında sete çıkmasıyla eller eller havaya sesleri yükseldi, bütün salon denilerek herkesin katılması talebiyle bir iki üç diye girilerek milyonlarca taraftarın yanyana... tezahüratı giriliverdi. Bunun bitimiyle hemen omuzomuza için hazırlığa giriştiler, ondan geri sayımla ayağa kalkarak yada oturduğumuz yerden iştirakle maça giriş yaptık.

Maçın başlarında takım ve taraftar üzerindeki rehavet hissediliyordu, skor olarak çok çabuk geriye düşüverdik, uzun bir süre uykudan uyanılmayınca Mirsad modafinil maddesine başvurmak gerekti. Rehavet ile uyku hali gözüken takım-salon vakalarında "Mirsad modafinil" ilacı hızlı bir reaksiyon vererek herkesi uyanık tutuveriyor.

Zaten Mirsad maç başlarken kısa bir süreliğine koridordan çıktığını görünce nereye tuvalete mi gidiyorsun diye seslendim, dönünce tribünde bench arkasında yerini almış olan Aydın hocanın önünde ısınma hareketlerine devam etti, demirlere dayanarak germe yapıyordu, sahaya girmek için sabırsızdı.

Litvanyalılar şutör genlerine sahip olduğundan boş bırakmaya gelmiyordu, molalar değişiklikler falan derken nihayet biraz toparlayarak seri basketlerle farkı eritip periyodu önde kapattık.

Taraftar tribünündekiler ayağa ayağa numaralı ayağa diye vip tarafı üstlere tezahürat için işaret yapıyordu ama periyot sonundaki coşkuyla bunu bütün salon diye algılayan herkes ayaklanmıştı, pota arkası numaralı üste doğru karşılıklı Fenerbahçem benim biricik sevgilim yaparken bütün salon karşılık veriyordu, güzel oldu, sonra maraton tarafa dönerek yaparlarken maç başladı.

Bu maç maraton altın ortalarında ayakta biriken bir kalabalık grup olmadı, FBD'lilerden salonda olanlar oturarak izliyordu, karşı pota arkası altına maç başladıktan kısa bir süre sonra 50 kişilik bir grup yerleşivermişti, eski tribüncülerden bazısı oradaydı.

Geride girdiğimiz bir mola da sessizlik esnasında amigo Yücel etrafındakilere nutuk çekerek onlardan alkış topluyordu, sesi rahatlıkla bize kadar geliyordu. Herkesin ellerini havaya kaldırtarak girdikleri bizler inandık sizde inanın bizim için bu maçı alın tezahüratı bütün salonu kaplayarak oyuncular sahaya adım atıverdiler.

Maça gelen ufaklıkların ortamın büyüsüne kapılıp sordukları ilginç soruları cevaplıyorduk, masadakiler neden ışıklı bir numara kaldırıyorlar diyerek orada gösterilen faul uyarılarını soruyorlardı, maç şimdi kaç kaç oldu dediklerinde skorbordta ki bir sürü sayı içinden hangisine bakacaklarını da öğrettik.

Yan tarafımız aile tribünü olduğundan da birçok formalı ufaklık vardı, keza salonun heryerinde de öyle. Açıkçası böyle ufak yaştan maça gelip, bu güzel ortamda eğlenerek merakla herşeyi soran çocukların ileride nasıl bilinçli taraftar olabileceklerini düşünmek bizlerde çok büyük iyimserlik doğuruyor.

İkinci periyotta biraz farkla öne geçtikten sonra yapılan hatalarla farkın erimesine kızan koç oyun devam ederken sık sık arkasını dönerek kenarda oturan oyunculara sahadakilerin hatalarını anlatıyordu.

Kenarda oturan Saras sahadakilere sürekli seslenip duruyordu, aynı şekilde Tarence oturduğu yerde duramıyor aynı Valencia maçında olduğu gibi reklam panolarına vurarak gürültü yapmaya uğraşıyordu. Cenk Renda oyundan sıkıntılı bir halde sürekli sağa sola gidiyor, sakalını koparırcasına çenesini sıkıyor, yüzünü ekşitiyordu.

Devrenin sonunda beraberlikle soyunma odasına giden oyunculara yönelerek alkışlarla haydi beyler ikinci yarı alacağız maçı diye sesleniyorduk. Ama 41 sayı yemiştik, eksikler yüzünden istediğimiz düzeyde savunmayı oturtamadık, takım oyuna iyi giremezken taraftar da bu maça rahat alırız kolay maç düşüncesiyle gelmişti ki bu rehavet ilk devre boyu bizi sıkıntıya düşürdü.

Devre arasında salonda potaya basket atma yarışmaları düzenlendi, bu arada lavaboya git-gel yaptım ki koridorlar felaket sigara dumanı olmuştu, her ne kadar çıkış kapıları açılarak sigara içecek olanlar bu soğukta dışarıda kalan alana çıkıyorlarsa da, oradan içeri sızan duman koridora,koridordan salon içine yöneliyordu, dış kapı önleri tıklım tıklım doluydu.

İkinci devre cılız Fenerbahçe sen çok yaşa sesleri eşliğinde başlayıverdi. Uyku halinin devam ettiği salonun toparlanıp maçın içine girmesi biraz da anonsların ısrarcılığıyla oluverdi, şimdi ıslıklıyoruz bu hücum çok önemli haydi sayı yemiyoruz vb. gazlamalar sık sık tekrar etti, salondakiler bu teşvikler üzerine uğultu koparmaya başlarken, takımın periyot sonuna doğru sayılarla ortamı coşturmasıyla öne geçebildik, yoksa salondaki onküsürbin kişinin takımı falan coşturacağı yoktu.

Faul atışlarında felaket yüzdemiz herkesten tepki alıyordu, her ne kadar bizim atışlarda sessizlik olduysa da 2de2 yaptığımız çok nadirken, onların atışları bütün gürültüye rağmen isabetli oluyordu. Bir gün önce Meral'in Caferağa'da en sağlam tezahürat anlarından birinde iki atışı da isabetliyken, erkekler sessiz ortamda boş atıyordu. Bugün de kimi yerlerden şşşt sessiz olun falan gibi taraftar tribününe dönüp akıl öğretenler yok değildi, onlar da önceki maçlara göre buna gayet hızlı uyuverdi ama artık sessiz atış talepçilerinin anlaması lazım ki bu iş sessiz ortamla falan değil bence oyuncunun beyninde-elinde olan beceriyle ilgili bir durum.

Yanımda oturan iki genç kıza sinir oluverdim, yaşları 18-20 civarı falandı, maç boyu sanki cafedeymiş gibi dırdır konuşup, tırnaklarındaki ojelerinden bile bahsediyorlardı, sürekli telefonla mesajlaşmalarla zaman geçiriyorlardı. Ufacık daha sekiz yaşında, ilk defa maça gelmiş, babası beşiktaşlı olduğundan bu maçlık Fenerbahçeli oldum diyen çocuk dahi onlardan daha fazla maçın içindeydi. Bir periyot boyunca bizi izledikten sonra nasıl davranacağını kavramış, anonscu haydi ıslık dedikçe demir parmaklıkların oradan kafasını sokup yuhlayıp duruyordu.
Böyle ilginç tiplerle dolu bir salonda nasıl bir ortam olabilirdi, taraftar tribünü bugün daha az kişiydiler, özellikle yukarıdan besteleri giren diğer gruplar parça parça az kişi olunca bir araya toplanmışlardı. Ne yaparlarsa yapsınlar salondakilerin tezahüratlara eşlik etmesi için takımın da iyi oynaması gerekiyordu.

Son periyot haydi Fener haydi... bizim için saldır Kanarya gibi bilindik tezahüratlar seçilerek devam ediyorlardı, neyseki Mirsad ve Marko'nun elinden üstüste üçlükler geliverdi de, öne geçmenin coşkusuyla herkes ayaklanıverdi.

Bu defa da tam bütün salon ayaklanmış molaya gelen takımı çılgınca alkışlıyor ve laylalayla... Feeenerbahçeee diye zıplayarak tezahürata giriyorken, birdenbire skorboardlarda yüksek sesle önceki maçlarda ki sayılardan oluşan yayın görüntüleriyle hazırlanmış bantlar dönmeye başladı. Bu nasıl bir kafadır kim bu işleri idare ediyor anlamadım, tam herkes coşmuş hoplayıp zıplayacakken bangır bangır sesle ekranda dönen valencia maçı görüntüleri bu coşkuyu bastırıverdi, ekranı izlemek zorunda kaldık.

Mustafa Özben'in salonu maçın içinde tutan anonsları kesilmedi, bu arada ben maç konsantrasyonumdan dolayı hiç farketmedim ama digital ekranlarda ıslık yazıları döndüğünü de maçtan sonra söylediklerinde duydum. Bu hücumda sayı yemiyoruz, susmak yok haydi ıslık gazları eşliğinde susacak olan varsa da bir ses çıkartası geliyordu, savunmada biraz daha sağlam tutunmaktaydık, hakemlerin verdiği kararlara da ayaklanıp iyi tepkiler veriliyordu, rakip koç pesiç kadar olmasa da zaman zaman saha içine dalıyordu.

Fark bir ara tekrar azalır gibi oldu, beş sayıya düştü, kritik bir hale varabilecekken; pota arkası üstten herkesin söyleyebileceği ..saldırsanaaa Kanarya, bizim için Zalgirise koysana gibi bir tezahürat yükseliyorken, salona baktım, maraton alt-üst, numaralı alt-üst, karşı pota arkası, onbinlerce kişiden hiç bir yerden tezahürat eden yoktu, sadece taraftar tribünündekilerin sesi çıkıyordu, onlarda haliyle yorulmuştu.

Biraz sonra bir üçlük daha gelince bütün salon ayaklanmış coşuyordu, bu takım salonu coşturuyor vaziyetleri canımı sıkmaya başladı, her bir olumsuzlukta taraftar tribünündekileri eleştirmek en kolayı oluyor.

Maçın son dakikasına doğru inandık size bu sene, görmek isteriz şampiyonluklar içinde... tezahüratı ardından bir pınarbaşı dalgası salonda dönüverdi,bunun üstüne son dakika içinde bütün tribünlerde sarı-lacivert-şampiyon-Fener sesleri yankılanarak maç alkışlarla tamamlanıverdi.

Oyuncular tribünlere dönerek alkış tutarak soyunma odası yolunu tutunca, çıkış koridoruna doğru yüklenerek hepsini alkışlayıverdik. Anonscunun değişimiyle bu sezon Caferağa'da başlayan maç sonu taraftara karşı mikrofonla konuşma geleneği buraya da yansıtıldı.

Mirsad euroleague kariyerindeki 50. double double için Mustafa Özben tarafından tebrik edilip duyguları sorulunca, bu konuyu esgeçip bu akşam buraya gelen başarımızda payı olan taraftarımıza teşekkür ediyorum minvalinde kısa bir konuşma yaptı, konuşma teşekkür lafı duyulduğu iki seferde de alkışlarla kesildi. Salondan belli bir kitle hızla çıkıvermişti ama kalanlar önünde bu geleneğin sürdürülmesi güzel olacaktır.

Taraftar tribününe doğru çağırılan Mirsad yaklaşarak ooo efektleri eşliğinde yumruk şov yapıverdi, iki yumruk ardından son yumruk kalbe ve öpücük olarak selamla bitti. Sahada tv röportajı için kalan birkaç oyuncumuzu daha bu arada alkışlarla uğurlamıştık, Mirsad da çıkarken ona bravolar çekerek soyunma odasına yolcu ettikten sonra bizde salon çıkışına yöneldik.

Arkadaşın ufak yeğenleri ortamdan keyif almış olsa gerekki bundan sonraki maçlara da gelmek istiyoruz diyorlardı. Otoparkta gene tıkanma olsa da bu defa araca bindikten sonra 15 dakikadan az sürede anayola çıkabildik, biz evimize, takım da final four yolculuğuna devam etti.

3 Şubat 2011 Perşembe

Fiba Bayanlar Euroleague 8'li Final Play Off 1.Maçları Değerlendirmesi.


FENERBAHÇE - G.Saray MP : 77-58
Nevriye 24s.6r.Matoviç 14s.Angel 13s.5r.2a.4tç. / Augustus 19s.Petroneyte 8s.
Ayrıntılı değerlendirdiğimiz üzere rakibin en önemli silahı Fowles'ı iyi durdurup (6s.da kaldı),Nevriye ve Birsel'in çok iyi oyunlarına Matoviç ve faul problemi nedeniyle (4 faul) 1,5 periyot kenarda kalmasına rağmen Angel'ın skora katkıları ile rahat kazanıp 1-0 öne geçtik.

Ros Caceres - MKB Euroleasing : 84-56
R.Brunson 16s.12r.E.Lawson 16s.K.Douglas 15s. / M.Coleman 14s.12r.A.Holt 13s.
Ros Caceres ağır basmış.İkinci maçı da kazanır 2-0 ile çıkar diye tahmin ediyorum.

Halcon Avenida - Mizo Pecs 2010 : 76-60
E.De Souza 16s.A.Torrens 15s.10r.A.De Mondt 15s.8r.B.Snell 14s.S.Lyttle 13s.9r. / A.Quigley 22s.K.Griffin 10s.
Halcon 5 oyuncusunun çift haneli rakamlara ulaştığı maçta rahat kazanmış.Bu seride 2-0 biter.

UMMC Ekaterinburg - Rivas Ecopolis : 63-58
S.Gruda 21s.8r.C.Parker 10s.7r.Pondexter - Abrosimova 9s. / D.Bonner 19s.9r.C.Paris 12s.7r.
UMMC zorlamarak kazanmış.Rivas iyi oynamış aslında.Valdemoro'nun 11s.Cruz'un 10s.ile birlikte 4 oyuncuları çift haneye ulaşmış ama Sandrin Gruda'yı durduramamışlar.UMMC'nin 12/1 üçlük atması da enteresan bir istatistik.Bu seri uzayabilir.Rivas evindeki maçı kazanıp seriyi 1-1 yapabilir ancak saha avantajı ile UMMC 2-1 geçer gene.Keşke Rivas bir güzellik yapsa da eleyebilse.

Cras Basket Taranto - ZVVZ Usk Praque : 56-73
K.Wambe 17s.M.Mahoney 15s.D.Daciç 13s.10r. / K.Elhotova 21s.E.Viteckova 19s.
Praque bence sürpriz yapmış hem de açık farkla.Böylece evindeki maçı kazanırsa tur atlayacak.
2-0 yapar diye düşünüyorum.A Grubunu 1.bitiren Cras Basket C Grubu 3.cüsüne elenmiş olacak.
ZVVZ'de bizim Vajda 5 sayı ile oynamış.
14Vajda, A. 212/728.62/540.00/20.01/250.0246101035

Wisla Can Pack - Nadezhda :  75-70 (Uzatmada)
E.Philips 18s.6r.4a.N.Powell 16s.11r.E.Kobryn 16s.7r. / Tina Charles 24s.12r.5a.L.Sapova 16s.
Nazdezhda 16-9'luk 4.çeyrek üstünlüğü ile maçı uzatmaya götürmüş ama uzatmada pilleri bitti herhalde 9-4 ile kaybetmişler.Tina Charles'ın müthiş performansı yetmemiş.Bizim Nicole Powell iyi bir performans göstermiş 16s.11r.ile.Bu seri uzayabilir,her şey olabilir de.

Bourges Basket - Good Angels Kösice : 76-68
C.Joens 18s.E.Ndongue 14s.9r. / C.Longhorne 22s.6r.C.Dupree - M.Solopova 14s.
Bu seride uzar bence ve her şey olabilir.

S.Moskova - Beretta Familia : 65-60
J.Milovanoviç 23s.4r.E.Prints 16s.4r.Sue Bird 10s.4r.7a / L.Cohen 18s.I.Yacoubou 17s.J.Mc Carville 15s.14r.
Son çeyrekte 20-8'lik seri ile geçebilmiş S.Moskova.Milovanoviç domine etmiş.Janel Mc Carville'in 15s.14.r.luk çok iyi performanına yazık olmuş.S.Moskova'nın  çekinilecek bir hali kalmamış.
  Bu seri uzayabilir bence.

*  Serinin 2.Maçları 04 Şubat Cuma günü oynanacaktır.

Euroleague Top 16 3.Maç : Fenerbahçe Ülker 3/3 Yaptı.80-72 !!!


Fenerbahçe Ülker Doludizgin.
02.02.2011

Fenerbahçe Ülker, Turkish Airlines Euroleague Top 16’da, Zalgiris Kaunas’ı da 80-72 ile devirerek üçte üç yaptı ve gruptan çıkma yolunda dev bir adım attı.

SALON: Sinan Erdem

HAKEMLER: Luigi Lamonica (İtalya), Dani Hierrezuelo (İspanya), Milija Vojinovic (Sırbistan)

FENERBAHÇE ÜLKER (80): Roko Ukic 12 (2 ribaund- 4 asist), Mirsad Türkcan 13 (14 ribaund- 3 asist), Ömer Onan 5, Darjus Lavrinovic (7 ribaund- 2 asist), Sarunas Jasikevicius 7 (1 ribaund- 2 asist), Oğuz Savaş 15 (5 ribaund- 3 asist), Marko Tomas 15 (1 ribaund), Sean May (4 ribaund), Emir Preldzic 13 (4 ribaund- 3 asist)

ZALGIRIS KAUNAS (72): Marcus Brown 6 (3 ribaund- 2 asist), Aleksandar Capin 12 (2 ribaund- 2 asist), Martynas Pocius 6 (3 ribaund- 4 asist), Tomas Delininkaitis 10 (2 ribaund), Tadas Klimavicius 2 (3 ribaund), Paulius Jankunas 14 (6 ribaund- 1asist), Arturas Milaknis (1 ribaund), Bojan Marjanovic 4 (3 ribaund), Travis Watson 4 (6 ribaund), DeJuan Collins 14 (1 ribaund- 1 asist)

1. PERİYOT: 22-19
2. PERİYOT: 19-22
3. PERİYOT: 17-13
4. PERİYOT: 21-15




***********************************************************************
* Tebrikler Cengaverler ve teknik heyet.
* Ben maçın böyle zor olacağını bekliyordum ama oyuncularımız herhalde benimle aynı fikirde değildi ki oyuna çok kötü başladık ve ilk 5 dakika sahada yoktuk,10 sayı farkla geriye düştük zaten.(5-15)
Konsantrasyon sıfırdı.Halbuki maç öncesi yazımda ''herkes kolay maç gibi görüyor,öyle değil.Allahtan hoca ve oyuncular seyirci gibi düşünmüyordur''demiştim ama haksız çıktım ne yazık ki.
* Neyse ki koç Spahija Saras ve Mirsad'ı oyuna alarak ilk müdahelesini yaptı ve karşılığını çok iyi bir geri dönüş ile aldık.Saras tempoyu arttırınca rakibin düzeni bozuldu ve Jasikevicius, Tomas ve Mirsad ile  üst üste üç üçlük bulduk ve  salonu da  ağaya kaldırdık. 2:40 kala skoru 16-17’ye getirdik ve rmola aldılar.
Moladan sonra Oğuz’un pota altından bulduğu basketle de  ilk kez öne geçmeyi başardık.20-19.
* 2.çeyrekte de düşük tempolu oyunumuz devam etti.Bir ara 37-31 ile farkı 6 sayıya çıkardık ama gene yakalandık ve devre 41-41 bitti.
* 4. çeyreğin 5.dakikasına kadar maçı koparamadık ama Tomas,Mirsadl ve Emir'in üçlükleri ile farkı ilk kez 10'a çıkararak (79-69) Murat Kosova'nın deyimi ile ''kapıyı kapattık''.Kalan sürede farkı azaltmaya çalışsalar da buna izin vermedik ve kritik maçı kötü oynamamıza,eksiklerimize rağmen kazanmayı bildik.
* Zalgiris son şansı olduğu için beklediğimden iyi oynadı.Çok asıldılar.Sürpriz isimler çok katkı yaptı.
Kalnietis gibi guard yok diye sevinirken süresi artan Sloven guard Chapin belki de hayatının maçını oynadı ve 17 dk.da 12s.2r.2a.ile ciddi katkı yaptı.Bir diğer guard De Juan Collins'te çok iyi oynadı.O da ilk 2 maçta 7 ve 0 sayı ile oynarken bu maçta 14s.1r.1a.ile oynadı.Jankunas'ta çok iyi oynayarak ilk 2 maçta 8 ve 2 sayı ile oynarken bu maçta 14s.6r.2a.1tç.ile oynadı.Ancak Pocius'bu kez etkisiz kıldık ve 6 sayıda bıraktık.
Gerçekten de Pocius gibi bir oyuncu 3/1 ikilik,3/1 üçlük ile oynayabilmiş.
Oynamayacak denilen Marjanoviç oynadı ve 14.45 dk.da  4s.3r.ile oynadı.2.21 boy müthiş.
Doping Pilsen eskisi Marcus Brown'un üçlüklerini o zamanda sevmezdim dünde 2/2 attı.
Top kayıplarını da azalttılar.13 top kaybı onlar için çok iyi.
* Bize gelince ;
Gerçekten de Kinsey ve Kaya'nın olmaması ile Ömer'in hastal hasta oynaması bizi çok etkiledi.
Gerçi Kaya'nın süresi Mirsad ve Oğuz'un sürelerini ve katkılarını arttırdı ama pota altı sertliğinde savunma kurgusunda Kaya,Vidmar'ın görevini üstlenmişti.
* Valencia maçından sonra bu maçı da kötü oynamamıza rağmen kazanmayı becermek ''takımın karakteri'' konusunda olumlu ışık veriyor.Şartlar ne olursa olsun kazanmayı bilmek ''kazanma alışkanlığı''nın yerleşmesi konusunda çok önemli.Eksikler tamamlandığında ve rezalet serbest atışları biraz düzelttiğimizde zaten bu takımın karşısında duracak hiç bir güç yok.Oli deplasmanında bile top kayıpları ve basit hatalara rağmen 14 sayı farkla kazanmış bir takımız.
* Bu maçtan dersler çıkarıp,1 haftalık arada eskiklerimizi döndürmek ve özellikle serbest atış çalışmak,basit hataları nasıl azaltabileceğimizi düşünmek daha doğru olacaktır.
* Çok rahat üçlük atabilen Tomas,Mirsad,Emir gibi oyuncularımızın serbest atış kaçırması hatta 2/0 atması olacak şey değil.Tomas 4/1.Mirsad 6/1.Emir 10/6 atmış.
* Maçı getiren isimler Mirsad,Tomas,Oğuz  ve Emir oldu.
''Deli Çocuk ''Mirsad 27 dk.süre alarak 13s.14r.3a.2tç.2tk.ile oynadı.Sayesinde ribauntlarda üstünlük sağladık ve hücum ribauntu vermedik fazla.HR konusunda çok etkili olan Zalgiris sadece 4  hücum ribauntu alabildi.Bu konudaki zaafımızı gidermiş olmakta önemli.
Mirsad bu ''Double'' ''Double''ı ile Euroleague'de 50'inci kez bu işi yapmış oldu.Bravo Mirsad.
* Marko Tomas ne kadar kaliteli bir oyuncu olduğunu Zalgiris'in direncini kıran kritik üçlükleri ile gösterdi.15 sayısının çoğunu  6/4 üçlük ile attı.Bravo Tomas.
* Emir.Aferin Emir'e.Sorumluluk alıyor.21.26 dk. 13s.4r.3a.2tç.1tk.
* Oğuz'da son lig maçında olduğu gibi Kaya'nın süresini iyi kullanarak hücumda pota altından etkili oldu.
9/7 ikilik 15s.5r.3a.son zamanlarda kendisinden görmediğimiz bir performanstı.
* Oyun kurucularımız Ukiç ve Saras  ilk kez sanırım zaman zaman çift guard olarak süre aldıkları maçta 12 ve 7 sayı ,toplam 4+2 =6 asist ile oynadılar.Ukiç ikinci yarı toparlandı,iyi oldu.
*Dikkat çekici istatistikler :  17 asistimiz ve 23/11.% 47.8 üçlük yüzdemiz ne kadar iyiyse 14 top kaybı ve 22/9.% 40.9 felaket serbest atışlarımız o kadar kötü.
* Yalnız May konusu canımı sıkıyor.Ne yazık ki acele ve yanlış transfer oldu.Hoca bunu biraz kabul ediyor,bu dönemde iyi oyuncu bulmak zor,iyi oyuncular takımlarında falan diye geçiştirmeye çalıştı soruya ama ne yazık ki bu transfer yanlış.Bakın Mirza Begiç Zalgiris'ten RM'ye gidiyor,yerine CSKA'dan Marjanoviç'i alıyorlar.
Biz çok acele ettik.Bu uzun sıkıntımızda bile May'dan yararlanamıyoruz ne yazık ki.
* 15 gün sonraki maç da çok önemli hale geldi.Bu kadar zor olacağını sanmıyorum.
Tabii başka bir aksilik olmayıp,Kinsey ve Kaya'nın döndüğünü,Ömer'in iyileştiğini varsayıyorum.
Arada yalnız Türkiye Kupası maçları var.İnşaallah bir aksilik olmaz.
Bir de dolu tribünler biraz baskı yaratıyor gibi bizim oyuncularda.Orada da tribünler onlarla dolu olacaktır ama daha rahat oynayacaklarını düşünüyorum.Zalgiris'liler de rahat oynayacak iddialarını yitirdikleri için.
Bu bizim için avantaj da olabilir dezavantajda.
* Hakemler gene deli etti beni.Seçip mi gönderiyorlar bilmiyorum kardeşim.Hele O Limonata mıdır ne karın ağrısıdır nedir ? Sözde bu maça  Euroleague Basketbol Üst Düzey Yöneticisi ’’CEO’’ Jordi Bertomeu da geldi.Aziz Bey şikayet etmemiştir adım gibi eminim.

* Tribünleri bu maçta çok daha iyi bulmuştum maç sırasında.
Meğersem Mustafa Özben dönmüş nihayet ve farkı hemen belli oldu.Tevekkeli değilmiş tribünlerin efektifliği.
Bravo Mustafa Özben'e.İyi iş çıkarmış.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Fenerbahçe - Galatasaray Medical Park 77-58 (Salondan İzlenimler)


Ezeli rekabetin uluslararası arenaya da taşındığı, top16 listesinin ilk sırasındaki ile son sırasındakinin mücadelesinde, Caferağa'nın kendine has atmosferinde yüreğini ortaya koyan kızlarımızla seride 1-0 öne geçiverdik.

Eşleşme belli olduğundan beri az sayıda olsa da galatasaray ile eşleşmekten hoşnut olmayanlar da vardı, halbuki iki sene önce kupa2'de aldıkları kupa ile avrupa bizim işimiz havalarına bürünen onlara derslerini vermek için güzel bir fırsat doğmuştu.

Her ne kadar son iki ayda takım içinde kriz ortamıyla çok fazla yıpranma ve kadrodaki değişikliklerle farklı bir yapıya bürünsekte, sonuçta Caferağa'da saha avantajı bizden yanaydı. Buna rağmen rakip taraftarlar Diana-Penny ayrılıklarıyla yaşanan gelişmeler ardından, son maçta orada iyi oynamıştık falan pohpohlamalarıyla hem oyuncular hem de kendileri gene bir umuda kapılıvermiştiler.

İstanbul'da uzun zamandır yağmayan kar ve devam eden kuru soğuklarla, akşam saatine doğru havanın kararmasıyla iyice sıcaklık düşüvermişti. Ancak Caferağa'nın önünde bu hissedilmiyordu, saat altıya yirmi varken kuyrukta önümde 250 kişi kadar vardı. Saat üçte kuyruk olunmaya başlanmış ki, maça nasıl bir ilgi olacağı belliydi.

Kuyruk yılan oyunundaki uzayan yılan kuyruğuna benzemişti, gişe önünden başlayarak dönerek arkalara uzuyor,orada bir viraj daha yapıp gene kapı gişe tarafına içe doğru uzuyordu, eğer gişeler bir süre daha açılmasa kuyruğun sonu başına karışacaktı. Sonradan gelenlerin gişe önündeki boşlukta birikmesi ile bir hengameye dönüverdi.

Ortalıkta gidip gelen kulüp güvenlik sorumluları, emniyet görevlileri en sonunda arama kontrol noktasındaki polisleri dizip, gişenin erkenden açılmasına karar verdiler.

Telefon eden geç gelecek olan arkadaş bana da bilet alın diyordu, daha önceden ona fazladan bir bilet vermiştim ama turuncu biletlerdendi, bu sefer gişede ne renk bilet var acaba derken, yanımdan geçen Pepe Metin ağabeye sordum, elinde üç-dört biletle gidiyordu, mor renkte olduğunu söyledi.

Gişenin yakınında olan başka bir arkadaş telefon ederek,yanına çağırınca bir şekilde kaynadım, önüne geçmiş olduğum herkesten özür dilerim, bu işler böyle oluyor ne yazıkki, sürekli maçlara gidenler birbirlerini kayırıyorlar.

Tabii gişeye yakın kısımlar çok şişmişti, oraya polisler amirler yığılıp ortada boş duranları sert bir şekilde kovalıyordu, herkes bir bilet alacak, biletini alan içeriye girecek, dışarı çıkmak yok demeleri üzerine itirazlar yükseldi. Neden dışarıda gelecek arkadaşlarımızı bekleyemiyoruz vs.. Tek bilet uygulamasını duyunca sıradaki yerimde dursaydım da olurmuş dedim ama tecrübelerimle biliyordum ki, daha çok karmaşa yaşanacaktı.

Sıra önümdeki arkadaşa gelince gişeden bir bilet daha istedi, çocuğum için istiyorum dersaneden gelecek demesine rağmen polisler çık o zaman kuyruktan getir çocuğunu, böyle talimat verildi diye cevap verince bu sefer amirlerle yüksek sesle tartışmaya başladı, emniyet amiri de bana ne ben galatasaraylıyım diye diklendi. Bu esnada polislerin dikkati dağılınca ben gişeden önce kendime bilet aldım, sonra zaten gişeci ufacık camdan göremediğinden, geç gelecek olan arkadaş için de bilet alabildim.

İçeri girişte de çok kalabalık bir polis yığınağı olmuştu, koridorda iki taraflı halde dizilmişlerdi, rakip taraftarın gelmeyeceği bir derbiye çok sert önlemler alınmıştı. Lavaboya gittik geldik, polis önümüzü kesip nereye gidiyorsunuz diye soruyordu, tribüne geçmek için bile polis duvarını aşmak gerekti. Tuvalette sigara içenler yüzünden içerisi de duman dolmuştu.

Daha maça bir buçuk saat varken içerisi dolmaya başlamıştı, bir süre sol taraf ön blokta zaman geçirdim. Biz oradayken oyuncularımızda salona tribünün sağ duvardibinden inerek soyunma odalarına gidiyorlardı, ellerinde sarı çiçek buketleri vardı, onları farkedince uzaktan alkışlamaya başladık, selam verdiler. Bir süre sonra Birsel ile Meral ve koç Ratgeber sol duvar tarafındaki kapıdan girip önümüzden geçerken onlara da alkış tutuldu.

Sonradan gelen arkadaş arayınca, kapıya yönelip parmaklıkların oradan ona biletini uzattım, bunu gören polisler beni çekiştirerek burada bekleme yapma diye uzaklaştırdılar. Dışarıda hala kuyruk kıyamet sürüyordu, polislerin bağırışları sırayı düzene sokma çabaları da aynı şekilde.

Soldaki ön blok biraz daha kalabalıklaşmıştı, kadınlı erkekli gelenlerle sıkışıklık artınca ben burada rahat edemem diye sol duvar dibine geçiyorum dedim, zaten bugün tribün kalabalık olacaktı, büyük ihtimal amigo Yücel'de gelip ortadan idare edeceğinden, ön alanda Ekaterinburg maçı kadar müdahil olmak mümkün olmazdı.

Montumu alıp sol taraftaki arkadaşın yanına geçiyorkan, o sırada gelen Alper ağabey nereye gidiyorsun diye sorup, olmaz burada yer var geç şuraya baskı yapacak bilinçli adamları öne topluyoruz deyiverdi, tamam da sonra geç gelenler falan buraya yığılacak diyerek sonra oradan kaçıverdim.

Tribünde gelenler üstlere yerleşip, bol bol küfür ede ede galatasaray ile ilgili ne kadar eğlenceli beste varsa söylüyordu. Biraz büfenin oraya koridora çıkarak Ünifebten eski tanıdıklarla sohbet ediverdim, salon küçük olunca gelen geçen bir sürü tanıdıkla karşılaşmak mümkün oluyor.

Salona giren herkesin macerası farklı şekilde oluyordu, bugün dışarıda bayağı sıkıntı vardı. Sağ tarafa çıkılan merdivenin oradayken salona tribünden giren galatasaray menajeri müge erdem yanımızdan geçiverdi, bu sefer otuz avans veriyoruz diyerek sataştım, lig maçından sonra dışarda karşılaşınca yirmi avans verdik gene olmadı diye laf atmıştık.

Ben tekrar sol tarafa geçiverdim, tribünden yeni bir beste yükseliyordu, güzeldi ama bu maç sırasında yeni bir şey öğretmeye çalışarak riske gerek yoktu. Sonra bir ara ortadaki sete ercan turabi çıkınca eyvah dedim, umarım amigo Yücel gelir diye. Baktım kendi grubunun söylediği besteleri etrafa yönlendiriyordu ama üstlerden Kuşandık sarı laciyi Saracoğlu yokuşlarında...Haklıyız Kazanacağız bestesi yükselirken hiçbir reaksiyon göstermeden susuverdi.

Üst taraflar iyice kalabalıklaştı, kaşar ışıl sesleri geliyordu ama ortada gs oyuncusu yoktu, cimbom pabucu yarım çık dışarıya oynayalım sesleri yükseldi. Lacivet ve sarı... avrupa fatihiymiş galatasaray.. gibi birçok beste döndü.

Yöneticiler henüz gelmediğinden, emniyet amirleri de dışarda olduğundan, henüz kimse de sete çıkmadığından, salonda maç öncesi bol bol küfür yankılanıyordu, maç öncesi yorulmak doğru olmasa da, zaten normalden çok daha fazla kişi geleceğinden üst tarafın enerjisi yeterli gelirdi.

Bu arada anonscu Mustafa Özben yerine gelince bizim oyuncuların çıkmaya hazırlandığı anlaşıldı, zaten kapının oradan içeride sabırsızlıkla bekledikleri görülüyordu. Haydi şimdi bütün eller havaya...Fener geliyor cimboma da koymaya... tezahüratıyla ortalık inliyorken içeride duran oyuncuların da ellerini havaya kaldırdığını görmek gülümsetti.

Alemin kralı geliyor... sesleri anonscunun feci gaz veren sesiyle boğuluverdi, adamın haykırışlarından tezahürat duyulmuyordu. Oyuncular koşarak sahaya çıkıverince, hiçbirşeye değişilmez senin sevgin bu dünyadaa... sesleri ortalığı kapladı.

Sahaya ellerinde çiçeklerle giren oyuncularımız, buketleri sol tribünlere fırlatmaya başladı, Birsel ise direkt saha içinde her zamanki yerinde duran tekerlekli sandalyedeki taraftarımızın yanına giderek çiçek demetini ona verip sarıldı.

Kısa koşularla başlayan resmi ısınma periyodunun başında tribünden Fenerbahçe buraya sesleri geldi, duydukları gibi hemen tribüne doğru bir iki adımla alkış tutarak hızla dikey tek hat koşu düzenine dönüverdiler. Arkalarından vur kır parçala bu maçı kazan sesleri geldi.

Üstlerden Herkes yılar Nevriye Yılmaz tezahüratı uzun bir ısrarla gelince en uzakta bench dibinde koşu yapan Nevriye tribüne dönüp alkış tuttu, elini kalbine götürdü.

Birsel Vardarlııı tezahüratı girilecekken, sahaya sarı kırmızılı oyuncular girince ortam bir anda onlara odaklanıverdi, saha ortasında toplanırlarken salondan ıslıklar yuhlamalar ardından kaşar ışıl sesleri yükselmeye başladı.

Bir süre daha onunla uğraşan tribünler buraya gelmeyen Fenerli olsun diye bağırınca, orta sahaya doğru bir iki adım dönerek sol tribüne alkış tutuverdi, çok matrak bir görüntüydü, bunun üstüne tribün teklifi biraz daha değiştirdi. Tabii kendi oyuncularına tezahürat edecekken onların sahaya çıkışıyla bu faslın uzaması ilginçti.

Ben büfeye gidip su stoklaması yapayım diyerek kalabalık içinden yardırdığım sıralarda sarı lacivert Yücel yerini almıştı, ona tezahürat ediyorlardı, uzun bir süre sahaya inip omuzomuza yaptırması için bastırdılar, inmezse küfür ederiz diyorlardı ama yok bırakın artık takıma tezahürat yapın diyordu.

Büfede bardak su 1 lira, suları da güvenlik kararı gereği ambalajını açarak vermekte ısrar eden büfeci çocuk, biraz ısrar edince sadece göstermelik olarak ucundan kamış girecek kadar bir delik açarak bıraktı, aldığım dört tane suyu duvar dibinde montların yanında stokladık.

Maç başlamasına yakın üst soldan gelen istekle kollar açılıp sahaya dönülerek amigo Yücel'in başlatmasıyla avaz avaz bestesi söylendi, birkaç kere girilen yüreğini koy ortaya bestesiyle de oyunculara mesaj iletilmişti.

Isınmaların sonu gelirken, bütün salon milyonlarca yapıverdi. Anonslar ile maç öncesi duvarda duran bayraklardan hangi ülkenin hakemleri olduklarını tahmin ettiğimiz hakemler anons edildi, ardından galatasaray oyuncuları anonsları ıslık uğultu eşliğinde yapıldı. İlginç bir şekilde iki taraflı dizilmiş gs oyuncularının anons edileni büyük bir coşkuyla birbirlerini iterek dövercesine keyifle sahaya yollamasına tribünden tepkiler yükseldi, cimbombom kudurdu, .arrak diye tutturdu..

Ardından bizim oyuncular alkışlarla anons edildi ve kanaryasın sen bizim canımız... tezahüratı girildi. Geri sayımla omuzomuza yapılarak maça girildi, daha yarısına gelmeden hücum eden rakibe ıslıklarla basılacakken top kaybı yaptırarak iyi bir giriş yapıyoruz.

Üstüste hücumları boş geçmeleri, bloklar falan derken savunma sağlam duruyor, top bize geçince tribünden giy formanı çık sahaya yüreğini koy ortaya... tezahüratı giriliyor. Top rakibe geçince üstte ufak bir grup bunu sürdürüyor, aşağıdakiler sahaya baskıya yöneliyor, top bize geçince hep beraber kaldıkları yerden katılarak söylüyoruz.

Takımın müthiş arzulu girişi, taraftarın coşkusu derken erkenden sekiz sayılık seriyle mola aldırıyoruz. Molada da tezahüratlar kesilmiyor, oyuncular alkışlarla sahaya dönüyor.

Rakipte bize eşleşmelerde sıkıntı yaratabilecek Bahar'ın müdahalelerine tepki verilirken yabancı hakemlerde faulleri çalarak rakibin kırıcı sertliklerine cezayı kesiverdi, faul hakları çok çabuk doldu.

Oyuna girdiğimiz ilk beş dakika ile sonraki beş dakika farklı bir senaryo işledi, bu sefer mola sonrası ön alanda baskı kurarak Horakova'nın oyunda olduğu sıralarda bizi hatalara sürüklemeye uğraşıp, dış şutlarla dengeyi kurdular.

Tabii sayı farkının erimesi falan tribünün özgüvenini bozamazdı, Fenerbahçe koy oley ooo.. cimbomboma koy oley tezahüratı devam ediyordu. Rakip oyuncular molalardan sürekli sahaya geç gelip hakemlerin uyarısını alıyordu, zaman zamanda topu oyuna sokacaklarına sahadaki beşli biraraya gelip kümeleşiyordu, ama ne yaptılarsa maç sonunda fayda etmedi.

Periyot sonuna doğru karşılıklı sayılarla önde tamamlayabildik, anonscunun istekli olması coşkulu olması güzeldi de, bazen sesiyle tezahüratları eziyordu.

İkinci periyot oyun kontrolü gene bizde gözükse de sarı kırmızılılar augustus'la orta mesafeden şutlarla direniyordu, angel ekarte olduğu anda sayıya ulaşıyordu, fowles ise topu içerde almak için uğraşsa da sıkıştırmalar yüzünden zorlanıyordu, onu iyi savunduğumuzu görmek ortamdakileri daha da şevklendirerek baskı uğultusunu artırıyordu.

Karanlık gecelerimin yıldızı sen oldun kanarya.. gibi bence yanlış bir tezahürat yükseldi ama kısa süre sonra kesildi. Kanaryaaa Kanaryaa sen göster mücadele boyun eğme kimseye... tezahüratı biraz dönüverdi, bu arada molada amigo Yücel yukarıdakilere bağırmaya başladı, arkadaşlar fazla sayı farkı yok,top onlardayken yukarıdaki herkes tezahürat etmesin, üstte ufak bir grup sürdürsün, geri kalanlar aşağıdakilerle beraber ıslık yapsın diye uyarılarda bulundu.

Periyodun sonuna doğru Nevriye'nin hakemlere birkaç pozisyonda faul itirazları oldu, bu arada sayı farkı kapandıysa da sonunda bizim için saldır Fenerbahçe sesleri eşliğinde başarılı bir hücumla devreyi önde bitirdik, sağlam bir mücadele oluyordu. Oyuncular alkışlarla Fener sesleriyle yollandı.

Yanımda duran arkadaş hasta hasta geldiğini söylüyordu maçtan önce tezahürat edemem diyordu ama bu salonda ortama kapılmamak imkansızdı, ikinci devre sanki takımla beraber oynuyormuşcasına sahadakilere seslenip duruyordu, etraftakilerinde ilgisini çekti, açıkçası sahaya yakın olan kısımlarda onun gibi 50 kişi olsa muhteşem bir baskı kurulabilir diye düşündüm ama duvardibinde önümüzdekiler çok agresif değildi. Sol merdiven çıkışı altındaki kutu bloktakiler ise düdüklerle ıslıkları başlatıyorlardı, ikinci devre oraya havalı kornalarıyla gelenler de olunca gürültü dozajı artıverdi.

Devre sonuna doğru tekrar tribüne dönenlerin yerleşimiyle tezahüratlar yükselmeye başladı, önümüzde şut atan gs oyuncuları ikinci devre bize karşı hücum edecekti. Bu salonda sol köşeye taraftar baskısı önünde hücum etmek onlar için kolay olmaz dedim, eğer tribünde iyi baskı, top bize geçince de kısa tezahüratlar yaparsak bu devre daha rahat geçer dedim.

Büyük destek eşliğinde başlayan üçüncü periyoda maça girdiğimiz gibi bir savunma ateşiyle başlayınca tam istediğimiz düzen kuruldu, sertleşip faul yapıyorlardı ama faulleri de isabetli atıyorduk.

Saldır Fenerbahçeee..bizim için oyna koy cimbomboma oooleeeey Saldır Fenerbahçeee tezahüratı müthiş bir coşku yapmıştı, herkes zıplayarak atkılarla bunu söylerken üstüste sayılar potaya ulaşıyordu fark açılmaya başladı, top onlara geçince kornalar düdükler ıslıklar rakip pas hatalarıyla topu birbirine atamaz oldu, bize geçen topla tekrar yukarıya kulak vererek bu günün en etkili tezahüratına katılıyorduk, mola almak zorunda kaldılar, coşku devam etti.

Üçüncü periyot sonu yeryüzünde gökyüzünde bir fırtına kopar.. tezahüratı girildi, skorda rahatlamıştık, Meral'e yapılan faul ardından güçlü bir şekilde girilen hızlanarak şiddetlenen Fenerbahçe oley sesleri Caferağa'yı inletti, laylalayla.. Feenerbahçee diye tezahürat edilirken , tezahürat sırasında da faullerde 2de2 atılabiliyormuş, mesele oyuncuda dedim. Periyot bitimiyle bütün salon her zaman her yerde en büyük Fener diye inleyiverdi, kuyruklarını kıstırıp benchlerine giden rakip oyunculara doğru haykırılıyordu.

Amigo yücel bir tek sana tutuldu kalpler giriverdi, kısa bir süre söylendikten sonra herkesin elleri ısrarla havaya kaldırmasını işaret etti. Ne yaptıracak acaba derken sağa sola aşağı yukarı demeye başlayınca kendi tayfası haricinde üsttekiler uymayıp ararım sorarım ararım seni heryerde ...cimbombom nerde diye bağırmaya başladılar.

Dördüncü periyot genel olarak farkı muhafaza etmekle geçti, zaten dört faul alan Angel bir daha hiç girmedi, sonra Ivana'da dörtleyince Nevin oyuna dahil oldu, slyvia ile top aldırmama mücadeleleri çok ilginç bir itiş kakış oluyordu. Birsel ise bu devre enerjisini yitirmeyip hem hücum hem savunmada her yerde bitiverdi, tribünleri bayağı gaza getirdi ya da tribünler onu gaza getirdi, herneyse.

Yakınımızdaki ışıl'a atılan topu yakalayamayınca oradaki herkesin işaretlerle taşması çok güzeldi, o gürültüde meğersem hakem faul vermiş ama kimse duymamıştı, ışıl dahi arkasına bakamadan uzaklaşıyordu.

Fenerbahçe çok pis koyar... söyleniyorken amigo Yücel etrafa seve seve diye söyleyin uyarısı yapıyordu.

Seni sevmek deli gibi yürek ister.. tezahüratıyla atkılar havada uçuşuyordu, top onlara geçince ise sol tribünün ıslık enerjisi zayıflarken, havalı kornaların gürültüsü ile idare ediyorduk, oyunun kontrolümüzde olması ve rakibin bu salonda bizi yenemeyeceğinin güveniyle bayağı erkenden 3.40dk kala samanyolu yapılıverdi. Ardından işte böyle her sene böyle cimboma böyle koyarlar... diyerek ortalık inleyiverdi.

Son iki dakika yukarıdakiler sallasana sallasana mendilini adnan polat kurtarsana... diye girecekken protokolün orada biri dikiliverdi, amigo Yücel'e bakarak işaretler yapınca dönüp susturmaya uğraştılar. Onların inadına daha yüksek sesle girmeye kalkınca bu sefer o emniyet amiri merdivenlerden tribüne geliverdi, settekilerle konuşup yukarıdakilere de bağırarak tartışmaya başladı, oradan da tepki geliyordu, amigo Yücel'in boşvermesiyle yanına çıkıveren ercan'da küfürlü tezahürat girilmemesi için onun yerine yukarıdakilere laf etmeye başladı. Omuza dokunarak rütbeli amirin geldiğini onun talimatı olduğunu yukarıya işaret ediyorlardı, böyle böyle son dakikalarda ortam biraz sessizleşti.

Yapılan bir baba hindi ile kalan saniyeleri geçirip cimboma bindirdikten sonra ayaklanarak oyuncuları alkışlayıverdik, son dakikalarda oyuna giren Tammy'de kaldığı yerden bir aslan terbiyesi ile geri dönüş yapıverdi, ama daha çok idman yapıp hazırlanması gerekiyor.

Fenerbahçe sen çok yaşa canım feda olsun sana... tezahüratlarıyla süreyi tüketen oyuncularımız daha çağırmaya gerek olmadan hemen tribünün önüne doğru geliverdi. Yukarıdakiler kaldırsın kaldırsın parmak kaldırsın diye bağırırken aşağıdakiler oooo senkronu ardından Sarııı diye bağırmıştı bile, bunun üzerine karşılıklı Sarı-Lacivert-Şampiyon-Fener yapıldı.

Onlar yöneticilerle tebrikleşip giderlerken, sol üstten herkes yılar Nevriye Yılmaz tezahüratı yükseliyordu, dönerek taraftarlara el sallayıp öpücük yolladı. Tribün yavaş yavaş pankartları toplayıp dökülmeye başladı, bu arada hala tribünde kalanların ilgisi daha sonra sahaya röportaj için dönen Birsel ve Meral'e yöneldi, bravo diye alkışlara alkışla karşılık verdiler, aynı şekilde koça da sevgi gösterileri oldu.

Bir galibiyetin daha keyfiyle dışarıya dökülüverdik, iyice giyinerek tedbirli olmak gerekiyordu. Gelen geçen tanıdıklarla tebrikleşerek ayaküstü konuşurken, Şaziye ve birkaç genç oyuncumuz çıkıverdi, onlarda oynamasalar da tebrik edildiler.

Zalgiris maçında görüşürüz diyerek etraftakilerle vedalaşarak dönüş yoluna koyuluverdik, Fenerin kraliçeleri de umarım cuma günü 2-0 yaparlar, kısmetse bizde orada oluruz.

Etiketler