19 Mart 2010 Cuma

Dörtlü Finaldeki Rakiplerimizin Karşılaştırmalı Analizi

 http://1.bp.blogspot.com/_OK1VYbl2lJo/SXSY4FGafLI/AAAAAAAABak/2JscylQU1JM/s320/Logo+INDESIT+CHAMPIONS+LEAGUE.jpg

Analizimize başlamadan önce birkaç ön bilgi verelim.

Bu analizde 4 takımın Şampiyonlar Liginde oynadığı bütün maçlar değerlendirmeye alınmıştır. Ancak yanıltıcı olmaması için birkaç açıklama yapmamız gerekiyor:

1. Cannes Dörtlü Finallere ev sahibi olarak direkt katıldığı için yalnızca grup maçlarını oynadı. Yani toplam 6 maçın istatistiklerini görüyorsunuz. Diğer 3 takım ise grup maçlarının yanı sıra 12'li ve 6'lı play-off turunda toplam 4'er maç oynadı. Yani toplam 10 maç. Tabii bu durum Cannes dışındaki takımların ortalamalarını biraz düşürmüş oluyor, çünkü son 4 maçta doğal olarak daha güçlü takımlarla karşılaştılar. Bu yüzden karşılaştırmalarda Cannes'ın değerlerinin biraz daha kötü çıkması gerektiğini unutmamak gerekiyor.

2. Bir önemli nokta da Bergamo. Onlar da 6'lı play-off turunda Pesaro gibi çok güçlü bir takımla oynadılar. Pesaro şu an İtalya liginin birincisi. Dolayısıyla Bergamo'ya haksızlık yapmamak için değerlerinin aslında küçük de olsa bir nebze daha iyi olması gerektiğini unutmamak gerekiyor.

3. Tablolarda bütün değerler set başına ortalamalardır. Fenerbahçe 10 maçın 9'unu 3-0 kazandığı için maç başına ortalamaları karşılaştırmak büyük haksızlık olacaktı. Bu yüzden set ortalamaları karşılaştırıldı.

4. Oyuncu karşılaştırmalarında oyuncunun çok az oynadığı setler, ortalamayı etkilemesin diye değerlendirmeye alınmamıştır. Az oynayan yedekler de tablolara konmamıştır.

5. Tablolarda sadece rakamlar konuşuyor. O yüzden tamamen nesneldir. Ancak manşet oranlarında aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bir manşetin olumlu mu mükemmel mi olduğuna tamamen o takımın istatistikçileri karar veriyor. Ben kendi gözlemimi söyleyeyim, Fenerbahçe'de bu oranlar biraz yüksek veriliyor. Yani Fenerbahçe'nin olumlu ve mükemmel manşet oranlarını az biraz düşürerek karşılaştırmak gerekir.

6. İstatistik yalan söylemenin bilimsel yoludur derler, ki doğrudur. Ancak 10 maçlık bir maratonda takımların tutturduğu ortalamaların yine de bir fikir vereceğini düşünüyorum. Tabloları yorumlarken kendi gözlemlerimi de ekleyeceğim tabii ki. Ayrıca rakamların göstermediği belli noktaları da bildiğim ölçüde paylaşacağım. Örneğin Bergamo'nun ilk 6 maçında ünlü pasörleri Bianco oynamıyordu. Novara'da da maçların yaklaşık yarısında asıl pasörleri Stalaens değil Kirillova oynadı. Bunlar tabii ki takımların performansını etkiledi.

Şimdi değerlendirmemize geçebiliriz.


4 Takımın Şampiyonlar Liginde Oynadığı Maçlar

Öncelikle 4 takımın yaptığı maçları ve sonuçlarını görelim.



Çok bir şey söylemeye gerek yok. 10 maçının tümünü kazanan bir Fenerbahçe. Diğer takımların daha istikrarsız bir performans izlediğini görüyoruz. Peki biz hep zayıf takımlarla karşılaştığımız için mi böyle oldu? Hem evet hem hayır. Hiçbir İtalyan takımla karşılaşmadık mesela. İtalyanlar son derece dirençli, iyi savunma yapan çok iyi takımlar. Ama Odintsovo ve Dinamo Moskova gibi iki önemli Rus takımını da yendik. Takımların kimlerle oynadığını ayrıntılı bir şekilde görelim.


Fenerbahçe

Önce Fenerbahçemiz. Hepimiz ezberledik ama hatırlamakta fayda var:



Önce kısa bir not (D) tabii ki deplasman maçlarını gösteriyor. Sonuçlar tablomuzdaki takıma göredir. Set sonuçlarının yanındaki rakamlar o maçtaki toplam sayıları gösteriyor. İlginç bir istatistik de ekledim. Kazanılan setlerde verilen ortalama sayı. Bu da aslında bir göstergedir. Maçlar çekişmeli mi geçmiş onu görmek için. Sadece kazanılan setlerde verilen sayıları hesapladım.

Şimdi tablomuzu incelersek, Fenerbahçe'nin rakiplerine ortalama 19,3 sayı verdiğini görüyoruz. Bu aslında yüksek bir değer. Diğer tüm rakiplerimizin bundan daha az bir ortalama tutturduğunu göreceksiniz. Ancak bu Fenerahçe'nin kimi maçlarına hiç asılmamasından kaynaklanıyor. Örneğin son Prostejov maçına yedek ağırlıklı çıkmıştık. Galati ve Odintsovo'yla yaptığımız 2. maçlarda ilk setten sonra turu geçmenin rahatlığıyla oynamıştık. Bu yüzden 19,3 ortalamanın yüksekliği kimseyi korkutmasın. Ancak yine de gözlemimi söyleyeyim, zayıf takımlara karşı bile 5-6 sayılık seriler verdiğimiz oldu. Öyle eze eze fark atarak pek kazanamadık. Belli manşet turlarında, bazen Nihan'ın bazen de Seda'nın art arda manşette aksamasından kaynaklandı bu seriler.

Ancak ne olursa olsun 10 maçta hiç yenilmemek, sadece iki set vermek çok önemli. Üstelik 2 set verdiğimiz o Dinamo maçında, turu geçmeyi garantilemiş ve rahatlamış olarak çıkmıştık. Hatta Eda da sakattı o maçta. Buna rağmen o maçı kazanmayı da bildik. Diğer rakiplerimizin rahatladıkları maçlarda ya da bir oyuncularını yitirdiklerinde set hatta maç kaybettiğini göreceksiniz. Fenerbahçe'nin bu istikrarı, kesinlikle çok disiplinli olmalarından ve Brandt'ın takımı çok iyi kontrol etmesinden kaynaklanıyor. 8-10 sayı öndeyken bile, hatta turu geçmeyi garantilemiş olsak bile, 3-4 sayı peş peşe verdik mi hemen alıyor molayı, müdahale ediyor. Bu disiplin ve istikrar bence bizim en güçlü yanımız. Şimdi rakiplerimizin ne yaptıklarına bakalım ve Fenerbahçe'nin istikrarının ne anlama geldiğini daha net görelim...

Cannes:

Takımın ilk altısı şöyle:

Pasör çaprazı:
Centoni (1981 doğumlu, 1.85 boyunda İtalyan)

Smaçör:
Yaneva (1985 doğumlu, 1.85 boyunda Bulgar),
Marchenko (1985 doğumlu, 1.87 boyunda Ukraynalı)

Orta:
Ravva (1975 doğumlu, 1.89 boyunda Fransız),
Polechtchouk (1973 doğumlu, 1.86 boyunda Fransız)
(Yedek: Delic, 1981 doğumlu 1.88 boyunda Hırvat)

Pasör:
Antonijevic (1987 doğumlu, 1.85 boyunda Sırp)



Cannes tabii gruplardan sonra hiç maç yapmadı. Rijeka zayıf bir takım. Onları iki kere 3-0 yenmişler. Belgorod Anja'nın da oynadığı bir Rus takım. Ancak onları da iki kere 3-0 yenmeyi başarmışlar. Ancak ikinci maçta Anja oynamamıştı, zaten o takımdan da ayrıldı. Cannes bir tek Bergamo ile çekişmeli maçlar oynadı. İki maçta da Bianco yoktu Bergamo'da. İlkini Cannes kazandı ve son seti 25-7 gibi efsane bir skorla aldı! İkinci maçta ise roller değişti. Bergamo 3-1 kazandı. İlk seti 25-10 kaybetti Cannes.

Cannes'ın sadece 4 set verdiğini, onları da Bergamo'ya yitirdiğini görüyoruz. Ancak gruptaki zayıf takımlara karşı oynadığını, 6'lı ve 12'li play-off'larda daha güçlü rakiplerle karşılaşmadığını unutmayalım. İyi dinlendiler, rahat rahat hazırlandılar belki ama bir yandan da maç temposundan koptular. Fransa ligi de bizim lig gibi, kalitesiz. Hatta bizimkinden de zayıf takımlar var. Örneğin biz bu süreçte Vakıfbank, Eczacı ve 6S gibi kalburüstü takımlarla oynayarak kendimizi daha iyi hazırlamış olduk. Cannes'ın her set ortalama 17,3 sayı vermesi çok önemli değil. Sonuçta daha zayıf rakiplerle karşılaştılar.

Bergamo

Takımın ilk altısı şöyle:

Pasör çaprazı:
Ortolani (1987 doğumlu, 1.87 boyunda İtalyan)

Smaçör:
Piccinini (1979 doğumlu, 1.85 boyunda İtalyan),
Del Core (1980 doğumlu, 1.82 boyunda İtalyan) (
Yedek: Bosetti, 1989 doğumlu, 1.75 boyunda İtalyan)

Orta: Fürst (1985 doğumlu, 1.92 boyunda Alman),
Arrighetti(1985 doğumlu, 1.89 boyunda İtalyan)

Pasör: Lo Bianco (1980 doğumlu, 1.82 boyunda İtalyan)
(Yedek: Gujska, 1975 doğumlu, 1.80 boyunda İtalyan)

Son yılların en başarılı voleybol takımı. Son dönem başarıları şöyle: 2005, 2007 ve 2009'da Şampiyonlar Ligini, 2004 CEV kupasını kazandı. İtalya'da 2002, 2004 ve 2006'da şampiyon oldu, 2006 ve 2008'de kupayı kazandı. Son yıllarda İtalyan liginde Pesaro'yu bir türlü geçemiyor.

Kadroları uzun süredir birlikte oynuyor. Özellikle Bianco ve Piccinini 5 yıldır bu takımdalar.

İtalyan Milli Takımına dünyanın en iyi orta oyuncularından Alman Fürst'ü eklediğinizi düşünün. Kadro bu... Antrenörleri de 3 sezondur takımın başında olan İtalyan Lorenzo Micelli.

İlk altının boy ortalaması: 1.86
İlk altının yaş ortalaması: 28

Tek sorunları biraz kısa bir takım olmaları. Orta oyuncuları bizden daha uzun ancak smaçörleri, hatta pasör çaprazları Ortolani bir hayli kısa… Ancak son derece atletik oyuncular, iyi zıplıyorlar. Örneğin Ortolani'nin blok ve smaç yüksekliği, inanılmaz gelebilir ama bizim Gamova'dan 5 cm yüksek! Zeten geçen sene Şampiyonlar Liginin en değerli oyuncusu seçilmişti. Tabii bu durum takımın genel savunmasına çok fayda sağlıyor. Benim gördüğüm en inatçı savunma yapan takımlardan biri.

Karşılaşırsak çok uzun oyunlar yaşanacağına emin olabilirsiniz. Tabii bu derece iyi savunma yapan bir takımla hiç karşılaşmadığımız nasıl bir performans göstereceğimiz merak konusu.

Manşetleri biraz sallanıyor. Bir de blokları daha zayıf. Örneğin pasörleri Bianco bizimkilere nazaran kısa ve etkisiz kalıyor.

Ayrıca çok sıçrayan takım olmaları maçlar uzadıkça performanslarını düşürebilir. Özellikle Ortolani'de bu sorun yaşanabilir.

En güçlü yanları ise pasörleri. Lo Bianco takımla son derece uyumlu, çok akıllı bir pasör. Oynattığı takımı izlemek keyif veriyor. Ama bizim gibi etkili servis atan bir takıma karşı ne yapacağı merak konusu. Ancak Bianco'dan çekinenlere şu gözlemimi aktarayım, bu sene geçen seneki gibi oynamıyor sanki... Sene başında bir sakatlık yaşamış. Herhalde etkisini tam atlatamamış. Ama yine de bizim pasörlere nazaran kesinlikle çok daha etkili...



Bergamo'nun maçlarına baktığımızda tek bir şey göze çarpıyor: İstikrarsızlık! 24 set alıp 16 set vermişler. İlk 5 maçta Bianco oynamadı. Ancak istikrarsızlığı yalnızca bununla açıklamak doğru olmaz. Sonuçta yedek pasörleri Polonyalı Gujska da son derece tecrübeli ve etkili bir pasör. O da sanırım en az 7-8 yıldır Bergamo'da oynuyor. Gördüğüm kadarıyla biraz duygusal bir takım. Maç içinde performansları çok dalgalanma gösteriyor. Örneğin Del Core tam bizim Arslan Ekşi gibi… Çok hırslı. Ama bazen hırsı onu yiyip bitiriyor. Maç başında yiyeceği bir iki blok ya da alamayacağı manşet onu bitirebilir. Sanırım de Brandt onun üzerine gidecektir. Daha ayrıntılı teknik analizi ileride bulacaksınız.


Novara

Takımın ilk altısı şöyle:

Pasör çaprazı:
Kozuch (1986 doğumlu, 1.86 boyunda Alman)

Smaçör: Logan Tom (1981 doğumlu, 1.85 boyunda ABD),
Barcellini (1986 doğumlu, 1.85 boyunda İtalyan)
(Yedek: Flier, 1984 doğumlu, 1.92 boyunda Hollandalı)

Orta:
Barazza (1981 doğumlu, 1.88 boyunda İtalyan),
Paggi (1976 doğumlu, 1.82 boyunda İtalyan)

Pasör: Kirillova (1965 doğumlu!!!, 1.80 boyunda Rus)

Libero: Sirressi (1990 doğumlu 1.76 boyunca İtalyan)

İlk altının boy ortalaması: 1.85
İlk altının yaş ortalaması: 32

Novara İtalya'nın kalburüstü takımlarından. Nati'nin kaptanı olduğu takım. Son yıllarda Pesaro, Perugia, Bergamo gibi üst düzey İtalyan takımlar arasında kendine yer buldu. Bu sene de iyi bir takım kurdular. Kağıt üstünde çok iyi bir takım. Özellikle Logan Tom, önemli bir smaçör. Kozuch da Flier de çok iyi skorerler. Ancak takım bir türlü oturmadı. Asıl pasörleri Hollandalı Staelens hamile olduğu için voleybola ara verdi. Mecburen yedek pasör 45 yaşındaki efsane Kirillova takımı oynatıyor. Vakıfbank maçlarında gördük, hala çok iyi oynuyor. Helal olsun. Ancak Dörtlü Finalde iki gün üst üste iki üst düzey maçı kaldırabilecek mi göreceğiz.

Bergamo'nun Novara'yı eleyebileceğini düşünüyorum. Ancak Novara bazen coşup harika oynayabiliyor. Çok etkili servisler de atabiliyor. Özellikle Logan Tom benim gördüğüm en etkili smaç servis atan bayan voleybolcu. Barazza ve Barcellini de çok iyi taktik servis atıyor. Eğer karşılaşırsak, bu servisleriyle bizi zayıf karnımız manşetten vurabilirler... Nitekim Vakıfbank'ı da servisleriyle göçerttiler...

Takımda Flier nedense şans bulamıyor. Aslında takımın çaprazı o, Kozuch smaçör. Oynadığı maçlarda da çok etkili olmadığını gözlemledim. Bilemiyorum artık.

Şimdi de Novara'nın oynadığı maçlara bir bakalım:



Novara aslında yeni kurulmuş bir takım. Nati'nin yokluğunu da çok hissediyorlar. Kirillova da yaşlı kalıyor. Mesele kendi evlerinde Muszynianka gibi bir takıma 3-0 yenilebilmişler. Gornicza'yı da deplasmanda zar zor 3-2 yenmişlerdi. Bizim 2 maçta 3-0 skorlarla ezdiğimiz Odintsovo'yla iki maçları var. Birini 3-2 kazanmış, diğerini de kaybetmişler. Tabii İtalya'da zorlu bir lig var. Bu yüzden takımlar çok yüklenmiyor, sezon ortalarında anca forma giriyorlar. Novara'nın gün geçtikçe daha iyi voleybol oynadığını söyleyebiliriz. Ancak İtalyan Liginde 10. sırada olduklarını da hatırlatalım. Yani son derece istikrarsız bir takım. Bence Dörtlü Finalin 4.lük adayı. Ama çok iyi servis tuttururlarsa Bergamo'yu da bizi de zorlayabilirler. Ama iki gün üste aynı performansı sergileyebileceklerini sanmıyorum. Savunmaları da Bergamo gibi etkili değil.

Takımlar hakkında kısa değerlendirme bu. Daha fazlasını merak edenler daha ayrıntılı analizleri bundan sonra okuyabilirler.


HÜCUM GÜÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Genel karşılaştırmaya baktığımızda bizim sayı yapma yüzdemizin daha iyi, hata yapma oranımızın da daha düşük olduğunu görüyoruz. %50'ye yakın bir sayı yapma oranı bir takım için çok çok iyidir. Cannes'ın bu oranlarda bize çok yaklaştığını görüyoruz. Ama başta da dediğimiz gibi 6 maçta ve görece daha zayıf rakiplerle bu ortalamayı tutturmak mümkün. Ama Bergamo'nun daha fazla hatalı ve daha düşük yüzdeli hücum ettiği görünüyor. En çok bloğu da onlar yiyormuş. Tabii inatçı savunmalarıyla bu açıklarını önemli ölçüde kapatıyorlar. Karşılaşırsak Bergamo'nun bütün bu oranlarının bizim servisimiz karşısında daha da düşeceğini sanıyorum. Ve inatçı savunmaları bizim etkili hücumlar karşısında yetersiz kalacaktır.

Peki bu takımlar hangi pozisyonları kullanıyorlar hücumda. Bunu da tablolarımızla inceleleyim.

Tabloları peş peşe verip yorumu sonra yapacağım.

Önce hangi pozisyonlardan hücum edildiğine bakalım:





Görüldüğü gibi Fenerbahçe ortayı en az kullanan takım. Özellikle Cannes ortayı çok kullanıyor. Malum, Ravva var onlarda. İlginç olan bizde 1. smaçörün, yani Nati'nin çok top alması hücumda: % 28. Neredeyse bir çapraz kadar. Bu zaten Nati'nin tarzı. Geçen sene de İtalya Liginde sayı kraliçesi olmuştu. Skorer bir smaçör. Çok da iyi manşet alabildiği için çapraz olarak değil smaçör olarak oynuyor. Aynısı Novara'da Tom için geçerli. O da takımın çaprazı kadar top alıyormuş hücumda.
Ancak bu oranların bizim açımızdan son maçlarda biraz değiştiğini söyleyelim. Seda sezon boyu sakatlığının etkisini yavaş yavaş atlattı ve Nati kadar önemli bir hücum silahına dönüştü. Umarım rakip antrenörleri bunlar Seda'yı çok kullanmıyor diye önlem almaz! Son maçlarda Seda aştı kendini çünkü… 12-13 sayının altına düşmüyor. Hücum yüzdeleri %60'ların üstünde geziniyor. Hele hele Odintsovo maçının 3.setinde sanırım 3. sayıda bir smacı vardı... Vallahi de billahi de topun nereye düştüğünü göremedim. Tekrarında bile anlamadım!!!

Tabloda dikkat çekici bir başka yön ise Çiğdem'in (2. orta) en az top alan oyuncu olması. Özellikle Dirickx çiğdem'le çok çok az oyun kuruyor.

Cannes'ın ne kadar tehlikeli bir takım olduğu bu tabloda ortaya çıkıyor. 4 skoreri, bir çaprazı, iki smaçörü ve bir orta oyuncusu (Ravva) neredeyse eşit sayıda top alıyorlar. Rakibin hücum seçeneklerinin çok olması blok ve savunma gücünüzü çok çok etkiler. Bunu bir kenara not edelim...

Şimdi alınan sayılarda pozisyonların oranına bir bakalım:





Doğal olarak oranlar hücum oranlarıyla aşağı yukarı aynı. Ancak bizim rakamlarda dikkat çekici bir yön var. Eda Seda'dan daha az top almasına karşın daha çok sayı kazanıyor. Bu çok çok iyi bir yüzdeyle oynadığının ve blok ve servis gibi hücum dışındaki sayı olanaklarında daha başarılı olduğunun göstergesi.

Tabii şu tabloda ortaya çıkan bir şey daha var, Brandt'ın Seda'yı çürüttüğü, pasörlerin onu yeteri kadar kullanmadığı gibi düşüncelerin ne kadar uydurma ve art niyetli olduğunu görüyoruz. Bakın Seda çok daha az sayı yapabilmesine karşın hala top almaya devam etmiş. Bu pasör ve antrenörün Seda'da ne kadar ısrar ettiğinin göstergesi. Ve bence bu ısrarın faydasını Dörtlü Finalde göreceğiz.

Dikkat çekici bir başka yön de pasörlerimizin %7'yle rakiplerinden açık ara önde sayı yapabilmesi. Bu da rakiplerimizi şaşırtmak için iyi bir durum. Bunu pasör mevzusunda ayrıntılı açacağım. Cannes'daki sayı paylaşımının da hücumda olduğu gibi son derece dengeli olduğu ortada. Bir oyuncularının oyundan düşmesi durumunda bile çok zarar görmeyeceklerinin göstergesi bu.


Mevki mevki oyuncuların karşılaştırılması

Şimdi tek tek oyuncuların hücum güçlerine bir bakalım.

Pasör çaprazları

Önce her takımın en önemli hücum gücü pasör çaprazları...



Tahmin edileceği gibi Gamova açık ara önde. Set başına daha çok top almış, daha az hata yapmış, az blokta kalmış, daha yüksek bir yüzdeyle vurmuş, daha çok blok yapmış. Şu değerlerde Gamova'yı en çok Centoni'nin zorladığı görünüyor. Ancak onun da bu değerleri daha zayıf takımlara karşı 6 maçlık kısa bir periyotta ulaştığını hatırlatalım. (Tamam bu son, Cannes'lı oyuncular hakkında bunu bir daha söylemeyeceğim, ama siz de unutmayın)

Yani Gamova kesinlikle şu an Şampiyonlar Liginin en iyi çaprazı. Rakamlar ortada. Ama bir başka önemli özelliği son derece istikrarlı bir oyuncu olması. Hemen hemen bütün maçlarda şu değerlere rahatlıkla ulaşıyor. Naz'la tam anlamıyla anlaşamıyorlar ama Dirickx Gamova'yı iyi besliyor, bu yüzden Brandt'ın bir numaralı pasör tercihi olacaktır. Gamova özellikle 3 metre gerisinden çok etkili vuruyor. Ayrıca şunu da ekleyeyim, turu garantilediğimiz ve Naz'ın oynattığı maçlarda Gamova kapasitesinin çok çok altında oynadı. Ben Dörtlü Finalde şu değerlerin çok çok üstünde oynayacağına eminim. %50'yi geçebilir hücum yüzdesinde örneğin. Ve kesinlikle çok daha az bloklanacak, üstüne üstlük çok daha fazla blok yapacaktır... Gamova'nın kariyerinde her şey var ama bir tek Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu yok. Geçen sene finalde Bergamo'ya karşı 3-2 kaybettikleri bir maç da vardı. Ve maç sonundaki 5 sayı hep Gamova'nın hatalarıyla kaybedilmişti. Sanırım bunlar da onun için artı motivasyon olacaktır.

Smaçörler:



Bu tablodan hemen şu sonucu çıkarabiliriz: Logan Tom ve Nati en iyi hücumcu olmak için çekişiyor. Değerleri aşağı yukarı aynı. Tom %46 ile hücum etmiş, Nati'nin %41'inden biraz daha iyi bir yüzde. Ama Nati Tom'dan daha az hatalı hücum etmiş. Tom da Nati'den daha az blokta kalmış! Set başına yaptıkları hücum da aldıkları sayı da aynı!!! Ancak Nati Tom'dan daha iyi blok yapmış, neredeyse iki katı. Tüm bu değerlerde iki oyuncu da tablonun en iyileri.

Ancak Nati'nin bloktaki başarısı diğer rakiplerinin çok çok ötesinde… Bergamo'dan Bosetti'nin düşük yüzdesine dikkat… Bir de iki smaçörü birden %40'ların üstünde hücum yapan bir biz varız bir de Cannes. Cannes'ın ne kadar dengeli bir takım olduğunun bir başka göstergesi. Ancak bizim smaçörler Cannes ile karşılaştırılınca blokta çok daha başarılı. Bizimkilerin ortalaması set başına 0,6. Cannes'ın ise 0,3. Yani hücumda Cannes ile takım olarak aynı düzeyde olsak bile bloklarda 2 kat daha iyiyiz. Bu da şunu gösteriyor, Cannes bizim gibi iyi blok yapan bir takımı karşısında görünce bu yüksek yüzdelere ulaşamayacaktır. Üstelik Cannes'lı smaçörlerin hata oranları da blokta kalma yüzdeleri bizim yanımızda çok zayıf kalıyor…

Orta oyuncular:

Şimdi de orta oyuncularının hücum gücünü karşılaştıralım. Hatırlatmak istiyorum, hücumda ortayı en az kullanan takım bizdik.



Görüldüğü gibi Eda çok iyi bir hücum yüzdesi yakalamış: %63... Üstelik küçük bir sakatlık geçirdi ve hala tam kapasitesine ulaşamadı. Sene başında mesela çok daha iyi hücum ediyordu. Gurur verici bir tablo. Eda'nın hata yüzdeleri ve blokta kalmaları da yüksek. Demek ki topu bir kere karşı tarafa geçirebildi mi kime çıkaramıyormuş! Gerçekten de öyle.

Bu kadar güçlü bir hücum silahını peki niye yeteri kadar kullanmıyoruz? Bunun aslında iki yanıtı var. Birincisi Dirickx Eda'ya yeteri kadar pas atmıyor. İkincisi, orta oyuncuya pas açmak için çok sağlam manşet gelmesi lazım. Bizim manşetler ise o kadar güçlü değil. Oyun kuramayacak düzeyde kötü bir manşetimiz yok. Ama orta oyuncuyu devreye sokacak kadar da iyi manşetimiz yok. Bu yüzden Dirickx iyi manşeti aldığı anda Eda'yı kullanmalı bence...

Dikkat çekici bir nokta daha var tabloda. Cannes orta oyuncusu Ravva'nın performansı. Cannes takımının simgesi haline gelmiş bir oyuncudur Ravva. Sanırım en az 10 yıldır o takımda oynuyor. Düşük yüzdesine bakmayın, o yüzde Eda'yla karşılaştırdığımız için düşük! Yoksa %50 yüzde yine çok iyi. Üstelik iyi blok yapıyor, az hatayla hücum ediyor ve çok az blok yiyor! Zaten Cannes'ın en iyi hücum silahı. Tabii pasörleri bizim sert servislerimizi Ravva'ya pas olarak aktarabilecek mi? Bu kadar yüksek yüzdelere ulaşacağına ihtimal vermiyorum açıkçası.

Ayrıca dünyaca ünlü Fürst'ün rakamlarının Eda'nınkilerin ne kadar arkasında kaldığına bir bakın. Ve tekrar gurur duyun bu kızımızla…

Blokta bir tek Cannes'ın tecrübeli oyuncusu Pelcntchouk geçebilmiş Eda'yı. Ben hep maçları seyrederken Eda'nın daha iyi blok yapması gerekir dişe düşünürdüm. Ama görüldüğü gibi o kadar da kötü değilmiş... Tabii bu bloklarını geliştirmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Bazen kararsız kalıyor ve hangi oyuncuya bloğa çıkacağını sezemiyor. Blok yapmak için sadece uzun boy ve çeviklik değil, tecrübe de şart. Eda bu yönünü de geliştirmeli...


SERVİS GÜÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Aslında oyuncuların ve takımların servis gücü öyle karşılaştırmalı analizde bu kadar önemli olmamalı. Ancak bizim takımın en güçlü yönü olduğu için ayrıntılı durmak istedim.

Önce takımları genel olarak karşılaştıralım:



Görüldüğü gibi servislerde Cannes ve Novara'dan daha az hata yapıyor, Bergamo ve Novara'dan ise açık ara daha fazla ace yapıyoruz. Ace konusunda Cannes bize eşit. Servis gücünü anlamanın tek yolu bu değil. Rakiplerin manşetlerini de karşılaştıralım. İyi servisiniz varsa rakip iyi manşet alamayacaktır. Daha doğrusu iyi manşetin hedefi budur. Rakip iyi manşet alamasın ki pasör iyi oyun kuramasın.



Görüldüğü gibi rakiplerimiz servislerimizi karşılarken daha çok hata yapıyor: %8. Bu oran Bergamo'da mesela %5,5. Bu iyi bir özellik. Servislerimizi anca %58.2 olumlu yüzdeyle karşılayabilmişler. Bu da rakiplerimiz rahat rahat oyun kuramadığını gösteriyor. İyi.

Bergamo ve Novara bu konuda bizim kadar iyi olmasalar bile çok yakınlar. Cannes ise çok uzakta kalıyor. Demek ki servisleri o kadar etkili değil. Ancak Bergamo'nun da çok etkili servis attığını görebiliyoruz. Rakipleri sadece %31 mükemmel manşet getirebilmiş. Bu oran bizde %37... Eğer karşılaşırsak bizi manşette epeyce zorlayacaklarına emin olabilirsiniz.

Ancak servis gücümüzün sırrı başka yerde. Bizim takımda bütün oyuncular çok etkili servis atabiliyor. Yani rakip savunmasına hiçbir turda dinlenme, nefes alma fırsatı tanımıyoruz! Şimdi mevki mevki ayrıntılı karşılaştırdığımızda göreceksiniz, istisnasız bütün oyuncularımız çok iyi servis atıyor. Bunda hem oyuncularımızın yeteneğinin hem de Brandt'ın servis konusuna çok önem vermesinin büyük önemi var.

Önce çaprazlardan başlayalım:



Önce bu tabloyu nasıl okumak gerektiğini kısaca söyleyeyim. İyi servisin tek kıstası ace sayısının fazla olması değildir. Aynı zamanda az hatalı olmalıdır. Tabii bir de bir oyuncu iyi servis atıyorsa, bu maç boyu attığı servis sayısının da fazla olmasını sağlayacaktır. Çünkü iyi servis atarsanız rakibiniz iyi hücum kuramaz ve tekrar servis atarsınız. Yani set başına atılan ortalama servis sayısı servisin etkinliğinin direkt bir göstergesidir.

Tabloya bu gözle baktığımızda Gamova'nın öne çıktığını görüyoruz. Ortolani mükemmele yakın servis atıyormuş, neredeyse sıfır hata. Ancak Gamova'nın da diğer rakiplerine nazaran daha az hata yaptığına dikkatinizi çekmek isterim. Gamova'nın ace yapma oranı da en iyi değil. Ama gözlemimi söyleyeyim, Gamova ace yapmayı zorlayan değil de rakip manşeti dağıtmayı hedefleyen rakibin hücum düzenini bozan servisler atıyor. Cannes'da Centoni etkili smaç servisler atıyor, ama hata da çok yapıyor. Zaten tabloda da görülüyor, her 6 servisinden birinde hata yapmış ki çok yüksek bir oran.

Peki smaçörlerimizin servisi?



Görüldüğü gibi iki smaçörümüz de tabloda kendini hemen belli ediyor. Seda en çok servis atan oyuncu, en az hata yapanlardan. Zaten Seda servisiyle maçın seyrini değiştirebilen bir oyuncu. Dinamo Moskova maçlarında gördük bunu. Nati de Seda'dan aşağı kalmıyor. Ace yapma oranı da iyi, sıfıra yakın hatayla servis atıyor ve bir tek Barcellini ve Yaneva Nati'den daha çok servis atmış. Çok çok iyi.

Tom'un smaç servisleri çok etkilidir ama smaç servislerinin klasik sorunu onda da var. Çok istikrarsız. Bazen çok iyi bir seri yakalayabiliyor. Bazen de üst üste fileye takıyor. Zaten görüyorsunuz %21 hata yapıyormuş. Bu kadar zorlamasına karşın ace oranı %11 ile Nati'nin %9'undan çok da yüksek değil. Bir de servisleri karşılaştırmak için efektif servis kriteri vardır. Yani oyuncunun hataları yaptığı ace sayısından çıkarılır, attığı toplam servis sayısına bölünür. Smaçörlerimizin düzeyini görmek için bunu da göstermek istiyorum:



Sanırım her şey ortada. Diğer oyuncular eksilerde dolanıyor, yani servisleri yarardan çok zarar getiriyormuş!!! Bizim iki oyuncu ise artıda.

Bir tek Cannes'dan Yaneva artıya geçebilmiş. Zaten önceki tabloda da görülüyor, en fazla ace yapan oyuncu o... İyi smaç servis atıyor, dikkat etmek lazım. Üstelik az da hata yapıyor. Benim korkum, Cannes maçının hemen başında ilk servisi ona attıracaklardır. Nihan'ın üstüne oynarsa, 3-4 sayılık bir seri yakalayabilir, 6S maçında Djerisillo'nun yaptığı gibi. Ve bizim takım o an moralmen çökebilir, Cannes de kendi taraftarları önünde coşabilir. (Bakınız Cannes'ın 3-1 kazandığı Bergamo maçında 25-14 ve 25-7 farkla kazandığı setler)

Peki orta oyuncularımız? Onlar çok iyi servis atıyor, merak etmeyin... Eda da Çiğdem de rakibin manşetini dağıtan bir servis stiline sahip. Tabloda da görelim:



Eda'nın ace yapma oranının en yakın rakibinin neredeyse iki katı olduğuna dikkatinizi çekerim. Ama Eda da Çiğdem de hata yapma oranı yüksek oyuncular tabloda görüldüğü üzere. Rakiplerimizden Cannes takımından Delic iyi servis atıyor gözüküyor. Gerçekten de çok gıcık bir servis stili var. Aynı şekilde Novara'dan da Barazza. Tabloda çok belli olmasa da Bergamo'dan Arrighetti'nin servisleri de etkili.


PASÖRLERİN HÜCUM VE BLOK GÜÇLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

İki takımın da hücum güçlerini karşılaştırdık. Ancak unutulmaması gereken bir nokta daha var hücumda: Pasörler. Pasör voleybolda takımın beynidir. Rakibin savunma ve bloktaki zaaflarına ve kendi takımında hücum oyuncularının hangi pozisyonlarda üstün olduğuna bakarak pasları dağıtması gerekir. Ayrıca pasörün takımı hızlı oynatabilmesi de önemlidir. Böylece rakip rahat blok tutamaz, orta oyuncular köşelerden vuracak smaçörlere yetişemez. Bir de pasörün nası bir oyun kuracağını son ana kadar sezdirmemesi gerekir. Güzel "feyk" atarsa rakip blok afallar, smaçör bloksuz bile vurabilir.

Tabii bu özellikleri istatistiklerle yakalamanın imkanı yok. Bir tek gözlemimi söyleyebilirim. Bianco açık ara Dörtlü Finaldeki en iyi pasör. Müthiş zeki ve takımı hızlı oynatabiliyor. Bir renktaşım, sanıyorum box rumuzlu arkadaşımızdı, Bianco bloğumuzu Hanyaya smaçörünü Konyaya gönderir demişti ki doğru. Bizde Nati ve Çiğdem blokta çok zekiler. Sezgileri güçlü. Eda ise bazen kararsız kalabiliyor. Bianco gibi iyi bir pasör bize zorluk çıkarabilir.

Ancak pasörlerin hücuma katkısını değerlendirebileceğimiz bir bilgi de mevcut. Şimdi ona bakalım:



Şimdi şu tabloda ortaya çıkan önemli bir gerçek var. Bizim iki pasörümüz de set başına sayı ortalamasında diğer pasörlerden daha önde.

Blok anlamında ise Naz diğer pasörlerin 4-5 katı blok yapıyor. Gerçekten de Naz gördüğüm en iyi blok tutan pasörlerden. Bazen rakip smaçörleri tekli blokta bile yakalayabiliyor. Dirickx, Naz kadar olmasa da tabloda görüldüğü gibi yine de diğer pasörlerden daha iyi blok yapıyor.

Bir kere bizim pasörler diğerlerinden daha uzun boylu. Çağdaş voleybolda artık pasörlerin de uzun boylu olması gerekiyor. Kısa boylu ve blok tutamayan pasörlerin üzerinden rakipler daha çok hücum yapıp sayı kazanma olasılıklarını artırıyorlar. Cannes pasörü Antonijevic 1.85 boyunda. Bianco daha kısa: 1.82. Kirillova ise eski tarz kısa pasörlerden: 1.80. Bizde ise Dirickx de Naz da 1.86. Yani tüm diğer pasörlerden daha uzunlar. Birkaç santim çok fark etmez gibi gözükebilir ama tabloda da görüldüğü gibi epey fark ediyormuş.

Bir de Dirickx'in çok üstün bir özelliği var: İkinci paslara vurabiliyor. Solak olması da bir avantaj. Malum, manşet karşılandıktan sonra pasörler topu solundan gelecekmiş gibi bekler. Bu yüzden pasör solaksa, yüksekten gelen manşete sol eliyle rahatlıkla smaç atabilir. Dirickx bu tür pozisyonları seviyor. Hatırlayın, Odintsovo maçında bu şekilde 3-4 sayı almıştı. Erkek takımımızda Arslan da solak bir pasör olarak bu tür vuruşları rahat yapıyor.

Tabloya bakın Dirickx %75 hücum yüzdesiyle oynamış. Yani vurdukları genelde sayı da olmuş. Şimdi pasörün böyle vurabilmesi rakip blokları darma duman eder. Çünkü pasör yüksek gelen bir manşet olursa zıplar, rakip blok da orta oyuncuya kısa pas verilecekmiş gibi düşünüp ona göre hazırlanır. Ama pasör, ortaya pas atacakmış gibi yapıp aniden smaç vurursa bloğa da yakalanmaz, rakip savunmayı da hazırlıksız yakalamış olur. Hele hele böyle bir iki kez sayı alırsa, rakip takım pasöre yüksek gelen her topta smaç vuracağını düşünmeye başlar, bu da pasör önünde normalde almayacakları bir blok önlemi almalarına neden olur. Eeee, o zaman da pasör topu hızla 2 ya da 4 numaraya uzattı mı, oraya en azından orta oyuncunun ulaşmasını engellemiş olur. İşte Dirickx'in diğer pasörlerde olmayan üstün bir özelliği.

Naz ikinci toplara smaç vurmuyor, ancak o da rakip savunmanın yerleşimlerini iyi izliyor ve arka alanlarda bir boşluk yakaladı mı, o tarafa plaseyi bırakıveriyor. Fakat yine de Dirickx kadar etkili değil tabii.

Tabloda bir tek Cannes pasörünün yüksek hücum yüzdesiyle olmasa bile Dirickx'ten bile çok hücum girişiminde bulunduğu görülebilir. Ancak %43 gibi neredeyse Dirickx'in yarısı bir orana sahip. Yine de dikkatli olmak lazım.

Yine de tekrarlayayım, Finalde karşılaşırsak Bergamo ve Novara pasör bloklarında zayıf kalıyorlar. Bunu değerlendirmek gerekiyor...


MANŞETLERİN KARŞILAŞTIRILMASI

Geldik en büyük kabusumuza. Özellikle kupa maçında 6S karşısında da gördük, manşetimizde aksamalar var. Zayıf takımlarla dahi üst üste 3-4 servisi karşılayamadığımız oluyor. Önce tablomuza bir bakalım:



Bizim değerler kesinlikle daha yüksek gözüküyor. Önce olumlu ve mükemmel manşet ne demek onu bir açmak istiyorum. Çok konuşuyoruz ama bilmeyenler olabilir. Bilenler bu tekrar için kusura bakmasın.

Rakip servisi atar ve takımınız en az üç oyuncuyla servisi karşılar. Bu genellikle iki smaçör ve bir liberodur. Manşetin güçlü olması için iki smaçörün de iyi manşet alması ya da liberonun zayıf manşetli smaçöre az alan bırakıp daha büyük bir bölgede servis karşılaması gerekir. Tabii liberonun da manşeti temiz olmalıdır.

Manşetiniz zayıfsa her şeyden önce rakibe servisten direk sayı (ace) yapma şansı tanımış olursunuz ki bu maçta dengeleri bir anda değiştirebilir. Ayrıca manşetiniz iyi olmazsa, pasör rahat oyun kuramaz. Manşetlerin gücünü karşılaştırmak için bu yüzden olumlu ve mükemmel manşet diye kavram üretilmiş. Bu kavramların ne olduğuna gelince...

Mükemmel karşılama‚ pasörün hiç gayret sarf etmeden istediği smaçöre rahatlıkla güzel pas atabileceği manşettir.

Olumlu karşılamada ise pasör bulunması gereken yerden biraz uzaklaşmak zorunda kalır‚ iyi pas atabilmek için biraz zorluk çeker.

Bunun dünya standardı şöyledir:



Resimdeki kırmızı çizgi file‚ yeşil çizgi ise 3 metre çizgisidir.

Eğer karşılanan servis pasöre pembe bölgede ulaşıyorsa "perfect"tir (mükemmel). Mavi alan ise "positive"dir (olumlu).

(Topun yüksekliği ve eğimi gibi kriterler de vardır‚ ama çok fazla karıştırmamak için buraya eklemiyorum.)

Manşet alan oyuncu topu‚ pasör ya da başka bir oyuncuya hiç ulaştıramazsa bu hata sayılır.

Pasör ya da başka bir oyuncu manşeti mavi alanın dışında bile olsa pasa dönüştürebilirse bu olumlu olmayan yüzdeye dahildir.

Yani takımların manşetlerinin yer aldığı tablomuza dönersek, Fenerbahçe servislerin %5,6'sını hatalı karşılamış ve rakibe direkt sayı olmuş. %44.1'ini pasöre lokum gibi ulaştırmış yani mükemmel karşılamış (mavi bölge). %68,7'sini ise olumlu karşılamış (pembe bölge) Demek ki %31,3'ü ise mavi alan dışında garip yerlere gitmiş ama pasör o topları hücuma katabilmiş...

Şimdi manşetiniz iyiyse, pasörünüz istediği oyuncuya pas açabilir, rakip de pasın nereye gideceğini rahat sezemez, iyi blok kurulamaz. Ama manşetiniz pasöre değil de sağa sola giderse, pasör topu havaya dikmek zorunda kalır, smaçörünüz vurur yine ama karşısında en az 2 kişi, hatta bazen 3 kişi bloğa çıkar, rakip savunma yerleşir ve topu rahat öldüremezsiniz.

Bu manşet oranlarıyla ilgili bir sorun var yalnız. Her ne kadar bizim oranlar en iyi gibi gözükse de maçları izleyen herkes bilir ki, iyi manşet alamıyoruz. Bu rakamların neden böyle yüksek çıktığını anlamıyorum. Tabii bir manşetin olumlu mu mükemmel mi olduğuna, yoksa olumsuz mu olduğuna istatistikleri tutan görevliler karar veriyor. Yani çok nesnel bir değerlendirme. Bizimkiler sanki manşet oranlarımızı biraz iyimser değerlendiriyorlar!

Manşet gücünü görmek için rakiplerin attığı servislerin başarısına da bakmak gerekir:



Bize servis atan takımlar görüldüğü gibi daha fazla hata yapmış, rakipler daha az ace yapabilmişler. Bir tek Bergamo'nun değerleri bizimkiyle aynı.

Ama manşet olarak sadece takım değerlerine değil, libero ve smaçörlerin tek tek manşetlerine de bakmak gerekir. Şimdi önce smaçörlere bir bakalım:



Şu tabloda en çok göze çarpan Nati'nin performansı. En az hata yapan, olumlu ve mükemmel manşetleri en iyi olan oyuncu. Diğer oyuncuların mükemmel manşetleri %30'larda gezinirken Nati %50'ye yakın bir rakam tutturmuş. Hele hele olumlu manşeti %74! Bu da harika bir oran.

Seda'da bu oran tabii Nati gibi değil. Ama yine de fena olmadığı görülecektir. Ancak bunun bir nedeni var. Birincisi, Seda manşete az giriyor. Arka alana geçtiğinde, Songül'le ya da Nihan'la değişiyor. Zaten bu set başına aldığı manşet sayısının azlığıyla da görülebilir. Nati her set ortalama 5,7 manşet alırken Seda 2,5 manşet almış. Yani deBrandt Seda'nın manşet zayıfılığının farkında ve onu manşetten kaçırıyor. Üstelik Seda oyunda kaldığında dikkatli izleyenler farkına varacaktır, çizgiye çok yakın duruyor ve Nati'den daha az bir alanı kolluyor. Nati kadar geniş bir alan sorumluluğuna verilse eminim bu değerlere yaklaşamazdı.

Tabii biz Nati gibi muhteşem manşeti olan bir smaçöre sahip olduğumuz için çok şanslıyız. Hem liberomuzu rahatlatıyor, hem de diğer smaçör Seda'ya az alan bırakarak onun da oyundan kopmasını engelliyor. Kimi maçlarda rakipler servisi Nati'ye yıkıp onu oyundan düşürmeye çalışıyorlar. Örneğin 6S'yle ilk kupa maçımızda Gökhan Edman öyle bir taktik uygulamıştı. Ancak Nati kesinlikle üzerine servis yıkıldığında oyundan düşmüyor. Zaten o taktik de Edman'ın kafasına patlamıştı!

Şimdi de diğer takımları inceleyelim. Öncelikle şunu söyleyeyim. Voleybolda bir oyuncu hakkında yorum yapmak için bir iki maçı seyretmek yanıltıcı olabilir. Ayrıca istatistikler de her zaman gerçeği göstermez. Örneğin şu tablodan Seda'nın en iyi manşetçilerden olduğu sanılır ki demin de söylediğim gibi doğru değil. Aksine manşeti zayıf olduğu için az bir alan bırakılıyor, az manşete sokuluyor ve haliyle o küçücük alanda yüksek yüzdeli manşet alıyor.

Ama yine de Bergamo'da Del Core ve Piccinini'nin kimi maçlarda manşette çöktüğünü gördüm. Özellikle Cannes'a 25-7 kaybettikleri sette takım olarak manşette çok kötüydüler. Üstelik bu iki oyuncu iyi manşet getirdiklerinde bile, Nati gibi değiller, hücum güçleri de düşüyor. Ben Bergamo'nun manşetinin bizim takımdan zayıf olduğunu iddia ediyorum. Pek çok renktaş bana katılmıyor, ama o takımda Nati gibi garantici bir manşetçi yok. Bunu unutmamak lazım. Tamam Seda ve Nihan zayıf ama bizim de Nati'miz var!

Cannes'da ise genellikle iyi manşet aldıklarını düşünüyorum.

Novara'da ise Barcellini de Tom da manşette ne yapacaklarını çok belli olmayan istikrarsız oyuncular. Novara'nın genel sorunu da zaten bu. Çok çok istikrarsızlar. Bir sürpriz yapıp Bergamo'yu bile eleyebilirler. Yani Tom ortalama %53 olumlu manşet alıyordur, ki tablomuza göre en düşük olan, ama bu ortalamayı istikrarlı bir şekilde tutturmuyor. Kimi maçta %65 olumlu manşet alıyordur, kimi maçta %35. Hatta maç içinde bile kimi setlerde iyi, kimi setlerde zayıf manşet getirebiliyor. Bu tür istikrarsız manşetli oyuncular Brandt'ın özellikle tercih ettikleri oluyor. Servisi yıkıyor üstlerine oyuncuyu çözüyor!!!

Şimdi de liberolarımıza bakalım:



Şimdi Merlo, tabloya göre Nihan'dan daha zayıf manşetçi gibi gözüküyor ki bence doğru değil. Tamam, Merlo'nun da manşette göçtüğü maçlar veya setler olmuyor değil. Ama 10 maçlık bir seride Nihan şu ortalamalara nasıl ulaşmış anlamadım. Örneğin son 6S maçını hepimiz izledik, Nihan yüzünden resmen bir set verdik. Ama istatistiklere bakıyorsun, manşeti yine %60'larda olumlu, %40'larda mükemmel!

Bu yalnızca bizim istatistikçilerin çok "iyimser" olmasıyla açıklanamaz. Bir de matematiksel bir mesele var kaçırdığımız.

Nihan 6S maçının ilk setinde belki de %20'lerde manşet aldı. Ama maçın geri kalanını izleyenler de hatırlayacaktır, özellikle 25-14 kazandığımız 3. sette de çok iyi manşet getirdi. Keşke set set bu istatistiklere ulaşabilseydik, ama Nihan'ın bir sette %20, öbür sette %70'lik manşet alıp bu şekilde %45 ortalama tutturduğunu düşünüyorum. Ama %20 manşet alan bir liberoyla seti almanız da imkansız oluyor. İşte 6S maçında öyle oldu.

Ancak ben Nihan'a yine de güveniyorum. GS maçındaki performansında Nati'nin sakatlığının da payı olduğunu düşünüyorum. Nati ilk iki set oynadı ama çok az servis karşıladı. Üstüne hiç servis atılmadığı için değil, manşetten gizlendiği için. Sanırım baldırında bir sorun vardı. Anladığım kadarıyla hücum falan yaparken çok sorun olmuyordu, ancak diz kırıp manşet alırken problem yaratıyordu...

Cannes'da smaçörler manşete daha çok girdiği için, yani daha büyük alanlarda sorumluluk adıkları için Fomina'nın set başına aldığı manşet sayısı görüldüğü gibi düşük. Oranları da (aynen Seda'da olduğu gibi aynı nedenle) normal performansını yansıtmayacak derecede yüksek. Cannes maçında Brandt'ın Fomina üzerine servis yıktığını görebiliriz...

Sirressi'nin oranları da Merlo'ya göre daha yüksek, ama bence yine yanıltıcı. O da istikrarsız bir libero.

Merlo, biraz Nihan tarzı bir libero. Savunması çok iyi, ama manşetleri o kadar iyi değil. Hatta Nihan'dan çok daha iyi savunma yaptığını söyleyebilirim. İnanılmaz toplar çıkarıyor, blok dublajlarını da çok iyi yapıyor. Dörtlü Finalde karşılaşırsak, Gamova'yı çok sinir edeceğine eminim!!! Gamova mümkünse Kirillova ya da Del Core üzerine smaç vursa sanırım daha iyi olur.

Ama serviste Merlo'yu göçertecek bir çözüm bulunacağına da eminim. Arka çizgiye atılan uzun servislerde sorun yaşadığını düşünüyorum. Tam Seda ve Eda'ya göre!!!


BLOK VE SAVUNMALARIN KARŞILAŞTIRILMASI

Savunmamızla ilgili istatistik veriler elimde yok maalesef yok. Ancak rakip hücumlarının başarı oranına bakarak bir fikir edinebiliriz:



Görüldüğü gibi bizim rakipler hücum ederken daha çok hata yapıyorlar (%9,8) ve daha çok blok yiyorlar (%11.3) Öncelikle blok yapma oranımızın yüksekliğine dikkatinize çekerim. Bu sadece bizim blokörlerin başarısından değil, iyi servis attığımız için rakiplerin rahat oyun kuramamasından da kaynaklanıyor.

Blok savunmanın ilk aşamasıdır. İyi blok yaparsanız rakip hücumcuları hata yapmaya zorlarsınız. Bloğu aşmak için ya yüksekten vurmak zorunda kalırlar ve dışarı vururlar ya da daha fazla paralele ya da çapraza kaçıp yine dışarı vururlar. Rakiplerimizin hata oranının yüksek olmasının bir nedeni bu.

Cannes da iyi blok yapan bir takım. Bize en yakın değere onlar ulaşmış (%10). Rakiplerin hücumlarının sayı olma yüzdesinin azlığı da takımın o topları ne kadar çok çıkarabildiğini gösterir. Bizde bu oran %39,4. Görüldüğü gibi en yüksek değer tablodaki. Yani savunma açısından en kötü durumda olan biziz. Bergamo ise dirençli ve iyi savunma yapmasıyla bilinen bir takım. Görüldüğü gibi bizden 2,5 puan daha çok top çıkarmı: %36,9… Bir de şöyle bir hesap yapalım:



Tabloyu bizim değerler üzerinden biraz tarif edeyim. Rakiplerimiz set başına 30.4 hücum yapmış. Ortalama 3'ünde dışarı vurmuş ya da fileye takmış, 3.4 tanesinde bloklanmış. Yani 3 + 3.4 = 6.4 tanesinde hücum bizim sahaya ulaşmamış.

Bizim sahaya ulaşan hücum sayıları set başına 24. Bunların 12'sini sayıya dönüştürmüşler, öyleyse 24 - 12 = 12 tanesini de biz savunmada çıkarmayı başarmışız.

Öyleyse 12/24=%50 bir savunma başarı oranımız var.

Bu rakam Bergamo'da %55. Bizden bayağı yüksek.

Cannes ve Novara'da aşağı yukarı aynı: %53. Bizden yine yüksek.

Bizim savunmada temel sıkıntımız Seda ve Gamova'nın biraz hantal kalması. Ayrıca Dirickx de Naz'la karşılaştırıldığında daha zayıf savunma yapıyor. Ancak Nihan ve Nati savunmada çok iyi yer tutan, iyi refleksleri olan oyuncular. Onlar da olması bu oranların çok daha düşük olacağına emin olabilirsiniz.

Eğer rakiplerimiz Gamova ya da Seda üzerine smaç vurursa, bu bizim zayıf karnımız olacaktır.

Cannes da uzun süredir birlikte oynayan ve iyi direnç gösteren bir takım. Sabırla hücum etmemiz gerekiyor.

Bergamo ise tam bir çetin ceviz. O dirençteki bir takıma karşı hiç oynamadık. Beni tek korkutan mesele bu. Eğer karşılaşırsak hücumlarımızda son derece dikkatli olmalıyız. Sahalarında 3 metre yakınına yapılan vuruşları daha iyi çıkarıyorlar diye gözlemledim. Hem servis karşılarken hem de rakip hücumlarında arka çizgiye atılan toplarda sıkıntı yaşıyorlar. Bunun üzerine gidilebilir...

Blok gücümüzü ayrı bir tabloyla yine dikkate sunmak istiyorum çünkü çok güçlü olan bir yanımız:



Fazla söze gerek yok. Bizim blok yapma oranımız rakip takımlara nazaran %20 kadar daha iyi. Özellikle Cannes maçında toplamda en az 20 blok yapacağımızı sanıyorum. Bergamo maçında da özellikle Del Core çok blokta kalıp oyundan düşecektir. Maç uzadıkça Ortolani'nin de blokta daha çok kaldığını göreceksiniz...


KISA BİR ÖZET

Tablolarda kafası karışan varsa kısa bir özet:

Çok tablo hazırladım, rakamlara boğulmuş olabilirsiniz. Üstelik rakamlar her şeyi anlatmaz.

Voleybol bence takım ruhunun ve yardımlaşmanın en önemli olduğu takım sporu. Çok iyi 5 oyuncunuz var diyelim, ama vasat bir oyuncunuz varsa, dağılabilirsiniz. Tek tek karşılaştırıldığında sizden daha zayıf oyunculara sahip bir takım, sizdeki gibi vasat bir oyuncuya sahip değilse, daha dengeliyse, takım oyununu daha iyi oynuyorsa sizi yenebilir. Bunu Fenerbahçe Acıbadem kağıt üstünde kendinden daha güçlü takımları geçerek şampiyon olduğunda göstermişti zaten. Fenerbahçe taraftarına anlatmaya gerek yok.

Bu sene ise Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu hedeflenerek çok iyi bir takım kuruldu. Ancak şunu da söyleyeyim, bu kadar önemli oyuncuların yer aldığı yeni kurulmuş bir takım için çok çok iyi durumdayız. Takım içi yardımlaşma ve kaynaşma üst düzeyde. Takımımız bir makine gibi işliyor. Herkesin rolü ve yapması gerekenler belli. Takım da birbirine iyi alıştı. Yani geçen seneki ruhumuz kaybolmadı. Bu bizim gibi önemli yıldızlara sahip takımlar için kolay bir şey değildir. Örneğin Novara bunu bir türlü başaramadı ve kendi liginde 10. sırada play-off'lara bile katılamayacak durumda.

Rakiplerimizle karşılaştırınca, ilk rakibimiz Cannes'ın da tablolarda görüleceği gibi, bizden üstün olduğu hiçbir noktası yok. Ancak ilginç bir takım. Özellikle orta oyuncuları Ravva 10 yılı aşkın bir süredir orada oynuyor ve takımın lideri. Seyirci desteğini de arkasına alıp coşarsa durdurması zor bir takım. Yine de pasörleri nispeten genç ve tecrübesiz. Bence bizim Dirickx ve Naz'ın düzeyinin altında bir oyuncu. Takım olarak savunmaları iyi ancak genel olarak kısa bir takım. Onlarla maçımızda iyi blok tutacağımıza ve yüksek hücum yüzdelerine ulaşacağımıza inanıyorum.

Finalde rakibimiz muhtemelen Bergamo olacaktır.

Bütün taraftarlarımızda bir "İtalyan takımı" efsanesidir dolaşıyor. Doğru, sene boyunca hiçbir İtalyan takımıyla karşılaşmadık. Ancak İtalyanlar o kadar korkulacak takımlar değil, rahat olmak lazım. İtalya ligi bilindiği gibi en üst düzey voleybolun oynandığı bayan ligi. Milli takımları da çok iyi. En iyi yabancılar da genellikle o ligi tercih ediyor. Yalnız Bergamo, Novara, Pesaro değil, 6-7 tane üst düzey takımları var. O ligde oynanan maçlar da bol bol çekişmeye sahne oluyor. Örneğin 20. haftasına ulaşan liglerinde lider Pesaro'nun bile hali hazırda 5 yenilgisi var. Ve o takım Dörtlü Finale kalamadı!

Ancak bizim takım kesinlikle onlardan aşağı kalır bir takım değil. Gamova bence Avrupa'nın en etkili pasör çaprazı. Boy avantajını söylemeye gerek yok, ancak çok da tecrübeli ve zeki. Gamova'nın plaselerinin ne kadar etkili olduğuna bir bakın. Hemen hemen hepsi sayı oluyor. Ve maç içerisinde nerelere hücum ettiğini dikkatle izlerseniz bu oyunu sadece boy avantajıyla değil, zekasıyla da oynadığını görürsünüz. Zaten o yüzden büyük bir yıldız.

Bir de bizde Nati var. Son derece tecrübeli, muhteşem manşeti olan, savunması da harika bir oyuncu. Bizim takımın tartışmasız en önemli oyuncusu. O kadar güzel yer tutuyor, o kadar akıllı yerlere hücum ediyor ki, sırf onu izlemek bile zevk veriyor insana. Bir maçta bizzat gördüm ve hayret ettim, yaptığı bir hücumda blok yedi, dublajını kendisi yaptı. Bunun ne kadar zor bir şey olduğunu voleybol oynayanlar daha iyi bilir. Resmen blok yersem dublajını nasıl yaparımın bile hesabını yapıyor.

Gamova da Nati de stresi yüksek Dörtlü Final maçlarında takımımızı toparlayacaktır.

Bergamo'nun manşetlerinde bizim kadar belirgin olmasa bile zaaf olduğunu düşünüyorum. Bu tespitime itiraz edecek çok insan olacaktır, ancak Şampiyonlar Liginde oynadıkları bütün maçları izledim. Bu benim kişisel bir gözlemim. İnanıp inanmamak, katılıp katılmamak size kalmış.

Takım Bianco'nun yokluğunda sallandı. Sürpriz maçlar kaybettiler. Cannes'a efsanevi bir şekilde 25-7'yle set verdiler. Ancak Bianco dönünce doğal olarak toparlandılar. Fakat yine kişisel gözlemim, Bianco'nun geçen seneki gibi iyi oynamadığını düşünüyorum. Hücumlarda Piccinini ve Ortolani üzerinde çok duruyor. Fürst gibi elinde çok önemli bir orta oyuncu var, onu iyi kullanamıyor. Fürst hem bence hak ettiği kadar top almıyor, hem de aldıklarını beklediğimiz kadar çok öldüremiyor. Ama yine de Bianco, Bianco'dur.

Bergamo'nun aşırı abartıldığını düşünüyorum. Hiçbir İtalyan takımıyla karşılaşmadığımız için de çoğu taraftarımız endişeli. Ancak oynadığı 40 setin 15'ini kaybetmiş bir takım Bergamo. Yani öyle muhteşem falan değil. Bu durum sadece Bianco'nun yokluğuyla açıklanamaz. Demek ki zaafları var. Emin olun Brandt Bergamo'yu çoktan çözmüştür ve finalde karşılaşırsak herkese iyi bir voleybol dersi verecektir.

Bizi Dörtlü Finalde zorlayabilecek tek sorun tecrübesizliğimiz olur. Tek tek oyuncularımız bu turnuvalarda tecrübeli olabilir, ancak takım olarak Dörtlü Finale ilk kez çıktığımızı hatırlatırım. Bu ne olursa olsun oyuncuların psikolojisini etkileyecektir:

- Milyonlarca taraftarın şampiyonluk beklentisi bir stres yaratacaktır.
- "Fenerbahçe İtalyanlarla karşılaşmadı. Bir kez de onlarla oynasın da gerçek gücünü görsün." propagandası (bence son derece yanlış ve saçma) etkili olabilir.
- "Bu kulübü ilk kez Dörtlü Finale çıkardık, kupayı almasak da bu büyük başarıdır" düşüncesi oluşabilir.
- Cannes'da taraftar desteği de arkamızda olmayacak. İlk maçta zaten Cannes seyirci olarak üstün olacak. Bize sadece 300 bilet veriyorlarmış. Finale çıkarsak da emin olun Cannes taraftarı rakibimiz kim olursa olsun onu destekleyecektir.

Ancak bizim takımda hiçbir oyuncu, buna Gamova ve Nati de dahil, Şampiyonlar Liginde kupayı kaldırmamış. Bergamo ise son iki kupanın sahibi. Bu bizimkiler için ayrı bir motivasyon da yaratabilir.

Sonuç olarak düşüncem şu:
Fenerbahçe kağıt üzerinde bu kupanın en büyük favorisidir. Bunu taraflı tarafsız, Avrupalı olsun Türk olsun herkes söylüyor. Ama bahsettiğim psikolojik nedenlerden dolayı bir sarsılma yaşayabiliriz. Ve Bergamo o kadar tecrübeli ve oturmuş bir takım ki, sarsılan bir Fenerbahçe'ye maç kaybetmez. Ama böyle bir durumun bile herkes tarafından bir sürpriz olacağına emin olabilirsiniz.

Ben %80 oranında kupayı alacağımıza inanıyorum.

Takımın ve Cannes'a gidip Sarı Melekleri destekleyecek herkesin ellerine, bileklerine ve yüreklerine kuvvet...

Özgür

2 yorum:

  1. Ellerine,emeklerine sağlık abicim.
    Her zamanki gibi mükemmel bir
    çalışma olmuş.
    Süper.

    Ben %80 oranında kupayı alacağımıza inanıyorum.

    Ben de inanıyorum buna.

    YanıtlaSil
  2. Harika olmuş Özgür abi.Emeğine sağlık.

    Allah nazarlardan saklasın alacağız inşallah kupayı.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler