12 Ocak 2010 Salı

Fenerbahçe Acıbadem'in
4 Önemli Maçının Değerlendirmesi
(2 Eczacıbaşı, Vakıfbank, Dinamo Moskova)

 
Acaba Fenerbahçe Acıbadem Şampiyonlar Ligi'nde Dörtlü Finale kalabilir mi? Kalsa kupayı alır mı?

Bütün taraftarın merak ettiği konu bu. Takımımızın sene başından beri performansını, güçlü ve zayıf yönlerimizi incelemeye çalışacağım.

Yanıltıcı olmasın diye "dişimize göre" diyebileceğim 4 takımla yaptığımız maçları aldım yalnızca: Eczacıbaşı'yla yaptığımız lig maçı ve Süper Kupa maçı. Vakıfbank'la lig maçı ve Dinamo Moskova'yla Şampiyonlar Ligi maçı.

Türkiye'deki diğer zayıf rakiplerle yaptığımız maçların istatistikleri bence yanıltıcı olur. O yüzden hesaba katmadım.

Önce takımın toplam istatistiklerine ve oyunculara bir bakalım:





Şimdi bütün önemli kriterlerde takım liderlerini bir inceleyelim.

Fenerbahçe Acıbadem'in Hücum Gücü

Bakalım alınan sayıda sıralama nasıl takımda:



Sürpriz değil tabii ki. Pasör çaprazımız Gamova en skorer oyuncu. 20,8 ortalamayla. Sayı yükümüzün %30'unu omuzlamış. Maçların ortalama 3 set sürdüğünü göz önüne alırsak oldukça yüksek bir ortalama. Zaten Gamova Indesit Şampiyonlar Ligi'nde de set başına 5,2 sayı ortalamasıyla birinci.

Ardından Osmokrovic 13,8'le geliyor. O da sayı yükünün %20'sini karşılamış.

Orta oyuncularımız Eda ve Çiğdem de peşi sıra.

Alice ve Seda çok gerilerde kalmış. Seda zaten iki Eczacı maçında oynayamamıştı. Vakıfbank maçında da yedekti. Bir tek Dinamo maçında tam anlamıyla oynayabildi. Sakatlıktan yeni çıktığı için normal diyelim. Pasörlerimiz Naz ve Dirickx de çok gerilerde kalmış. İpek de tek bir maçta o da sonradan oyuna girdiği için düşük kalmış.

Ancak sayı dağılımıyla ilgili şunu söylemek durumundayız. Takımımızın sayı seçenekleri fazla. Seda'nın da sakatlığının geçmesiyle birlikte, bu oranların aşağı yukarı şöyle olacağını göreceğiz:

Gamova: %25
Osmokrovic – Eda – Seda: her biri ortalama %18-20
Çiğdem – pasörler ve yedekler (Blom ve İpek): Her biri ortalama %5

Bu son derece güzel bir dağılım. Gamova, dünya çapında bir yıldız olmasına karşın ve pasör çaprazı olmasına rağmen sayı yükünün yalnızca %25'ini omuzluyor. Diğer iki smaçörümüz ve orta oyuncumuz Eda da eşit şekilde Gamova'yı takip ediyorlar.

Hücum seçeneklerimizin bu kadar çok olması takımımızın başarısının en önemli nedenlerinden birisi. Rakip savunma pasörümüzün kimi tercih edeceğini sezemiyor. Rakip bloklar o yüzden tam oturamıyor.

Hücum seçeneklerimizin ne kadar çok olduğunu şu tabloda da görebiliriz:



Gamova hücumların %34'ünü yapmış. Osmokrovic ise %25'ini. Eda da %14 gibi bir orta oyuncu için iyi sayılabilecek bir oranda hücum yapmış.

Çiğdem ve Blom'un %10 civarında. Yani, pasörlerimiz bu iki oyuncuyu hücumda çok büyük bir seçenek olarak görmemiş.

Seda da %7 gibi düşük bir yüzdede. Bunu da oynamadığı maçlar ve sakatlıktan yeni çıkmasına verelim.

Hücum yüzdelerinin yine de güzel bir dağılımda olduğunu görüyoruz. Eczacı'da mesela ağırlıklı olarak Mirka, Vakıfbank'ta ise Neslihan topları alıyor. Bizde bu dağılıyor.

Tek eksiğimiz ikinci orta oyuncumuz Çiğdem'in ve yedek oyuncu İpek'in hücum gücü açısından Eda'dan çok eksik kalmaları. Bu iki oyuncu önde olduğu zaman hücum açısından seçeneklerimiz biraz azalıyor.

Hücumla ilgili diğer istatistiklerimize de bakalım.



Hücumda başarı yüzdesi önemli bir göstergedir. Orta oyuncular zaten daha iyi yüzdeli hücum yapar. Bu açıdan Eda ve Çiğdem'in ilk sıraları paylaşması normal. Ama belirtmeden geçemeyeceğim, bu 4 üst düzey maçta %40'ı aşan hücum yüzdeleri tutturmak kolay değildir. Bu açıdan Eda ve Çiğdem de iyi yüzdeli oynamış diyebiliriz.

Tabii Çiğdem bu yüzdeye daha az hücuma çıkarak ulaşmış. Çiğdem maç başına 9,3, Eda ise 15,3 hücum yapmış. Eda'nın yüksek yüzdeye 15 hücumda ulaşması çok önemli. Bence bu sene Avrupa'nın önde gelen orta oyuncularından biri olduğunu gösterdi.

Bir de blokta kalma yüzdelerine bakalım. Bu da oyuncunun ne kadar etkili hücum yaptığının önemli bir göstergesi.



Tahmin edeceğimiz gibi Seda birinci. Hücumlarının %17'sinde blokta kalmış. Ama tam sakatlıktan çıkma döneminde bu yüzde normal. Seda'nın performansı her geçen maç yükseliyor çünkü. Ayrıca bu sene manşete de girerek maçlarda daha çok yorulduğunu unutmayalım. Seda'nın manşetleri diğer smaçörümüz Osmokroviç'e nazaran daha zayıf olduğu için rakipler ona daha çok servis yıkıyor. Bu da Seda'nın daha çok oyundan düşmesine neden olabiliyor. Blokta daha çok kalmasının nedenlerinden biri de bu olabilir.

Daha sonra %10-11 gibi oranlarla Eda ve Çiğdem geliyor. Bu rakamlar da normal rakamlar.

Anormal olan rakam Gamova'nınki: %3! 146 kere hücum yapmış Gamova ve yalnızca 5 (yazıyla beş) kere bloklanmış. Bunun en güçlü üç rakibimizle yaptığımız son derece zor 4 maçta gerçekleştiğini hatırlatalım.

Sene başından beri Gamova'nın performansını dudak bükerek izleyen arkadaşlarımız bu rakamları görsün. Gamova'nın İller Bankası gibi rakiplerle oynarken %90 oranlarda hücum yapması, 30-35 sayı yapması bekleniyor galiba. Ancak görüldüğü gibi Gamova, en önemli maçlarda bile 30 hücumunun anca birinde bloklanabilen çok yüksek bir smaçör. Daha ne istiyoruz ki? Önemli olan İller Bankası'ndan 30 sayı alması değil, güçlü rakiplere karşı böyle etkili oynaması!

Önemli başka bir gösterge efektif hücum yüzdesi. Bu yüzde, oyuncunun aldığı sayılardan hatalarının ve blokta kaldığı hücumların çıkarılmasıyla oluşturuluyor:



Çiğdem'in %32 ile birinci olması daha az hücum yapan bir orta oyuncu olduğu için normal görülebilir. Gamova'nın %32'si yine "akla ziyan" bir oran. Türkiye Ligi'nde zayıf rakipleri de dahil ettiğinizde bu orana yaklaşabilen herhangi bir pasör çaprazı yok! Eda'nın %30'u ve Osmokrovic ve Seda'nın %29'ları da Gamova'nın ardında kalıyor ama yine de çok yüksek oranlar.

Tabii daha da önemlisi takımın bütün hücum silahlarının, yani iki orta oyuncusunun, iki smaçörünün ve bir pasör çaprazının, tümünün de %30 civarında efektif hücum yüzdesiyle oynaması. Bizim takımın ne kadar güçlü ve dengeli bir takım olduğunun bir başka göstergesi. Hiçbir hücum silahımız diğerinin gölgesinde kalmıyor! Bunun da rakip koçları ne kadar çaresiz bıraktığını tahmin edersiniz herhalde. Gamova'ya önlem alsa Osmokrovic var, onları kapasa ortadan Eda gelir. Onu kapasa arkadan Seda vurur. Vs vs vs …

Bir de hücumda yapılan hatalara bir bakalım:



Hata yüzdesi en çok olan Blom. %25. Takımın genel olarak %8 gibi çok düşük bir yüzdeyle hata yaptığını da düşünürseniz, son derece yüksek kalıyor. Zaten maçları izleyenler de bilir, Blom top öldürmekte zorlanan bir oyuncu. Ama takımda zaten asli görevi savunmayı ve manşeti güçlendirmek olan bir smaçör. Ve Seda'nın yedeği olarak düşünülmüş birisi. Bu açıdan çok sıkıntı yok. Ama (Allah göstermesin) Seda ya da Osmokrovic'in sakatlığında önemli bir sıkıntı yaşayacağımız ortada.

Diğer oyuncularımız %6-9 oranlarında hata yapmış. Güzel bir başarı.

Servisler

Şimdi de takımımızın önemli bir gücü olan servislerimize bir bakalım:



Bir oyuncunun servisteki başarısı bence maç başına attığı servis sayısıyla anlaşılır. Çoğu arkadaş yalnızca "ace" sayısına bakıyor ama bu yeterli değil. Bir oyuncunun çok servis atması, onun servis attığı oyunlarda takımımızın daha çok sayı aldığını gösterir. Bunda oyuncunun servisinin etkinliğinin kesinlikle büyük önemi vardır.

Bizim takımda bu anlamda en iyi servisi Çiğdem atıyor. Maç başına 17 servis. Bütün servislerimizin de %20'si.

İkinci sırada Gamova 16,5 ile geliyor. Gamova'nın "ace" sayısı da 2,3 gibi yüksek bir rakam. Peşi sıra yine Çiğdem ve Eda geliyor. Serviste hata ortalamaları da Gamova ve Çiğdem'in takıma oranla yüksek ama genel olarak yine de düşük. Maç başına 1-2 servis hatası normal karşılanabilir.

Ben bu üç oyuncunun da (Gamova, Çiğdem ve Eda) servislerini çok beğeniyorum. Smaç servis kullanmıyorlar ama çok sert ve etkili taktik servis kullanıyorlar. Ve çok az hata yaptıkları için seri halinde etkili servislerle rakibi çökertebiliyorlar. Tabii burada antrenörümüz deBrandt için de bir parantez açmak gerekiyor. Rakibin o anki yerleşimine göre çok güzel taktik servisler kullandırıyor. Yerleşimde küçük bir dengesizlik ya da rakibin bir oyuncusundaki küçük bir konsantrasyon kaybı, serviste hedefimizi belirliyor.

Servisler açısından Eda ve Blom eşit düzeyde servis atmışlar. Ancak Blom'un Eda'ya göre daha az set oynadığını hatırlatalım. Blom da son derece etkili smaç servis atabilen bir oyuncu. Az da hata yapıyor. Bu anlamda örneğin Neslihan'dan daha etkili. Neslihan da güzel smaç servisler atan bir oyuncu ama hata oranı da yüksek. Blom atarken kaçmayacağına emin olabiliyoruz. Brandt bunun farkında, bu yüzden Blom yedek olduğu maçlarda bile servis atmak için oyuna alınıyor.

Naz ve Osmokrovic'in servisleri de aşağı yukarı eşit düzeylerde: 12 ve 11,5. Osmokrovic aslında güzel bir servis stiline sahip ama Çiğdem ve Gamova'nın yanında etkisi az gibi görünüyor! Bu yüzden zaman zaman servise geçtiğinde Blom'la değiştirildiği oluyor.

Naz'ın da bence servislerini geliştirmesi lazım. Frauke'nin servis sayısının az olmasına bakmayın. Bizim değerlendirmemizdeki 4 maçta genelde Naz oynamıştı. Bu açıdan Frauke'nin rakamlarının düşük olması normal. Ama gözlemlerime göre, Frauke'nin servisleri Naz'a oranla daha güzel ve etkili. Naz daha çok çalışmalı servis konusunda.

Seda'nın rakamları yanıltmasın. Çok güzel servis attığı karşılaşmalar oldu. Ancak ilk iki maçta hiç oynamadığı için ortalamaları düşük kaldı. Sakatlığından kurtuldukça servisleri de yerine oturacaktır. Yoksa, en az Eda kadar iyi servis atan bir oyuncu. Seda'nın Dinamo Moskova maçını servisleriyle kazandırdığını da hatırlatalım.

Servisle ilgili "ace" hata tablosunu da unutmadan ekleyelim:





Bloklarımız ve Savunma:

Takımımızın en önemli silahı yaptığı bloklar. Bu 4 önemli karşılaşmada maç başına ortalama 13 blok yapmışız. Toplamda da 53. Rakiplerimizin toplam bloğu ise 26! Yani biz rakiplerimizin iki katı kadar blok yapmışız! Tekrar hatırlatıyorum. Bu rakamlara 3 çok güçlü rakibe karşı ulaşmışız. Ligde bu anlamda toplam performansımız ise çok daha göz doldurucu. 11 maçta toplam 114 blok yapmışız. Maç başına 10 tane! Bize yapılan blok sayısı ise sadece 42! Yani maç başına 4. Kısacası biz rakiplerimizin 2-3 katı çok blok yapıyoruz.

Tabii bu sadece sayıyla sonuçlanan bloklar. Ancak bloklarımızın gücü ve etkisi bununla sınırlı değil. Bloğun tek amacı topu rakibin "beynine indirmek" değildir. Rakibin smaçlarının ineceği potansiyel yerleri de azaltmaktır. Yani sizin bloğunuz yüksekse rakip bloktan kaçmak için daha çok çapraza ya da paralele vurmak zorunda kalır. Böylece arkada smacı karşılayacak oyuncularınıza sorumlu olacakları daha dar bir alan bırakırsınız. Bir de rakibi dışarı vurmaya daha çok zorlarsınız. Rakip bloktan kaçmaz, bloğun üstünden aşmaya kalkışırsa da o smaç ya bombeli ve etkisiz olur ya da bloğunuza çarparak yumuşar ve daha kolay karşılanır. Bizim arka alan savunmamız son derece kuvvetli. Bunun önemli nedenlerinden birisi bloklarımızın gücü.

Bir örnek vermek istiyorum. Gamova örneğin 2 numarada bloğa çıktığı zaman onun üzerinden vurmak tam bir çılgınlık. Rakipler ya Gamova'nın sağından vurmaya çalışıyor ve çok çapraza dönüp ya dışarı atıyor ya da orayı zaten kapamış bulunan örneğin pasörümüz tarafından kolaylıkla karşılanıyor. Ya da paralelden kaçmaya çalışıyor, bu da genellikle auta çıkmasına neden oluyor. En kötü, çizgi dibinde liberomuz tarafından kurtarılıyor.

Bloklarımızın etkisini başka bir rakamla daha karşılaştırmak istiyorum. Bizim 3 maçta (Dinamo maçının bu konuda rakamları yok) smaç karşılayarak yaptığımız hücum sayısı (yani istatistik kağıdındaki "attack on dig" sütunu) toplam 147. Rakiplerin toplam hücumu ise 285. Bu da şu anlama geliyor. Biz rakip hücumlarının yarısını karşılayabiliyoruz. Bu üç maçta toplam 34 de bloğumuz var. Bu da %15 eder. Yani biz rakip ataklarının %65'ini ya blokluyoruz ya da bloklarımızın yüksekliği sayesinde karşılayabiliyoruz. Rakiplerimizin toplam hatası ise 27. Bu da bloğumuzdan kaçarken auta atılan smaçlar diyelim. Kısacası rakiplerimizin 285 hücumun 208'ini sayıya dönüştüremiyor. Bu da %73 gibi büyük bir savunma yüzdesi.

Peki bizim ataklarımızda? Biz toplam 295 hücum yapmışız. Sadece 16 kez bloklanmışız. Rakiplerimiz 133 kez hücumumuzu karşılayıp atak yapmış (attack on dig). Bizim dışarı (ya da fileye) vurduğumuz toplam hücum ise 24. Toplam 173. Yüzdeye vurursak %59. Yani bizim bloklarımız rakiplerimizi ya durduruyor ya da hataya zorluyor. Rakiplerimiz ataklarının %73'ünü sayıya dönüştüremezken biz %59'unu dönüştüremiyoruz.

Bu rakamları bir tabloda daha derli toplu görebiliriz:



Görüldüğü üzere biz rakip atakların %12'sini blokluyoruz. Yüksek bir yüzde. Rakiplerimiz ise bizim atakların sadece %5'ini blokluyabiliyor!

Şimdi de oyuncularımızın blok performansına bakalım.



Doğal olarak Eda birinci. Çiğdem de 2. Orta oyuncular olarak asli görevleri blok yapmak. Ama yine de maç başına 4'ten fazla blok yapmaları gerekirdi diye düşünüyorum. Gamova da 2,5 gibi bir çapraz için yüksek bir rakama ulaşmış. Tekrar hatırlatayım, rakipler Gamova'nun bulunduğu yerden vurmaya kaçınmasa bu rakam daha yüksek olabilirdi! Bir tek pasörlerimizin performansı iyi değil. Naz maç başına 1 blokta kalmış. Frauke de genellikle yedek kaldığı ve ara sıra oyuna dahil olduğu bu maçlarda hiç blok yapamamış. İpek'in rakamı 1 ortalama ise dikkat çekici. Aslında İpek hiçbir maçta ilk 6 oynamadı. Çoğunda bir iki sayılık oyuna girdi. Kısa sürelere rağmen maç başına 1 blok yapması yine de iyi bir rakam. Brandt zaten İpek'i zaman zaman blok yükseltmek için oyuna alıyor.

Seda'nın düşük rakamlarını da yine sakatlığına verelim. Buna karşın o da fena blok yapmamış. Maç başına 1…

Servis Karşılama (Manşet)

Sene başında ne olacak bu manşetlerin hali diye düşündük durduk. Nihan'ın manşetlerine güvenemiyorduk. Seda ise uzun süre pasör çaprazı oynadıktan sonra bu sene manşet alacaktı. Kuşkuluyduk. Ancak servis karşılama yüzdelerimizin son derece iyi olduğunu görüyoruz. Önce manşet yükümüzü kimler çekmiş ona bakalım:



Bir libero olarak Nihan'ın yüksek olması normal. Blom ise Osmokrovic'e nazaran daha çok servis karşılamış. Bu da rakiplerin servislerini genel olarak Osmokrovic'e değil de diğer smaçörümüze yığdığını gösteriyor. Neden mi? Yanıtı şu tablolarda görülebilir:





Görüldüğü gibi Osmokrovic iki liberomuz Sonğül ve Nihan'a çok yaklaşan bir manşete sahip. %40 mükemmel, % 64 olumlu. Bu rakamlar bir smaçör için hele hele burada hesaba kattığımız üst düzey maçlarda çok yüksek yüzdeler. Tabiri caizse "lokum" gibi top göndermiş pasörlerimize. Bu rakamları ligimizdeki 11 maçın ortalamasında da görebiliriz. Ligde ilk devre %70 olumlu, %46 mükemmel servis karşılamış. Hatta bu yüzdeleri iki liberomuz Songül ve Nihan'dan bile daha yüksek. Tabii lig ve Şampiyonlar Ligi'ndeki hemen hemen bütün smaçörlerden de daha iyi.

Seda ve Blom'un manşetlerinin henüz istenen seviyede olmadığını da ekleyelim. Ancak Seda'nın manşetlerinde gözle gürülür bir ilerleme olduğunu da unutmayalım. Pasör çaprazlığından smaçörlüğe yeni geçen biri için bence umut vaat ediyor.

Bir de servis karşılamada kim ne kadar hata yapmış ona bakalım:



Oyuncuların kişisel performansı:

Şimdi de oyuncularımızı tek tek inceleyelim. Her biri için ayrıntılı yorum yapmayacağım, tekrar olmasın. Ancak bir iki değerlendirmemi de eklemeden edemeyeceğim.

Gamova:



Söylenecek hiçbir şey yok. Bütün değerler son derece güzel. Üstelik istikrarlı da. Hiçbir maçta belli bir seviyenin altına düşmemiş. Ligde de böyleydi Gamova, güçlü zayıf dinlemeden bütün rakiplere karşı büyük bir profesyonellikle maç başına 15-16 sayının altına hiç düşmedi. (5 setlik maçlarda 10-11 sayı anca alabilen erkek takımımızın çaprazı Gardner'la karşılaştırın derim!)

Bir de parantez açmak istiyorum. Kolay maçlarda Gamova'nın çok ön plana çıkmadığını görüyoruz. Daha doğrusu bu maçlarda sanırım 30-35 sayı alsın, %90 başarıyla vursun, her smacı çivilesin istiyoruz. Bu noktada haksızlık ediyoruz Gamova'ya. Bakın, en önemli maçlarımızda öne çıkmasını bilmiş, görevini yerine de getirmiş. Dikkat edin, maçlarda da ne zaman sıkışsak, ne zaman rakibimiz bizi yakalasa ya da farkı açsa hemen Gamova'yı kullanıyoruz.

Bir de maçlarda Gamova'yı çok yakından takip eden biri olarak gözlemimi söyleyeyim, onun kadar rahat ve sert arka alan hücumu yapan bir bayan voleybolcu görmedim. 3 metreden vurduğunda neredeyse hiç bloklanmıyor ve genellikle de rakibin boş bıraktığı alanları bulmasını da biliyor. Bir örnek olarak Dinamo Moskova maçını vermek istiyorum. Bu maç bende kayıtlı olduğu için Gamova'nın hücumlarını değerlendirme fırsatım oldu. Bir tabloyla sunayım:



Maç boyunca 8 kez plase hücum yapmasına dikkat çekmek istiyorum. Bu plaselerin 1'i hariç hepsi pas düzgün gelmediği için mecburen yapılan plaseler. Ve bunların hiçbiri sayıyla sonuçlanmadı doğal olarak. Buna karşın Gamova hücumda %46 gibi yüksek bir yüzdeyle oynamış. Ama Gamova'nın sayıyla sonuçlanmayan "zorunlu plase"lerini hesaba katmazsak, o zaman 28 atakta 16 sayı yaptığını görüyoruz. Bu da %57 hücum yüzdesi demek. Son derece yüksek. Aslında Gamova'nın gerçek hücum gücü budur. Yeter ki pasörlerimiz Gamova'nın istediği yüksek topları açabilsin.

Bu açıdan Gamova'nın bekleneni veremediğini söyleyenlerin olayın bir de bu boyutunu görmeleri gerekiyor. Naz ve Frauke Gamova'yla iyi anlaşabilse çok daha yüksek bir yüzdeyle oynayabileceği ortada.

Bir not daha eklemek istiyorum. Gamova'nın 3 metreden hücumları da çok iyi. Maç boyunca 11 kez 3 metreden hücum etmiş. Öncelikle bu çok iyi bir rakam. Ve bunların yarısından fazlasını yani 6'sını sayıyla sonuçlandırmış. Bu da bayan voleybol için çok yüksek bir oran.

Gamova'nın bu maçta hiç blok yemediğini de ekleyelim. Ve tekrar hatırlatalım: Bu maç Avrupa'nın en iyi takımlarından Dinamo Moskova'yladı. Yani Gamova'nın yıllarca oynadığı ve kaptanı olduğu takımla. Rusya dışında ilk kez oynayan Gamova için tahmin edileceği üzere son derece duygusal ve zor bir maçtı. Buna karşın iyi performans göstermiş.

Natasa Osmokrovic:

Gamova bir dünya yıldızı. Transferi büyük olay yarattı. Ama Osmokrovic de öyle. Ve biraz Gamova'nın gölgesinde kalıyor. Ama en az onun kadar etkili. Önce rakamlarına bir bakalım:



Görüldüğü üzere bir smaçörün yapması gereken her şeyi yapmış. Hücum yüzdesi çok iyi %40'ın üstünde. İyi blok da yapıyor. Servis karşılaması liberolarımız düzeyinde son derece temiz. Servisleri de etkili. Daha ne olsun?

Çok bir yoruma gerek yok. Ama istatistiklere yansımayan olumlu yönleri de var. Maçta Osmokrovic'i dikkatle izleyin derim. Sürekli oyunun içinde. Son derece konsantre. Özellikle savunmada her topu izliyor, iyi yer tutuyor.

Ayrıca hücumlarında da pas nasıl gelirse gelsin, çok olumlu kullanmayı başarıyor. Yüksek bloklar karşısında "blok aut"a iyi dönebiliyor. Ve zor anlarda da iyi sorumluluk alıyor.

Ayrıca takımı toparlayan, moral veren bir "abla" rolü de var gördüğüm kadarıyla. Molalarda Brandt'tan sonra o da oyuncularla konuşuyor. Smaçörlerimize ve liberolarımıza sürekli bir şeyler anlatıyor.

Umarım Eda, Seda gibi genç oyuncularımız Osmokrovic'ten bir şeyler kaparlar. Nihan'daki büyük gelişimde bunun önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.

Takımımızda 3-4 sene rahatlıkla oynayabilecek bir oyuncu. Ve çok iyi bir transfer. Daha iyisi kesinlikle bulunamazdı. Bu anlamda Gamova'dan da değerli. Gamova (Allah korusun) sakatlansa Seda o işi yürütebilir. Ama Osmokrovic'in eksikliği çok hissedilir bu takımda.

Eda:



Eda bu sene çok geliştirdi oyununu. Naz'la da çok iyi anlaşıyor. Rakamlar ortada. Bir orta oyuncu için son derece yüksek sayılar yapmış.

Ancak eksikleri de yok değil. Bunları zamanla geliştirecektir. Örneğin blokları. İstikrarlı değil. Bir maçta 7 blok yapıyor, ötekinde 0... Blok kesinlikle tecrübeyle kazanılan bir yetenek. Bu konuda çalışması lazım.

Ayrıca 2 numaradan tek ayak hücumları çok iyi ve etkili. Ancak ortadan, 3 numaradan hücumları o kadar etkili değil. Bunu da çalışmalı bence.

Arka alan savunmada orta oyuncular genelde problem yaşayabilir. Ama geçen sene sürekli manşet almasının da katkısı belki, bu sene Eda bu açıdan da bence çok başarılı.

Servisleri de bence takımın en iyilerinden.

"Havaya girmez" ve Osmokrovic ve Çiğdem gibi "abla"larından bir şeyler kapmaya çalışırsa, bu sene sonunda en iyi orta oyunculardan biri olabilir.

Seda:



Seda sene başında sakatlık geçirdi. Ve anca toparlandı. Değerlendirmeye aldığımız maçlarda da ilkinde hiç oynamadı. Diğer ikisinde ise yedek soyundu. Bir tek Dinamo maçında sakatlığını atlatmıştı. Bu yüzden yalnızca o maç üzerinden değerlendirmek aslında daha doğru olur: İyi blok yapmış, yüksek yüzdeyle hücum etmiş ve az servis karşılamasına karşın hatasız ve %60 mükemmel gibi iyi bir oranla katkı vermiş. Zaten 11 sayısı var.

Ama genel olarak ligdeki ve Şampiyonlar Ligi'ndeki diğer maçlarını da değerlendirmeye katarsak, Seda, manşette hala hazır değil. Örneğin bir Osmokrovic değil. Çok hata yapabiliyor. Zaten bu yüzden Dinamo maçında da Songül'le değişmişti. Az manşet almasının nedeni bu. Kim imaçlarda da liberomuzla Çiğdem değil Seda değişiyor. Yani, Brandt'a manşet anlamında henüz güven veremiyor.

Ama Seda henüz genç ve önü açık bir oyuncu. Yıllarca Pasör çaprazı oynamış birisinin bir anda smaçörlüğe alışması da kolay değil. Ben ümitliyim. Özellikle Milli Takımımızın smaçör mevkiindeki büyük eksikliğini kapatabileceğine inanıyorum.

Servisleri de çok başarılı. Zaten Dinamo maçında gitti denilen ilk seti 20-14'ten 22-14 olana kadar 8 tane peş peşe güzel servislerle geri getirdi. Maç boyunca da 22 servis atmış. 3 de "ace" yapmış. Çok iyi...

Uzun boylu, güçlü bir oyuncu. Sakatlığını tam olarak atlattığında Osmokrovic'ten bile daha iyi hücum yapacağına inanıyorum.

Alice Blom:



Söylenecek çok fazla bir şey yok. Seda düzelince yedek kaldı. Zaten o amaçla transfer edilmişti. İlginç bir oyuncu. Kısa boylu ama çok atletik ve iyi zıplıyor. Ancak hücumda yeteri kadar top öldüremiyor. Blokları da zayıf kalıyor. Manşetleri de hayal kırıklığına uğrattı. Bence Seda Blom'dan daha az hatalı manşet alıyor. Ancak Blom yine de iyi bir yedek. Özellikle savunması çok iyi. Çok hareketli ve dikkatli.

Tabii bir de servisleri… Çok etkili ve az hatalı smaç servis atıyor. Bu yüzden yedek olduğu maçlarda bile servis atmak için oyuna girdiği oluyor.

Çiğdem:



Çiğdem bence bir kaptan olarak görevini iyi yerine getiriyor. Takıma liderlik ediyor. Ama eksikleri de yok değil maalesef. Hücumda Eda kadar etkili değil. Zaten rakamları da ortada. Blokları da zayıf kalıyor. Bu yüzden kimi maçlarda blok yükseltmek için İpek yerine giriyor. Ancak savunması son derece güzel. Bazen Seda yerine manşet aldığı da oluyor. Türkiye'de de yerine alınabilecek daha iyi bir orta oyuncu yok maalesef. Seneye yabancı sayısı da 2'ye ineceği için Gioli gibi bomba bir orta oyuncu transferi zor gözüküyor. Çok yüksek kaliteli diğer hücumcular yanında biraz eksik kalıyor ama kesinlikle sırıtmıyor. Yani takımın zayıf halkası falan değil. Seneye de kalması gerekir bu açıdan.

Tabii servisleri için ayrı bir parantez gerekir. Çok etkili, istikrarlı servis atıyor. Takımın bence Gamova'yla birlikte en iyi servisçisi...

İpek:



Rakamlardan çok bir şey çıkarmaya imkan yok. Zaten bu maçlarda az şans buldu. Şampiyonlar Ligi'nde Polonya'daki maçta Eda sakat olduğu için oynamamıştı. Bu maçta İpek Eda kadar katkıda bulunamadı ama sırıtmadı da. Tabii Polonya ekibi çok güçlü bir ekip değildi, Vakıfbank gibi bir takıma karşı ne yapardı bilemiyoruz. Ama genel gözlemim şu ki, İpek bu takımda iyi bir yedek olabilir o kadar. Uzun boylu ama bloklarda daha fazla etkili olması gerekir. Eda kadar atletik ve seri değil. Hücumları da çok güçlü değil. Kendisini çok geliştirmesi lazım.

Pasörlerimiz:





Tabii istatistik kağıdında pasörlerle ilgili net bilgi elde etmek kolay değil. Bir tek pasörlerin hücum düzeyleri ve servis güçleri ölçülebiliyor. Ben sadece gözlemlerimi yansıtabileceğim.

Naz 19 yaşında ve tecrübe kazandıkça çok çok iyi pasör olacağı belli bir yıldız. Bence takımın kesinlikle bir numaralı pasörü olmalı. Frauke Naz'dan çok kötü değil, hatta kimi maçlarda daha iyi oynadığı da oldu. Ama yine de Naz'da ısrar etmek gerekli. Bu konuda zaten Brandt'a güveniyoruz. Zaten çok büyük bonservis bedeliyle Eczacıbaşı'ndan transfer ettiğimizi de biliyoruz. Yani Brandt, Naz'ın iyi yönlerini eksiklerini bile bile bu transferi istemiştir. Üstelik geçen sene kazandığımız final serisinde rakibimiz olan Eczacı'nın pasörüydü Naz. İyi de oynamamıştı. Hatta takımının o seriyi kaybetmesine neden olan baş oyunculardan biriydi de. Bu olumsuz puana rağmen Brandt'ın Naz'ı tercih etmesi ondan ne kadar umutlu olduğunun göstergesi sayılmalı.

Ancak Naz'ın eksikleri yok değil. Öncelikle Gamova'yla hala tam olarak uyum sağlayamadığı ortada. Plaseye çok zorluyor onu.

Eda ile iyi anlaşıyor. Ve maçlarda pasları tüm smaçörlere iyi dağıtıyor. Ama yine de kendini geliştirmesi gerekiyor.

Bir de hücumunu düzeltmesi lazım. Frauke bu açıdan daha iyi Naz'a göre. Solak olmasının avantajını da kullanarak 2. toplara smaç vurduğu çok oluyor Frauke'nin. Aynen erkek takımımızdaki Arslan gibi. Ama Naz bu tür toplarda plaseyi tercih ediyor. Direkt vurduğunu hiç görmedim. Halbuki boyu uzun. Daha cesur olması lazım.

Bir de Naz'ın blokları daha iyi olabilir. Örneğin geçen seneki pasörümüz Oksana bu açıdan çok iyiydi. Naz'dan da benzer bir performans bekliyoruz.

Liberolarımız:





Açıkçası Nihan beni çok şaşırttı ve sevindirdi. Manşetleri zayıf biliyorduk, çok iyi manşet alıyor. %70 olumlu, %48 mükemmel manşet bu 4 zor maçta kolay değil. Savunması deseniz, maalesef istatistik kağıdına yansımıyor. Ancak maçları izleyen herkesin göreceği üzere, çok iyi savunma yapıyor. İyi yer tutuyor, refleksleri çok güçlü. İnanılmaz toplar çıkarıyor. Çok da hırslı. Çıkarması çok zor toplarda bile başarısız olunca ne kadar üzüldüğünü görüyoruz. Bence Milli Takım'ın da değişmez liberosu olmalı. Brandt'ın ve Osmokrovic'in bu gelişimde önemli payı olduğunu sanıyorum.

Songül'ün rakamları ise çok yüksek. Ama yanıltıcı. Nihan kadar güven vermiyor. Zaten bu yüzden yedek liberomuz. Manşetlerde Seda'dan bile daha çok hata yapıyor. Ligdeki kolay maçlarda daha çok şans bulursa gelişebilir. Bence yedeklerimiz arasında en zayıfı.

Genel Değerlendirme:

Sene başındaki transferler bir Rüya Takımı kurulduğunun habercisiydi. Ama hepimizin kuşkuları vardı. Daha doğrusu tedirgin ve idik. Camia olarak erken havaya girmekten korktuk galiba.

Ama takımımızın en zorlu rakiplerine bile 4 maçta toplam 2 set vermesi, Şampiyonlar Ligi'nde 4 maçta 12-0 gibi muhteşem bir performans ortaya koyması, ligde 11 maçta sadece 1 set vererek rekor kırması takımda aslında her şeyin iyi gittiğinin göstergesi. Bize düşen bu takımı rahat rahat izleyerek zevk almak olmalı.

Takımın aksayan yönleri yok mu? Var tabii ki. Ancak takım yine de bir dayanışma içine girip aksayan yönlerinin üstesinden gelmesini de başarıyor. Örneğin Dinamo Moskova maçı. 20-14 geride götürdüğümüz ilk seti 8-0'lık bir seriyle 22-20'ye getirmeyi başarmıştık. Zaten seti de almıştık. Vakıfbank'a karşı kaybettiğimiz sette de 17-8 geriye düşmüş, sonra toparlanarak rakibi 22-19'da yakalamıştık. Sonra çok küçük bir hatayla seti vermiştik. Yani ligde kaybettiğimiz bu tek sette bile rakibe karşı 7-0'lık bir seri yakalamayı başarmıştık. Zaten sonraki setlerin 3'ünü de fark atarak kazanmıştık: 25-19, 25-18 ve 25-14!

Kısacası takım bazen manşette aksıyor. Bazen hücumda top öldüremediğimiz oluyor. Bazen Gamova ve Nati'ye iyi pas atamıyoruz. Çiğdem'le Naz'ın file önünde olduğu zamanlarda bloklarımızın zayıfladığını görebiliyoruz. Ama bunlar zayıflıklar değil aksaklıklar. Yani takım üstesinden gelebiliyor. Zaten deBrandt da bu tür durumlarda anında mola alarak oyuncu değiştirerek müdahale ediyor.

Bence takıma güvenelim, dünya yıldızlarını gönül rahatlığıyla keyif alarak seyredelim. Dünya yıldızı derken sadece Gamova ve Osmokrovic'i kastetmiyorum. Seda, Eda ve Naz da şu genç yaşlarında bile dünya yıldızı olacaklarını göstermiş değerli yetenekler.

Bu takım bize Avrupa'da Şampiyonlar Ligi kupasını getirebilecek düzeyde. Dörtlü Finale kesin kalacağımıza inanıyorum. Hatta finale de çıkarız. Artık finalde de ne olacağını görürüz. Ama bu sene olmasa bile Gamova'yı seneye tutabilirsek, seneye daha da kaynaşmış takımımızla kupayı kesin alacağımızı düşünüyorum.

Bize bu güzel takımı izleme fırsatı veren, milyonlarca Fenerbahçe taraftarına voleybolu sevdirmeye başlayan Mehmet Ali Aydınlar'a ne kadar teşekkür etsek azdır. Darısı sponsorsuz şampiyon olabilmiş, geçen sene Arslan sakatlanınca şampiyonluğu kılpayı kaçırmış, bu sene de ligi 2. sırada götüren erkek takımın başına. Bayan takımımız şüphesiz çok başarılı. Ama erkek takımımın son 3 senede sponsorsuz elde ettiği başarılar da lütfen göz ardı edilmesin. Bir Mehmet Ali Aydınlar da erkek takımı için lazım...

1 yorum:

  1. Ellerine,emeklerine sağlık Özgür'cüm.
    Sindire sindire epey bir zaman ayırıp
    okuyacağım.Hemen tüketmek istemiyorum.:))

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler