24 Aralık 2009 Perşembe

Sarı Meleklerden 6S'ye bu sene 2. terbiye...

1. Öncelikle Fenerbahçe'nin bir SPOR kulübü olarak geldiği noktayı göstermesi açısından önemli bir maçtı. Şu iki resim arasındaki fark her şeyi anlatıyor:

Galatasaray tribünü:


Fenerbahçe tribünü:


Unutmadan söyleyeyim. Bu maçta ev sahibi 6S'ydi. Üstelik bizim aynı saatlerde Altay'la futbol maçımız ve Telekom'la basketbol maçımız vardı. Buna rağmen tamamen dolu tribünlerimiz.

Kimi voleybol forumlarında "voleybol monşerleri"nin Fenerbahçe seyircisini küçümsediğini görüyorum. Neymiş efendim, futbol taraftarları salonlardan uzak dursunmuş... Peki siz değil miydiniz, salonlar boş diyen? Normalde voleybol izlemeyen ama artık maçlara gelenler tabii ki futbol taraftarı. Olay da bu zaten, "futbol taraftarı"nı "spor taraftarı" haline getirmek. Yani futbolla yatıp kalkan Türk insanını, basketbolu da, voleybolu da izleyen bir noktaya getirmek.
Bunun gerçekleşmesi için Fenerbahçe, 6S, 8JK gibi Türk sporunun lokomotif kulüplerine büyük iş düşüyor. Müessese kulüpleri amatör branşları doldurdukça, sporun Türk hakıyla buluşması gerçekleşmez. Ancak dün tribünlerdeki şu manzara bu yarışta Fenerbahçe'nin tek başına olduğunu gösteriyor. Ya da daha doğru bir ifadeyle açık ara önde olduğunu...

Son olarak şunu söyleyeyim. Fırsat buldukça Burhan Felek'teki maçları izleyen biri olarak Fenerbahçe tribünlerinin son derece efendi, sportmen, voleybol konusunda bilinçli ve bu bilincini sürekli geliştiren bir yapıda olduğunu belirteyim.
Ne diyelim, kıskananlar çatlasın...

Lütfen kimse "voleybol monşerleri"nin gazına gelmesin. Fenerbahçe bu gidişle bu ülkeye voleybolu sevdirecek göreceksiniz. Dertleri de bu zaten. Bu spor kitleselleşirse, kendi monşerlikleri biter. Çünkü bilgi ne kadar yayılırsa, bilgisizlik içinde "monşer" kesilenlerin aslında ne kadar "cahil" olduğu da ortaya çıkar...

2. Maçla ilgili çok şey yazmaya gerek yok. Ezdik geçtik. Set skorlarına, oyun içinde zaman zaman geride kalmamıza kimse takılmasın. Fenerbahçe bir aydır çok yoğun tempoda maç oynuyor. Yurtdışı deplasmanları, İtalya'da Asystel Navaro'yle yapılan hazırlık maçları vs. Takım çok kritik olmayan maçlarda kendini çok sıkmadan adeta bir "aktif dinlenme" yapıyor. Bugünkü maçı da öyle değerlendirmek lazım.

3. Şimdi maçla ilgili ayrıntılı değerlendirmelere geçebiliriz. Öncelikle bütün taraftarların sene başından beri tartıştığı konuya tekrar gelmek lazım: Naz mı Frauke mi? Ben fikrimi baştan söyleyeyim: Tabii ki Naz. Fakat birkaç soru işareti var hala... Naz'a çok torpil geçiyoruz camia olarak. Kızımız-kardeşimiz gibi kolluyoruz. Bu yüzden de çok objektif davranamıyoruz Naz hakkında.

Ama bu maçta net bir şey vardı: Naz Gamova'yı oynatamıyor! Frauke ise Hem Gamova'ya istediği yüksek topları atıyor hem de Osmokrovic'in beklediği hızlı pasları...
Naz bir tek Eda'yla iyi anlaşıyor. Bu da sanırım Naz'dan değil, Eda'dan kaynaklanıyor. Çünkü bugün Frauke'yle de iyi oynadılar.

Naz bence kendine çekidüzen vermeli, havalara girmemeli. Eczacı'da bir şımarıklığı vardı. Umarım bu huyunu düzeltmiştir de başımıza dert olmaz. Ben korkuyorum açıkçası.

Ben hala Naz'da ısrar edilmesi taraftarıyım. Ama Naz'ın Frauke'ye nazaran çok çok muhteşem olduğunu düşünmüyorum. Mesele tecrübe meselesi değil. Herkes öyle görüp hata yapıyor bence. Çünkü Naz da tecrübeli diye işin içinden çıkılıveriyor. Doğru tecrübeli, belki uluslararası arenada Frauke'den bile tecrübeli! Ama gencecik bir oyuncunun biraz da "pişmesi" gerekir. Bu salt tecrübe kazanmak değildir. Eksiklerini görebilmek, antrenörünü dinleyip kendini geliştirmek ve karakterini oturtmak.

Kimse Brandt'a kızmasın. Hele hele vatandaşı diye Bleçikalı pasöre daha çok şans veriyor demek çok yanlış. Bence Naz'a gayet iyi şans veriyor ve önünü açıyor. Bu konuda bir numara zaten. Artk gerisi Naz'a kalmış. Kendini geliştirirse dünyanın en iyi pasörlerinden birisi olur. Şu haliyle "ben zaten muhteşemim" diye düşünürse yedek pasör olarak kalır...

4. Şimdi de istatistikleri bir görelim:


İstatistikleri değerlendirmeye Osmokrovic'le başlamak istiyorum. Herkes Osmokrovic'e haksızlık ediyor. Şu takımda yokluğu en çok hissedilecek oyuncu Osmokrovic'tir bence. 2. sıraya da Eda'yı koyarım. Erkek takımımızın şampiyon olduğu sene Grbic'in etkisini herkes hatırlar. 40 yaşında olmasına, artık gücünü kaybettiği için top öldürememesine rağmen, ağırlığı, liderliği ve etrafına verdiği güvenle o sene şampiyonluğu getiren isimlerden biriydi. Aynı şekilde erkek basketboldaki Mrsic'i de sayabiliriz. Bence Osmokrovic de o misyona sahip bir oyuncu. Ancak çok daha önemli bir artısı daha var: Hala top öldürebiliyor. Yani Osmokrovic çok tecrübeli olmasına karşın hala çok diri ve çok güçlü. 33 yaşında, ama gücünün zirvesinde geldi Fenerbahçe'ye. Unutulmasın geçen sene İtalya'da sayı kraliçesiydi! Servisleri tam Brandt'ın istediği gibi, çok etkili taktik servisler. Manşetleri liberolarımızdan bile daha düzgün. Lokum gibi top atıyor pasöre. Savunmada çok dikkatli ve gayretli. Takımı da ateşliyor. Uzun boylu ve iyi sıçrıyor, blokları da çok etkili. Vuruşları deseniz, çok dikkatli izleyin derim. Rakip blokta en ufak bir hata varsa güm diye çiviliyor. Güçlü yani. Blok düzgün yerleşmişse bazen hiç riske girmeden çok güzel blok-aut yaptırıyor. Hele hele rakip savunma iyi yerleşememişse güzel plaseler indiriyor. Bazen keşke bu takımda Gamova ve Seda gibi iki düzgün smaçör olmasa da Osmokrovic daha çok top alsa, bir voleybol oyuncusunun ne kadar zeki olabildiğini görsek...

Bugünkü maçta da görevlerini yaptı. Örneğin servis karşılaması harika. 6S'liler 50 servisin 21'ini onun üstüne atmışlar ama o %71 mükemmel yüzdeyle karşılamış. Harika! Manşet hatası da sıfır! Yani maç boyu anlamadım niye servisi Osmokrovic'in üstüne atıyorlar diye! Oyundan düşürmek için olsa, bu takımın tek hücum silahı o değil ki! Oyundan düşürsen ne olacak, Seda var, Eda var. Daha da önemlisi Gamova var! Bana sorsalar servisleri kimin karşılamasını istersin diye, Osmokrovic'i seçerim. Rakip antrenör de sağ olsun oyunculara öyle taktik vermiş. Bunun yerine Seda'ya yıksalardı servisi zorlanabilirdik.

5. Gamova ise nedense kendini pek sıkmıyor gibi görünüyor. Takım sıkıştı mı çok iyi toplar öldürüyor, ama genelde beklenenden az performans sergiliyor. Ama ben pasörlerle uyum sorunu mu var, yoksa Gamova'dan mı kaynaklanıyor hala tam emin değilim. Ama Şampiyonlar Liginde set başına 5.22 ile en skorer oyuncu olması Gamova'nın şu haliyla bile ne kadar faydalı olduğunu gösteriyor. Galatasaray maçında savunmadaki önemi de görülmüştür sanırım. Gamova blokta oldu mu smaçörler ona yakalanmamak için paralelden kaçıp çapraza vuruyor. Biz de savunmayı ona göre kurup daha kolay top çıkarıyoruz. Bugün Djerisilo hırs yaptı, inat etti paralele vurup Gamova'nın bloğunu geçeceğim diye, 2 kere üst üste bloğu beynine yedi! 3. denemesinde de gileye taktı! Seti de o an kopardık zaten...

Üstelik istediğimiz düzelde değil dediğimiz Gamova 16 sayı yapmış. Hatırlatayım, bu 6S'nin tüm pasları atarak beslediği Djerisilo'yla aynı! Djerisilo 32 kez pas almış, Gamova ise 25. Ama toplam sayıları aynı! Bir karşılaştırma daha: Djerisilo 9 servis atmış, Gamova ise 15. Yani servisleri de çok daha iyi! Gamova'nın performansından çok memnun değilim. Daha iyi olması gerektiğini düşünüyorum. Ama yine de dünyanın en iyi çaprazlarından biri olduğunu da biliyorum. Şu anki haliyle bile bizi Türkiye'de şampiyon yapar, Şampiyonlar Ligi'nde de Dörtlü Final'e çıkarır. Ama pasörlerle iyi anlaşır, performansı artarsa, işte o zaman Şampiyonlar Ligi kupasını kazanabiliriz!

6. Takım olarak %58 mükemmel servis karşılamamız var ki, bu çok iyi. Seda'nın manşeti de çok yi değil, ama çok kötü de değil. Örneğin 6S'de Deniz bir maden: 22 manşette 3 hata, %41 olumlu, %18 mükemmel.
Seda ise 12 manşette 2 hata ve %58 olumlu ve %33 mükemmel yüzdeyle manşet almış. Sevindirici. Manşetini daha da geliştirirse, maç içinde Songül'le değişmek zorunda kalmaz. Böylece hücum yönünden daha çok yararlanabiliriz. Bu da rakip blokları daha da zorlar.

7. Eda'nın hücum yüzdesi çok iyi gidiyor. Zaten verimlilikte ve hücum yüzdesinde Şampiyonlar Liginde de Pesaro'lu Guiggi'nin ardından 2. Ama ben bloklarda hala bir eksikliği olduğunu düşünüyorum. Bu maçta da sadece 1 blok yapmış. Ama Eczacı Süper kupa maçında ve Vakıfbank maçında 6-7 blok yapmıştı. Bir istikrarsızlık var yani. Ama hücumları gerçekten de muhteşem. Tek ayak hücumlarında 3 metrenin içine güm diye indirmek bayan voleybolda sık görülmez.

8. Oyuncularda sayı dağılımı çok düzgün. Seda 12, Osmokrovic 12 Eda 11, Gamova 16. Tek eksiğimiz Çiğdem oluyor. Tamam sakat sakat oynadı. Çok verimli değildi. Bloklara bile çok zıplamadan çıkabiliyordu. Ama 10 sayı alabildiği bir maç hatırlamıyorum. Eda düzeyinde bir orta oyuncumuz daha olsa, Poljak gibi, Gioli gibi, o zaman daha da iyi olurduk. Ama Çiğdem yine de bu takımın kaptanı ve ben hala çok faydalı olduğunu düşünüyorum.

9. Bir de istatistik kağıdının çok önemseyen alt bölümüyle ilgili bir şeye dikkat çekmek istiyorum. "1st attack after negative reception" yani "olumlu karşılanmayan servisten sonra yapılan atak"ta Fenerbahçe %44'le oynamış. Yani iyi servis karşılayamadığımız ataklarımızda bile %44 sayı almışız. Bu iyi bir yüzde. Mesela 6S'ye bakın, %39'da kalmışlar. Üstelik onlar bu şekilde 18 atak yapmışlar, 2 nata 4 de blok yemişler. Biz ise 9 atak, 0 blok, 1 hata. Yani hem daha iyi servis karşılamışız, sadece 9 tane bu şekilde atağımız var, hem de blok yemeyip daha az hata yapmışız. Bu da kötü manşetleri bile sayıya çevirebildiğimiz gösteriyor. İstatistik kağıtlarını incelemeyi sevenlere tavsiyem bu bölümü de es geçmesinler. Önemli sonuçlar çıkabiliyor.

Bu arada istatistik kağıdıyla ilgili bir not daha ekleyeyim. Kimi renktaşlar, istatistik kağıdının yalnızca bizim takımımızın yer aldığı üst bölümünü koyuyorlar. Bence doğru değil. Rakibin nerelerde hata yaptığını da görelim. Ayrıca insanlar bizim oyuncuları rakip oyuncularla karşılaştırarak inceleyebilsin.

10. Mehmet Ali Aydınlar'a belki bininci kez olacak ama tekrar teşekkür etmek istiyorum. Voleybolu izlemeyi seven ve bir Fenerbahçe aşığı biri olarak şu takımı izlemek kadar keyif verici bir şey olamaz benim için. Ondan tek bir isteğim var, ne yapsın etsin, ya bu sene ya da seneye Şampiyonlar Ligi Dörtlü Finalini Türkiye'ye getirsin... Ha unutmadan, bir de Eda'nın yanına iyi bir orta oyuncu. Gioli'yi gözüme kestirdim zaten. Dinamo maçında takımından ve Oksana'dan pek memnun değil gibi görünüyordu!

1 yorum:

  1. Eline yüreğine sağlık abicim.
    Süper bir analiz olmuş.
    İstatistikler hakkındaki yorumlarda 10 numara.
    Naz - Frauke konusunda kimin oynadığı değil kimin
    ne verdiği benim için daha önemli.
    Maç sırasında kim oyuna girip daha iyi katkı
    veriyorsa o makbuldür.Duygusallığa gerek yok.
    Taraftarımız Naz'ı çok seviyor ve tutuyor ama
    gerçekleri görmek lazım.
    Naz oyundan çıktıka sonra kenarda biraz durgun
    ve memnuniyetsiz gibiydi.Buna gerek yok.
    Gamova konusunda ben belki daha fazla şey
    beklediğimden br türlü tamam işte bu diyemiyorum.Ama caydırıcılık ve büyük silah olduğu bir gerçek.
    Şu tespitin çok doğru ;
    Gamova blokta oldu mu smaçörler ona yakalanmamak için paralelden kaçıp çapraza vuruyor. Biz de savunmayı ona göre kurup daha kolay top çıkarıyoruz. Bugün Djerisilo hırs yaptı, inat etti paralele vurup Gamova'nın bloğunu geçeceğim diye, 2 kere üst üste bloğu beynine yedi! 3. denemesinde de gileye taktı!
    Evet çok önemli bir nokta bu.Bravo.

    Nati benim favori oyuncum.
    Çok yönlü ve her maçta belli bir istikrarı var.

    Gioli'ye ben de tamam derim..))

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler