4 Kasım 2011 Cuma

Yok mu Bu Adama Dur Diyecek?


Dün akşam 24 sayı öne geçtiğimiz ve 30'ları görmemize ramak kalan Nancy maçını ancak 4 sayı farkla, güç bela kazanabildik. Şüphesiz bu krizi yaşamamızın baş sorumluları, teknik faul çalmak için bahane arayan hakemler, top kaybı rekoru kırmaya yemin etmiş Ukiç, pas özürlüsü Jerrels ve en mühimi kenarda duran basketbol katili Neven Spahjia...

Galibiyet herşeye rağmen güzel. Takımı tebrik etmek istiyorum ama takım dediğimiz olgu malzemecisinden teknik ekibine kadar bir bütündür. Bu sebeple takımı değil, sadece OYUNCULARIN BİR BÖLÜMÜNÜ tebrik ediyorum. Çünkü takımın bir parçası olan, adına koç dedikleri şahısı tebrik etmek Fenerbahçe'ye ve basketbola hakarettir. Adına OYUN KURUCU denen ama şöyle bir izleyince OYUN BOZUCU olan ikliyi tebrik etmek bu oyuna ihanettir.

Başlarında koç olmadan, oyun kurucuları olmadan, her daim bir OYUN BOZUCUYLA ve dörde beş mücadele eden, karakter koyan oyuncularımızı tebrik ediyorum. Sefo ağa başta olmak üzere özellikle Emir ve VİDMAR'ı tebrik ediyorum. Vidmar'ı tebrik ediyorum, çünkü basketbol katili bir koçun gazabına tahammül edebildiği için büyük oyuncu...


Şimdi hemen "Ukiç'in bu maçta kötü, kötünün ötesinde felaket oynamasına bakarak hemen adam mı harcıyorsun" diyecekler. Ukiç hakkında bugün değil, geçen sezondan beri aynı şeyi söylüyorum: Ukiç çok iyi bir gard, Avrupa standartlarında inanılmaz yetenekli bir oyuncu... Ama son dakika insiyatif alacak lider karakterli bir oyuncu değil. Ve bunu bugün söylemiyorum. Geçen yıldan beri fenerbasket'te yazdığım yorumlarda ısrarla üstüne basıyorum.

Ben Ukic'in daha uzun süre bu takımda kalması taraftarıyım. Ukic gerçekten çok yetenekli bir oyun kurucu. Bugün bıraksak en az 10 EL takımı havada kapmak için peşine düşer. Bu konuda bir sıkıntı yok. Ancak benim anlatmak istediğim, ne kadar iyi bir oyuncu olursa olsun, etrafına takım kurulacak esas parça değil. Çok iyi bir 2. adam olabilir. Ama sanki onda bir şeyler eksik. Takım içi liderlik yapacak karizması, duruşu, havası, ne bileyim, nasıl bir kelime kullanayım, birşeyler eksik işte. Şu Wade'de, Kobe'de, Carlos Navarro'da, Jasikevicius'ta, hatta Toronto'dan Ukic'in takım arkadaşı Solomon'da OLAN sihirli bir şey... Ne denir ona, bilmiyorum. General duruşu diyelim.


Maça dönecek olursak... Bu sonuç bir skandaldır. Tıpkı geçen yıl Türkiye Kupası yarı finalinde Galatasaray'a 20 sayıdan az kalsın maçı verme noktasına gelmemiz gibi... Serbest atışlarda biraz dikkatli olsalar almışlardı maçı. Tıpkı geçen yıl Valencia'ya 15 sayıdan maçı vermek üzere oluşumuz ve ancak Emir'in iki bloğu ile kurtarmamız ve sonrasında bu maçta kaybettiğimiz ikili averajla Top-16 dışında kalmamız gibi... Son dakikalarda ve uzatmada kaybettiği maçların çetelesine kağıt üzerinde kazanılan ama aslında zaferden beter hezimet ifade eden bu maçlarıda ekleyin.

Risk alamayan, "az olsun benim olsun" diyen adamlarla buraya kadar... O, küçük dünyasında mesut. Yıldızlardan korkan bütün koçlar böyledir aslında; kendilerine güvenemez, risk almayı sevmez, dar dünyalarında lokal başarılarla avunur dururlar. Onlar küçük takımlara "beklentilerin üstünde" başarı kazandırarak takdir edilir, büyük takımların beklentilerinin altında ezilirler. Büyük oyuncuları bu yüzden sevmezler.

İşte gördük; iki orta sınıf NBA oyuncusu dün nasıl basketbol resitali sundu? Basketbol yıldızlarla güzel. Takım olmayı başaramadıktan sonra ne kadar iyi yıldızların olursa olsun, işe yaramaz ve hüsran olur. Ama istediğin kadar takım ol, kritik anlarda son sözü büyük oyuncular söyler.

Yani efendim, marifet büyük oyunculardan bir takım olgusu yaratmak; onları ortak bir hedefe kenetlendirebilmek...

Bizim koçun en başta gelen sorunu VİZYON sorunu... Diğer sorunlar bunun tezahürleri...

Vizyon demişken: Kinsey'i izliyor musunuz? Efes'i nasıl tek başına omuzladığını görüyor musunuz? Spahjia'nın kulaklarını çınlatmak aklınıza geliyor mu? Ben çok sık çınlatıyorumda...


Son sözüm Aydın hocaya: Hocam seni çok seviyoruz. Ama sormak zorundayım. Bu takımın bu kadar doğranıp budanmasına, bu zihniyet küçüklüğüne, bu dar kafalılığa nasıl göz yumuyor, nasıl tahammül ediyorsun sevgili hocam? Senin etkin ve yetkin nedir? Ne zaman insiyatif alacak, Nasrettin hocanın leyleği gibi durmadan budanan bu takımı ne zaman Spahjia'nın gazabından koruyacaksın?

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler