18 Mart 2009 Çarşamba

Çanakkale Şehitlerini Saygıyla,minnetle anıyoruz !!!!!!!!!!!



Çanakkaleden anaya son mektup.......... TARİH 18 Mart 1915

18 Mart 1915

Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri

denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, ' Nerelisin?' gibi

sorular soruyordu.


Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir

delikanlıya takıldı Yanına çağırdı ve merakla sordu:


"Adın ne senin evladım?" dedi.

" Ali, komutanım" dedi.

" Nerelisin?"

" Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile

kazasındanım..."

" Peki evladım,bu kafanın hali ne?


Saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?"


" Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım.

Neden yaktığını da bilmiyorum."

" Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisin Kınalı

Ali."


O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu.


Cephede tüm arkadaşları Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı.


Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve

dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı.


Bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.


" Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum.

Ama okumam yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"


Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.


" Sen söyle biz yazalım" dediler.

Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor,diğeri de Söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.


" Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim.

Ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin."


Kız kardeşini, kendinden küçük erkek

kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin

burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten

sonra, Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile

ilerleyemeyecektir" tümcesi ile bitiriyordu.


Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek Mektubun sonuna şunları yazdırdı.


" Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, Burada komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar.

Cepheye gitmek sırası yakında inşallah

kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu gönderirken sakın kına yakma saçına. Burda

onunla da dalga geçmesinler. Tekrar ellerinden öperim anacığım."


Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu.

ingilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı.


Cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer,birer, sonraları beşer,

beşer, Onar, onar şehit oluyorlardı. Gelen

destek güçleri de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek azalıyordu.


Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin

komutanı bu durum karşısında çaresizdi.


Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi.



Genç erlerine insan bedeninin süngü ve

mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için

Allah'a dua ediyordu.


Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören

Kınalı Ali ve arkadaşları,komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye

göndermesini istediler.


Askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve

ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.


Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır, bile, bile ölüme gidiyorlardı.


O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle

buluşacakları yere koşan Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi.

Gidenlerin tümü şehit olmuştu.


Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından mektup geldi.


Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı.


Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile

adına babası yanıt veriyordu.


" Oğlum Ali, nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim, selam ederim.


Öküzü sattık, parasının yarısını sana

gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine

veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum.

Fazla yorulmuyorum da.

Sen sakın bizi düşünme."

Babası mektupta köydeki herkesten

akrabalarından haberler verdikten sonra " şimdi ananın sana diyeceği var"

diyerek sözü ona bırakıyordu.


Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından yazılmıştı


şöyle diyordu anası:


" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla

dalga geçtiler. Kardeşime de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım.

Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler.


Bizde üç işe kına yakarlar;

1 - GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE,

ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE

2 - KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE

3 - ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN

OLSUN DİYE...


Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun "


Ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki

herkes onu dinlerken, hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu... "


(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir)

------------------------
Çanakkale Şehitlerimizi bir kez daha saygıyla ve
minnetle anıyorum.

Mekanları Cennet Olsun.Ruhları Şad Olsun !!!!!!!!!!!!

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler