29 Haziran 2010 Salı

İlhan Eker Fenerbahçe'de !!!


FB Kulübü resmi sitesi dün şu açıklama ile bu transferi duyurdu ;

 "Fenerbahçemiz 27 yaşındaki savunma oyuncusu İlhan Eker'i renklerine bağladı. Sezonu Gençlerbirliği'nde kaptan olarak tamamlayan İlhan Eker ile 3 yıllık sözleşme imzalandı. Yeni oyuncumuz İlhan Eker'in imza törenine ilişkin detaylar önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşılacaktır"

  Oysa aynı resmi site  şurada İlhan Eker'i ''Transfer Spekülasyonları'' olarak yalanlamıştı. 

TRANSFER SPEKÜLASYONLARI (02.06.2010):

http://www.fenerbahce.org/...etay.asp?contentid=19843

Kurumsal Yapının bu tasarruflarına alıştık artık,üzerinde fazla durmuyorum.
İlhan Eker hakkında biraz bilgi verdikten sonra yorumumu yapacağım ;


Kepsut-Balıkesir doğumlu futbolcu. Profesyonel futbol hayatına 1999-2000 sezonunda Balıkesirspor'da  başlamıştır. Balıkesirspor'da 2 sezon geçirdikten sonra 2001-2002 sezonunda Gençlerbirliği Asaşspor'a değisen adıyla Gençlerbirliği Oftaş / Hacettepe'ye  transfer olmuştur. Son olarak 2008-2009 sezonunda ise G.Birliğine  transfer olmuştur. 2009-2010 Sezonunda kaptanlık görevini üstlenmiştir.27.06.2010 tarihinde Fenerbahçe'ye  transfer olmuştur. Fenerbahçe ile 3 yıllık sözleşme imzalamıştır.

Maç KategorisiToplam MaçToplam Gol
Türkiye Kupası121
Turkcell Süper Lig694
TFF 3. Lig654
TFF 2. Lig593
Bank Asya 1. Lig322

GOL
2008-2009'da 2 gol
2007-2008'de 1 gol - Hacettepe adına Fenerbahçe'ye.1 kendi kalesine (Hacettepe-Denizli maçında)
2006-2007 3 gol
2005-2006 3 gol - 3'ü de kafa
2003-2004 1 gol
2002-2003 1 gol
2001-2002 2 gol
13 gol atmış,Türkiye Kupasında da 1 gol toplam 14 gol. 

SARI KART

2009-2010 (G.Birliği)
9 Sarı kart
2008-2009 (G.Birliği)
3 sarı 1 kırmızı kart
2007-2008 (Hacettepe)
9 sarı 1 kırmızı
2006-2007 (Hacettepe)
8 sarı,1 kırmızı
2005-2006 (Hacettepe)
6 sarı,1 kırmızı kart.
2004-2005 (Hacettepe)
7  sarı kart.
2003-2004 (Hacettepe)
9 sarı kart.
2002-2003 (Hacettepe)
1 sarı,1 kırmızı kart)
2001-2002 (Hacettepe)
2 sarı kart.
2000-2001 (Balıkesir)
3 sarı kart.
57 sarı,5 kırmızı kart.(Kırmızı kartlar çift sarı karttan)

Kendisini daha  yakından tanımak için yaptığı 2 röportajı koyuyorum ;


İLHAN EKER TFF TAM SAHA DERGİSİ RÖPORTAJI

İlhan Eker; Bir istikrar abidesi 01.05.2008
İlhan Eker; Bir istikrar abidesi
Ligin parmakla gösterilen takımı Gençlerbirliği OFTAŞ Spor'un kaptanı. Futbola doğduğu şehrin takımı Balıkerispor'da başladı ve 16 yaşında profesyonel ligde oynadı. 7 sezondur forma giydiği OFTAŞ Spor'da üç şampiyonluk yaşadı. Üstelik bu 7 sezonluk süreçte neredeyse maç kaçırmadı. İstikrarını "profesyonelce yaşamak"la açıklıyor. Geçmişte orta saha oyuncusu olmanın avantajıyla, günümüz futbolunun "oyun kuran stoper" tipinin önemli örneklerinden birisi. Üniversiteden mezun olmak için gün sayıyor.  
Röportaj: Nihat Özten
OFTAŞ Spor oynadığı oyunla futbolseverlerin beğenisini topluyor. Sen de bu takımın kaptanısın. Ancak kamuoyunun yakından tanıdığı bir oyuncu değilsin. Bize biraz kendinden söz eder misin?
1 Ocak 1983 Balıkesir doğumluyum. Futbola da Balıkesirpor'da başladım. İlk profesyonel maçımı 16 yaşında oynadım. O dönemde takımımız A. Sebatspor'la oynadığı son play-off maçını kaybetti ve 2. Lig'e çıkamadı. Ertesi sezon kadro korunmasına rağmen takımımız küme düştü. Futbol hayatım, bu iki talihsizlikle başladı. Ama her işte bir hayır vardır derler ya, benim için de sonrası farklı gelişti. Küme düştüğümüz sezonki hocamız Can Cangök'ün tavsiyesiyle son maçlarımızı seyreden Cem Onuk sayesinde Gençlerbirliği'ne transfer oldum. O zamandan beri de 7 sezondur OFTAŞ Spor'dayım. Bu 7 sezonda sadece bir dönem Gençlerbirliği'nin sezon başı kampına katılmıştım ama orada oynamanın zor olacağını görünce ASAŞ'a geri dönmüştüm. Burada geçirdiğim 7 sezonda 3 şampiyonluk yaşadım.
Başlangıçta bir idolün var mıydı?
Çok beğendiğim oyuncular vardı ama idolüm hiç olmadı. Gençlerbirliği'ne transfer olan kadar orta sahanın solunda ve forvet arkasında oynuyordum. Ankara'ya geldikten sonra da iki sezon aynı bölgede oynadım. Ama bir devre arası kampında stoper eksiğimiz vardı ve antrenörümüz fiziğimden dolayı beni stoperde denedi. O gün bu gündür stoper oynuyorum.
Futbol sevgisi babamdan geldi
Futbola ilgin nasıl başlamıştı?
Çok küçük yaşlardan beri futbola tutkum vardı. En önemli etken de babamın eski bir kaleci olmasıydı. Babam amatör olarak futbol oynuyordu ve ben de onun maçlarını izlemeye gidiyordum. Onun dışında her hafta sonu Balıkesirspor'un maçlarını izler, mahalle aralarında, okul bahçelerinde sürekli top oynardım. Ama babam beni elimden tutup da bir kulübe falan götürmedi. Herkesten habersiz Balıkesirspor'un spor okuluna yazılmıştım.
Peki, bu süreçte okul eğitimini ne yaptın?
Eğitim konusu çok komik. Ortaokul ve lise yıllarım çok parlaktı. Annem de okumamı çok istiyordu. Okulla futbolu bir arada götürdüm. Hatta çok ilginç bir anım var. Üniversite sınavına girmeden bir gün önce Gençlerbirliği'ne transferim gerçekleşmişti. Sınav Pazar günüydü ve ben Cumartesi günü eve gittiğimde kapıdan içeri girer girmez anneme Gençlerbirliği'ne transfer olduğumu söyledim. Annem "Yarın sınavın var, senin yaptığın şeye bak" diyerek kızdı. O gün böyle konuşan annem, şimdi bütün spor programlarını seyreden, maçlarımızı sürekli takip eden ve karşılaşmalar sırasında neredeyse benden fazla strese giren birisi oldu. Ama ben de annemin eğitim konusundaki isteğini yerine getirdim. Gazi Üniversitesi'nde Beden Eğitimi Öğretmenliği bölümüne girdim. Mezun olmak için iki dersim kaldı. Zaten bizim takımda 13 arkadaşımız Gazi Üniversite Beden Eğitimi bölümünde okuyor.
Futbolunun gelişmesinde en fazla kimin emeği olduğunu düşünüyorsun?
Birçok isim sayabilirim. Balıkesirspor'daki hocam Can Cangök, ASAŞ'ın 3. Lig'deki takımını kuran ve bence bu noktaya kadar gelmemizde büyük emeği olan Özgün Kaya ve ayrıca Metin Diyadin. Stoper oynamaya başladıktan sonra, yaygın stoper anlayışındaki gibi sadece topu uzaklaştıran oyuncu olmak istemiyordum. Metin Hoca da beni oyuna daha çok çıkmam ve geriden oyun kurmam konusunda teşvik etti. Bu konuda onun katkısı çok fazladır.
Dört sezon önce 3. Lig'de bulunan bir takım üst üste şampiyon olarak Süper Lig'e yükseliyor ve burada da oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Bu durumu nasıl açıklıyorsun?
Buraya geldiğim ilk sezonda Gökhan Ünal, Gökhan Gönül, Emre Toraman, Sedat Ağçay, Serdar Özbayraktar gibi çok kaliteli oyunculardan oluşan bir takımımız vardı. Ama o sene 3. Lig'de başarılı olamadık. Ondan sonraki sezon Özgün Kaya yönetiminde çok iyi bir hava yakaladık. Takım olarak başarıya açtık. Çok genç yaşlarda olmamıza rağmen herkesin kendine inancı ve güveni vardı. Bunu da bütün Türkiye'nin görmesini istiyorduk. Başarı içinde birbirimize sarıldık. Çıkış yolunu başka şeylerde aramadık. Aldığımız ücretler belliydi ama biz sadece kendimizi kanıtlayıp hep daha ileriyi gitmeyi kendimize hedef koyduk. Ayrıca ASAŞ'ın bizim için çok iyi fırsat olduğunu ve bunu iyi kullanmamız gerektiğini, iyi oynamanın bizi nerelere götüreceğini biliyorduk. Kendi aramızda "Bu sezon şampiyon olalım, 2. Lig'e çıkalım. 2. Lig bizim için daha farklı olacak" diyorduk. Ama gördük ki 2. Lig'de de pek bir şey değişmiyor. O zaman da Lig A'ya çıkmak için kendimizi aynı şekilde motive etmeye devam ettik. Her toplantıda, "Arkadaşlar burada da başarılı olursak hepimizin hayatı değişecek. Hepimiz birbirimizin transferini yapalım" diye konuşuyorduk. O motivasyonla birbirimizi Süper Lig'e kadar taşıdık. Ama tabii ki insanın hedefleri bitmiyor. Burada da çok şeyler başarmayı düşünüyoruz.
Yıldız oyuncu tanımım farklı
Sen bu başarının içinde kendini nereye koyuyorsun? Sürekli şampiyon olan bir takımın banko oyuncusu olarak transfer teklifleri almıyor muydun?
Ben hep "İyi futbolcu, yıldız futbolcu olmak nedir?" diye düşünmüşümdür. Göze hoş gelen hareketler, taraftarı coşturacak işler yapmak, maçın sadece 5-10 dakikasında ortaya çıkıp güzel hareketler yaparak harika bir gol atmak mı? Yoksa performansını maçın, hatta ligin tamamına yayıp takım olarak kazanmayı alışkanlık haline getiren oyuncu olmak mı? Benim ve takım arkadaşlarım için ikinci seçeneğin geçerli olduğunu söyleyebilirim. 2. Lig'de bir ara takımdan ayrılmayı düşünmüştüm ama kalmakla çok iyi bir iş yaptığımı şimdi daha iyi anlıyorum.
Geçen sezon şampiyonluğa oynarken Metin Diyadin'in ayrılması olayı var. Böyle bir değişikliğe rağmen yeni gelen teknik direktörünüz Osman Özdemir'le de hemen uyum sağladınız.
Başka şansımız yoktu. Ne yapabilirdik ki? Metin Hoca'nın ayrıldığı günü çok iyi hatırlıyorum. Kendisini önce insan, sonra bir ağabey olarak çok seviyorduk. Ona çok büyük saygımız vardı. Ayrıldığı gün takımla bir toplantı yaptım. Zaten her maçtan önce toplantı yaparız. Konuşmayı çok seven bir takımız. O toplantıda, "Beyler çok üzülüyoruz ama şartlar bizi bu duruma getirdi. Yapacak hiçbir şeyimiz yok. Kendi geleceğimiz için başarılı olmamız gerekiyor" demiştim. Zaten Metin Hoca da o gün, "Benim çocuklarım ligi şampiyon olarak bitirir. Çünkü onların karakterleri, onların futbolcu kişiliği bunu gösteriyor" demişti. O açıklamada bizi çok duygulandırmış, gururlandırmıştı. Tabi sonrasında Osman Hocanın da katkısını çok fazla oldu. Oyuncunun psikolojisinden çok iyi anlayan bir hoca. Sonuçta onun için de takımın başına gelmek büyük riskti. Çünkü lider bir takımın başına geliyorsunuz. Alınabilecek her hangi bir başarısızlık onun üstüne kalacaktı. Ama o da işleyen düzeni çok iyi idare etti ve geçiş dönemini başarılı bir şekilde atlattık.
Her maçtan önce toplantı yaptığınızı söyledin. Bunun dışında maçlara motive olmak için neler yapıyorsunuz?
Çok rahat bir takımız. Bunu açıklamak için size bir örnek anlatayım. Geçen sezon Osman Hoca geldikten sonraki ilk deplasman maçına gideceğiz. Yanlış hatırlamıyorsam Samsunspor'la oynayacaktık. Takım otobüste son derece rahat. Arkadaşlar şarkılar söylüyor, tezahüratlar yapıyor. Maç öncesi son antrenmanız da çok neşeli bir şekilde geçerken, Osman Hoca beni çağırdı, "Oğlum bu takımın durumu ne böyle? Yarın çok önemli bir maçımız var" dedi. Ben de, "Hocam rahat ol. Eğer bizi böyle değil de stresli ve gergin görürsen o zaman kork " dedim. Çünkü biz ne kadar rahat olursak, o kadar başarılı olacağımızı biliyoruz. Zaten herkes gerektiği kadar motive oluyor, o heyecanı ve hırsı yaşıyor.
Türkiye liglerinin tüm kademelerinde oynadın. Bu ligler arasındaki oyuncu ve futbol kalitesi farkı hakkında ne düşünüyorsun?
Geçen sezon 1.Lig'in en az gol yiyen takımıydık. Bu sene de Süper Lig'de en az gol yiyen takımlardan biriyiz. Ama çok iyi hatırlıyorum, biz geçen sezon uzaktan hiç gol yemedik. Bu sezon uzaktan yediğimiz gollerle kaybettiğimiz maçlar oldu. Yani Süper Lig'de yapılan hatayı daha az affediyorlar. Burada skoru her an değiştirebilecek çok kaliteli oyuncular var. Belki alt liglerde tempo açısından daha iyi maçlar oynanıyor ama buradaki oyuncu kalitesi yüksek. Bulduğu her pozisyonu değerlendirebilecek bir oyuncu topluluğu var. Dolayısıyla Süper Lig'de oynamak çok daha zor.
Yabancı kontenjanının 6+2 olarak uygulanmasını nasıl değerlendiriyorsun?
Millet olarak çok misafirperveriz. Gelen yabancılara en iyi ortamı hazırlamaya çalışıyoruz. Taraftarların yabancı oyuncuyla Türk oyuncuya bakışı aynı olmuyor. Yabancılara daha fazla sempati duyuluyor. Yabancılara yapılan şeyler Türk oyuncular için de yapılmalı bence. Ama iyi yabancı oyuncuların gelmesini çok isterim. Çünkü onlardan çok şey öğreniyoruz. Mesela sezonun ilk yarısında bizde oynayan bir Stavrevski vardı. Kişiliği ve yapısıyla takıma bir hava katıyor, güven veriyordu. Böyle oyuncular genç futbolcuların da gelişmesinde çok katkıda bulunuyor. Ama tabii bir de tersi durum var. Bazı takımlardaki yabancı oyuncuların bir kısmı yedek kulübesinde oturuyor. Takıma hiçbir faydası olmuyor. Onlara verilen para bir yana, daha çok Türk oyuncunun önünü kesmelerine üzülüyorum.
OFTAŞ'ın stoperleri örnek olabilir
Türk futbolunda bir stoper sorunu yaşandığı sık sık gündeme geliyor. Neredeyse her takımın yabancı bir stoperi var. Bu konu hakkında ne söylemek istersin?
Evet, neredeyse ligimizdeki tüm takımların yabancı stoperleri var ve gerçekten de Türk futbolu bir sıkıntı yaşıyor. Stoper mevkii bir takım için çok önemli. Stoperlerin takımı ayakta tutan, direncini arttıran oyuncular olduğunu düşünüyorum. OFTAŞ Spor'da Giray'la yan yana oynuyoruz ve ligin en az gol yiyen takımları arasındayız. Bu, diğer takımlar için bir örnek olabilir.
Geçmişte bir orta saha oyuncusu olman, stoperden topu oyuna sokmasının beklendiği günümüz futbolunda sana avantaj sağlıyor olmalı.
Bu konuda gerçekten çok şanslıyım. Açık söyleyeyim bu özelliğimi çok da seviyorum. Defanstan oyun kurmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bakın Galatasaray'ın çok başarılı olduğu dönemde, Popescu'nun takımı geriden yönetmesi ve Bülent'in savaşçı kimliğinin önemli rolü var. Bizim takımımızda da Galatasaray'ın o zamanki havasını görüyorum. Ben, Giray'a nazaran topu daha iyi kullanıyorum. Giray da bana oranla daha iyi kesici ve savaşçı.
Yedi sezondur neredeyse bütün maçlarda forma giymişsin. Bu istikrarı neye bağlıyorsun?
Bütün Türkiye'nin bildiği gibi çok iyi tesislerimiz var. İdmanlarda sonra kesinlikle dinlenmeme, uykuma ve beslenmeme çok dikkat ediyorum. Futbolun beden gücü ile yapılan bir spor olduğunu biliyorum. Eğer kendime iyi bakmazsam sahada iyi bir performans gösteremeyeceğimi düşünüyorum. Çok şükür ki, önemli bir sakatlık da yaşamadım.
Artık birçok takım tek santrforlu sitemle oynuyor. Bu durum siz stoperleri nasıl etkiliyor?
Bence bugünün 4-2-3-1 sistemi, savunmalar açısından iki santrforlu sistemden daha tehlikeli.
İki santrforlu sistemde orta sahadan gelecek bir tehlike olmadıkça fazla sorun yaşamazsınız. Forvet oyuncuları hep gözünüzün önündedir. Ama tek santrforlu sistemde sağdan, soldan yapılan bindirmeler ve tek forvetin arkasındaki adamın daha fazla tehlike yaratma şansı var. Tek santrforlu oynayan takımlar ön tarafta baskıyı iyi kurarsa, bu sistemde çok başarılı olabilir. Ama sonuçta bu da oyuncu kalitesiyle ilgili. Sonuçta elinizde biri hava toplarına hâkim, biri de düşen topları alan hızlı bir oyuncunuz varsa çift santrfor daha etkili olabilir.
Süper Lig'de seni zorlayan santrforlar var mı?
Çaykur Rizespor'daki Anderson'un sitili çok enteresan. Yerden pek iyi değil ama havadan gelen toplarda çok etkili bir oyuncu.
Kendi mevkiinde beğendiğin oyuncular var mı?
Kayserisporlu Aydın'ı çok beğeniyorum. Topu oyuna iyi sokması, direnci ve oyun bilgisi yüksek bir oyuncu. Servet de bu sezon iyi bir performans gösterdi. Yabancılardan ise Terry ve Ayala'yı çok beğeniyorum.
Gelecekle ilgili planlarında neler var?
Plan yaparak hareket eden bir oyuncu değilim. Tabii ki her oyuncu gibi dört büyük takımdan birinde oynamak isterim ama asıl hedefim Avrupa. İngilizcem fena değil. Yurt dışındaki hayatı görmek ve orada oynamak isterim. Hayalim ise Milli Takım. Bugüne kadar hiç milli olmadım. Milli forma altında sahaya çıkmak, ailemin, Türk halkının benimle gurur duyması tek hayalim. İnşallah bu hayalimi gerçekleştireceğim. Açıkçası şimdi konuşurken bile heyecanlanıyorum.
Futbolun dışında neler yapıyorsun? Nelere kızar, nelerden hoşlanırsın?
Sahada agresif, çabuk sinirlenen bir oyuncuyum ama saha dışında sakin, uysal bir insanım. Film seyretmeyi çok severim. Bazen sinemaya gidip eve döndüğümde bile film seyrettiğim olur. Arkadaşlarımla zaman geçirmekten ve kitap okumaktan hoşlanırım.
Ne tarz kitaplar okursun?
Daha çok tarih kitaplarını seviyorum. Futbolcu olmasaydım herhalde tarihçi olurdum. Tarihe karşı büyük ilgim var.
 ******************

11.09.2009 - g.birligi.org. Röportajı

İlhan Eker: "80 lira galibiyet primiyle şampiyon olduk"

 Takımımız kaptanı İlhan Eker'le takımın ve kendisinin geçmişine, bugününe ve geleceğine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Klasik bir soruyla başlayalım. Futbola nasıl başladın?

Balıkesirliyim ben. Balıkesir’de başladım. 15 yaşına kadar altyapılarda oynadım. 15 yaşından sonra 3. ligde takımla antrenmanlara çıkmaya başladım. 16 yaşımda ilk profesyonel maçımı oynadım. 17 yaşındayken de o zamanki adıyla ASAŞ'a, buraya geldim. O hikaye de ilginçtir aslında. O zamanlar ASAŞ'ı yeni almıştı Gençlerbirliği. Ben bilmiyordum nereye geldiğimi.. Gençlerbirliği'ne mi, ASAŞ'a mı.. Geçen sene o medyanın yaşadığı kimlik sorununu, biz o ilk sene yaşadık.
Baban kaleciymiş, hatta sen de ASAŞ’a gelmeden önce ve geldiğin ilk yıllarda forvet arkası ve orta sahanın solunda oynuyormuşsun. Defansa geçiş sürecini anlatabilir misin?

Bir devre arası kampında stoper oynayacak kimse kalmadı. Gerçekten kimse kalmadı. Bir kişi kalsa dahi oynatmazlardı beni. Ben de o maçta inanılmaz bir performans sergiledim. Oyunun hücum yönünde oynamak zevkli tabii ki ama ben kendi fiziksel özelliklerime göre en iyi mevkimi bulduğumu düşünüyorum.

Bugüne kadar gerek Balıkesir'de gerekse Ankara'da çok farklı teknik direktörlerle çalıştın. Diyadin, Özdemir, Aybaba ve diğerleri.. Bu hocaların kısaca senin oyununa artıları ve eksileri nelerdi?

Her hocanın sana kattığı bir şey elbette var. Ama ben şuna inanıyorum. Her oyuncunun öyle ya da böyle belirli bir yeteneği oluyor. Önemli olan bu futbolculara özgüvenin, sorumluluk alabilme özelliğinin kazandırılması. Bu açıdan Metin Diyadin takımdaki oyuncuları müthiş bir özgüven kazandırmıştır. Kahraman Hoca'nın yaptırdığı idmanlar takımın iyi bir ivme kazanmasına yardımcı oldu. Samet hocanın oyun bilgi de çok şey katmıştır. Her hocadan az ya da çok bir şeyler katıyoruz kendimize.

Peki, Thomas Doll?

O da en az bizim kadar efor harcıyor idmanlarda. Vücudu çok fit. Hatta şu anda takımda oynasa fena olmaz. Onun da içinde öyle bir istek var zaten. (gülüyor)

Seni diğer savunma oyuncularından ayıran özelliğin ne sence?

Kendimle ilgili bu soruyu cevaplamak ne kadar doğru ve hoş olur bilinmez ama dediğim gibi ben orta sahadan defansa geçtiğim için topla oynamayı daha çok seviyorum. Daha sağlamcı, daha garantici bir adamım. Oyuna top sokma konusunda da yetenekli olduğumu düşünüyorum.

Seni bugüne kadar en çok zorlayan forvet oyuncusu kim oldu?

Forvet oyuncularından çok forvet arkasından gelen hücuma yönelik orta saha oyuncuları rahatsız ediyor. Çünkü forvet oyuncusu belirli yerlere koşuyor. Artık Türkiye'de çoğu takım 4-2-3-1 ile oynuyor. O yüzden bu tip hücuma dönük orta sahalar daha çok sıkıntı yaratıyor. Yoksa defansta nerede duracağını iyi bilirsen, kademeyi iyi yaparsan pek bir problem olacağını sanmıyorum. Akıl ve mental açıdan sağlam olmak lazım. Ama mesela Anderson vardı. Tarzı çok zorlamıştı beni. Onunla oynamayı istememiştim hiç.

Karakterinle ve oyununla, yıllarca Gençlerbirliği'ne hizmet etmesini istediğimiz bir oyuncumuzsun. Biz ne kadar kalmanı istesek de, geleceğe yönelik planlar yapıyor musun?

Valla 9 sene oldu ben bu tesislerin kapısından içeri gireli. Burası bana çok şeyler kazandırdı. Hem oyunculuğum hem de kişiliğim adına Gençlerbirliği'nin katkısını yadırgayamam. Ama biz de bu takıma çok şeyler verdik. Geçen sene yaşadığım 2 sakatlıktan dolayı henüz çok fazla katkı yapabildiğimi düşünmüyorum Gençlerbirliği'ne ama ASAŞ'ın oluşmasında çok şeyler verdik. 80 milyon maç primiyle şampiyon olduk biz ASAŞ'ta mesela..(gülüyor)

Gençlerbirliği başarıyı hak eden bir camia. Oyuncuya karşı görevlerini yerine getiren, en iyi imkânları sunan bir kulüp burası. Veya taraftarımızı görüyorsunuz. Diğer takım taraftarları gibi küfür etmiyorlar, 10. dakikada olumsuz tezahürat yapmaya başlamıyorlar.

Milli takım hedefim hep var. Ama futbolda gelecek planlaması yapmak imkânsız. Yarın idmanda, maçta ne olacağını bilemiyorsun. Ben hep bugünü en iyi şekilde değerlendirmenin önemli olduğuna inanmışımdır. Çünkü sakatlık ya da benzeri bir problem yaşanır bilemiyorsun.

Milli takıma söz gelmişken.. Bosna maçını izlemişsindir. Bu kadar savunma hatasını gördükten sonra, herhalde iç geçirmişsindir "ben nasıl milli takıma seçilemiyorum" diye.. Milli takım konusunda fikrin nedir? Bir kırgınlığın var mı bugüne kadar hiç milli takıma seçilememen konusunda? Haksızlık yapılmıyor mu sence?

Keşke olmasaydı o hatalar. Ama ona yapacak bir şeyimiz yok. Herkesin saygısını kazanan kariyerli bir hoca var. Onun seçimi. Saygı duymak lazım. Ama üzüldüm maç sonucuna. Ülke olarak bir şampiyona boyunca kenetlenebilecektik. Dünya Kupası büyük bir fırsat futbolcuların marka değerini yükseltmek için.

Sence hala şansı var mı milli takımın Güney Afrika'ya gitmek için?

Neden olmasın? Futbolda her şey olabilir. Estonya ya da ispanya'nın Bosna'yı yenmesi imkânsız değil. Ama biz kazanabilecek miyiz Belçika'ya karşı? Orası önemli asıl.

Takım kaptanlığı görevini üstleniyorsun bu sene. ASAŞ'ta bu deneyimi yaşamıştın ama Gençlerbirliği'nde kaptanlık yapmak nasıl bir duygu?

Kesinlikle fark var ikisi arasında. Belki arasında 5-10 metre var 2 takım arasında sadece ama çok fark var. Ben asıl Gençlerbirliği'nin orası olduğunu düşünüyorum genç oyunculardan dolayı. Ama ana olan yer burası. Buradaki bakış açısı, taraftar, medyanın, dışarıdaki insanların bakışı daha farklı. Bu kaptanlık bana onur veriyor. Ama bunun da ayrı bir dert yükü var. Sorumluluğum artırıyor. Bir şeyler ters gidince takımda daha çok üzülüyorsun, her şeyini etkiliyor. Hatta bazen "böyle giderse benim hayatım uzun sürmez" diye şaka yaparım arkadaşlara. (gülüyor)

Aslında bu da kaptanlığın gerektirdiği şeylerden biri değil mi? Takımı sahiplenmek..

Sadece kaptan da değil. Bütün oyuncuların sahiplenmesi lazım. Sonuçta kim burada kötü vakit geçirmek ister ki? Buraya bir başı eğik, mutsuz gelmek var bir de buraya gülerek gelmek, zevk almak var yaptığımız işten.

Hocamız 10. haftadan sonra hedefin belli olacağını söyledi. Ama oyuncular arasında bir hedef belirlediniz mi kendinize?

Bu sene kesinlikle sıkıntı çekmek istemiyoruz. En başından beri konuşmalarımız bu yönde. Bir kere dışarıda, medyada geçen seneki imajı silmemiz gerekiyor. Bunun için de en kısa zamanda üst sıralarda yerimizi almamız gerekiyor. Sezonun ilk maçları çok önemlidir. Takımın yönünü belirler bu maçlar. İlk maçlarda takımlar genelde çok motive olamazlar ligin son maçlarına kıyasla. O yüzden şu anda alabildiğimiz kadar puanı alıp bir an önce kendimizi üst sıralardaki çıtanın üzerine atmak istiyoruz. Çünkü bu takım rahatladıkça, genç bir takım olmamızdan dolayı daha iyi oynamaya başlayacaktır.

Ne değişti geçen sezondan beri? İlk 4 hafta olumlu sonuçlar aldık hep. Daha iyisi de olabilirdi. Ne değişti de takım daha kendine güvenen pozitif bir futbol oynamaya başladı?

Puan olarak daha iyi yerlerde olabilirdik tabi ama en azından verdiğimiz görüntü ve bizim havamız çok iyi. Önemli olan da bu. Buradaki ekip mutluysa bu oyuna da yansıyor.

Ligin en az gol yiyen takımıyız. Yediğimiz gol de Ankaraspor maçında şanssız şekilde son dakikada geldi. Defans bölgemizi ve bu bölgedeki oyuncuları nasıl değerlendiriyorsun? Özellikle göbekte Ivan'la uyumunuz ne durumda?

Bence defans yapmak, futbolu çirkinleştiren bir şey değil. Atamasanız bile size puan kazandıran bir şey. Ivan yeni gelmesine rağmen, konuşan, iyi pozisyon alan, uyumlu bir oyuncu. O yüzden bir sıkıntı yaşamadık. Henüz form olarak tam formda değiliz. İleriki haftalarda daha da iyi olacağız.

Peki ya Aykut? Defansın her bölgesinde oynadı bugüne kadar..

Aykut değişik ve genç bir oyuncu. Ama savunma hattında belirli bir uyum olduktan sonra her yerde oynanır. Mesela OFTAŞ senesinde Orhan, Giray, Murat ve ben vardık ve neredeyse 4 kişi sezonu bitirdik birbirimizin yerinde oynayarak. Çok genç bir takımımız var şimdi. Aykut, Mustafa gibi. Ben şimdi üzülüyorum mesela İbrahim Şahin, Kadir, Serkan Atak gibi oyuncular da burada olsaydı ama patronlar öyle karar verdi bizim de saygı duymamız gerekir.

Yeni transferleri değerlendirirsen.. "Fark yaratacak" oyuncu kim bu sene sence takımımızda?

Genelde hücum oyuncuları ön plana çıkar. O açıdan Harbuzi çok değişik bir oyuncu. Aykut da genç ve adından söz ettirecek bir transfer. Bu sene Hurşit de çıkış yapabilir. Çok yetenekli gerçekten.

Harbuzi biraz hakemle çok konuşuyor sanki..

Bunlar dışarıdan kötü gözüküyor ama inanın ki abartmadıkça gerekli şeyler. Tepkisiz bir takım düşünün, o zaman motive olmamız çok zor olurdu. En çok eleştiriyi de ben alıyorum bu konuda. Ama takımı ateşlemek için gerekiyor böyle şeyler. Sivas takımının iç maçlardaki tepkilerini düşünün. Yetenek olarak kısıtlı olmalarına rağmen bu şekilde motive oluyorlar sezon boyunca. Ama tabi takıma zarar verme seviyesine getirmemek gerekiyor bu tür davranışları.

Taraftara gelirsek.. Biz hep yakınmışızdır Gençlerbirliği taraftarının görmezden gelinmesine.. Ne düşünüyorsun taraftarlarla ilgili?

Bizim taraftarımız yok diyorlar ama ben görüyorum bu sene çok güzel bir destek veriyorlar bize. Kıpırdanma olduğu belli tribünlerde de. Bilet fiyatlarının çok uygun olmasına rağmen kendi var olan taraftarımız dışında Ankaralıların da destek olması gerekiyor.

Küskünler de var tabi..

Evet, onu da unutmamak lazım. Ama bu sene takım olarak böyle mücadele etmeye devam edersek, bu ruhumuzu korursak kimsenin küseceğini düşünmüyorum. Hatta küsenler de geri dönecektir. Biz içeride bu arkadaşlığı, bu ruhu, pozitif enerjiyi gördükten sonra zaten bu enerji tribüne de yansıyacaktır.

İnternetle aran nasıl? Taraftar sitelerindeki yorumları takip ediyor musun?

Alkaralar ve gencler.org'du sanırım. Arasıra girip bakıyorum yorumlara bu sitelerde.

Futbol dışında hayatın nasıl ilerliyor? Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun? Okul ne durumda, bitirdin mi?

Futbol dışındaki hayatım sıkıcı gidiyor. Okulu bitiremedim henüz. 2 dersim var ama bir türlü fırsat bulup da gidemiyorum. Bu zamana kadar evlenmememizin sebebi de budur herhalde. Düşünün 4-5 kişi tesistesin, sürekli beraber yatıp beraber kalkıyorsun. Hep iç içesin. Evlenmeyi, kız arkadaşı kim ne yapsın bu yoğunlukta. (gülüyor) Bu sene en sonunda ev tuttum artık herkes yavaş yavaş gidince. Sinemaya gitmeyi çok seviyorum. Hatta sinemaya gittikten sonra eve gelince bile film izlediğim oluyor. Sonuçta sürekli gezemeyiz mesleğimiz gereği, hem dinlendirici hem de eğlendirici aktiviteler bulmak gerekiyor.

Eskiden bilgisayar oyunlarına kaptırmıştım. Ama sahada artık idman yaparken falan hızlı koşmak için elim o tuşa gidiyor, şut çekmek için o düğmeye basacak gibi oluyorum, baktım etkilemeye başladı çokça gerçek futbolumu, kendi kendime bıraktım artık bilgisayar oyunu oynamayı. (gülüyor)

Yabancı dil biliyor musun?

Yabancı dil biliyorum. İngilizcem var. Aynı zamanda İspanyolca kursuna başlamayı planlıyorum yakın zamanda.

Teşekkürler

Ben teşekkür ederim
Kaynak : www.gencler.org 


**************
 G.Birliği Oftaş'ta Hocalığını yapan Metin Diyadin'in kendisi hakkında söyledikleri ;


İlhan Eker'i Metin Diyadin anlattı!
F.Bahçe'nin yeni transferi İlhan Eker'i onu yetiştiren teknik direktör Metin Diyadin'e sorduk!
02/06/10 12:53

 














 HTSPOR.COM / ÖZEL HABER

Dış transfer çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde yürüten F.Bahçe, Gençlerbirliği'nden İlhan Eker'i transfer etti. Uzun süredir Süper Lig'de mücadele eden futbolcuyu, OFTAŞ'tan (Hacettepe) bulup çıkartan ve bugünlere gelmesinde büyük rol oynayan eski F.Bahçeli futbolcu ve teknik direktör Metin Diyadin HTSPOR.COM'a anlattı.

"TAM F.BAHÇE'NİN ARADIĞI OYUNCU"
Benim o efsane OFTAŞ kadrosundan umutlu olduğum 4-5 oynucudan biriydi. Gökhan Gönül Fenerbahçe'ye, Giray Kaçar ise Trabzonspor'a gitti. Bunlardan biri de İlhan'dı ve böyle bir çıkış yapıp büyük takımlarda oynayacağını adım gibi iyi biliyordum.

"F.BAHÇE ALACAĞI EN İYİ OYUNCUYU ALDI"
Bir kere İlhan her teknik adamın aradığı özelliklere sahiptir. Fiziği iyidir öncelikle. Ama dahası topu da oyuna çok iyi sokar. Bu özelliği üst düzeydedir kesinlikle. Arkadan topu iyi servis etmesinin yanı sıra sol ayaklı olması da bir diğer artısıdır. Çok cesurdur. Fiziksel olarak ağır ve hantal bir duruşu vardır ama buna kimse aldanmasın. Fenerbahçe en azından bu ligden alabileceği en iyi oyuncuyu aldı. Çok hırslı bir yapısı vardır. Sorumluluk alır ve profesyoneldir. Sadece işine bakar.
"FORMAYI KAPACAĞINDAN EN UFAK KUŞKUM YOK"
Fenerbahçe'de ancak işi zor. Büyük camiaları her futbolcu kaldıramaz. Hele hele oralarda yerli futbolcuya formayı öyle kolay kolay vermezler. Önce Fenerbahçe'de formayı kapma savaşı verecek. Ama bunu yapacağından en ufak kuşkum yok.

Mesela Rijkaard... O Barcelona'daki stoperlerini Galatasaray'da da arıyor. Topu geriden iyi oyuna soksunlar istiyor ve bu nedenle de bütün stoperlerini sildi attı. Bu özellik tam anlamıyla İlhan'da var. İlhan'ın topu geriden oyuna sokması birçok Avrupalı stoperde bile yok. Tam adrese yollar topu.
"İLHAN KASAP DEĞİLDİR"
İlhan kasap değildir ayrıca. Lap diye atlamaz topa. 'Topu alamadım indireyim' diye düşünmez. Topa nerede ve nasıl hamle yapacağını çok iyi bilir. Bunun ayarını çok iyi yapar. Giray zaten bundan 5 sene önce de akıllı bir oyuncuydu şimdi de öyle. Kendini çok ama çok geliştirdi. Sürekli üstüne koyarak ilerledi. Sol stoperdir. Yani şu an Bilica'nın yerinde oynar 4'lü savunmada. Ayrıca ileride gol de arar. Hocası gönderdiği giçin gitmez. Hırsıyla inancıyla koşar gol bölgelerine.
"İLHAN'A ÇOK GÜVENİYORUM"
Ama şunu belirtmek lazım. O havayı kaldırmak çok önemli. Anadolu'dan birçok oyuncu ne umutlarla gitti büyüklere, oynayamadan geri geldiler. Ama ben ilhan'a çok güveniyorum. Gökhan Gönül için 3 sene önce söylediklerim nasıl çıktıysa, İlhan da aynı şekilde beni mahcup etmeyecektir.

**********************************************************
   İmza fotoğrafını görmedik ama imzalandığını söylüyor resmi site.Bugünde ilk antrenmana çıktı.
Pekala basın önünde imza töreni yapılabilirdi.İleriki günlerde diye geçiştirilecek,hafife alınacak bir futbolcu değil İlhan.FB Kulübü aldığı oyuncunun değerinin farkında değil ki böyle arabesklikler yapıyor.
 Bunu belirtmeden geçmedikten sonra İlhan'a hayırlı olsun diyorum.
  Bonservissiz Türkiye'den alınabilecek en iyi stoper alternatiflerinden biri daha.Biri daha diyorum ,geçen sezonda Bekir'i almıştık bonservissiz ama ne yazık ki Daum efendi Onu sağ bek yedeği yaptı,çok sonraları nasıl olduysa bir kaç maç stoper oynadı Bekir.İlhan'da Bekir kadar iyi bir alternatif stoper.Hatta Bilica'dan daha iyi.Ben olsam Bilica yerine oynatırım.Bilica kadar yakmaz takımı buna kefilim.Ondan daha iyi özellikleri var.Zaten en iyi tanıyan Metin Diyadin çok güzel anlatmış kendisini.Ben İlhan'ı G.B.Oftaş Süperlige çıktıktan sonra takip etmeye başladım ve beğendiğim bir stoperdir.Giray ile beraber defansı sağlam tutan oyuncuydu.
O takımın daha öncesinden yani G.Birliği Asaş olarak Süperlige uzanan başarı yolculuğunun en önemli temel direklerinden biri İlhan.İlhan Cavcav iyice piştiğine inanmış olacak ki 2008-2009 sezonunda artık G.Birliğine aldı Onu.Ama İlhan şanssızdı çünkü uzun süreli sakatlıklar geçirdiği için fazla oynayamadı.O sezon Trabzon maçında Alanzinho ile girdiği mücadelede sol ayak tarak kemiği kırıldığı için Nisan'da sezonu kapattı.
2009-2010 sezonunu ise çok iyi geçirdi.Çok maç oynadı ve istikrarlıydı.
 Sol stoper oynuyor ama solak değil.En önemli özelliği soğukkanlı oluşu ve geriden topu oyuna iyi sokabilmesidir.Bilica gibi paldır küldür adama bodoslama dalmaz,kontrollü ama net müdahale eder.
Sağlamcıdır.Kendisinin de belirttiği gibi eski bir orta saha oyuncusu oduğu için pas olayı yüksektir.
O yüzden orta sahada defansif Ön libero olarak denemekte fayda olabilir derim.
Kafa toplarında etkilidir.Sarı kart potansiyeli de var onu söyleyelim.Direk kırmızı görmemiş,çift sarıdan kızarmış.Saha dışı yaşantısını da araştırmışlardır umarım zira Ankara'da biraz bu konuda adı varmış.
İstanbul'da kalıcı olmak istiyorsa çok daha fazla dikkatl olmalı.
Fiziği iyi.Kaptanlıkta yaptığı için liderlik özelliği var.27 yaş artık olgun dönemi diyebiliriz.
Açık alanda da fena değil ama asıl defansta iyice geri çekildiğimizde daha iyi oynar.
İstikrarlı oluşunu söylemiştim.G.Birliği ASAŞ,G.Birliği Oftaş ve Hacettepe'de 7 yıl devamlı oynayan bir oyuncu.Sakatlık dışında hep oynamış.O 7 sezonda 3 kez kademe atlayarak Şampiyonluk yaşadı.
Netice-i kelam ; İlhan bedava alınabilecek iyi bir stoperdir.Ben olsam Bilica'yı keser oynatırım.
Ayrıca Uğur Boral'dan sonra Cavcav'a attığımız 2.büyük goldür.Cavcav böyle bir oyuncuyu bedavaya ve Fenerbahçe'ye kaptırdığı için kahrından ölüyordur şimdi.Ohhhh canıma değsin diyorum :))
Tekrar Hayırlı Olsun.Başarılar.Hoşgeldin İlhan....

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler