26 Ekim 2011 Çarşamba

GREATEST GAME


NBA’in nefes kesen, unutulmaz maçları yıllarca bu başlık altında NBA Tv tarafından tekrar tekrar yayınlanır. NBA hayranları canlı maç izler gibi bıkmadan usanmadan onları izlemeye devam eder. Büyük efsanelerin niçin büyük olduğuna yeni nesiller kendi gözleriyle tanık olur. Jordan, Barkley, Magic halen evimizin içindedir; Reggie Miller Madison Square Garden’da 16 saniyeye sığdırdığı 8 sayıyı her sene defalarca yeni baştan atar. Ünlü yönetmen Speek Lee'yi yeni baştan delirtir. 1987 play-offlarında Lary Bird ile Dominique Wilkins düellosu –misal- daha üç gün önce yeniden sahne almıştır. Onlar eskimez, onlardan bıkılmaz. Zor maçlardır; yüreklerin ağızlara geldiği, son saniyelerin geçmek bilmediği, bitti denilen yerde hayır daha ölmedik haykırışının duyulduğu, gitti denilenlerin geldiği maçlardır.

Bugün Erkek Voleybol Takımımız 2012 CEV 2.Maçında İtalyan ekibi Marche Macerata’yı soluk kesen bir oyun sonrasında 3-2 yendi. Eğer voleybolun NBA gibi piyasası olsaydı bu maç Greatest Game adıyla yıllarca yayınlanırdı. Kesinlikle bir voleybol klasiği... Kendi içinde öyle çok hikayesi var ki bu maçın... Giden puanı bir yana koyuyorum; şahane bir maç oldu. Gözlerimizin pası silindi, doyduk voleybola... Bu kadar güzel mücadele ortaya koyan rakibe de ufak bir alkış... İnan, kaybetsek sinirlenmezdim. İki inatçı, iki namağlup takım karakter koydu; yumurtalardan birisi kırılacaktı. Ama çok mutluyum ki, biz kırılmadık.

Erkek Voleybol Takımımız maalesef Fenerbahçe taraftarının üvey evladı konumunda… Böyle bir takımın bu kadar yalnız bırakılması canımı acıtıyor. Yine de bugün gelen ve maç boyu desteğini esirgemeyen bir avuç güzel insanı tek tek kutluyorum. Bunun dışında, Erkek Voleybol takımını sezon boyunca hiç hatırlamayan, sadece kupa kokusunu alınca “şampiyonluk coşkusuna ortak olmak için” senede bir defa akıl eden taraftar grupları var ki, onlardan ufak bir bölüm bugün Burhan Felek’e uğradı. Hidayete erdikleri için filan değil, futbolda derbilere gelen deplasman yasağını protesto etmek için… Böyle klasiklere geçecek bir maç oynanırken, bırakın maçı izlemeyi, takımın konsantrasyonunu bozma pahasına, futboldaki sorunlarını dile getirdiler, yönetimi protesto ettiler. Protesto iyidir, idarecilerin uyanık olmasını sağlar. Susan, tepkisiz taraftar makbulüm değildir. Ama kardeşim, her şeyin bir kıvamı var. Sahada yürek ortaya koyan bir takım bu kadar da yok sayılmaz ki.

Henüz detayları bilmiyorum. Fenerbahçe Salon Sporlarının emektarı arkadaşlarımız oradaydı. Hemen her maç olduğu gibi fenerbasket’ten sevgili Barış, blogumuz yazarlarından Cem arkadaşımız… Onlardan ayrıntıları öğreniriz. Ama şimdilik televizyondan görebildiğimiz kadarıyla söylüyorum: Protesto yaparsın ama maçı soğutmak pahasına değil... Voleybol maçını protesto için hatırlamak hiç hoş değil. Adeta maç izlemeye değil, bugünden yarına mesaj vermeye gelmişler. İyi hoş verin mesajınızı ama bir zahmet sahada oynanan maçla da ilginiz olsun. Aksi durum ayıptır. Hele çatır çatır oynayan bir takım varken...

Maça dönecek olursak… 5 setlik bir maç oldu. 2-0 öne geçtik. 3-0 kazanmak elimize geldi; üç defa maç sayısı kullandık. Ancak Arslan’ın ısrarla aynı oyuncuya pas atma sendromu canlanınca 2-1 oldu. 4. sette yine maç sayısı kullandık, bu defa yine paslar üst üste aynı oyuncuya gitti. Maalesef sette gitti ve 2-2 oldu. Kısacası 3 puandan olduk. 5. sette ise 11-8 geriye düştük. Yani 2 puandan da olmak üzereydik ve 3 puan elimize gelmişken 1 puanla yetinme durumuyla burun buruna kaldık. Fakat tam burada oyuncularımız karakter koydu ve maçı 15-13 aldı.

Tam 5 setin 3 tanesi uzadı. Hiçbir set erken kopmadı. Hiçbir takım güle oynaya set alamadı. Hele bizim aldığımız 2. set dillere destan olur. Fırtına gibi girip 5-1 yaptık. Sonrasında onlar kasırga gibi cevap verdi ve 16-12 öne geçtiler. Onlar 18 olmuşken 17 yaptık, orada durduk. 18- 22 geriye düştük. Oradan seti 28-26 aldık.

Bu sette bizim lehimize verilen yanlış bir karar sonrası dakikalarca ağlayan TRT spikerini ayrıca ayıplıyorum. İtalyan spiker bu kadar dert etmemiştir. Üstelik 5. sette daha 8-6 geriye düştüğümüzde “bu maç gitti” demeye başladı. 11-8’de maçı bitirdi. Ama Fenerbahçe’nin geleneğidir; böylelerinin lafını ağzına tıkar. Lütfen TRT’yi protesto edelim. Ayıptır.

Unutulmaz bir maçtı. Ortalar iyi işledi. Özellikle Kemal çok verimliydi. Ivan bu takımın en mühim yıldızı… Maç geneli tutuk olsa da, maçı getiren adam oldu. Büyük oyuncular böyledir. Herkesin elinin titrediği yerde onlar sahneye çıkar. Arslan bunu unutmasın ve Ivan’ı böyle anlarda daha ısrarla kullansın. Kaybedeceksek onun öldüremediği topla kaybedelim.

Özetlersek: İki namağlup takımın karşılaşmasında ünvanını yitiren İtalyan ekibi oldu. Daha önce ne kendi liglerinde, ne de Avrupa'da kaybetmemiş iki takım...

3 puanı kaybetmek üzücü ama namağlup ünvanını korumak güzel.

Bu takımın geçen yıldan en büyük farkı bu. Geçen sezonlarda o şekilde kaybedilen 3. setten sonra 4. sette yelkenler suya iner, mesela 4. seti 25-15 filan kaybederdik. Bu takım inatçı, bu takım geri adım atmıyor.

"Deplasman yasağı istemiyoruz" diyenlere... Doğru. Bizde istemiyoruz. Ama şu takımı yalnız bırakanlara değil deplasman, iç saha bile haram olsun.

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler