20 Mayıs 2009 Çarşamba

Fenerbahçe'nin Gündemindeki Rijkaard'ın Portresi

 Barcelona's coach Frank Rijkaard smiles during a news conference before a training session at Nou Camp Stadium in Barcelona, Spain March 6, 2006. Barcelona and Chelsea will play their Champions League first knockout round return leg soccer match on March 7.

Katı Portakal: Bir Rijkaard Portresi.

Hollanda’nın futbola armağan ettiği sayısız değerden biri de o. Almanlara bakarsanız bir lama, sınırın öteki yakasındaysa belki de Dalai Lama. Belki de futbol sahasının birçok alanını kaplamış bir düşünür aslında. Adeta başarının sigortası olan bir ad: Rijkaard

Franklin Edmundo Rijkaard 1962’de Amsterdam’da doğdu. Babasından, ‘Portakallar’ın takımındaki siyahî oyuncuların esbab-ı mucibesi olan, Surinam’ın genlerini, annesinden Hollanda’nın pasaportunu almıştı. Doğduğu şehirde futbola başlamış, oyuncu yetiştirme fabrikası Ajax tarafından 1980 rekoltesi olarak piyasaya sunulmuştu. Dünyanın en güzel puro içen insanlarından Leo Beenhakker’in Go Ahead Eagles karşısında ilk defa sahaya sürdüğü genç Rijkaard ağları bile bulmuştu.

İlk sezonunda dört defa fileleri sarsan yıldız, başta savunmaya demirlemişti. Kupaların kulpundan tutmaya alıştığında da henüz reşitti. Sonradan teknik direktörü olacak futbolun Hollandalı Tanrısı Cruyff ile aynı takımda sahaya ayak basıyordu tıpkı genç arkadaşı Marco van Basten gibi. Arka arkaya gelen başarılar kupalar derken bir ara orta sahanın sağını keşfe çıkmıştı. Ne de olsa, emir demiri hep kesmişti!

Derken büyük ilah Cruyff’un çalıştırdığı takımdaydı. Savunmada görev yapıyor, kupalar yine geliyordu. 1987’de Kupa Galipleri Kupası’nı kazanan Ajax’ın bir parçasıyken ertesi sezon olan oldu. Bir antrenmanda hocasıyla kapışan Rijkaard, çekip gitmişti. Sporting Lizbon’un yolunu tuttuysa da, imza tarihi son transfer gününden sonra olunca tatile çıkmıştı. Sonradan Real Zaragoza’ya kiralandıysa da, burada daha çok yıllar sonrası için zemin araştırması yaptığı ortaya çıkacaktı.

‘Hollanda Şeytan Üçgeni’

1988 Avrupa Futbol Şampiyonası zaferini müteakip adı akıllara kazınmıştı. Gullit ve van Basten ile birlikte ‘Hollanda Şeytan Üçgeni’ olarak anılmaya başlamıştı. Daha önce İsveçli trio Grenoli ile han hamam olmadı şampiyonluklar kazanan Milan, aradığı üçlüyü bulmuştu. Arrigo Sacchi, Rijkaard’ı görür görmez, ağzındaki baklayı çıkararak onu savunmadan alıp orta sahaya yerleştirdi.

Ön libero denilen pozisyonun İbrahim Altınsay tarafından ‘savaşkan orta saha’ diye tanımlanmasında belki de ilk rol alan Rijkaard olacaktı. Sonradan Vieria ile kafalara kazınacak mevki, sanki onla doğmuş gibiydi. Bitmez tükenmez enerjisi, savaşçılığı ve agresifliğiyle karşısına çıkanlara korku salarken Milan’da da kupalar kaldırma alışkanlığını sürdürdü. Kupa beyi terfi ederek o zamanki adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası’nın da iki defa Milan müzesine konmasında rol almıştı. 1990’da Benfica karşısında alınan tek gollü galibiyette onun imzası vardı. 1990 Dünya Kupası işverenin topraklarında oynanmıştı.

Almanlar neden onu 'Lama' diye anıyor?

Yaşadığı Milano’da oynanan ikinci tur maçının 22. dakikasında bir anda ortalık karıştı. Almanya’nın forveti Rudi Völler ile birbirine giren Rijkaard kameralara tükürürken yakalandı. Adı o günden bazı topraklarda lama kaldı, o ise ırkçı bir saldırıdan dem vurdu. Sonuç iki oyuncu da duşa erken gönderildi, Brehme’nin topa yay çizdirdiği maçı 2-1 kazanan Almanlar, favori ‘Portakallar’ın rüyalarını bitirmişti. Zaten turnuvanın sonunda da ‘Panzerler’ gülecekti…

Yugoslavya’nın ihraç edilmesi nedeniyle 1992 Avrupa Futbol Şampiyonası’na plajlarda hazırlanarak şampiyon olan Danimarka ile yarı finalde buluşan Hollanda’nın maçı penaltılara taşımasının da gerekçesi Rijkaard olmuştu. O golünü atıp karşılaşmayı penaltılara taşımışsa da, bir Hollanda takımının penaltı attığı nerede görülmüştü…

Yuvaya dönüş

Ertesi yıl beş sezonu müteakip Ajax’a geri dönmüştü. Louis van Gaal ile yeni bir manifesto yazmaya hazırlanan Amsterdam ekibinin savunmasına yerleştirilmiş yanındaki kıvırcık salata Danny Blind ile birlikte o gencecik bebeleri yönetmişti. Üst üste gelen üç şampiyonluğu ‘nasıl abartabilirim’ diyen camia önce ligde namağlup mutlu sona ulaşmış ardından Viyana’da Milan karşısında Şampiyonlar Ligi tacını takmıştı. Eski takımına karşı sahne alan Rijkaard’ın genç kardeşleri, sonradan Milano uçağına atlarken o emekliliğe ayrılmıştı.

Johan Neeskens ve Ronald Koeman ile birlikte Hollanda Milli Takımı’nda Guus Hiddink’in yardımcılığını yaparken birden görev emri geldi. Kimse onu ciddiye almıyordu, ne de olsa takım çalıştırmışlığı yoktu. 2000 Avrupa Şampiyonası’nın yarı finaline kadar çıkardı Portakalları. Aslında final de olabilirdi ancak bir Hollanda takımının penaltı attığı ne zaman görülmüştü. İtalya gülmüş, Rijkaard ise istifasıyla ülkesini bir daha üzmüştü.

2001’de Hollanda tarihinin en eski takımı Sparta Rotterdam’ın başına geçen Rijkaard, malî zorluklar içinde çırpınan camianın silkinmesini sağlayamamıştı. Kulüp tarihinde ilk defa küme düşünce, yönetim bizimkinin gözünün yaşına bakmamıştı.

...ve Barça...

Barcelona’da 2003’te başlayan yeni dönemin simalarından biri olduğunda hakkında bir acaba vardı. Bir ara düşme hattında dolaşan Katalan devi, İspanyol medyasında unufak edilirken sezon sonunda Real Madrid’in arkasında elde edilen bir ikincilik vardı. Rijkaard yazı pek uyumadan geçirip takıma Ronaldinho, Deco, Marquez gibi isimleri kazandırırken altyapıdan gelen Valdes, Xavi, Puyol ve Iniesta’yı takıma monte etmeye başlamıştı. Arka arkaya iki şampiyonluk geldiği gibi kimsecikleri nasip olmayan bir şeye imza atan Rijkaard, Real Madrid’i Santiago Bernabeu’da iki defa devirmeyi başaran teknik direktör olmuştu.

2006’da Arsenal’i 2-1’lik skorla devirerek Şampiyonlar Ligi şampiyonluğuna ulaştığında, Miguel Munoz, Giovanni Trapattoni, Johan Cruyff ve Carlo Ancelotti’den sonra Kupa 1’i hem oyuncu hem de hoca olarak kazanan beşinci hoca olmuştu.

Geçen yıl Devler Ligi yarı finalinde Manchester United’a karşı boyun eğilince kalemi kırılmıştı. Beraber büyüdüğü Laporta, onun tarih yazdığını söyleyerek Rijkaard’a veda ediyordu.

Halefi Guardiola ise ilk sezonunda şimdiden İspanya’nın iki kupasını müzeye koydu, sırada bütün yolların çıktığı Roma’da oynanacak Şampiyonlar Ligi finali var.

Ali Murat Hamarat / Goal.com

Rijkaard anlaştı mı?

Barcelona'nın eski teknik direktörü Frank Rijkaard'ın İstanbul'a gelip stadı gezdiği ve Fenerbahçe'yle anlaştığı iddia ediliyor.

Sabah gazetesinin haberine göre: Neşet Yalçın'ın Hollanda'ya gittiği haberinden sonra, eski milletvekili Zaimoğlu, Rijkaard'ın İstanbul'a geldiğini iddia etti. Menajeri, Hollandalı'nın İstanbul'da çalışmak istediğini açıkladı. Fenerbahçe'nin Hollandalı Teknik Direktör Frank Rijkaard'ı İstanbul'a getirdiği iddiası dün gündeme bomba gibi düştü. 21. dönem milletvekili Rasim Zaimoğlu, dün Kanaltürk'teki Telegol programına bağlanıp Rijkaard'ın 1 Mayıs'ta İstanbul'a geldiğini açıkladı.

Filipinler İstanbul Fahri Başkonsolosu Zaimoğlu, 1 Mayıs'ta Filipinler'den dönüyordum. Uçağımıza Dubai'den Rijkaard bindi. Bizimle İstanbul'a geldi. Sohbetimizde önümüzdeki sezon yeniden takım çalıştıracağını söyledi. 'G.Saray mı?' diye sordum. 'Hayır' yanıtı verdi. 'Fenerbahçe olabilir mi?' diye sorunca yanıt vermedi. İstanbul'a inince de iki özel görevli tarafından karşılanıp hemen pasaport kontrolüne götürüldü ifadesini kullandı.

MENAJERİ AÇIK KAPI BIRAKTI

Telefonla ulaştığımız Hollandalı'nın menajeri Perry Overeem ise Türkiye'den arıyoruz deyince Müsait değilim. 3 saat sonra arayın yanıtını verdi. Overeem, üç saat sonraki konuşmada ise yanındakilerden rahatsız olmuş gibi bir izlenim uyandırdı. İstanbul'da mısınız? sorusuna Hayır yanıtını veren Overeem, Rijkaard'ın İstanbul'a gelmediğini öne sürdü. Fenerbahçe'den teklif almadıklarını açıklarken açık kapı bıraktı. Overeem, Fenerbahçe'den teklif almadık ama Rijkaard İstanbul'u çok seviyor. Böyle bir teklif gelirse, kesinlikle değerlendirmek isteyecektir diye konuştu. Bilindiği gibi yönetici Neşet Yalçın geçtiğimiz hafta sonu teknik direktör konusunu halletmek üzere Hollanda'ya gitmiş, Hollanda basını Hollanda Milli Takımı Teknik Direktörü Bert van Marwijk ile görüştüğünü öne sürmüştü.

BARCELONA'DAN FENERBAHÇE'YE

Tam adı Franklin Edmundo olan Surinam asıllı Rijkaard, antrenörlük kariyerine Hollanda Milli Takımı'nda Hiddink'in yanında başladı. Hiddink ayrılınca, tecrübesiz olmasına rağmen milli takımın başına geçti. Euro 2000'de Hollanda'ya oynattığı futbolla takdir topladı. Ancak İtalya'ya penaltılarla elenince istifa etti. 2001-02 sezonunda Sparta Rotterdam'ı çalıştırdı. 2003'te Barcelona'nın başına getirildi. Bu takımda büyük başarılar elde etti. 2008'de görevinden ayrıldı. Rijkaard futbolculuğunda da Van Basten ve Gullit'le birlikte Milan'a tarihinin en parlak dönemlerinden birini yaşatmıştı.


**************
İnşaallah gelmez.
Kesinlikle istemiyorum.
Bir kere Türkiye'yi tanımayan,Türkiye gerçeklerini bilmeyen bir yabancı
hocayı asla istemiyorum.
Yeter artık.
Artı bu Rijkaard esnek olmayan biri.
Ben takımı hazırlarım,taktiğimi veririm gerisine karışmam diyen biri.
Bu mantalitede bir Hoca bizde başarılı olamaz.
Bir kere maçı yaşayacak,oyunu okuyup gidişata göre müdahale edecek,
futbolcularla iletişimi iyi olacak,sıcak olacak ama mesafeyi de aştırmayacak.
Aziz Yıldırım gene macera arıyor.

Gidip Ersun Yanal'ı getirsin ,arkasında Kafa dengi Dedesinin arkasında
durduğunun % 10'u kadar dursun yeter.


0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler