28 Haziran 2009 Pazar

Fenerbahçe'nin Unutulmaz Portrelerinden Abdülkerim Durmaz !!!

Abdülkerim Durmaz

1984- 1988 yılları arasında sadece 4 sene Fenerbahçe forması giymesine rağmen
renkli kişiliği,hırçınlığı ve hala onun gibi Libero gelmedi denilecek futbolculuğu ile
hangi Fenerbahçeli ''Deli Apo''yu unutabilir ki .

Fırsat buldukça daha önce Cemil Turan'ı yazdığımız gibi ''Unutulmayan'' ve ''Unutturulmaması
Gerekilen'' Fenerbahçelileri burada hatırlatmaya çalışacağım.

Abdülkerim şu anda Adanademirspor'da Teknik Direktörlük hayatına devam ediyor.
Hakkında derlediklerimi röportajları ile birlikte sunuyorum.


13 Eylül 1960 Karagümrük - İstanbul Doğumlu.
Karagümrük'ten yetişme.

429 1. lig macinda 23 gol atip, 44 sarı- 5 kırmızı kart gördü.
''Deli Apo '' lakabı ile tanınırdı.80'li yılların ''En İyi Libero'' larından,aynı zamanda
''En Hırçın'' futbolcularından biriydi.Aynı hırçınlığı Teknik Direktörlüğünde de devam
ediyor.Çalıştırdığı takımlarda sık sık ceza alıyor.:)))



1984-85


Ayaktakiler : Yaşar Duran ‚Şenol Çorlu‚ Dusan Pesiç‚ Selçuk Yula‚ Abdülkerim Durmaz‚ Cem Pamiroğlu

Oturanlar : Erdoğan Arıca‚ İsmail Kartal‚ Müjdat Yetkiner ‚ İlyas Tüfekçi‚ Önder Çakar


1986-87


Ayaktakiler : Abdülkerim Durmaz‚ Hasan Özdemir‚ İvan Lukovcan‚ Dusan Pesiç‚ Zafer Tüzün‚ Müjdat Yetkiner‚

Oturanlar : Şenol Çorlu‚ Kayhan Kaynak‚ İsmail Kartal‚ ..‚ Sedat Karaoğlu



1987-88


Ayaktakiler: İvan Lukovcan‚ Dusan Pesiç‚ Nezihi Tosuncuk‚ Sedat Karaoğlu‚ Abdülkerim Durmaz‚ Şenol Çorlu

Oturanlar : Erdi Demir‚ Önder Çakar‚ Durmuş Çolak‚ İsmail Kartal‚ Kayhan Kaynak



1984-1988 Yılları arasında Fenerbahçe'de oynadı.Hırçınlığı yüzünden erken
ayrıldı.Daha sonra bazı İstanbul takımlarında oynadı ve çok erken 28 yaşında
futbolu bıraktı.Futbolu bıraktıktan sonra Teknik Adamlığa soyundu.
''Sahaya Ölüm Çıksa Oynar'' ekolünün Son Temsilcisiydi.

Oynadığı TakımBaşlangıc TarihiBitiş TarihiLisans TürüLisans Veriliş T.
GÜNGÖREN BELEDİYESPOR 17.07.199531.05.1996Yurt İçi Transfer07.08.1995
F.KARAGÜMRÜK 15.07.199431.05.1995Sözleşme Yenileme03.09.1994
F.KARAGÜMRÜK 12.08.199331.05.1994Yurt İçi Transfer14.09.1993
ZEYTİNBURNUSPOR 06.08.199231.05.1993Yurt İçi Transfer24.05.1993
ZEYTİNBURNUSPOR 06.08.199231.05.1993Yurt İçi Transfer21.08.1992

Milli Takıma Çağrılma Sayısı :15
Organizasyon TürüEv Sahibi TakımSkorMisafir TakımTarihMüsabaka Kategorisi
ÖZEL MAÇTÜRKİYE 1-0 İSVİÇRE12.03.1986A Milli
ÖZEL MAÇTÜRKİYE 1-1 POLONYA11.12.1985A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMEİNGİLTERE 5-0 TÜRKİYE16.10.1985A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMEFİNLANDİYA 1-0 TÜRKİYE25.09.1985A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMETÜRKİYE 0-0 KUZEY İRLANDA11.09.1985A Milli
ÖZEL MAÇİSVİÇRE 0-0 TÜRKİYE28.08.1985A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMEKUZEY İRLANDA 2-0 TÜRKİYE01.05.1985A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMEROMANYA 3-0 TÜRKİYE03.04.1985A Milli
ÖZEL MAÇARNAVUTLUK 0-0 TÜRKİYE28.03.1985A Milli
ÖZEL MAÇTÜRKİYE 1-0 LÜKSEMBURG22.12.1984A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMETÜRKİYE 0-8 İNGİLTERE14.11.1984A Milli
DÜNYA ŞAMPİYONASI 1986 GRUP ELEMETÜRKİYE 1-2 FİNLANDİYA31.10.1984A Milli
ÖZEL MAÇTÜRKİYE 0-0 BULGARİSTAN16.10.1984A Milli
ÖZEL MAÇPOLONYA 2-0 TÜRKİYE26.09.1984A Milli
ÖZEL MAÇTÜRKİYE 2-1 SOVYETLER BİRLİĞİ07.09.1984U-21 Milli

1992'de Zeytinburnuspor'da oynadı.1996-1996'da Güngören Belediyesinde.

Yönettiği Takımlar
Kulüp AdıÖnceki KulüpGöreviSözleşme Başlangıç T.Sözleşme Bitiş T.

F.KARAGÜMRÜK
PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU28.08.199631.05.1997











ADANA DEMİRSPOR MERSİN İDMAN YURDU PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU21.01.200931.05.2010
MERSİN İDMAN YURDU
PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU17.07.200731.05.2008
KAHRAMANMARAŞSPOR KASIMPAŞA PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU25.07.200631.05.2007
KASIMPAŞA KASIMPAŞA PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU04.08.200531.05.2006
KASIMPAŞA GÜNGÖREN BELEDİYESPOR PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU23.03.200531.05.2005
GÜNGÖREN BELEDİYESPOR F.KARAGÜMRÜK PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU28.01.200331.05.2004
F.KARAGÜMRÜK F.KARAGÜMRÜK PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU22.08.200231.05.2003
F.KARAGÜMRÜK EYÜPSPOR PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU09.10.200131.05.2002
EYÜPSPOR GÜNGÖREN BELEDİYESPOR PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU16.06.200031.05.2001
GÜNGÖREN BELEDİYESPOR F.KARAGÜMRÜK PROFESYONEL TAKIM TEKNİK SORUMLUSU19.07.199931.05.2000

Güngören Belediyespor'u 3.Lig'ten 2.Lig'e çıkardı.

Kasımpaşaspor (2005)
Sonrasında Süperlig'e kadar yükselen Kasımpaşa'nın yükselişinin
temellerini atan Teknik Adamdır.

Süper Kasımpaşa!

Bu sezon İkinci Lig B Kategorisi'ne yükselen ekibin hocası Abdülkerim Durmaz, "Seneye A Kategorisi'ne sonraki yıl Süper Lig'e çıkacağız" dedi

TANER BAYAR/DHA

Kasımpaşaspor iki sene sonra Süper Lig'de yer almanın hesaplarını yapıyor. Bolu'ya giderek kampa giren İstanbul ekibinin Teknik Direktörü Abdülkerim Durmaz, taraftarlara iddialı mesajlar gönderdi. Uzun yıllar Fenerbahçe'de forma giyen tecrübeli hoca, "Geçen yıl kulüp olarak üst üste 3 sene şampiyon olup Süper Lig'e çıkmayı hedef olarak belirledik. Bunlardan ilkini başararak İkinci Lig B Kategorisi'ne çıktık. Yeni sezonda da şampiyonluğun en iddialı takımıyız. Şampiyon olmak için gerekli potansiyele sahibiz. Çalışmalarımız şu an için çok verimli bir şekilde devam ediyor. Gelecek sezon Kasımpaşaspor'u kimse tutamayacak. Seneye 2. Lig A Kategorisi'ne, sonraki yıl da Süper Lig'e çıkacağız" diye konuştu.

Kahramanmaraşspor (2006-2007)

abdlkerimdurmazkmarajpg.jpg

Kahramanmaraşspor'da 2006-2007 Sezonunda 2.Lig B Grubunu lider tamamladı.

Bursa'daki Ekstra Play Off'ta Giresunspor'a 3-1 kaybederek Bank Asya 1.Ligine çıkma
şansını kaçırdılar.


Karagümrükspor (2007),

Mersin İdman Yurdu (2007-2008

abdlkerimdurmazmersiny.jpg

Sezon içinde ayrıldı) ve son olarak halen Adanademirspor'da çalışıyor.
(2008-2009 Sezonu içinde Behzat Çınar'ın yerine geldi,yeni sezonda devam edecek.)

Adana Demirspor


Abdülkerim Durmaz - Hüseyin Ataş


Adanademirspor Teknik Direktörü olarak yapılan röportajı ;

Türk futbolunun en renkli simalarından, Fenerbahçe’nin unutulmaz liberosu, “Lineker’i yaratan Türk” …vb gibi sayısız sıfat ekleyebiliriz onun isminin önüne. Ama yeni nesil gözünde daha iyi canlandırsın diye teşbih yapmak şart. Mükemmel bir liberoydu ama saha içinde Lugano bile yanında efendi kalırdı… Sanıyorum benzetme yeterli oldu. Sözü fazla uzatmadan Abdülkerim Durmaz ile Türk futbolu üzerine Adana Demirspor Fatih Terim tesislerinde yaptığımız futbol sohbeti ile baş başa bırakıyorum sizi.

Röportaj:. Hüseyin Ataş

Sizce Fenerbahçe’nin başarısızlığının sorumlusu kim?

Fenerbahçe’nin bu kabus gibi sezonunun tek sorumlusu Aragones’tir. Adamın ahı git miş vahı kalmış. Gökhan Gönül’ü stoper, Ali Bilgin’i bek oynatmak hangi akla hizmettir benim aklım almıyor.

Fenerbahçe’nin kupadaki farklı Beşiktaş mağlubiyeti hakkında düşünceleriniz neler?

Tüm Fenerbahçeliler için kabus gibi bir geceydi. Aragones’in yanlışları bu hezimeti getirdi ama her şeye karıştığı iddia edilen Aziz Yıldırım’ın Volkan Babacan’ın ilk 11’de başlamasına da karışması gerekirdi.

Çok agresif bir oyuncuydunuz, şu anda kendinize benzettiğiniz ve veliahtınız olarak gördüğünüz bir futbolcu var mı?

Ne benim ne de Nezihi ve Bahtiyar gibi futbolcular kaldı artık. Agresiflik açısından Hasan Şaş ve Sabri’yi gösterebilirim ama onlar bile benim yanımda efendi kalırlar. Veliaht demeyelim ama mevcut stoperler arasında Gökhan Zan’ı beğeniyorum.

Sivasspor’un başarısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bazı Anadolu takımları bazen çok iyi bir kadro uyumu yakalar ve bu tür çıkışlar yapar ama geçmişe baktığınızda bu çıkışların istikrarlı olarak devam ettiğini göremezsiniz. Benim zamanımda da Tanju’lu Samsunspor böyle bir çıkış yakalamıştı ama onlarda şampiyon olamamışlardı. Kadro uyumunu yakaladığınız zaman böyle başarılar yakalayabilirsiniz.

Yani Sivasspor’un başarısının devam edeceğini düşünmüyorsunuz…

Evet, düşünmüyorum. Çok iyi gittiler sezonu da çok iyi bir yerde bitirdiler ama ilerleyen senelerde böyle devam edip şampiyon olacaklarını düşünmüyorum. Ayrıca Fenerbahçe ve Galatasaray’ın böyle kaos dolu bir sezon geçirmeleri de Sivasspor için bir şanstı.

Yani Sivasspor bir Trabzonspor olamaz diyorsunuz.

Kesinlikle, Trabzon’daki futbol aşkı, tribün coşkusunu Sivas’da görebilen var mı? Sivas şehir olarak şampiyonluk potansiyeline sahip değil.

Eski takımınız Güngören Belediyespor ile ilgili…

Güngören hala benim 3. lig’den çıkarttığım takımdaki kadrodan 7-8 futbolcuyla yola devam ediyor. Bu futbolculara teklif gelince uçuk rakamlar istiyorlar, tamamen futbolcusunun önünü kapatan bir yönetim anlayışına sahipler. Küme düşeceklerini öngörmüştüm sezon ortasında zaten.

2. Lig play offları hakkında ne düşünüyorsunuz? Son yıllarda klasman grubundan gelen takımlar başarılı oluyor…

Evet, play off maçlarında klasman grubundan gelen takımlar daha arzulu futbol oynuyorlar mental açıdan da daha rahatlar. Klasman grubundan gelen takımların başarılarının sebebi bu bence.


Adana Demirspor ile hedefiniz…

Demirspor eski takım arkadaşım Nezihi’nin takımıydı. Çok köklü bir camia, burada çalışmak çok güzel, bu takımın hedefi her zaman şampiyonluktur. Seneye ülkemizin bu köklü çınarını Bank Asya 1. Lig’e çıkaracağız. Bu taraftar ve bu takım 2. Lig’i hak etmiyor.

http://www.berezilya.com/abdulkerim-durmaz-ne-benim-ne-de-nezihi-ve-bahtiyar-gibi-futbolcular-kaldi-artik/

************
Futbolun yaramaz yıldızları

Abdülkerim Durmaz (1984-1988)

80'lerde Fenerbahçe'nin en haşarı çocuğuydu. Wembley Stadı'na ayak basan ilk Türk futbolcu olabilmek için İngiltere'yle oynanan bir milli maç öncesi otobüsten atlayıp stada doğru depar atmışlığı vardır. Aynı maçta, Abdülkerim'in tutmakla (ama tutamadığı) görevli olduğu İngilizlerin genç golcüsü Lineker üç gol atarak parlamış ve sonrasında dünya futboluna mal olmuştur. Abdülkerim daha sonra Radikal'le verdiği bir röportajda "Lineker'ı ben yıldız yaptım" demişti. Aynı röportajda, o dönem Beşiktaş'ın 'Sarı Fırtınası' Metin Tekin'le 'alem' yaptıklarını, bu nedenle dönemin Beşiktaş yönetim kurulunun olağanüstü toplanarak 'Abdülkerim Metin'le görüşemez' kararı aldığını da itiraf etmişti.


******************
Röportaj ;

BENİ NAMAZ KURTARDI!

O hâlâ, "Türk futbolunun en teknik savunma oyuncusu" olarak anılıyor. O, sahadaki agresif tavırları ve gördüğü kırmızı kartlar kadar, meyhane, bar, pavyon ve gece kulüpleriyle futbol yaşantısını 28 yaşında bırakmak zorunda kalmasıyla da Türk futbol tarihinin "farklı" isimleri arasında...
Şu an Kasımpaşaspor'u çalıştıran ve "Yaşadıklarımdan bin pişmanım" diyen Abdülkerim Durmaz'dan bahsediyoruz. 11 defa A Milli, bir defa da Ümit Milli formasını giyen Fenerbahçeli Abdülkerim'in gece âlemine düşkünlüğü, 1988-1989 sezon ortasında Fenerbahçe'den kopmasına, "uslanmayınca" da 28 yaşında futboldan uzaklaşmasına yol açtı.
Futbol oynarken idman sonrası önce kahvehaneye, sonra bar, pavyon veya gazino gibi eğlence mekânlarına giden, sabaha kadar süren âlemin ardından, saat 03.00 ile 04.00'de eve gelip içmeye devam eden Abdülkerim, bugün evden idmana, idmandan eve gidiyor. Durmaz'ın "İşte ibretlik hayat" dedirten yaşadıklarının ayrıntıları sohbetimizde.

- Abdülkerim Durmaz'ı içki masasından camiye getiren süreç nasıl başladı?
- O süreç çok aklımda değil, aslında enterasan bir gelişme de olmadı. Klasik Müslüman tipinde bir insandım, hiçbir zaman inkârcı olmadım. Ailemizden de böyle gördük; babam namaz kılmaz, evde içki içerdi. Ama Ramazan geldiğinde oruçlarını hiç kaçırmazdı. Bir gün yine eve içkili geldim, yanımda da içki getirmiştim, evde de içtim. Hanım o arada namaza başlamıştı, kayınbiraderim de bizimle kalıyor ve çocukluğundan itibaren namaz kılıyordu. Gece gelince onlar da benimle beraber oturuyor ve sabah namazını kılarken ben içerdim. Bir gün eşime; "Artık içmeyeceğim ve beş vakit namaz kılacağım" dedim ve o gece içkiyi bıraktım. Sadece eve getirdiğim ve yarısı dolu olan içki şişesini arka balkondan attığımı biliyorum.


- 46 yaşındasınız, kaç yıl oldu o hayatı bırakalı?
- 8-9 sene oldu herhalde. Bir gecede yaşantımı değiştirmediğim için net bir tarih veremem. Eşim namaz kılmaya başladığı dönemde ara sıra öğle ve ikindi namazlarını kılardım. Bazen akşam namazlarına da giderdim. Akşam namazından sonra arkadaşlarla toplanıp içmeye giderdik. Sabaha kadar içtiğiniz için, yatsı ve sabah namazı kılamıyorsun. Kur'an okumaya başladığımda "Namaz, insanı fuhşiyattan, içkiden ve kötülüklerden korur" denildiğini gördüm. Bu âyet bende tecelli etti. İçki, kumar oynarken de namaz kılıyordum, ama Allah'ın izniyle namaz beni kurtardı.


- Ak sakallı dede rüyanıza girip hayatınızı değiştirmedi yani...
- Bazı insanlar bir vesileyle dini hayata yönleniyor, bizde böyle bir durum olmadı. Bir kaza geçirip de öbür dünyaya gidip gelme gibi bir durum olmadı. Benim yaşantım, bugünkü yaşantımla taban tabana zıttı. Cuma namazına dahi gitmeyen, Ramazan'da estiği zaman oruç tutan, namaz niyazla alâkası olmayan bir yaşantım vardı. Tabii, bir de gece hayatına olan aşırı düşkünlük.

- Futbol oynadığınız dönemde, gece hayatı denilince ilk akla gelen isimlerden biriydiniz.

- Orta halli bir ailenin çocuğuydum, gençliğimizde arkadaşlarla sahil kenarında oturur bir-iki bira içerdik. Kadınlarla-kızlarla gece âleminde yaşamak için ya şöhretli olmanız ya da çok paranız olması lazım. Gençliğimde böyle bir gelirim olmadığı için bunları yaşamıyorduk, daha doğrusu yaşayamıyorduk. Çok param ve şöhretli bir futbolcu olduktan sonra kendimizi gece hayatında bulduk. Tabii, burada şöhretin getirdiği bir baş dönmesi de var. Gittiğiniz her yerde ilgi-alâka size, yıllarca hasretini duyduğunuz her şey, istemeden ayağınızın altına seriliyor. Bugün için baktığımda rezil gelen olaylar, o gün bize çok renkli geliyordu.


- Bu yaşantı yüzünden futbolu 28 yaşında bırakmak zorunda kaldınız,bir pişmanlık sözkonusu mu?
- Bu konuda hiçbir hayıflanmam yok. Profesyonel bir futbolcu gibi yaşasaydım, şu anda 7 torunuma yetecek servetim olabilirdi. Adam gibi yaşasaydım, şu an para kazanmak için yaptığım antrönörlüğü zevk için yapardım. Çok daha iyi imkânlarla yaşardım. Ancak bunlar aklımın ucundan bile geçmiyor. Ama çok pişmanım.


- Pişmanlığınız niye?
"ÇOK PİŞMANIM, ÇÜNKÜ..."
- Ama Allah'a iyi bir kul olamadığım için yaşadıklarımdan çok pişmanım. Ben o yaşantımdan dolayı Allah'a nasıl hesap vereceğimi bilemediğim için pişmanım. Tövbe ettim ve o hayatı kesinlikle terkettim. Ancak, tövbemin kabul olup olmadığını Allah biliyor. Eğer tövbem kabul olmadıysa, o yaşantıyla ahirette kurtaramayacağımı bildiğim için çok hayıflanıyorum. Her kıldığım namazda tekrar tekrar tövbe ediyorum. Benim derdim o.

- "Kaybettiklerimden dolayı değil, işlediğim günahlardan dolayı pişmanım" mı diyorsunuz?

- Elbette, pişmanlığım sadece işlediğim günahların affedilip affedilmediğiyle ilgili. Allah beni affetmediyse, çok kötü durumdayım demektir.


- Kur'an-ı Kerim'den ne anlıyorsunuz?
- Kur'an-ı Kerim'de, Allah insanın nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Ben de çok özel bir şey yapmadan öyle olmaya gayret ediyorum. Allah'ın istediği gibi bir kul olmaya gayret edince, geçmişteki yaşantımdan da, düşüncelerimden de uzaklaşıyorum. Bu durumda iki ayrı kişi çıkıyor ortaya.
- Sizi en çok etkileyen âyet nedir?
- Kur'an-ı Kerim'de "Böbürlenerek yürüme, yürüyüşünde ölçülü ol. Allah böbürleneni sevmez" şeklinde bir âyet-i kerime var. Bu âyeti okuduğumda, sokakta yürüyüşüme dikkat etmeye başladım. Çünkü biraz havalı yürüyordum, 46 yaşımda olmama rağmen insanlar "Aaa, eski Fenerli Abdülkerim'e bak" diyerek beni gösteriyor. Bunu duyunca ister istemez yürüyüşünüzde bir değişiklik olabiliyor. Bu âyeti duyduktan sonra inanın kendimi çok ciddi sorgulamaya başladım. Arapçam yok, ama değişik mealler, ilmihal ve dini yayınlar okurum ve okuduklarımı oturur düşünürüm.


- Eşinizin kapanması sizin üzerinizde nasıl etki oluşturdu?

- Eşim tesettüre girmek istediğinde hiç itiraz etmedim. Bilkent mezunu son derece birikimli bir insanın yaşantısına nasıl karışabilirdim ki!.. Zaten Müslüman gibi yaşamadığım dönemde bile başörtüsü, sakal veya Müslüman gibi yaşamaya çalışanlara saygı duyardım.


- Kızınızı nasıl yetiştirmeye çalışıyorsunuz?
"KIZIMI ŞÖHRETTEN ALLAH KORUSUN"
- Tek hedefimiz, iyi mü'min bir kız olarak yetişmesini sağlamak. Bunun için ne yapabiliriz diyerek, eğitimden başladık, geçen sene işsiz olduğum ve imkânlarım elvermediği için devlet okuluna yazdırdık. Kasımpaşaspor'u çalıştırmaya başladıktan sonra hedefimiz doğrultusunda yetiştirebilmek için uygun bir koleje verdik.


- Bir baba olarak kızınızın meşhur olmasını ister misiniz?
- İnsanlara şifa verebilen, hizmet eden çok ünlü bir tıp doktoru olmasını isterim.


- Bir sanatçı veya sporcu olarak meşhur olmasını istemez misiniz?
- Kesinlikle hayır, Allah korusun. O zaman bizim bütün emeklerimiz boşa gitmiş olur. Şu an sadece iyi bir mü'min kız olması için yaşıyorum. Kızımı bu halde görüp ölürsem ne mutlu bana.

- Son olarak, bir gün içerim diye korkuyor musunuz?
- Hiç korkmuyorum, aklımın ucundan bile geçmiyor. Bir gün içki içersem, Allah benim aklımı almıştır. Kendimde değilim, sapıtmışımdır. Şu anda içilen yerlere bile gitmiyorum. İçkili bir düğün olursa, en yakım akrabam bile olsa gitmem. İçkinin içildiği yere girmem. Bir gün rüyamda içki içerken gördüm kendimi, çığlık çığlığa uyandım. Allah korusun, bir daha Allah o günleri göstermesin. Benim o dönemdeki arkadaş çevrem de benden sonra içkiyi bıraktı ve namazında niyazında insanlar oldu.

- Futbol oynarken çok para kazandınız mı; tersten soracak olursak gece âleminde çok para harcadınız mı?
- Şu kadar para harcadım diyemem. Ama evinden işine giden, profesyonel bir futbolcu gibi yaşayan bir insan olsaydım, şu andaki gibi sadece bir dairem değil, en az 10-15 ev, 3-5 arabası ve bankada çok sıfırlı hesapları olan bir adam olurdum. O dönemde futbolda bugünkü gibi çok paralar dönmüyordu. Ama Fenerbahçe gibi büyük bir kulüpte 4.5 yıl oynadım. Orada kazandığınız prim ve maaşlarla 7 sülalenize yetecek kadar para kazanabilirsiniz. Transfer ücretleri de eklenince, bu para çok daha fazla olur.


- Bu konuda bize daha net bir örnek veremez misiniz?
- Tarihî Bordeux maçını kazanmıştık. Sadece bu maçtan aldığımız tur primiyle çok rahat sıfır bir araba alınabiliyordu. Bugünün 40-50 milyarına denk gelen bu parayla, Müjdat, Önder gibi arkadaşlar araba alırken, ben birkaç günde yedim. Birkaç gün sonra kulüpten maaşıma mahsuben avans çektiğimi çok iyi biliyorum. Para birkaç gece âleminde gitti. Çok lüks bir yaşam, içki, gece hayatı, onun yanı sıra kumar... Buna para mı dayanır?
Şöhret baş döndürüyor

http://bizimmunevver.blogcu.com/futbolcu-abdulkerim-1_6517071.html

***************************************

Röportaj ;Eray Özer - Radikal

'Gary Lineker'ı ben yıldız yaptım'

'Gary Lineker'ı ben yıldız yaptım'
Bir zamanlar Fenerbahçe ve Milli Takım'da top koşturan Abdülkerim Durmaz şimdilerde İkinci Lig ekibi Güngören Belediyespor'u çalıştırıyor.
Abdülkerim Durmaz, 80'li yılların başında ülkenin en iyi liberosu olarak kabul ediliyordu. Yüksek tekniği, delidolu yapısı ve gece hayatına düşkünlüğüyle tanınmıştı. Fenerbahçeli eski yıldız oyuncu yıllar içinde geçirdiği değişimleri tatlı tatlı anlattı

İSTANBUL -

Sizin futbol oynadığınız dönemden bu yana gerek dünya, gerekse ülke futbolunda büyük değişimler yaşandı. O dönemin profesyonellik anlayışıyla bugünün profesyonellik anlayışı arasında ne gibi farklar var?
Oğuz Çetin, Rıza Çalımbay, Aykut Kocaman... Bunlar saygı duyulacak insanlar. Hem iyi oyuncular, hem iyi profesyoneller. Mesela benden konu
açıldığı zaman 'Çok iyi oyuncuydu ama' diye başlayan cümleler sarf ediliyor. 'Kendine bakmadı, erken bitti futbol hayatı, aşırı derecede hırçındı, hayatı kartlarla, kadro dışı kalmakla geçti, gece hayatı çoktu' deniyor. Taksiye binsem mesela taksi şoförü diyor ki 'Abi yazık ettin kendine, senin gibi topçu mu vardı, ne iyi oyuncuydun. Nasıl kendini yaktın' diyor. Bizim öyle bir imajımız var insanların hafızasında.
Futbolu bıraktıktan sonra ne yaptınız peki?
Antrenörlük yaptım ve hâlâ yapıyorum. Ama hemen başlamadım. Futbolu bıraktıktan sonra bir dönem bir şey yapmadım. Aslına bakarsan kararsızdım. Ben bu işi yapmayı düşünmüyordum. Şimdi Gençlerbirliği'nin hocası olan Erdoğan Arıca, ki eskiden takım arkadaşıydık, antrenörlük kurslarına katılmam için ısrar etti. Zaten top oynarken düşündüğümüz böyle bir şey yapmaktı. Şimdi faal futbol oynayan birisine sorsan, futboldan sonra ya spor yazarlığı yapacaktır, ya da antrenörlük yapmak istiyordur. Futbolu bıraktığımda futboldan bayağı bir soğumuştum, maç seyretmek istemeyen bir ruh halindeydim. Bir ara TGRT'de spor yorumculuğu yaptım, 1-1,5 sene kadar. Ondan sonra o işten de sıkıldım. Spor yorumculuğu bize göre değil. Ekrana çıkıp ahkâm kesmek beni sıktı. Ben sahanın içerisinde olmalıydım. Antrenörlük onun için bana cazip geldi. Futbolcularla bire bir ilişki kurmak, eşofmanları giyip onlarla oynamak daha cazip. Yoksa takım elbiseyle bir televizyon kanalında oturup gerine gerine spor yorumculuğu yapmak belki daha rahat bir iş, istediğine söylen. Antrenörlükte herkes sana söylenecek ama çok zevkli. Yani en azından eşofman çıkarmıyorsun, ayağında kramponlar var, çimenlerin üstündesin.
Antrenörlük kariyeriniz nasıl başladı ve nasıl devam ediyor?
Şu ana kadar üst düzey bir takım çalıştırmadım. Genellikle 2. liglerde falan takım çalıştırdım. Zaten benim antrenörlük hayatım da çok uzun değil. Bu işi 5 senedir yapıyorum. Ben işin mutfağından, Üçüncü Lig'den başladım. Üçüncü Lig'de Karagümrük ve Güngören takımlarını çalıştırdım. Karagümrük şampiyon olunca İkinci Lig'e çıktım. İkinci Lig'de Karagümrük ile devam ettim, sonra 1 sene Eyüp'e gittim, 2 senedir de Güngören'deyim. Diğer arkadaşlarım futbol oynamanın avantajını ve sosyal çevrelerini daha
iyi kullandı. Antrenörlük işi sosyal çevreyle çok bağlantılı. Mesela ben futbol oynadığım zaman da Karagümrük'ten dışarı çıkmazdım. Benim arkadaş grubum hep bu semtin içinde kaldı. Kısacası, sosyal çevrem pek geniş değil. Futbol Federasyonu'ndan kimseyi tanımam. Çok ünlü gazetecilerden kimseyi tanımam, milletvekili, bakan falan hiç tanımam. Maalesef bugünkü futbolda buna ihtiyaç var. Eğer Futbol Federasyonu'nda bir dostunuz varsa takım bulmakta hiç zorluk çekmezsiniz.
Peki, bugünkü futbolun kalitesini nasıl değerlendiriyorsunuz? 'Şimdi ben oynasaydım başka türlü olurdum' diyor musunuz?
Açık konuşmak gerekirse bir tek maddi açıdan 'Keşke şu anda futbol oynasaydım' diye düşünüyorum. Yoksa futbolu 'aman aman' oynamak istediğimden değil. Şimdi bir transferle insan torunlarının geleceğini bile kurtarabilir. Tabii ben üst düzey futbolculardan bahsediyorum. Büyük takımların içinde bile sadece bir kısım oyuncu iyi para kazanır. Biz de o zamanlar üst düzey oynayan oyunculardık. Gerçekten iyi para kazanıyorduk, ama böyle değil. Mesela ben Fenerbahçe'de ikinci senemde iç transfer yapıyordum, anlaştığım para 50 milyondu. 1986 yılında Türkiye'de iç transfer için en büyük rakamdı. Büyük Şenol (Çorlu) ve ben 50 milyona kulübümüzde kalmıştık. Şimdi benim Şişli'de oturduğum bir daire var. O paranın yarısından çoğuyla onu aldım, geri kalanını da gece hayatında falan yedim. Yemeseydim Şişli'de ikinci bir daireyi bile alamıyordum. Belki Karagümrük'te bir daire daha alabilirdim. Yani topu topu 2 daire parasıydı. Şimdi ben Fenerbahçe'de top oynasam herhalde Karagümrük semtini satın alırım!
"Transfer parasının yarısını gece hayatında yedim" diyorsunuz. Peki geriye bakınca hiç pişmanlık duyuyor musunuz?
Hiç olmuyor. Ben son 6-7 senedir İslami bir hayat yaşamak için çaba sarf
ediyorum. Dolayısıyla, benim inandığım sistemde 'keşke' demek büyük bir günah. Bugünkü yaşam biçimimi tercih etmem için öyle yaşamam gerekiyormuş. 'Keşke' diyerek yaşasaydım belki hâlâ aynı hayatın içerisinde olabilirdim. Paranın, pulun, şöhretin içerisinde, renkli bir yaşam, alkol, kadınlar ve ne düşünebilirsen... Şöhret çok tehlikeli bir şey, eğer taşımasını bilmiyorsa insanı felakete götürebilir.
Bugüne gelirsek, geride bıraktığımız sezon lig tarihinde belki de üzerinde en çok tartışılan sezon oldu. Artık şike ve teşvik primini kanıksamaya başladık. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu senenin bu kadar gündeme gelmesini bir tek sebebe bağlıyorum. Türkiye'de futbolla birlikte her şey değişiyor. Özellikle de medya. Medyanın suçu demiyorum, sadece çoğalmasının sonucu oluyor bütün bunlar. Artık insanlar hiçbir şeyi saklayamıyorlar. Biz 15 sene önce top oynuyorduk, özel kanal yoktu. Pazartesinden pazartesine 1 dakikalık özet görüntüler vardı TRT'de. Böyle olunca ne hakem hatasını görüyordun, ne devre arasındaki kavgayı ne de rakip takıma yapılan baskıyı görüyordun. Eskiden de bu tip olaylar vardı. Galatasaray'ın Malatyasporlu oyunculara araba aldığı hâlâ konuşulur. Bunlar Birinci, İkinci, Üçüncü Lig'de her zaman olan şeyler. Bu sene niye gündeme geliyor? Göz önünde olduğu için geliyor.
Bursa-Rize maçında devre arasında birkaç tane adamın soyunma odasına girip Rizeli oyuncular üzerinde baskı kurmak için bağırışları, küfürleri saatlerce gösteriliyor, millet de şaşırıyor. Bunlar eskiden olmuyor ve bilinmiyor muydu? Futbolculara ateş de edilirdi, soyunma odalarına dalınır, oyuncular dövülürdü. İdareciler, futbol oynayanlar, hakemler bunları biliyordu. Şaşıran kesim bu olaylardan haberi olmayan halk. İkinci ve Üçüncü liglerde bu tip olayları çok yaşıyoruz. Otobüsümüze saldırılıyor, soyunma odalarının korkutmak amacıyla kapıları tekmeleniyor. İstanbul'un göbeğinde, İstanbul takımları arasında oluyor bunlar. İki sene önce bir Karagümrük-Ayazağa maçı oynadık. Ayazağa'nın idarecisi saha içerisinde silahla bizim oyuncumuzu kovaladı. Kimse de ayağa kalkmadı. Düşünün benim oyuncum sahada kaçıyor, peşinde de silahlı bir adam. Bize de saldırılar oldu. Ama işte sadece televizyonda üç dakika gösterildi ve kimse de üzerinde durmadı.
Bu konuda ne yapılabilir?
Ben Futbol Federasyonu başkanı olsam küme düşürürüm, ama tabii bu kolay değil. Fakat birilerinin canının yanması gerekiyor. Yoksa bu durum düzelmez. Birisi birisini mi dövdü, küme düşüreceksin. 3-5 takımı küme düşürünce, insanlar 'Bunların şakası yok' diyecek. Şimdi futbol konuşuyoruz ama bu ülkede ne doğru ki? Trafik kazası yapıyorsun, ne oluyor? Hele paran da varsa bol bol yapabilirsin. Türkiye'de cezalar hiçbir alanda caydırıcı değil. Bir yandan da benim kavgayı, dövüşü seven bir yapım var. Futbolun bu kadar çok fair-play oyunu olmasını da anlayamıyorum. Mesela top rakipten taça çıkmış, onu alıp tekrar rakibe atıyorsun. Ben bunu son derece saçma buluyorum. Futbolcunun ayağına azıcık tekme gelmiş, yerde yatıyor, tacı alıp ona atıyorum. Üstelik de mağlubum. Bu alkış alıyor, hatta ödül alıyorsun. 'Yahu, ayağı mı kırılsın' diyorlar. Kırılsın kardeşim! Taksi şoförü ekmek parası için çıkıyor, boğazını kesiyorlar. O da tehlikeli değil mi? Bir itfaiyeci yeri gelince alevlerin içine dalmıyor mu? Sen de futbolcusun, trilyonlar kazanıyorsun. Biraz da böyle bakmak lazım. Kimse kimseyi öldürmesin tabii ama kavga bu işin doğasında var.
İngiltere maçını sormak istiyorum bir de. Wembley'e ilk ayak basan Türk oyuncu olabilmek için otobüsten arkadaşlarınızla sahaya kadar yarıştığınız anlatılıyor...
O bir espriydi. Güzeldi, aradan 20 yıl geçti, hâlâ anlatılıyor. Ben böyle çocukluğumdan beri espri yapmayı, futbolcu terimiyle söylersek 'b.k atmayı' severim. Orada yaptığım da bir espriydi. Milli Takım, tarihinde ilk kez Wembley'de maç oynayacaktı. Düşün, kısmet bize nasip olmuş. Maçtan bir gün önceki ter idmanına giden otobüsten atlayıp sahaya doğru koştum. 'Aya ilk ayak basan adam tarihe geçti, Wembley'e ilk ayak basan Türk olarak da ben tarihe geçtim' dedim. O zamanlar Milli Takım hocası Coşkun Özarı'ydı. Onun çok hoşuna gitti. Bunu da, daha sonraki İngiltere maçları öncesi Coşkun ağabey anlatmıştı.
O maçın atmosferi nasıldı peki?
Benim için o maç tabii ki önemliydi, çünkü çocuk sayılırdık. Şimdi dünyada birçok ünlü stat var. O zaman öyle değildi ki! Mesela çocukluğumu düşünüyorum, Wembley Stadı'nı hiç görmediğim ve bilmediğim için tuhaf bir şey zannediyordum. Bir de Maracana vardı bildiğimiz. Yani dünyanın en büyük statları bunlar. 'Ben buradayım, işte Wembley ve yarın burada maç yapacağım' diye düşününce insana tuhaf bir şey oluyor. Zamane oyuncularının dünyanın en büyük stadında oynamasının pek bir tatlılığı yok, çünkü Şükrü Saracoğlu da onlar gibi bir stat oldu. Bir de o zamanlar Wembley'de sadece milli maçlar ve İngiltere Federasyon Kupası finali oynanıyor. Diyelim ki İngiltere'de doğmuş vasat bir oyuncusun. Oynadığın takım finale yükselemiyor, sen de milli takıma giremiyorsun. Wembley'de oynamadan futbol hayatını sona erdiriyorsun. Bu nedenlerle Wembley'de oynamak hoş bir şey. Örneğin benim böyle bir özelliğim olmasa sen benimle röportaj yapmazdın.
O maçta iki takım futbolcuları arasında çok fark var mıydı?
Vardı tabii. Şunu kabul etmek lazım, İngiltere Milli Takımı'nın oyuncuları teknik açıdan olmasa da fiziksel açıdan bizden çok üstündü. Bunu, sahanın içinde ikili mücadelelerde hava topuna çıktığımızda hissediyorduk. Ama kabiliyet olarak bizden üstün değillerdi. Ben bizim devrimizdeki futbolcu kalitesinin şu anki futbolcu kalitesinden daha fazla olduğu görüşündeyim. Şu anda Aykut Kocaman kadar kaliteli bir santrfor göremiyorum ya da Rıdvan gibi bir forvet oyuncusu Avrupa'da bile yok. Yıldıray Baştürk'e bayılıyoruz değil mi? İlyas Tüfekçi'nin Almanya'dan ilk geldiği zamanları hatırlıyorum, o zamanki lakabı 'Küçük dev adam'dı. Şimdi bu yeteneklerdeki oyunculara pek rastlanmıyor.
Şu Lineker olayı neydi? O maçta Lineker'ı tutma görevi sizindi.
İngiltere-Türkiye maçı Lineker'ın ilk milli maçıydı. Sonra dünyanın en büyük golcülerinden biri oldu. O zaman 18 yaşlarındaydı. Savunmada Raşit Çetiner'le birlikte çift stoper oynuyorduk. Coşkun ağabey maçtan bir gün önce bizi çağırdı. İngiltere'nin iki forvet oyuncusunu tutmamızı söyledi. Biri Hateley ki, o zaman çok ünlüydü. Raşit ağabey zaten stoper oynayan bir futbolcu, ben stoper değilim ama. Takımımda libero oynayan bir futbolcuydum. Adam markajı falan pek yapmadım, yapamazdım da zaten. Bursalı Sedat da, o zaman Milli Takım kaptanıydı, libero oynayacaktı. 'Lineker denen genç bir çocuk var, onu hiç bilmiyoruz, yarın da zaten ilk defa oynayacak, onu sana vereyim, sen onunla baş edersin' dedi Coşkun ağabey. Meğerse adam sonradan dünyanın en büyük golcüsü olacakmış, ne bileyim. Çıktık, 5-0 kaybettik, gollerin üçünü o attı. Ben de iyi tutmuşum demek ki! Ondan sonra adam dünyanın en büyük golcüsü oldu.
Maç içerisinde "Lineker'ı gördünüz mü" diye sorduğunuz anlatılır hep. Bu hikâyenin aslı neydi?
Olayları hayal meyal hatırlıyorum. Maç içerisinde dağılmıştık, baskı altındaydık. Ha bire gol yiyoruz, bir de benim tuttuğum adam atıyor. Onu tutmak için mücadele veriyorum, o ara yoruldum herhalde. Kornerde adam paylaşıyoruz, ben artık kimseye bakmıyorum, takılmışım Lineker'ın peşine. Zaten adam adama oynadığım için beni başka hiçbir şey ilgilendirmiyor. Kornerde ceza sahası içerisinde karambol oluştu. Ben bunu o ara kaybettim. Daha doğrusu markajımdan kurtuldu. Orada Raşit ağabeyle karşılaşmışız, ona sormuşum. Bana bunu maç sonrası anlatıyorlar. Raşit ağabeye sormuşum 'Ya, Lineker'ı gördünüz mü, nerede bu herif?' diye, o da 'Arkalara gitti' demiş. Böyle olmuşsa eğer gerçekten komik.
Maç bitti, forma değiştireceğiz, ben de maç içerisinde Lineker'a giderek 'Formamızı değiştirelim' dedim. Adam maçtan sonra gündeme geldi, bütün kameralar adamın başına toplandı. Adamı şöhret yaptım bir yerde. Ben onu iyi tutsam, gol atamasa kameralar ona gider miydi? O da bana 'Bekle, röportaj yapıyorum, formayı sonra alırsın' dedi. Soyunma odasına gittim. Arkadaşlara 'Görüyor musunuz, herifi dünya futboluna kazandırdım, bana bekle diyor' dedim. O maçtan sonra adam dünya kupalarında, Avrupa kupalarında gol attı, ismi duyuldukça Fenerbahçe'de arkadaşlar 'Seninki gene Arjantin'e atmış' diye bana takılıyorlardı. O gün ben iyi oynasam belki de adamın futbol dünyasında böyle bir yeri olmayacaktı. Boş adam değil, ama hayırsız.
Maçtan önce kraliyet ailesi de sahaya inmişti galiba...
Evet öyle bir törenleri oluyordu. Filmlerde görüyorduk biz. Herkesle tek tek tokalaştılar. Şimdi böyle bir şey yok. 'Futbol maçında böyle şey olur mu' diye düşünüyorsun. Tabii otomatikman mağlupsun 1-0. Soyunma odasına bir giriyorsun 2-0, duşlar falan. O zaman Türkiye'de öyle değildi ki. İnönü Stadı'na Beşiktaş'la maç yapmaya gidiyorduk, çoğu zaman yıkanmadan dönüyorduk. Bir bakıyorduk su soğuk veya akmıyor. Bizim şimdiki Fenerbahçe soyunma odasını görüyorum. Ne kadar değişik! O zamanki Wembley de öyle işte. Bir giriyorduk soyunma odasına, havuz var, küvet var, normal duşlar var. Ben mesela maçtan sonra üçünü de kullandım! Mutfak gibi bir bölüm vardı soyunma odasında. Eldivenli, kravatlı bir adam çay yapıyordu. O zamanlar garip şeyler bunlar. Sen bunları düşünürken 3-0 oluyor zaten. Bence bunlar çok tatlı anılar. Biz göremeyeceğiz tabii ama bundan 50-60 yıl sonrası futbolun nereye gideceğini, statların, topların nasıl olacağını bilen var mı?
Şu an Türkiye'de stili size benzeyen oyuncu var mı?
Defans oyuncusu olarak yok. Bazı takımlar liberolu, bazıları ise dörtlü tandem oynuyor. Ancak kendime benzeteceğim oyuncu bulamıyorum. 'Benim kadar iyi oyuncu göremiyorum' anlamında değil bu. Stili bana benzeyen oyuncu yok. İyi futbolcu olduğumu söyleyemem belki ama top tekniğimin üst düzeyde olduğunu söyleyebilirim. O zamanlar beni farklı kılan buydu. Defans oyuncularının topu bam-güm dışarı vurduğu bir dönemde, ki hâlâ öyle, ben çok müsait bir topu kornere vurmaktansa kaptırıp gol yedirtme taraftarı bir oyuncuydum. Seyircim heyecanlanırdı, 'Ulan atsana taça' derlerdi, atmazdım. Çalımı, bacak arasını atardım. Kaptırıp gol yedirdiğimiz de olurdu. Şimdi topu defanstan alıp ileri çıkan oyuncu görmüyorum. Artık adama giren, topu bir an önce uzaklaştıran oyuncular var. Mesela milli takım kaptanı Bülent, bazen bizim orta sahanın orada topla buluşuyor, ileri 40 metrelik falan 5-6 tane pas atıyor. Bu paslardan 4 tanesi doğrudan rakip kaleye gidiyor, diğerleri de kaleciyi aşıp auta çıkıyor. Ben 20 yıl top oynadım, öyle bir şey yapmadım. Türkiye'de defans oyuncularının birçoğunun top tekniği gerçekten çok düşük. Galatasaray'da Popescu vardı. Adam ağırdı ama niye methediliyordu? Topla ilişkisi iyi olduğu, ayak içini iyi kullanabildiği, pasla çıkabildiği için. Şimdilerde oyuncular 'Aman ileri vurayım, gol olmasın' düşüncesinde. Benim jenerasyonumdakiler bana 'Niye erken bıraktın?' diye soruyor. Benim gibi oyuncu modeli kalmadı. Mesela Sergen'e bakın. Sahada hiç oyuncuya benzemiyor, Avrupa'da göbekli oyuncu kalmadı. Ama çok kaliteli bir oyuncu. Üst düzey bir sol ayağı var. Seyrederken insana zevk veriyor. Ben de işte öyle bir oyuncuydum.


***************
Milli Takımda İngiltere'ye farklı yenildiğimiz maçlarla ilgili esprili demeçleri de vardır.

İngiltere'den 8 gol yediğimiz maç zamanla komedi efsanesine dönüştü.

16 ekim 1985 İngiltere Türkiye Maçı

Meksika 86 Avrupa Elemelerinde 14 Kasim 1984 Türkiye - İngiltere Maçı'nın rövanşı olan ve Wembley Stadı'nda oynanan, 5-0 kaybettiğimiz lakin, maç öncesi, maç esnası ve maç sonrasında yaşanan olayları ile futbol tarihimizin kesinlikle en komik enstantanelerine sahip maçı.

ABDÜLKERİM DURMAZ


-Şu meşhur İngiltere maçı var, Wembley’de oynanan ve 5-0 yenildiğimiz. Bu maçın komik anıları çok konuşuluyor siz de o anıların bir numaralı kahramanısınız. Neler yaşandı o maçta?


“Efsane gibi dilden dile dolaşıyor yıllardır, futbol anıları böyledir işte, bir şey yaparsınız arkasından başka şeyler eklenir. Ben Wembley’e ayak basan ilk Türk futbolcusu olacağım diye bir espri yapmıştım. O da maçtan bir gün önce Wembley Stadında antrenman yapacaktık, takım otobüsü stada yaklaşık 100 metre mesafedeyken ben otobüsten atladım koşarak stada girdim ve ‘Wembleye ayak basan ilk Türk ben oldum’ diye bağırdım. Düşünsenize hareket halindeki bir otobüsten atlayan bir futbolcu komik bir durumdu hatta teknik direktörümüz Coşkun Özarı’nın da çok hoşuna gitmişti.”

-Maçta da takım arkadaşınıza Lineker’i gördün mü diye bir sorunuz varmış.


“Bu olay da çok konuşuldu, ama aslı öyle değil, ben şimdi size bunun doğrusunu anlatayım. Maç başlamıştı durum 2-0 olmuştu adamlar sürekli saldırıyor biz de ha bire gol yiyorduk. Ben Lineker ile Raşit Çetiner de Hataley ile adam adama oynuyorduk. Bir korner esnasında Raşit abi yanıma gelip, ‘nerede benim adam ya’ dedi, ben kendi adamımın peşine düşmüşüm, kendi derdimdeyim dedim ki ‘arka taraflara bir yere gitti’ sonra bizim ceza sahasında gol yerken hepimiz gülmeye başladık. Düşünsenize sanki sokakta Ahmet’i sorar gibi, nerde bu Hataley yahu dedi ben de valla şimdi buradan geçti ama ben meşguldum tam göremedim’ dedim komik bir olaydı.”

-Maç sonrası da bir şeyler olmuş galiba.


“5-0 yenilmiştik maç sonrası soyunma odasına bir girdik, havuz var, sauna var, köşede küçük bir mutfak var, orada da kravatlı bir adam çay falan yapıyordu, ben bunların hepsinden faydalandım çünkü o zamanlar biz İnönü Stadında duş bile alamıyorduk çoğu zaman Wembley’deki lüksü görünce hayret etmiştik.”

-Az kalsın unutuyordum bir de İngiliz Kraliyet ailesinin seromonisi vardı. Orada neler yaşandı?


“Orası için geleneksel bir olaymış. Wembley onların milli stadı olduğu için Kraliyet ailesinin öyle bir töreni oluyormuş biz nereden bilelim, bir baktık işte belki de o Londra’nın düşesleri, dük, baron onlar da bir takım böyle sıfatlar var ya yaşlı yaşlı böyle tarih öncesinden kalmış insanlar gibi geliyorlar, fraglar, mraglar giymişler, iki takım oyuncuları diziliyoruz, tek tek başarı dileyip, tokalaşıp, şeref tribününe çıkıyorlar. O bana operaya gitmişiz gibi gelmişti. O kıyafetler, garip garip yaşlı kadınlar, bilmem ne dükü diyor, bilmem ne baronesi diyor falan, film gibiydi, bunlar ne lan demiştik.”

-Maçın komiklikleri 5-0’ın acısını unutturdu herhalde?


“Ya tabi üzülüyor insan yenilince ama adamlar güçlü takımdı bizdeki imkanlar ise çok kısıtlıydı. O dönem İngilizlerle 3 maç yaptık, ikisini 8-0 birini de 5-0 kaybettik, ben sadece 5-0’lık maçta oynadım diğerlerinde sakattım, hayırlı bir sakatlıkmış. He bak benim oymadığım maçlarda 8 yedik, ben oynayınca 5 yedik, bu benim iyi oyuncu olduğumu gösterir, 3 gol fark ettiriyorum.”

***********

Abdullah Halman; Urfa'nın gururu, ailesinin umudu 29.09.2008

Abdullah Halman; Urfanın gururu, ailesinin umudu

Gaziantepspor'un altyapısından yetişip 2. ve 3. Liglerde oynadıktan sonra bir anda Süper Lig'e sıçradı, Rıza Çalımbay'ın elinde Youla ve Anderson gibi tecrübeli forvetleri zorlayan bir gol umuduna dönüştü

Altyapıdaki antrenörlerini bir yana bırakırsan gelişmene en büyük katkıyı yapan teknik adam kimdi?

Geçen sezon Mersin İdmanyurdu'nda Abdülkerim Durmaz'ın bana çok önemli katkıları oldu. Fenerbahçe'de libero oynamakla beraber geçmişte çok sayıda gol atmış, 2.Lig'de gol krallığı yaşamış eski bir santrfor. Bir de çok heyecanlı bir kişiliğe sahip. Ama daha önce anlatılanlarla benim karşılaştığım Abdülkerim Hoca arasında büyük bir fark vardı. Şu anda çok mütevazı bir hayat yaşıyor. Oyuncularına geçmişte kötü bir hayat tarzı olduğunu anlatıyor ve "Ben bunları yaptım, siz yapmayın" diyor. 28-29 yaşında futbolu bıraktığını söyleyerek, "Eğer benim geçmişte yaşadığım hayatı sürdürürseniz siz de o yaşlarda futboldan koparsınız" gibi uyarılarda bulunuyor. Abdülkerim Hocamdan futbola bakış açısı yönünden önemli dersler aldım.


0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler