İÇİNDEKİLER
***BİLGİLER
***BAŞKANLARIMIZ
***KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜNDEN FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜNE KADAR
***FENERBAHCE FUTBOL TAKIMI'NIN İLK KADROSU
***KURULUŞU TESCİL OLAN İLK TÜRK KULÜBÜ FENERBAHÇE
***İSTANBUL ŞAMPİYONLUĞU LİGİ
***İLK NAMAĞLUP ŞAMPİYONLUK
***FENERBAHÇE'NİN İLK ROZETİ
***İŞGAL YILLARI VE O YILLARIN GURURU FENERBAHÇE
***ATATÜRK VE ''FENERBAHÇE''Sİ
***STAD MÜLKİYETİNE SAHİP İLK SPOR KULÜBÜ FENERBAHÇE
***SON
***KADROLARIMIZ (65-66-67-68-69-70-71-72-73-74-75-76-77)
***STADYUMUMUZUN TARİHÇESİ (08-15-29-47-48-50-52-82-00-01)
***İLKLER
***ENLER
***ANTRENÖRLERİMİZ
***ŞAMPİYONLUKLAR
***GOL KRALLARIMIZ
***FENERBAHCE MARŞI
BİLGİLER
* Kuruluş yılı: 1907 gresmi:1899
* Kurulduğu Yer: İstanbul Moda'da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
* Kurucular: Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memuru Ayetullah Bey, Bahriye Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Asaf Beşpınar Bey,Enver Yetkiner,Fatih Rapid ve Ahmet Egitek tarafından kurulmuştur.
* İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
* Renkleri: Sarı Lâcivert (ilk sarı beyaz)
BAŞKANLARIMIZ
Kadıköy ve Fenerbahçesi;
İstanbul’un Kadıköy yakası; Allah’ın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı bir eşsiz yöre... Tarihlerin henüz 1900 yılına ulaşmadığı İstanbul’da, Kalamış’ıyla
Fenerbahçe’siyle, Caddebostan’ı Suadiye’si Moda’sı ile adeta bir rüya beldesi... Göz alabildiğine bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip bu yörede, doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği yıllar...
Ve de, İstanbul’un silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde perde yansıyıp dalgalanırken, Fenerbahçe Burnu’nda yanıp sönerek yol gösteren bir fener Türk sporuna önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da gururu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha da ötesi uzak yıllara doğru aynı şevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile çakıp durmaya başlamıştı sanki... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçesi’nin bağrından çıkaracağı takımını önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...
Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu;
İlk futbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında İngiltere’de oynanmaya başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti. Nihayet tarihler 1890’lı yıllara ulaştığında, Moda’da oturan İngiliz’ler de bu keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşil arsaların bulunduğu Kadıköy’ün geniş alanlarında, futbolu oynamaya başlamışlardı. Seyri çok keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerinde de ilgi uyandıracağı ve de bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi ve hatta da kaçınılmazdı. Ama ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejimi nedeniyle Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa Kuşdili Çayırında yapılan bu futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköy halkının büyük bir kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri zevk için de olsa oynanan bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan, Kuyubaşı’ndan, ve hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek halkı, gününe ve hava durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde bu oyunu seyretmeye yöneltmekteydi.
Kadıköy halkının ekserisi ikindi sularında ayaklanır, günlerden Cuma ve Pazar değilse yani Kurbağalıdere’nin kenarındaki salaş tiyatroda Komik Hasan’ın tuluat kumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili Çayırı’na doğru yola koyulurlardı. Yok, eğer günlerden Cuma ya da Pazar ise de, Moda’ya doğru ya da şimdiki Fenerbahçe Stadyumu’nun bulunduğu Papazın Çayırı’na doğru yola koyulurlardı. Omuzdaş kılıklı, burma bıyıklı tüylü tüysüz gençler, yanlarında boy boy çocuklarla hanım nineler ve de orta yaşlı hatunlar, Arap bacılar, ahretlikler, kahvede pineklemekten usanan efendi kişiler, burada çayırı çepeçevre kuşatır, kadınlar getirdikleri kilimleri yayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş kurar, kimi büyükçe bir taşa oturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu, dondurmacısı, kağıt helvacısı, simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı velhasılı satıcıların her çeşidi burada arzı endam eyler, burayı adeta panayır yerinden farksız kılardı. Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı gibi gövdeli, başları açık, renk renk gömleklerinin kolları sıvalı, göğüsleri fora, bacaklarından dizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam soluk soluğa koşuşurlar, birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste mecelleşirler, güya da top oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek alan bazı gençler, Kadıköy’ündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar gibi top oynamaya heveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır bir gürradır gider, topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab sayılırdı. Ne var ki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900’lü yıllara iyice yaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin artık modern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıkları futbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayran seyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara sebep oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise, vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football Association ;
1890’lı yıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz ailelerinden La Fontaine, Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy ve Moda’nın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya başladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornova çayırlarında bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile. Zira sosyal ve idari bakımdan payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehir olan Selanik ile İzmir, 1870’li yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu için ilk taraftar bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde dini inançların da etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden, böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten (ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafından oynanıyordu.
Moda’da futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894 yılında İzmir’de “Football Club Smyrne”nin kurulması ile birlikte İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu. İzmir’de futbolun öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a yerleştiğinde, Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri, genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk bölümde geniş bir biçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine de seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki “Football Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir Karması” ile karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.
“BLACK STOCKING FC” Kuruluyor ;
Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde, mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top koşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden mahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip oyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk gençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve hırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı.
Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.
1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı
Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur ki; Black Stocking F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında birer araçtırlar.
Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerinin listeleri incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy Football Club (1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular tarafından, Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking (1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlı uyruklular tarafından kurulmuş oldukları da zaten görülmektedir
KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜ Kuruluşu
Ama yine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı gençlerin bir bölümü, aralarına yeni katılanlarla beraber Kurbağalıdere Köprüsü’nün hemen yakınındaki (şimdiki stadyumun karsısında) Hurşit Ağa’nın kahvehanesinde muntazaman toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim de değiştirerek Kadıköy Futbol Kulübü ismindeki bir yeni takımı daha kurabilmenin çalışmalarını yapıyorlardı. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye, yaşadığı yakın tarihi, yazılarında bütün ayrıntıları ile canlandıran üstad Sermet Muhtar Alus’un, 1951 senesinde Tarih Hazinesi Mecmuası’na yazdığı “Kadıköyü’nde İlk Futbol” isimli makalesinde rastlıyoruz ;
(Aslı gibidir) : “ Zamanın musiki üstadı Sine Kemani Nuri Bey’in anlatışına bakılırsa, futbola meraklı ilk Türk gençleri bir kulüp kurmağa, daha bir derli toplu birleşmeye karar vermişler. Çok geçmeden arzularını yerine getirmiş, elbiseyi de seçmişler; gömleğin göksü, yakası, kol kapakları beyaz, öbür tarafları kırmızı, pantolon keza beyaz. Kuşdili Papazın çayırlarında kendi aralarında maçlara girişmişler. Moda’daki İngilizlerden, Rumlardan mürekkep (oluşan) takımın derecesine erişmek, onları yenmek baş emelleri(en büyük arzuları). Eski cimnastikçi ve idmancılardan Sine Kemani Bay Nuri’nin rivayetine göre, ilk oynayanları sayalım: Kendisi(Nuri Bey), Emced Bey, Mehmet Ali ve kardeşi Neşet Beyler, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa, Topçu zabiti Cevdet Bey, Eşref Bey, Hüsnü Paşa zade Bahriyeli Fuat Bey, Mekteb-i Sultani’li Daniş, Tahsin (Şair Tahsin Nahit) Bey, Sarı Şevki.
Haftalık Malumat Mecmuası sahibi Baba Tahir’in yevmi (günlük) Fransızca Servet Gazetesi, bu maçlara dair teşvik yollu bir yazı neşretmiş. Fırsatı kaçırmayan namlı hafiyyelerden (gizli görevli polis) biri, Sultan Hamid’e hemen jurnali(haberi) uçurmuş: “ Kadıköy gençleri, Veliahd- i Saltanat Reşat Efendi (Sultan Reşat)’nin himayesinde (korumasında) bir cemiyet teşkil eylemişlerdir (oluşturmuşlardır). Beray-i ubudiyet (kulunuz olarak), nazar-ı dikkat-i hümayunlarınızı celp ederim (padişahımın dikkatlerini çekerim). Ferman.”
Ve tabii ki, yine rejim ve futbolun haram sayılması nedeniyle dini baskılı, ancak daha sıkı hafiye baskısı sonucunda da zaptiye teşkilatının baskınıyla bu girişimler de yine engelleniyor ve Kadıköy’lü gençler bir kez daha dağıtılıyordu. Ne hazin bir kaderdir ki, Olimpiyatların Atina’daki açılış gününe rastlayan 6 Nisan 1896 tarihinde Tatavla (Kurtuluş)’da bir gurup Rum vatandaşımızın teşebbüsüyle “Tatavla - Heraklis Jimnastik Kulübü” şaşalı bir biçimde tabii ki de kurulurken, ondan iki yıl sonra tamamen Türk gençlerinden oluşarak kurulmaya çalışılan “Kadıköy Futbol Kulübü” mevcut rejim nedeniyle hemen kapatılıyor, kurucuları ise sürgün edilmekten zor kurtuluyordu. Bu durum Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini en az 5 yıl geciktirecek ve yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temeli de, yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılacaktı.
İşte İstanbul’da, hem Pera yakasında hem de Kadıköy yakasında oturan ecnebi (levanten) ve gayrimüslim vatandaşlarımızın, törenlerle kurdukları ilk kulüplerinin yaşama hakkını elde etmelerine karşın, yine kalpleri spor aşkı ile çarpan Kadıköy’lü Türk gençlerimiz tarafından girişilen her iki cesurane teşebbüsün gerçekleşememesi, onların içindeki bu ateşi söndürmüyor, aksine, Kadıköy’de bir futbol kulübü kurmalarına hiçbir kuvvetin engel olamayacağı gerçeği ile, daha henüz ismi bile belli olmayan ve fakat ki Kadıköy’ün bağrından çıkacak ve gelecekte milyonlarca taraftara sahip olacak bir kulübü kurmaları için, sadece sayılı yılların kaldığını da sanki artık iyiden iyiye hissediyorlardı.
Kadıköy’de Kuruluşu Bekleyiş ;
Güneş, 1900’lerle henüz tanışmış. İstanbul’un her semti aynı sıcaklıkta aynı cömertlikte aydınlanırken, Kadıköy yakasında gökyüzü hep puslu, sanki her dem kapalı gibi. Kuşdili Çayırı mahzun, Papazın Çayırı solgun gibi. Fenerbahçesi’nde bahçeler çiçeksiz, köşklerinde kanaryalar suskun, güllerle bülbülleri küs gibi... Zira, içleri spor aşkı ile yanan Türk gençlerinin Kadıköy’de kulüp kurma istekleri “saray”ca iki kez engellenmiş, levanten ve gayrimüslim vatandaşlarımızın aynı isteklerine aynı saraydan izin çıkarken, Kadıköylü gençlerimiz sarayın rejimine karşı iki kez yenilmiş gibi. İşte bu nedenledir ki, gayri tüm Kadıköy halkı suskun, biraz da yaralı, Kalamış’ta esen rüzgar bir mahzun, Fenerbahçesi’nde çakan “Beyaz Fener” bir mahzun gibi. İşte bu nedenledir ki ; galip, sanki bu yolda mağlup gibi...
Ve de deniz üzerinde İstanbul’un silüeti, karşı uzaklardan perde perde sahile akarken, “ışıksız FENER, çiçeksiz BAHÇE ” misali biçare yarımada, mahzun bir eda ile karşı sahilindeki sarayın ufuklarına doğru bakıp bakıp kuruluş izninin çıkması hayali içinde “ Bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk. ” mısralarını yüreği yaralı fakat gönlü ümitle dolu bir şekilde sanki okur da, devlet kapusundan da medet bekler gibi...
İSTANBUL’DA İLK “FUTBOL LİGİ” GÜNLERİ
Evet, istibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut “ mutlak hakimiyet ” rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu bünyede spor yapmak hakkını Türklere yasak etmekteydi. İşte sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan) Bey ve tamamen Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe Spor Kulübü’müzü kurma teşebbüsleri, gerek 1899 yılında Türkçe isim vermeden bir İngiliz ismi altında kurmak istedikleri “Black Stocking F.C./Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü” olsun, ve gerekse de 1902 yılında bu kez isim değiştirerek kurmak istedikleri “Kadıköy Futbol Kulübü” olsun, sarayca engellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor kulüplerinin yabancılar ile gayrimüslimler tarafından oluşmasına sebep olacak, Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini ise en az 5 yıl geciktirerek, yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temelinin “yabancı egemenliği ve anlayışı” ile atılması neticesini doğuracaktı .
Nitekim, Kadıköy Futbol Kulübü’nün mevcut bu rejim nedeniyle hemen kapatılarak dağıtılmasının ardından, 1902 senesinde James Lafontaine ile Horace Armitage isimli kişiler hemen hemen tamamı İngiliz’lerden oluşan “Cadıkeuy Football Club“; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futbol takımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu . Bunu, 1903 senesinde Moda’da oturan İngiliz gençlerin “Moda Football Clup”, 1904 senesinde de Kadıköylü Rum vatandaşların “Elpis(Ümit)Futbol Takımı”nı kurmaları izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi “İmogene” nin de aynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine, Türkiye’deki ilk lig organizasyonunu gerçekleştiren James La Fontaine, 1904 senesi sonbaharında “Constantinople Football Liege” ( İstanbul Futbol Ligi ) adı ile İstanbul’daki ilk futbol ligini kuruyordu.
Cadıkeuy (Kadıköy), Moda, Elpis ve İmogene takımlarının oluşturduğu ligdeki organizasyon olan “Pazar Ligi” ismi altında yapılan bu maçlar, bugünkü Fenerbahçe Stadının bulunduğu Papazın Çayırı’nda sürüyor ve halk tarafından da büyük bir ilgi ile takip ediliyordu. 1904 tarihindeki ilk Pazar Ligi şampiyonluğunu İmogene Takımı, 1905 yılındaki ikinci Pazar ligi şampiyonluğunu ise Cadıkeuy (Kadıköy) Futbol Takımı kazanıyordu. Tarihler 1905 yılını gösterirken , Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) öğrencileri tarafından okulun çatısı altında kurulan Galatasaray Futbol Takımı, Kadıköy’deki Papazın Çayırı mevkiinde Kadıköy Frerler Mektebi (Saint Joseph) takımı ile maçlarına başlıyor ve 1906 yılından itibaren de İstanbul Futbol Ligine resmen katılıyordu.
1907, Resmi kuruluşa doğru
Gayri takvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk yapraklarını gösterdiği günler... Sultan 2. Abdülhamid Han, 33 yıllık saltanatının baskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta olduğunun sanki farkında. Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol topu peşinde koşturanlarla uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de gönlü kalmadığından bu tür oluşumlara karşı uygulattığı baskıyı da, resmi de olmasa biraz gevşetmiş. Zaten gayri müslimler ile yabancılarca ortalama on yıldır oynanmakta olan futbol oyununa gözleri ve de gönülleri biraz da alışmış. Kadıköy yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırı’nda, o ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerden görünürde eser kalmamış, Türk gençleri, resmi formalı olmasa da buralarda sanki rahat rahat top koşturur bir halde. Gerçi, bir jimnastik kulübü olarak “Beşiktaş” ile, Fransız Mektebi Takımı hüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak “Galatasaray”, kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında gerçekleştirebilmiş ama, karşı kıyı Kadıköy yakası o dönem için adeta bir başka belde, adeta İstanbul’a taşra...
Nihayet, artık bu yakada da beklenen günlerin yakınlığı hissedilmekte. Kadıköy yakasında da güneş bir başka parlak, bahçelerde çiçekler bir başka güzel açmakta. Fenerbahçesi’nde de kanaryalar bir başka ötüp, burundaki fener sanki bir başka parlak çakmakta. Zira, halkın içinden çıkacak ilk Türk kulübünün kuruluşu için kararın ve de onayının alınacağı çok önemli günlerin çoğu geçmiş, azı ise sanki artık gelmekte...
İşte, içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç alan Kadıköy’lü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını atıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan dönemin zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Bey’e de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.
Aynı görüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları kulübün adını oturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar, amblemlerini Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden, formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesi’ndeki ilkbaharın sevimli müjdecisi papatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden yani sarı ile beyazdan alacaklardı.
Ertesi gün “Baker Mağazası”ndan forma kumaşları alınıyor, Fener armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor, ve de dönemin güya Futbol Federasyon Başkanlığı görevini üstlenmiş kişisi James Lafontaine ile yapılan bir sohbette de sanki kendisinden icabet alınıyordu. Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver ( Yetiker ) Bey üstleniyordu.
“Fenerbahçe Futbol Takımı”nın ilk kadrosu kuruluyor ;
Güneş bu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının serince bir Pazar gününü aydınlatıyor ve Fenerbahçe semti de bu kez, ismini yıllarca şerefle temsil edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilk kalabalık gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün, Kadıköy’ündeki Kuşdili Çayırı’nda İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesi’nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu mahalleri olan Fenerbahçesi’ne geçiyorlardı. Nuri zade Ziya (Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai Bey’in yeğeni Bahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar), Yanya’lı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan Sami(Kocamemi) Bey’ler ile buluşuyorlardı.
Çoğunluğunun, yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Bey’in İngiltere’den getirttiği; önü ve kolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile, Fenerbahçe’nin çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamanda çevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olası olarak; Hintli Asaf – Necip , Ziya – Hasan, Hassan, Sabri – Nasuhi , Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde , ya da ; Asaf – Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar , Necip – Fethi , Galip , Hüseyin , Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu .
Başta da değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı gençler ile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda kurulacak olan Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslında yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama ne var ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir başka deyişle; Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan Kadıköy Futbol Kulübü’nün isimleri, “Fenerbahçe Spor Kulübü”nün kuruluşu yolunda “amaç karşısında birer araçtı.Israrla tekrar ettiğimiz bu durum karşısında, 1940 yılında yapmış oldukları haklı bir tüzük değişikliği ile kuruluş senelerini 1909 senesinden 1903 senesine aldıran Beşiktaş Kulübü’nün ( Bereket Jimnastik Kulübü) de gerçekleştirdiği gibi, Fenerbahçe Spor Kulübümüz olarak tüzüklerimize geçirmemiz ve de yazılı bir deklarasyonla kamuya ilan edip düzeltmemiz gereken gecikmiş gerçek odur ki; Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl 1899’dur.
Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe
Nihayet, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek, Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre kuruluşu resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi kazandırılıyordu . Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ; 1) Ziya ( Songülen ), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4) Galip ( Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar) şeklinde başlıyor ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker), 8) Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10) Hamit Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),... isimleriyle devam ederek sıralanıyordu. Konu ile ilgili olarak; ömrünü adadığı “Fenerbahçe Kulübü Tarihi” konusunda, özellikle arşiv ve bilgi toplamada en zorlandığımız kuruluş yılları dönemleri ile ilgili en güvenilir araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr. Rüştü Dağlaroğlu’na ait (eski Türkçe ile yazılmış notları şu an deşifre çalışmaları yapan oğlu Sayın Müzdat Dağlaroğlu’nun arşivinde) Fenerbahçe tarihine ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlar arasında ; “kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin isminin sıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer alması gereken Hassan Sami (Kocamemi)’nin bile bu listede isminin bulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarak kuşkuya düşürdüğü ifadesi” de ayrıca belirtilmektedir.
İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise, İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu.
Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzı’nda Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğaz’ın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti .
Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş (*19) , 1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5 derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış , ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması sonucunu doğurmuştu.
Kuşdili Spor Kulübü’nün Bünyeye Katılması ;
Fenerbahçe, “İstanbul Şampiyonluğu Ligi”ne ilk kez katıldığı 1909 – 1910 sezonunda beşinci oluyordu. 1910 yılı liginin başlamasına kısa bir süre kala da kulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile birleşmesi gündeme gelmişti. 1910 senesi Eylülünde, Koço’nun Mühürdar Gazinosu’nda yapılan müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesi istenen Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi, üyeler tarafından kabul görmedi. Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe’ye katılan Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü’nü Fenerbahçe’ye katmayı başardı ve bu başarısıyla da Fenerbahçe’yi çok zor günlerinde güçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan ve takımı yücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti.
İlk Namağlup Şampiyonluk ;
Kadrosunu yeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren bu Fenerbahçe 1911- 1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluğun en önemli yönü ise, Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltip imkanlarını da arttırmıştı. İlk iş olarak Altıyol’da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı , Fenerbahçe Spor Kulübü’ne dönüştürüyordu.
Fenerbahçe’nin ilk rozeti;
Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı ; “FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece “milli renkler arasında doğan Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
İstanbul’da İşgal Yılları ;
İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığında gözlerine inanamamıştı. Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar çökmüş, bir gece içinde koca şehir işgal ordularınca adeta askeri bir kampa çevrilmişti. Dünyayı sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyon insanın ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan “Harb-i Umumi” diye anılan “1. Dünya Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile son bulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlup Osmanlı’nın başkenti İstanbul’u işgal etmişlerdi. Zırhlı araçlar cadde başlarını tutarken, sokakları dünyanın her yanından gelmiş her renkten ve her dinden askerler sarmış, Harbiye, karakollar, kaymakamlıklar, subay mahfelleri , vesair tüm makamlar işgal ordularınca işgal edilmişti. İşgal üniformalı itilaf ordusu askerleri, sosyal yaşantı içinde her fırsatta halkı manevi baskı altında ezerken, tramvayda trende ya da vapurda bile kendileri daima birinci mevkide oturup, biletli Türk vatandaşlarını vagonların sahanlıklarında vapurların ise ikinci mevkilerinde seyahat ettirir, kendilerine ayrılmış bölümlere boş da olsa kimseyi sokmaz, yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri, üstelik alaycı bir tavır içinde ve ağır hakaretler altında yaparlardı. Evet, İstanbul artık o eski İstanbul değildi. Acı günler gelip çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında sürgün gibiydi. İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan talihsiz İstanbul halkına, o güne kadar yaşadıkları, ne gıdasızlık, ne susuzluk, ne elektrik kesintileri, ne de hiçbir şey, “İşgal İstanbul’u ”na tanıklık etmek kadar onlara acı vermemişti. İşte bütün bu olumsuz şartlar altında halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, işte bu ihtiyaç duyduğu güç, ona kendi öz bağrından çıkarttığı takımı tarafından “Fenerbahçe”si tarafından verilecekti.
İşgal yıllarındaki gurur; FENERBAHÇE
Mütareke döneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul’daki futbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olgu oluyor, Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda 50’sini Fenerbahçe’nin oynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına karşı kazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bu nedenle futbol İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken, Türk takımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin, başta General Harrington Kupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımları karşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikam duyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerine teselli veren yegane olay haline dönüşüyordu.
Mütarekenin karanlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımlarını her hafta birbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek milletin rencide olmuş gururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor, zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbul şubesi halini alıyordu. Onlar, cephelere gönderdikleri futbolcuları misali Çanakkale’de yaptıkları müdafaanın bir örneğini de sanki Taksim’in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlarda ise sanki kısa bir süre sonra Kocatepe’den verecekleri milli taarruzdaki şahlanışımızın provasını veriyorlardı. Bu şevk ve iman içinde mütareke ve işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk akla gelen Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden gelen her yeni zafer İstanbul’luların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığı galibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. 1910’lu yıllarda en fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe, 1919 -1920 yıllarında 6-7 bin kişinin hınca hınç doldurduğu tribünlere oynuyor, bir zamanların ürkek mahcup yapılan tezahüratları, artık açık açık, yüksek sesle hep bir ağızdan dile getiriliyordu; “Ya ya ya ,şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa, Türkiye Türkiye çok yaşa...”.
Artık iş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri ile işgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü. Fenerbahçe takımı artık “Kuvai Milliye” ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun birinci sebebi işgal takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiç yenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu ve Galatasaray takımları ne yazık ki bu başarıyı gösterememişlerdi. İkinci sebebi ise, “Anadolu Harekatı”nın başında olan Mustafa Kemal’in “Fenerbahçeli” olarak bilinmesiydi.
ATATÜRK VE “FENERBAHÇE”si;
Fenerbahçe’nin müttefiklerle mücadelesi sadece yeşil sahalarla da sınırlı kalmayacak, Cihan Harbi’nde vatana feda ettikleri diğer sporcuları gibi, futbolcularının büyük bir bölümünü yine işgal yıllarında İstanbul’dan Anadolu’ya silah aktarılmasında etkin bir rol oynatarak vatanının ihtiyaç duyduğu konuda hayatlarını budaktan esirgemeyeceklerdi. “ İttihad ve Terakki’nin bir kolu olduğu ” ithamı ile işgal kuvvetlerinin devamlı olarak bastırması sonucunda kulübün kapatılma çalışılmaları ortamına rağmen, yurdun düşmandan kurtulması yolunda üstlendiği tarihi misyonu en ulvi bir biçimde yerine getirerek, bir başka idealde de yarınlara örnek olacak olan Fenerbahçe Spor Kulübü, aydınların, işgal yıllarının acılı şehit ailelerinin, hulasa Türk ulusunun şeref ve cesaret duygularının yurda adeta armağanı oluyordu. İşte bu nedenledir ki ulu önderimiz Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübü olarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ediyor ve de kulüp şeref defterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına da şu mısraları geçiyordu; “ Fenerbahçe Kulübünün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş (takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini(yaptığı üstün çalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstün hizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir. Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile (kaydetmekten dolayı) mübahiyim ( mutluyum).
3. 5 . 1334 (1918). Ordu Kumandanı
(Yıldırım Orduları Gurup Kumandanı) : MK (İmza) ”
Kulüp binası yangını ve yurdun Fenerbahçe sevgisi;
Türkiye’de ilk defa çeşitli spor şubeleri açan kulüp olma ünvanına sahip olan Fenerbahçe, 1913 yılında tanzim olunan ikinci nizamname ile atletizm, kürek, yüzme, atlama, yelken, patinaj, tenis, çayır hokeyi, boks, kriket gibi spor dallarıyla da meşgul oluyor, yıllar içinde de futboldan başka, masa tenisi, eskrim, jimnastik, avcılık, su kayağı, atlama, bilardo, salon futbolu, otomobil, atıcılık, sutopu, bisiklet,halter, güreş, basketbol,izcilik,patenli hokey, voleybol, vs, gibi toplam 25 spor şubesi içeren 35 spor dalında sayısız başarılara imza atıyordu.
Büyük milletinin muazzam sevgisiyle nurlanan ve kucaklanan Fenerbahçe, muhtelif branşlarda devamlı hamlelerle bu artan sevgiye hak kazanırken, kuruluşunun 25. yılında 5/6 Haziran 1932 gecesi vukuu bulan hain bir yangın, koca bir varlığın kupalarından üye kayıt ve maç defterlerini de içeren belgelerine kadar gelmiş geçmiş bütün maddi eser ve izlerini siliyordu. Fenerbahçe’nin uğradığı felaket bütün yurtta bomba etkisi yapıyor, Fenerbahçe Kulübü İdare Heyeti’nin, üzerinde henüz dumanları tüten kulübün enkazı karşısında, gazete ve radyolara aynen aşağıdaki sözler ile verdiği tebligat ise yürekleri dağlıyordu ;
“ Sevgili yuvamız, 25 senelik spor hayatımızda elde ettiğimiz şeref ve galibiyet, hatıraları ile birlikte yanmıştır. Bugün, maddi spor vesaitimizden de tamamen mahrum kalmış bulunuyoruz. Yek değerlerimize karşı sarsılmaz itimat, muhabbet (sevgi) ve tesanüt (dayanışma) havası içinde, yıllarca süren müşterek emeklerimizin muhassalasının (elde edilmiş sonucunun) enkazı karşısında derin bir teessür (üzüntü) duymamak kabil değildir. Mahvolan manevi kıymetlerin maattessüf (ne yazık ki) tamiri imkansızdır. Şu kadar ki, 25 senedir kazandığımız muvaffakiyetlerin hatıralarını kalbimizde daha büyük bir vecd (heyecan) içinde yaşatmak, bu hatıraları Fenerbahçe gençliğine kitap halinde hediye etmek gene mümkündür. Hatta ilk vazifelerimizden biridir. Kupalarımız, bayraklarımız yanmıştır. Fakat yüreğimizdeki hatıralar canlılığını kaybetmeyecektir. Başta Ulu Gazimiz olmak üzere; kulübümüzün mesaisini takdir eden kıymetli yazıları taşıyan hatıra defterimiz kül olmuştur. Fakat bizim emeklerimizi takdir etmiş olan büyük şeflerimiz, memleketini seven memleketin idealine candan bağlı, çalışkan, tesanüt (dayanışma) ve muhabbet(sevgi) çerçevesi içinde Türk gençliğini gene himaye edeceklerdir. Hayatın mütemadi bir mücadele olduğunu, mücadelesiz, ızdırapsız, elemsiz, hayatta gerek ferd ve gerek millet itibariyle muvaffak olmak imkanı olmayacağını Türk gençliğine hatırlatan Büyük Gazinin nasihatleri bu elemli günlerimizde, bizim için en büyük teselli ve kuvvet membaı olacaktır. Fenerbahçelileri, kulübümüzün maruz kaldığı felaket nispetinde büyük olan vazifeye davet ediyoruz. “
Felaketin hemen ertesi günü Türkiye’nin o zamanki en büyük gazetesi “Cumhuriyet” ve ardından da “Milliyet” gazetelerinin “Fenerbahçe’ye Yardım” ismi altında başlattıkları kampanyalara teberruda bulunmak üzere bütün memleket adeta yarışa giriyor, yeni kulüp binası inşası ve beraberinde de kulüp sahasının satın alınmasına katkı amacıyla yapılan ilk bağışı ise, 19 Haziran 1932 tarihinde İş Bankası eliyle 500 TL. göndermek suretiyle yine Atatürk yapıyordu. Aynı amaçla tertiplenen 14 Temmuz 1933 keşideli Fenerbahçe Eşya Piyangosu’ndan elde edilen 17 bin TL. hasılat da, yine bu ilk tahta stadımızın yapılmasında kullanılıyordu.
Bu yangında kül olduğu zannedilen ve içinde kulüp ile ilgili 1914 senesinden itibaren tutulmuş şeref kayıtlarını içeren meşhur maroken kaplı hatıra defteri ise, 7 Nisan 1944 tarihinde, onu enkaz arasında bularak alan ve saklayan meçhul bir şahıs tarafından, kulübümüz üyesi (merhum) Gazeteci Kenan Onan Bey’in Vatan Matbaası’ndaki masasının üzerine, 12 yıl sonra tekrar Fenerbahçe Kulübü’ne iade edilmek üzere bırakılıyor ve böylece Atatürk’ün “kulübümüze o meşhur ithafının” da içinde bulunduğu bu büyük hazineye, önce tarihimiz ve sonra da kulüp müzemiz yıllar sonra tekrar kavuşuyordu.
Stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü; Fenerbahçe
1923 senesinde Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurulmasıyla Türk sporuna yeni bir yön veriliyor, bu tarihten sonra ise Fenerbahçe’de büyük bir kalkınma görülüyordu. O, teknik üstünlüğü sayesinde Orta Avrupa futbolunun Türkiye’deki temsilcisi haline geliyor, yıllar yılı hep milli takımın belkemiği olarak da Türkiye’nin en sevilen kulübü oluyordu.
İlk adı “Silahtar Ağa Sahası” iken, sonraları “Papazın Çayırı”, “Union Kulüp Sahası”, ”İttihat Spor Sahası” ve nihayet 25 Ekim 1929 tarihinde de(*29) “Fenerbahçe Stadı” ismini alan 36 dönümlük stat mahallimiz, 6 Temmuz 1932 tarihinde 500 TL’sinin Atamızın verdiği 9000 TL. karşılığında (1000 Reşat Altını) satın alınıyor ve böylece yurtta stat mülkiyetine sahip ilk kulüp olmak şerefi de yine Fenerbahçe Spor Kulübü’ne ait oluyordu. Hem de öyle ki; Türk gençliğinin üzerinde spor yaptığı ilk stadı olmasının yanı sıra, Büyük Kurtarıcımızın bizzat kendileri tarafından büstleri ile şereflenmesine müsaade ettikleri yegane stat da olarak.
Son
Fenerbahçe Spor Kulübü’müz, bugün yalnız İstanbul’un değil, tüm yurtta milyonlarca taraftarı bulunan ve yüz yıla yakın bir süredir hemen tüm spor dallarında Türk sporuna öncülük ettiği için büyük sıfatını yerden göğe kadar kazanmış bir kulübümüzdür. O, zaman zaman şampiyonlukları elden kaçırsa da, zaman zaman mazisini aratır bir görüntüde kalsa da, yıllarca tarihe tırnaklarıyla kazıdığı büyüklüğünden hiç bir şey yitirmeyecektir.
Evet, taa en başta, 1900’lerdeki kuruluş yıllarını anlatırken söze nasıl mı başlamıştık? ; “... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçe’sinin bağrından çıkaracağı takımını, önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...”
Gayri, şimdi de sözün sonundayız; “ Ve de İstanbul, deniz üzerindeki siluetini uzaklardan perde perde koya yaklaştırırken, Fenerbahçe Burnu’nda yankılanan bir beyaz ince uzun fener, yıllar boyu Türk sporuna sembol olmanın gurur yorgunluğu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha uzaklara, daha da öte uzak yıllara doğru, aynı inançla, aynı coşkuyla ışığını hep saçacaktır ”.
Yüz yıldan beri önce onun hakkında söylendi, önce onun hakkında yazıldı, önce ona sevdalanıldı. Daha da nice yüzlerce yıl söyleneceği, yazılacağı, sevdalanılacağı gibi....
KADROLARIMIZ
1965-1966 Yıllarındaki Kadrosu
Hazım - Ali - Şükrü - Bülent - Şeref - Ercan - Özer - Osman - Ogün - Yaşar - Ziya - Haldun - A.İhsan - Aydın - Birol - Varol - Şenol
1966-1967 Yıllarındaki Kadrosu
Hazım - Radoviç - Ali - Özcan - Şükrü - Numan - Tezer - Cengiz - Şeref - Özer - Ercan - Yılmaz - Ali İhsan - Osman - Yaşar - Abdullah - Birol - Canel - Selim - Canan - Lemiç - Nedim - Ogün - Ziya
1967-1968 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Şükrü - Levent - Şeref - Ercan - Yılmaz - Ogün - Fuat - Abdullah - Can - Yaşar - Hazım - Numan - Özcan - Selim - Raşit - Ziya - Nedim - Birol - Yakup - Erdinç - Özer - Serkan -
1968-1969 Yıllarındaki Kadrosu
Rasim - K.Yavuz - Levent - Ümran - Yılmaz - Nunweiller - Serkan - Cenap - Can - Selim - Erdinç - Raşit - Nedim - Birol - Ogün - Yaşar - Fuat - Ercan - Ziya - Ali - Özcan - Şeref - Rüçhan - Şükrü - Numan - Abdullah - Salim
1969-1970 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Datçu - Şükrü - Levent - Numan - Nunweiler - Ercan - Yılmaz - Yaşar - Fuat - Abdullah - Ogün - Zeki - Can - Salim - Serkan - Ümran - Selim - Ziya
1970-1971 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Datçu - Ercan - Serkan - Levent - Fuat - Ziya - Nedim - Yaşar - Zeki - Bülent - Bünyamin - Çetin - Rasim - Tacettin - Sabaheddin - Selim - Numan - Ogün - Ümran - Turgay - Sasu - Yılmaz
1971-1972 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Yavuz - Niyazi - Şükrü - Ercan - Yılmaz - Timuçin - Levent - Fuat - Ziya - Cevher - Serkan - Osman - Canan - Bülent - Yaşar ( 1 ) - Ersoy - Cezmi - Yaşar ( 2 ) - Nedim - Ostojiç - Tacettin - Turgay - Muharrem - Salim - Önder - Numan - Kamil - Rasim - Gafur - Çetin
1972-1973 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Şükrü - Yılmaz - Levent - Serkan - Ercan - Ostojiç - Nedim - Necati - Osman - Muharrem - Yavuz - Canan - Ersoy - Niyazi - Cevher - Rasim - Çetin - Önder - Necati - Gaffur - Timuçin - Ender - Ziya - Fuat - Yaşar - Çoşkun - Cemil
1973-1974 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Adil - Timuçin - Yılmaz - Ziya - Alpaslan - Ersoy - İbrahim - Selaheddin - Mustafa - Osman - Cemil - Ender - Niyazi - Şükrü - Ercan - Haluk - Cevher - Serkan - İhsan - Turgay - Cumhur - Kamil - Turan - Önder
1974-1975 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Adil - Yılmaz - Alpaslan - Ziya - Serkan - Rüçhan - Zafer - Eyüp - Aydın - Abdullah - Ender - Yalkın - Mustafa - İbrahim - Osman - Selaheddin - Cemil - Onur - Emin - Ersoy
1975-1976 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Adil - Ender - Sabahaddin - Yılmaz - Nevruz - Emin - Alpaslan - Serkan - Raşit - Yenal - Zafer - Engin - Selahettin - Aydın - Engin - Osman - Ömer - Cemil - Ender - Ziya
1976-1977 Yıllarındaki Kadrosu
Adil - Yavuz - Cem - Nevruz - Yenal - Alpaslan - Ersoy - Engin - Ender - Ömer - Atilla - Zafer - Cemil - Aydın - Emin - Sabaheddin - Serkan - Bülent - Erdoğan - Önder - Yavuz ( 2 ) - Niyazi
STADYUMUMUZUN TARİHÇESİ
FENERBAHÇE ŞÜKRÜ SARACOĞLU STADYUMU
Bugün Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu olarak anılan yerin daha önce, "Papazın Çayırı" ismiyle yıllarca futbol karşılaşmalarına evsahipliği yaptığını bir çok futbolsever çok iyi bilmektedir. Yılların Papazın Çayırı’nın, bir futbol arenası olması, Türk futbolunun adeta mabedi olması, Fenerbahçe’nin şanlı tarihine yeni bir sayfa ekleyip onun dünya kulübü olma yolunda emin adımlarla ilerlediğinin en önemli göstergesidir. İşte bu yüzden Fenerbahçeye gönül verenler Şükrü Saracoglu Stadı’na gururla bakmaktadırlar.
Dilerseniz; bugün rakiplerinin korkulu rüyası haline gelen, taraflı tarafsız herkesin beğenisini kazanan Şükrü Saracoglu Stadyumu’nun tarihi ve bugüne kadar geçirdiği evrelerle sizi başbaşa bırakalım...
1908
1908 yılı temmuzunda, Şehremini Operatör Cemil Topuzlu hürriyet kahramanlarına yardım amacıyla verdiği davetin konukları arasında geleceğin Fenerbahçe Başkanı Ziya Songülen ile Maruf Rıfat Beyi aramaktadır. O dönemde yurdumuzda futbolu ilk oynayan ailelerden Reji Whittall’in, İstanbul’a bir futbol sahası yapılması gerekliliği yönündeki konuşmasının ardından hemen bir gün sonra, bu kişiler, Fenerbahçe Başkanı Ziya Songülen, birkaç İngiliz ve maruf Rıfat Bey’le bir toplantı yaparak, saha için en uygun yerin, Hazine’ye ait olan bu çayır olduğuna karar verirler.
Başkatip Cevat aracılığıyla konu, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit’e götürülecektir. Teklifi önce kabul etmeyen sultan daha sonra yıllığı 30 altın kira karşılığında Union Club ile 20 yıllık bir sözleşme yapılmasına karar verir. 3.000 altına mal olan, çayırın tahta perdeyle çevrilmesi ve bir lokal inşaatı sonrasında saha, futbol karşılaşmalarını izleyen kışa kadar hazır hale getirilecektir.
1915
Ancak futbola olan ilginin azlığı, kiranın karşılanamamasına neden oluyordu. Saha 1909 yılında bir yıllığına Fenerbahçe Kulübü’ne kiralandı. Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine İngilizler düşman konumuna geçtiler. Dolayısıyla Union Club ile ilgilenmediler. Türk hissedarların da dağılması üzerine sahipsiz kalan Union Club’a, 1915 yılında Kara Kemal tarafından el konuldu ve ismi İttihat Spor Kulübü olarak değiştirildi.
Basri Bay isimli bir kişinin işletmeciliğine bırakılan, yeni ismiyle İttihat Spor Sahası, İstanbul’un işgal devri ortalarına kadar tüm sportif faaliyetlerin yeri oldu. 1922 yılında sahanın işletmesi, Basri Bey’in vekili olan Emin Bey’e geçti. Bu kişi de bilinmeyen bir nedenle sahanın işletmesini, Ali Sami, Cevdet ve Tevfik Bey’lerden oluşan bir heyete bıraktı.
1929
Taksim Stadı’nın inşaatı ile birlikte, kendi haline bırakılan saha, 1929 yılında Fenerbahçe tarafından kiralandı ve 25 Ekim 1929 tarihinde yapılan bir spor bayramı ile tekrar hizmete sunuldu. Aynı gün ismi Fenerbahçe Stadı olarak değiştirildi. Bu tarihten itibaren gelişmeler de başladı.
30 Eylül 1931 tarihinde yapılan inşaatla stadın dışarısıyla ilişkisi kesildi. Yapılan birçok değişiklik sonrasında 13 Mayıs 1932 tarihinde, Vali Muhittin Üstündağ’ın katıldığı törenle, Fenerbahçe Stadı’nın açılışı yapıldı. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Kuşdili’nde bulunan lokalinin yanması sonrasında, kiracısı olduğu stadı satın almaya karar vermesi, bugünlerde Maraton tribünün yıkılmaya başlandığı ve kapasitesinin yakın bir gelecekte 52.000 kişiye çıkacağı modern stadyumun temel taşlarını oluşturmuştur.
Ülkenin en önemli kulübü olan Fenerbahçe’nin yangın nedeniyle düştüğü bu kötü durum, devlet yöneticilerini de üzmüş ve onları Fenerbahçe’ye yardım etme konusunda ikna etmiştir.
Şükrü Saracoğlu’nun ve Kemal Onan’ın da üstün gayretleriyle, 36.000 metrekarelik bu alan ve içinde bulunan bina, 27 Mayıs 1933 tarihinde, 9.000 TL bedeli 10 ayda ödenmek kaydıyla Fenerbahçe Spor Kulübü’nün malı oldu. Bununla birlikte Fenerbahçe Türkiye’de stat mülkiyetine sahip ilk kulüp olma özelliğini kazandı. Bu gurur verici ünvan aynı zamanda bazı sorumluluklar da getiriyordu beraberinde. Sorumluluklarının bilincinde olan Fenerbahçe, 14 Temmuz 1933 tarihinde yapılan bir eşya piyangosundan elde edilen 17.000 liralık geliri Fenerbahçe Stadı’na harcadı.
Aynı yıl törenlerle yapılan açılışta, ikinci başkan Celal Bey şunları söylüyordu :
"Muhterem hanımefendiler, beyefendiler. Üç senedir yeni bir hamlede ve başarılmış yeni bir işle huzurunuza çıkıyoruz. Üç senelik dar ve kısa bir zamana sıkıştırılmış olan bu işler şunlardır.
25 senelik, canlı ve muvaffakiyetli bir hayatın hatıralarını taşıyan eski kulüp binası, kaderin hain ve kötü bir tamahına kurban olarak yandı. Simsiyah bir gecenin sabahı kendimizi simsiyah bir kömür yığını karşısında bulduk. Elimizde Fenerbahçe isminden başka hiç bir sey kalmamıştı. Yangından çok az zaman evvel fakir bir kiracı olarak girdiğimiz bugünkü Fenerbahçe stadına elimizde kalan enkaz ile sığındık. Bu sene Fenerbahçe 26. yıl dönümünü kutlarken yeni ve büyük bir mazhariyete erdi.
Gazi hazretleri gençliğe ve Fenerbahçe’ye büyük ve kıymet biçilmez bir iltifatta bulundular. Heykellerinin Fenerbahçe stadına dikilmesine müsaade ettiler. Bütün Fenerbahçeliler aczimizle, bu aczi mutlakla buna nasıl teşekkür edeceğimizi bilmiyoruz. Bu heykelle bu saha yıkılmaz ve dağılmaz bir kütle haline gelmiştir. Bu topluluk, bütünlük ve birlik aynı zamanda bütün memleketin bir sembolüdür de. Bu heykel burada azmin ve tesanütün ve disiplinin bir resmi olarak yükseliyor. Bu heykele bakanın kalbi temiz ve yeni bir hamle ile çarpar. Bu heykele bakan bozguncu ve serkeş olamaz bu heykele bakanın kalbi yenilmez ve yenilemez."
İzleyen tarihlerde, 25’er metrelik 2 kapalı tribün 50’şer metreye uzatıldı. Lokal olarak kullanılan binanın çatısı yenilendi. Büfe, soyunma odaları ve duşlar eklendi. Bu sırada ödeme zorluğuna düşülünce, stat gelirlerine maliyece haciz konuldu.
Futbola İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artan ilgi, İstanbul’a bir büyük stat daha yapılmasını gerektirdi. Bu bağlamda bugün Beşiktas İnönü Stadyumu adındaki Mithat Paşa Stadı’nın yapımına başlandı.
1947
Aynı dönemde Fenerbahçe de kendi stadının büyütülmesi ihtiyacını hissetti. Devletten istenen mali yardıma, stadın mülkiyetinin Fenerbahçe’de olduğu yanıtı geldi. Bir sonuç alınamaması üzerine Fenerbahçe, bir eşya piyangosu daha düzenledi. 300.000 adet olan ve 1 liradan satılan biletler 22 Ekim 1947 tarihinde satışa çıkarıldı. Ancak çeşitli sorunlar yaşandı ve yalnızca 150.000 bilet satılabildi. Buradan elde edilen gelir ise 85.000 lira oldu.
İzleyen günlerde, beton tribünün harcı Vali Lütfü Kırdar tarafından atılmış ve vali kulübe belediye bütçesinden 50.000 lira yardım vaat etmiştir. Stadın kuzey kısmında 27 basamaklı ve yelpaze şeklindeki ilk beton tribün, Amaç İnşaat Şirketi tarafından 3 ayda tamamlandı. Bu inşaat 70.000 liraya mal oldu. Bu süre içinde yardım sözü, arttırılarak tekrarlanıyordu.
İlk tribünün inşaatı bitiminde, tesisatı kaldırmadan doğu tarafına geçilmek istendi. Ancak kulübün bunun için parası yoktu. Sözü verilen yardımlar istendi ancak sonuçsuz kaldı. Bunun üzerine Fenerbahçe Spor Kulübü, sahayı ipotek ederek Yapı ve Kredi Bankası’ndan 100.000 lira temin etti.
1948
Proje 15 yerine 30 basamaklı bir tribün için değiştirildi. Bu nedenle doğan 70.000 liralık fiyat farkı (130.000 yerine 200.000 lira), belirsiz bir zamanda tahsil edilmek suretiyle Amaç İnşaat Şirketi tarafından üstlenildi. İnşaat yapılacak kısımdaki 5 basamaklı ahşap tribün söküldü ve 6 Ağustos 1948 tarihinde temel atıldı. İnşaat 6 ay sürdü ve bitirilen tribünlerin açılışı Vali Lütfü Kırdar tarafından 13 Şubat 1949 tarihinde yapılmıştır.
Yeni Fenerbahçe Stadı 25.000 kapasiteli modern bir stattı ve aynı dönemde Türkiye’deki en yüksek kapasiteli stat olmuştu. Ankara 19 Mayıs Stadı 12.000, Mithat Paşa Stadı ise 15.000 kişilik kapasiteye sahipti. Vaat edilip alınamayan yardımlar, bankaya ve Amaç İnşaat Şirketi’ne olan borçlar, kulüp yöneticilerini kara kara düşündürüyordu. 1950 yılına 180.000 lira borçla girildi. Oysa kulübün bütçesi zaten 160.000 liraydı.
1950
17 Haziran 1950 tarihinde Fenerbahçe, Milli Küme Şampiyonu sıfatıyla, Türkiye Birincisi Göztepe’yle Başbakanlık Kupası maçı için Ankara’da bulunuyordu. Dönemin genel kaptanı Rüştü Dağlaroğlu, Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a, içinde bulundukları mali sıkıntıdan bahsetmiş ve yardım sözü almıştı. Ancak yardım sözü yine havada kaldı. Borç bir türlü ödenemiyordu.
Yapı ve Kredi Bankası’na olan borç 77.000 liraya indirildiğinde, bankanın alacağının tahsili için İstanbul 2. İcra Dairesi’nin 17 Ocak 1951 tarih ve 255 sayılı ihbarnamesiyle, 760.000 lira biçtiği Fenerbahçe Stadı’nı satışa çıkarması, stadın kapısına "satılık" ilanı astırması, yönetim kurulunu çok zor bir durumda bırakmıştı.
1952
1951 yılında Rüştü Dağlaroğlu, Beden Terbiyesi Genel Müdürlügü’ne yaptığı bir başvuruyla, 25.000 lira yardım istedi. Bu isteğini belirten dilekçede, vaat edilip yerine getirilmeyen yardımlardan, Fenerbahçe Stadı’nın Türkiye’nin en büyük stadı olmasından bahsedilmişti. Bu etkili başvuru sonucunda Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, istenen 25.000 liralik yardımı doğrudan Yapı ve Kredi Bankası’na yatırmış, bankayla kalan borç için anlaşma sağlanmış ve borç 28 Haziran 1952 tarihinde kapatılmıştır.
1982
19 Eylül 1982 tarihinde Altay maçıyla açılan stadımızın kapasitesini arttıracak proje, Aziz Yıldırım’ın başkanlığı süresinde yaptırıldı. Bu projeye göre numaralı, maraton ve açık tribünler yıkılarak yeniden yapılacaktı. Yıllardır önlerine gelen sütun nedeniyle maç seyretmekte sıkıntı çekilmekteydi.
Yeni projeye göre stadın tamamının üstü kapatılacak ancak sütun yerine, tribünleri birleştiren yerlere 4 adet kule dikilecek ve çatı bu kuleler üzerine oturtulacaktı. Yapılması planlanan stadyum, bir futbol stadyumu olarak tasarlanmıştı. Üstünün tamamen kapanması ve futbol sahasının etrafındaki koşu pistinin kaldırılması sayesinde akustik düzelecekti. 1999-2000 sezonunda ilk olarak Yeni Açık diye adlandırılan, Kurbağalıdere tarafındaki
FENERBAHÇENİN KURULUŞ VE GELİŞMESİ
1895 yilinda Modada oturan Ingilizlerin modern futbolu oynamaya baslamalari Fenerbahce Spor Kulubunun kurulmasinin ilk adimlariydi.
Deniz ogrencisi Fuat Husnu Kayacanin 1899 yilinda Fenerbahce stadinin bulundugu cayirda mesin yuvarlaga yaptigi vuruslar sirasinda arkadaslari Resat Denyal, Mehmet Ali ile dile getirdikleri "Ah bizde bit futbol takimi kurup oynayabilsek" ozlemi Turk gencleri arasinda Black Stocking FC kurulmasina sebep olmus.Fakat kulup monarsi rejiminin engellenmsini onlemek amaciyla hemen dagitilmis.
Bir kac gencinde katilimiyla ayni isimler 1902 senesinde bu kez Kadikoy Futbol Kulubu adi altinda toplandilar.Ancak daha sert hafiye baskini bu girisimi de engellemis.
1907 bir bahar gununde gene bir mac donusu Ziya, Ayetullah ve Necip evlerinde cay icerlerken sonmeyen ideallerini bir kez daha basarmaya yonelirler.Monarsi rejimi artik gevsemis ve bu girisim bu kez tutunmus ve FENERBAHCE FUTBOL KULUBU bir daha kapatilmamak uzere kurulmus.
Fenerbahce Futbol Kulubunun ilk yonetim kurulu soyledir ; Ziya bey Baskan, Ayetullah bey Genel Sekreter ve Necip beyde Genel Kaptan ve Veznedardir.
Tabii kurulus yillari kolay olmamis zaman zaman futbolcu bulmakta zorlanmiz ve bir cok defa gemilerden odunc futbolcu alarak ligdeki mucadelesini surdurebilmis.1909 yilinda klubun adi Fenerbahçe Spor Kulubu olarak degisimis renkleride Sari-Beyazdan bugunku rengi Sari-Laciverete cevrilmis.1909-1911 yillari Fenerbahçemiz icin cok zor gecmis bir ara dagilma noktasina bile gelmis ancak Elkatipzade Mustafa adli uye kulubu kurtaran adam olmus.Lokali dahi olmayan klubun takimlari cok kotu durumdayken St.Joseph, Robert College ve Kadikoy numune Mektebinden topladigi genc futbolcularla Kulubun genc takimlari kurmus bir nevi alt yapisini olusturmus.Bu atilim basarisiz gecen 2 yilin ardindan Fenerbahceye hic yenilmeden ilk Sampiyonlugunu getirmis.
Bu sampiyonluk Fenerbahceye yasama gucu asilamis ve kulup Altiyol agzinda 2 odali bir lokale kavusmus.Balkan savasi nedeni ile yapilmayan 1912-1913 lig maclarindan sonra ust uste ve yenilmeden kazanilan 2 sampiyonluk Fenerbahce camiasi olusturmaya baslamis.Fenerbahcemiz ayni zamanda 1914 senesinde tertiplenen Genc takimlar sampiyonlugunuda kazanmis ve 10 yil icinde en cok sampiyonluk kazanmis takim olma unvanini alarak Ingilizler tarafindan verilen tarihsel sildide almaya hak kazanmis.
FENERBAHÇENİN GELİŞMESİ VE IŞGAL YILLARI
KUSDILI LOKALI
Fenerbahcemiz artik buyumeye baslamis kitleleri arkasindan suruklemeye basladigi yillarda artik Altiyolagzindaki 2 odali baraka kucuk gelmeye baslamis.20 Mart 1914 de gorkemli bir torenle Kusdilinde, dere kenarinda genis bahceli cok sirin 2 katli buyuk koske gecilmis.
Fenerbahcemiz bu Kusdili lokalinde 5 Haziran 1932 tarihinde cikan bir yangina kadar barinmis.Buyuk sohret ve sevgiyi bu lokalde kazanmisiz.Hatta Ulu onder Mustafa Kemal Ataturk un 5 Mayis 1918 deki tarihsel ziyaret ve takdirlerine bu guzel lokalde ulasmis ve nihayet kurtulus savasina silah ve insan kacirdigi ve isgalci guclere dusmanca davranislarda bulundugu suclamalariyla sungu takmis bir Ingiliz birligi tarafindan bu lokalde iken bir sure kapatilip Baskani Sabri (Toprak) Bey Malta adasina surulmus.
Sn Dr.Rustu daglaroglu Kusdili lokali icin aynen su sozleri sarfetmis "Fenerbahcenin KUSDILI LOKALI spor tarihimizde ornegi olmayan cok zengin hareketli bir spor sitesini huviyetini tasimistir".Zamanin yonetim kurulu baskani Sn Dr. Hamit Hüsnü Kayacan sanli Fenerbahcemize ilk tesisleri kazandiran kisi olmus ve tesis atagina once bir kayikhane, bir beton paten sahasi hemen yanina 2 tenis kortu yapilmis, buyuk salona da ring, gures minderi konup aletli jimnastik gerecleriyle bir spor sitesi yaratilarak burada gunun her saatinde canli faaliyetlere baslanmis.Bu lokal dar bir alanda 20 yi asan spor dalina hizmet vermeye calismismasi gunumuze kadar sadece Fenerbahce spor klubunun Kusdili lokalinde 1918-1932 yillarinda gorulmus.
ISGAL YILLARI
30 Ekim 1918 den 2 Ekim 1923 e kadar suren 5 yil suren isgal yillari o donemlerde yasanan en buyuk aciydi.Fenerbahcemiz basta futbolculariyla, uyeleriyle, tum yurttaslarimiza isik tutmus ve bir umut isigi olmuslar.Dusman takimlariyla yaptigi 50 futbol macinda en guclu Ingilizleri her yenisinde, acilar ve intikam duygulari icinde kivranan Turk ulusuna umit ve teselli kaynagi olmus ve her defasinda yurekten kutlanmisiz. 5 as futbolcumuzu Sakarya savasina gondermis olmamiza ragmen her gecen gun iddialarini artiran dusman takimlarini yenmeyi surdurmusuz. Baskanimiz Sabri Beyi Maltaya surmeleri bile milli gorevini engellemek bir yana daha yuksek azimle surdurmeye neden olmus.Lozandaki sulh heyetimize bile gurur verip destek olan ve heyet baskanina;
"HEPINIZI MESERRETLE TEBRIK EDER , GOZLERINIZDE OPERIM"
kutlama mesajini gonderen General Harrington, kendi adina duzenlenen kupayi bile almasi ulusumuza armagan ettigi sayisiz mutlu ve anlamli anilar arasindadir..Iste Fenerbaheceyi Fenerbahce yapan aslinda bu olaylar.Hep lider olmusuz hep umut sacan takim olmusuz ozgurlukleri kisitlanan Turk ulusuna hep umit vermisiz.Inanin bu satirlari okurken tuylerim diken diken oldu, ve bir kez daha gurur duydum Fenerbahceli olmakla.
FENERBAHÇENİN BÜYÜMESİ VE BAŞARILARI
GOL YEMEYEN TAKIM
Istanbul liginin 1922-23 sampiyonlugunu yenilmeden ve gol yemeden 58-0 gibi dunya futbolunda esi olmayan skorla kazanan Fenerbahce takimi da iste bu donemin tumuyle yuksek okul mezunu veya ogrencilerinden olusan o unlu 11 soyleymis;
Sekip Kulaksizoglu-Kamil Sporel (K), Cafer Cagatay-Kadri Goktulga, Ismet Ulug, Fahir Yenicay-Sabih Arca, Alaaddin Baydar, Zeki Sporel, Omer Tanyeri ve Bedri Gursoy
Iste bu mithis 11 Fenerbahcemizin yurt icinde sevilmesi artik iyice saglamis aldigi tarihi basarilar sanli kulubumuzun temellerinin saglamlasmasinda buyuk katkilari olmus.Bugunku Fenerbahce onlarin sakatim, hastayim demeden sahalara firlayip hem dusman hem yerli rakipler karsisinda basaridan basariya kosmus bu yuksek kulturlu abilerimizin eseri ve bizlere armagani olmus.O zamanlar bu kadro senelerce konusulmus ve her turlu ovguye layik gorulmus.
O sene basarilarimizin bazilari soyleymis;
-26 Ekim 1923 de Romanyaya karsi oynayan ilk Ay-Yildizlli takima tam 7 futbolcu vermisiz,
-Ilk katildigimiz 1924 Paris Olimpiyatlarinda mucadele eden 11 in 6 Fenerbahceliymis,
-Tek gol dahi yemeden 58-0 gibi dunya tarihinde inanilmaza ve bir ilk daha imza atmisiz.
Bu coskulu sevgi o kadar buyukmus ki 5 Haziran 1932 Kusdili lokalimiz yaninca sevenlerimiz cok uzulmus klubumuze yardima kosanlarin basinda ulu onderimiz Buyuk Ataturku gorunce teselli bulmusuz.Katibi umumi namina Hasan Riza imzali"Fenerbahce Spor Klubu Idare heyetine" hitaben gelen telgrafda su kelimeler yer almis;
"YENI KLUP BINASI INSASINA YARDIM OLMAK UZERE, REISI CUMHUR HAZRETLERININ EMIRLERI VE IS BANKASI ILE HEYETI IDARE NAMINA 500 LIRA GONDERILMISTIR.ALINDIGINI ISAR BUYURULMASINI RICA ILE HURMETLERIMI TAKDIR EDERIM."
Telgrafin gercek anlam ve degeri (Bugunku tarih ile 70 Resat altini) dgilmis tabiiki.Gercek ve paha bicilmez deger, Buyuk Onderimiz Ataturkun Fenerbahcemize olan sevgisiymis hic kuskusuz.
Rusen Esref Unaydin dan dinlenen bir ani ATA mizin Fenerbahce klubune besledigi ozel sevginin derecesini gostermey yetiyor;
10 Agustos 1928 cuma aksami Buyuk Onder 5 ziyaretcisiyle Dolmabahce sarayindadir.Bunlardan klup baskani Necmettin Sadak, Rusen Esref ve Mustafa Necati olarak 3 u Galatasarayli, Sabri Toprak ve Vasif Cinar olarak 2 side Fenerbahcelidir.Buyuk kurtarici o gun ezeli rakiplerin yaptiklari mac sonucunun 3-3 oldugunu sorup ogrendikten sonra;
-Oyle mi ?! Zaten bizde burada 3 e 3 beraberiz, BENDE FENERBAHCELIYIM demis ve kendini Sabri Toprak ve Vasif Cinar ile isaretlemis.
Ataturk her firsatta Fenerbahceye olan manevi destegini surdurmus.Yangin dumanlarinin tuttugu 1932/1933 sezonunda 4 kategoride sampiyon olmus o felaketi geciren o degilmis gibi basarilarimizi surdurmusuz
ISTANBUL LIG ŞAMPIYONLUKLARI:
Buyuk Fenerbahçeli Sn Dr. Rustu Daglaroglu'nun kitabinda 1933-1957 arasi herhangi bir kayit bulunmuyor.
1957-1958 sezonunu 2. kez Teknik direktorluge getirilen Macar Ignas Molnar ile acmisiz.1.Eyluk 1957 de 25.206 biletli seyircimizin toplam 45.193 lira odeyerek izledigi maca ;Sukru Ersoy-Nedim Gunar-Basri Dirimlili-Avni Kalkavan-Naci Erdem-Necdet Coruh-Turan Bayraktutan-Can Bartu-Seref Has-Lefter ve Ergun Oztuna onbiri ile baslamis ve Besiktasi Seref, Turan ve Ergunun golleri ile 3-1 yenmisiz.O sene ilk devreyi 15 puanla sezonu ise 27 puanla bitirerek 2. olmuşuz.
1957-1958 Sezonuna goreve yeni secilen T.B.M.M. Reis vekili Agah Erozan baskanliginda, Molnarin teknik yonetiminde 2 Agustos 1957 de acmisiz. Ilk yarıyı namaglup seoznu ise 32 puanla ve gene namaglup bitirerek sampiyon olmuşuz.
Ilgincdirki Sn.Daglaroglunun sozleri bu zaman icin hala gecerli;
"Hakem konusu bu mevsimde problem olmus, taninmis bir cok hakemler yine yetersiz gorulmuslerdir.Ilk devredeki 0-0 lik G.S macinda Ergunun nizami bir golunu iptal eden Bedri Cakiri Fenerbahce Spor Kulübü Federasyona sikayet etmis ve yabanci hakem istegini yinelemiştir."
Bunun uzerine Federasyon sezon basinda aldigi yabanci hakem yasagini kaldirmis ve Istanbulspor ile oynadigimiz maci 4-0 gibi net bir skorla kazanmisiz.Oynadigimiz 18 macin 7 sinde birer gol diger 11 macta ise hic gol yemeden sampiyon olmusuz.
Fenerbahcemiz Istanbul Liglerinde toplam 215 mac oynamis bunlarin 179 undan Galibiyet ile 27 sinden beraberlik ile 9 undanda maglubiyet ile ayrilmis ve 44 mevsimin 11 ni namaglup 2 sezonda oynadigi butun maclari kazanma basarisini gostermis.
Ayrica bu liglerde kazandigimiz 58-0 ve 47-1 lik skorlar hala dunya rekorudur.1920 li yillarin baslangicinda Zeki-Alaaddin kombinezonu bugunku deyim ile VER KAC futbol seyircileri ilk kez Fenerbahce maclarinda sahit olmuslar.
FENERBAHCENIN MILLI KUME SAMPIYONLUKLARI
MILLI KUME MACLARI
Milli kume maclari bugunku adiyla Bolgesel ligler 11 kez duzenlenmis bunlarin 6'sini Fenerbahçe, 3'ünü Beşiktaş,1'ini Güneşspor 1'inide Galatasaray kazanmis. 1937-1950 yillari arasinda tertiplenen organizasyon Istanbul kulüplerinin istememesi sebebiyle son bulmus.
FENERBAHCENIN MILLI KUMEDEN CIKARILISI
Milli kume maclarinda cok enteresan olaylara sahit olunmus. 1938 yilinda Cumartesi ve Pazar deplasman maclarindan ikincisini kendi stadimizda oynamak istemis ve o gunku Federasyon (Turk Spor Kurumu Genel Merkezi) buistegi red etmis.Bunun uzerine takim pazar gunku maclarina belirlenen saatte Taksim yerine Kadikoyde sahaya cikmis ve hukmen yenik sayilmisiz. Federasyonun o donemde takimlara odedigi deplasman masrafi olan 800 lira yerine Fenerbahceye 650 lira gonderilmesi uzerine takim vapura binmemis ve Izmire gitmemis ve bir kez daha hukmen yenik ilan edilmisiz.
Bu hukmen maglubiyetler Federasyonu iyice sinirlendirmis Fenerbahcemizi Diskalifiye ettigi gibi Milli lig dahil kluplerle ozel maclar yapmasinida yasaklamis. Yani bugunku kavgalar ve gurultuler o gunlerdede varmis. Fenerbahçe-Genel Merkez surtusmesi maclarin Kadikoye alinmasina ragmen devam etmis. Bu arada yonetim kurulumuz Futbol faaliyetlerini bir sure tatil etme karari almis ancak daha sonra Baskanligimizi yapan donemin futbolcusu Muvaffak Menemencioglunun destekledigi futbolcular 19 Mart 1939 sezonunun ilk Milli lig karsilasmasina cikip oynamis ve maci 1-0 kazanmis. Lisans ibra edemeyen takimimiza Federasyon musamaha gostermis ve klube karsi futbolculari destekledigini basin yoluyla aciklamis.Genel Kurulumuz (Muesesan Heyeti) 29 Martta 1939 olaganustu toplanmis Yonetim kurulunun aldigi karara ragmen kendilerinden habersiz mac yaptiklari futbolcularini ciidi sekilde uyarmis tekrarinda klupten ihrac edileceklerini ve bu konuda Yonetim Kuruluna tam yetki vererek ihtar etmis. Genel Kurul ayni zamanda yonetim kurulunun futbol subesini bir sure tatil etme kararini kaldirmis 1939 yili milli ligine katilma karari almis.
Bunun uzerine Yonetim kurulu istifa etmis ve olaganustu kongre yapilmis.Goreve gelen Yonetim kurulu cok basarisiz olmus tarihimizin en kotu sonuclarini almisiz. 5. bitirdigimiz milli maclarda klupten ihrac edilen futbolcular sebebiyle maclara zaman zaman kalecisiz oynamak zorunda kalmis bek gorevi yapan Muzaffer kaleye gecmis hatta ve hatta maclara 10 dahi ciktigimiz olmus. 1940 yilinda kapatilan Gunes takimindan Melihi, Cihat Armani ve bir kac daha futbolcuyu transfer etmis ancak takimin cok yetersiz olmasi sebebiyle acinacak durumlara gelmisiz. Tarihimzdeki o sanli zaferlerin mazide kalmis ve futbol olarak cok gerilere gitmisiz.
O yillardada Fenerbahceyle oynanmaya haklari gasp edilmis. Santrafor Melih bir Vefa macinda iki Vefali futbolcu tarafindan bayiltilmis ve 15 dakika kendine gelememis. Kendine geldikten sonra sahaya geri donmus ve bir hava topuna ciktiginda ayni 2 Vefali oyuncuyu bayiltinca 9 ay ceza almis. Melih Kotanca; son derece cabuk, guclu ve gozu kara Fenerbahce askiyla dolu bir futbolcuymus onu safdisi etmek icin her macta ugrasilmis ve son olarak Vefa macinda Fenerbahce kulubune karsi bir komplo ve surup gelen dusmanca tutumun bir kaniti olmus. Melih 9 yil formasini giydigi Fenerbahce adina 185 macta oynamis ve 204 gol atmis bir oyuncuymus.
Federasyonun bu dusmanca tutumu, kapatilan Gunes de forma giyen milli sag bek Faruk Barlasin yoneticilerin sorumsuzlugu yuzunden 270 liralik kisa hizmet askerlik bedelinin odenmemesi ve bir cok konu yuzunden Fenerbahcemiz 41-42 yillarinda 2. le ve 3. lukle yetinmek zorunda kalmisiz. Genc kaleci Cihat Armanin transferi ve performansi uzun yillar Fenerbahce formasini giyecek olmasi camiamiza teselli olmus.13 yil Fenerbahce formasini giyme basarisini gosteren Cihat Arman Turkiyenin gelmis gecmis en iyi kalecisi unvanini kazanmis. Ucan kaleci Fenerbahcemizin orta dogu karmasi ile oynadigi macta unlu Fantonun 2-3 metreden cektigi sutu sakatlanma pahasina kurtarmis iki dakika sonra Wodwordun penaltisini cok ustaca celince mactan sonra kafile baskani ve hakem lorey ve butun ingiliz futbolcula Cihata kosup kutlamislar.Keza zamanin meshur futbolcusu Deak ten gol yemeyen tek kaleci Cihatmis, bir macta sol ust koseye vurdugu voleyi inanilmaz bir refleksle plonjon yap is ve kurtarmis bunun uzerine Deak gidip Cihatin elini sikarak tebrik etmis.
Mektelilerin kluplerde oynamasina tekrar izin verilince Fenerbahcemiz toparlanmis.1943 yilinda Galatasaray Izmirde Altinorduyu 4-0 yenmis Fenerbahce ise Goztepeye 2-1 yenilmis ve Galatasaray 1 puan ile liderlige yukselmis ayni aksam galatasaraylilar izmirde bir pavyonda sabaha kadar eglenmis mikrofonlarda Fenerbahceye hakaret edilmisine ragmen Fenerbahcelilerin sogukkanliligi sayesinde bir olay yasanmamis.
Bir sonraki hafta karsilastigimiz galatasaray macina ilk kez galibiyet yemini ederek cikmis ve sahayi galatasaraylilara dar ederek 1-0 yenmis ve sahadan taraftarlarinin omuzlarinda sampiyon tezahuratlari altinda ayrilmisiz.Daha sonraki haftalarda Vefayi 4-0, Besiktasida 4-1 yenerek 3.kez Milli Kume sampiyonu olmusuz.
1.TURKIYE LIGLERININ BASLANGICI |
FENERBAHCE'NIN BOCALAMA DEVRESI
Cokus devresi;
1970 li yillarin baslangici Fenerbahce icin hicde ic acici gecmiyor ve basarisizliklar ustuste geliyordu.1970/71 sezonu Rumen Constantin Teaskanin yonetminde acmis.Futbolu birakan Can Bartu Ankaragucune transfer olan Abdullah cevrimin yerine tarnsfer yapmamis ve yerine sezon ortasinda adece Romanyadan Mircea Sasu transfer edilmis.Hasan Polat federasyonu daha once yururlukte olan yabanci hakem statusunu degistirmis yabanci hakemlere mac yonetme yasagi getirmis.
Cok olumsuz bir hazirlik donemi gecirmis ve bunun sonucunda sezonu 41 puanla 2. olarak bitirmisiz.Fenerbahcemiz sampiyonlugu kouruyamanin sebeplerini siralamak gerekirse ; Yonetim borclanmadan korktugu icin hic bir transfere gerek gormemis ve Genc takimdan takviye yoluna gitmis.Hatta klup yoneticilerinin surekli olarak "Bu mevsim transfer yapmayacagiz .Boylece Galatasarayda yapacagi transferlerde serbest kalip rahat davranir.." sozleri Fenerbahcemizi yerinde saydirirken , ezeli rakibimize guclu ve genis bir kadroyu ucuza kurma olnagi vermis.Hic bir sezona kaderini bu yilki kadar tesadufe birakmamisiz.Ve Islam Cupi bir yazisinda su satirlara yer vermis ; "Fenerbahcede bir genclik, genclestirme yutturmacasi var."
Kotu gidisat sebebiyle sezon ortasinda 3.000 dolara (27.000 lira) transfer edilen Sasu buyuk sukse yapmis ve oynadigi ilk macta 1-1 biten karsilasmada Galatasaraya gol atmis.Etkili oyunu sebeiyle dikkatleri bir anda ustune ceken Sasu, kacip gitmeden once oynadigi 7 macta Fenerbahcenin 10 golun 4 atmis 6 sinida attirmis.Sasu kacip gitmesinde en buyuk suc teknik direktir Taeskanin olmus.Yildiz Sasununda gitmesiyle sahaya zaman zaman 16 kisilik kadro yerine kadro yetersizligi sebebiyle 13 kisi cikarabilmisiz.Kaleci Yavuz ve Yasarda baska yedegimiz olmamis bazi maclarda.Bu kadar dar kadroya ragmen 1 puanla ikinci olmamiz basari sayilabilir.
1971/72 sezonunuda gonderilen Taeskanin yerine goreve getirilen Sabri Kiraz ile acmisiz.Gecen sezon yapilan transfer hatalarina dusmek istemeyen yonetim bu seferde parayi har vurup harman savurmus.Sezon ortasinda 3.5 milyon lira harcanacagi ve Cemil Turan ile Ender Goncanin mutlaka alinacaginin ilan edilmesi, futbolcularla gorusurken resimleralinip yayinlanmasi Fenerbahcede o donemler alisilmamis davranislarmis.Usteli sezon sonunda bu transferler fiyasko ile sonuclanmis Istanbulspor Cemil Turani vermemis, Eskisehirsporda Ender Goncayi Einracht Frankfurta satmis.Bunun uzerine telasa kapilan yonetim cok bilinsizce transferlere yonelmis 630.000 liraya Mersinden transfer edilen Muharremin 4.5 ay cezali, 350.000 lirayada Balikesirden transfer edilen Kamilinde meniskus oldugu transferlerden sonra anlasilmis.Diger transferler Kizilyildizdan Ostojic, Osman Arpacioglu, Niyazi ve Cevher Orer olmus.
O donem yururlukte olan yabancilar statusundeki "Yabanci oyuncu son 1 yil icinde kendi milli takim formasini giymesi sarttir" maddesinden yola cikarak Galatasaray ve Bursaspor federasyona itiraz eder.Donemin 2.baskani Emin Cankurtaran tarafindan Belgrada goturulen Ostojicin 22.9.1971 de Meksikaya karsi oynamasi uzerine transferine onay cikar.Galatasarayin bu tutumu, gecen yilki davranisi ile karsilastirildiginda uyarici kabul edilmek gerekir.Sabri Kirazin ilk 6 macta Datcuyu oynatmamasi 6 macin 4 unde yenilgi almamizin tek sebebi olarak gorulmus.Datcunun daha sonra oynadigi 24 macta sadece 1 yenilgi almamiz sezon basi yapilan hatanin buyuklugu anlasilmis.
Gecen baslayan ve Fenerbahce taraftarlari tarafindan agir protestoya maruz kalan kotu futbol bu senede devam etmis ve sezonunun yedigimiz 21 gole karsilik 37 gol atmis, 39 puan ve averajla 3. bitirmisiz.Eskisehirspor ise averajla 2. olmus.Gecen sezonun sampiyonu Galatasaray 42 puanla 5.kez sampiyon olmus.
1972/73 sezonu Brezilyali Waldyr Parreira Didi yonetiminde, Adanaspordan Timucin, Bursaspordan Necati, ve buyuk sukse ile gelen Cemil Turan transferleri ile acilmis.Istanbulspor Cemil Turani Galatasaraya satmis ancak Cemil Turan Fenerbahceden baska takimda oynamam diyerek direnmesi ve Genel Sekreter Emin Cankurtaranin buyuk cabalari ile Fenerbahceye kazandirilmis.
Didinin asiri disiplinli olmasi ve taviz vermeyen yapisi, buna tepki gosteren yildiz futbolcularin kaprisleri ve sorumsuzluklari ile bu konunun basinda cok dile dusmesi ile birlikte bu olaylara zamaninda mudahale etmeyen yonetimin yanlis tutumlari sebebi ile bu senede sampiyon olamamis ve ligi 42 puanla 6.kez sampiyon olan Galatasarayin ardindan 2. bitirmisiz.Kotu futbola ile taraftarin sabri iyice tasmis, o zamana kadar hic bir donem sampiyonluktan bu kadar ayri kalmamis Fenerbahceye cok agir elestriler yapiliyordu, taraftar baskisi iyice artmis maclardan sonra sert tartismalar iyice artmisti.Gene Goztepe ile oynanan ve berabere kalinan mactan sonra protestolar artik had safhaya cikinca Kahraman Bapcum kosesinde su satirlara yer vermis ; ".... ve Fenerbahce sahayi terk ediyordu.Kazanmamisligin yada kaybetmisligin boynu bukuklugu degildi futbolcularin omuzlarindaki, daha fazla bir seyin, bir gonul ezikliginin bir terk edilisinin acisi vardi bu bas egiste.Cunku 30 bin seyirci Fenerbahcenin futbolcularini cok agir sozlerle ugurluyorlardi...agirdi, fazlaydi hesapsiz ve sinirsizdi ithamlar ; Satilmislar.....Kansizlar...Pavyona....diye tempo tutuyorlardi.Rastgele bir yuh degildi bu bilerek, bilinclice, acik acik yapiliyordu bu hakaretler.....Ustelik tarihinde ilk defa taraftari Fenerbahcenin futbolcularini bu kadar agir bicimde protesto ediyorlardi.
FENERBAHCEMIZ TOZU DUMANA KATIYOR
1 devin sahlanisi;
1973/74 sezonunda her zamanki gibi hareketli bir transfer doneminde Istanbulspordan Alpaslan Eratli, E.Frankfurttan Ender Gonca, Usakspordan kaleci Adil Eris,Altayda Mustafa ve Belcikadan Selahaddin transfer edilmis.Didinin yonetiminde sezonu 8 Eylul 1973 de acmisiz.10 gunluk Kizilcahamam kampindan sonra hazirlik maclarinda firtina gibi esmisiz.18 gunde Besiktasi uc kez 3 gol ile yenmis, Yunan panathinaikosu 4-1 ve son olarakda Galatasaray ile 2-2 berabere kalarak 2. TSYD kupasini kazanmisiz.
Ligin llk macinda Samsunda Samsuna 1-0 yenilince Didi hayretini gizlemeyerek "Bir futbolcu bir kac gunde nasil bu kadar degisebilir anlayamiyorum" diyerek Turk futbolcusunun istikrarsizligini dile getirmis. O donemlerde Fenerbahce akici futbol oyniyamiyor Didi ise agir elestrilere ugruyordu.Liderlik Galatasaray ve Besiktas arasinda degisip duruyordu.Fenerbahce yonetimi toplanip Fikret Aricani teknik yardimciliga getirerek sembolik olarakda olsa olaya el koymus. Ilk yarinin son macinda Eskisehirsporu 1-0 yenerek liderlik koltugununa averajla oturmusuz.
Devre arasinda katildigimiz Uluslararasi Berlin Salon Turnuvasinda cok basarili olmus ve 2. lik kupasini almisiz.Ikinci yarida Fenerbahce, futbolu birakan Kaptan Nedim Dogandan bosalan kaptanlik pazu bandini tasimanin soumlulugu icinde futbolculuk huviyeti tamamen degisen Ziya Sengulun, Gol krali Cemil Turan ve Alpaslan Eratlinin futbolu ile buyumus ve tek bir yenilgi almadan attigi 39 gole karsin 15 gol yemis ve 43 puanla 7. kez sampiyon olmus.Besiktas 40 puanla 2., Bolusporda 3. olmus.
Fenerbahce sampiyonluk turunu 19 Mayis 1974 gunu Inonu stadinda 43.902 seyircinin surekli istek ve staddan ayrilmamalari uzerine, 15 dakika once zar zor girdikleri soyunma odasindan geri donerek atmis. Kutlamalarin nasil gorkemli gectigini Didi bakin nasil anlatmis."En mutlu, en buyuk gunum. Futbolculugumda cok sampiyonluk gordum ama, antrenor olarak bu ilk sampiyonlugum. Boyle sampiyonluk gunu Brezilyada bile boyle kutlanmamistir. Dunya sampiyonlugunu bile boyle kutlamadik, Fenerbahce taraftarinin dunyada esi yok !!!.
1974/75 sezonu;
Transferde Boludan Aydin Celik, Ankaragucunden Zafer Gonculer ve Sariyerdende Emini almisiz.Sezon 10 Temmuzda Necdet Nis ve Basri Dirimlilin yonetiminde basladi. Teknik direktor Didi Kibris baris harekati nedeniyle ucak bulamamis ve takima ancak 15 un sonra katilabilmis. Yapilan hazirlik maclarinda Galatasarayi 1-0 yenerek Silahli kuvvetler kupasini, Besiktasi ve Altayi Izmirde yenerek Zafer kupasini kazanmisiz.
Sezonu attigimiz 43 gole karsin yedigimiz 18 gol ve 43 puan alarak Galatasarayin 5 puan onunde 8.kez sampiyon olmusuz.Eskisehirspor ise 35 puanla 3. olmus. En fazla gol atan, en az gol yiyen, ve en cok seyirci toplayan (ortalama 27.765), her macta ortalama 520.000 lira (yaklasik 36.000 dolar) gelir saglayan, 1.500.000 dolar degerle dunyanin en pahali 20 takim icinde olan Fenerbhacemiz o donem butun rekorleri alt ust etmis. Senenin en buyuk hasilati 19 Ekimde 2-2 biten Boluspor macinda elde edilmis. 42.254 seyirci 931.000 (67.000 dolar) odemis.
Maliyetler ciddi bir şekilde artmaya başlıyor...
Mucadele kizisiyor;
1977/78 Sezonu Fenerbahcemizin 9.Turkiye Ligi sampiyonlugu ile sona erdi.Kluplerin transferde suskun oldugu bu sezon, Fenerbahcemiz transfer sezonunda Adil, Sabahattin, Nevruz, Ersoy, Ender, Omer ve Osmani satmis yerlerine Partizandan Kaleci Ivancevic ve Anticin yanisira Eskisehirden Fuat, eski futbolcumuz Coskun, Orduspordan Tuna, Galatasaraydan Sevki, ve Bahri ve birkac amator futbolcu alarak takimi bastan asagi yenilemis.Antrenor Kaleperovic ile sezonu acmisiz.17 galibiyet 8 beraberlik ve 5 yenilgiye karsin yedigimiz 24 gole 48 golle cevap vermisiz.
Son iki yilda kaybedilen sampiyonluk ve dusulen ikincilikler taraftarimizi kusturmus ve Yonetim sampiyonlugu zaruri gormus. Oyleki 2 Ekim 1977 tarihinde oynanacak bir Galatsaray macini kazanmak icin Aston Villa ile oynayacagimiz UEFA kupasini bile feda etmisiz. As futbolcularimizi Galatasaray macinda oynatacigimizi, Aston Villa karsisina yedeklerle oynayacagimiz cok onceden aciklamisiz.Nitekim Aston Villa macini kaybetmis ancak Galatasarayi 2-0 yenerek Lider olmusuz.
Yeni transferlerden Antic ve Ivancevic ile beraber Fenerbahce sampiyonluk havasina girmis ilk yarinin bitimine bir hafta kala karsilastigimiz Boluspor macinda hakem Orhan Cebenin alehimize caldigi inanilmaz dudukler neticesinde 1-0 yenilmis en yakin takipcimiz Trabzonspor ile puan farkimiz 2 puana inmis.Ilk yarinin son macinda Trabzonspor ile Trabzonda karsilasmis muthis bir mucadele sonunda bu onemli deplasmandan 1 puan alarak donmusuz.Ikinci yarida liderligimizi lig sonuna kadar tasimis ve 9.sampiyonlugumuzu ilan etmisiz.
1978/79 Sezonu;
Transferde cilgin rakamlar telafuz edilmeye baslanmis.Galatasaray 13, Fenerbahce 11 Besiktas ise 9 milyon lira harcadiklari transferde onemli oyunculari kadrolarina katmislar.
Kume dusucek takim sayisi 3 e cikmis, ve tarihinde ilk defa Deplasmanli Genc takimlar ligi kurulmus ve bu maclar A takim maclarindan once oynanmasi karara baglanmis.41 gol atip 23 gol yedigimiz maclarda 15 galibiyet, 8 beraberlik ve 7 maglubiyet alarak 38 puanla Sampiyon Trabzonsporun ve Galatasarayin ardindan 3. olmusuz.
Transferde yildiz Antici Real Zaragozaya satmis buna karsin Trabzonspordan Ali Kemali, Altaydan Erol Togayi, Kocaelispordanda 2.lig gol krali Rasit Cetineri transfer etmisiz. Sezona Necdet Nis nezaretinde acmisiz.
Turk futbol tarihinde 51.000 dolar Antic icin, 175.000 mark da Engin icin kazandigi paralar Turk futbolu icin gurur kaynagi olmus. Gerek alinan basarisiz sonuclar gerekse Federasyonun Fenerbahce aleyhine tutumlarina karsi koyamayan yonetim lig ortasinda istifa etmesi takimi olumsuz etkilemis ve takimi sampiyonluktan etmistir.
1979/80 Sezonu;
25 Agustos 1979 da baslayan sezonda Danisma kurulunun aldigi karar neticesinde yabanci futbolcu yasagi getirilmis ve 1.lig Sadece turk futbolcularla oynandi. Kalitenin cok dustugunde birlesen futbol otoriterleri yabanci futbolcu yasaginin kalkmasi gerektigini belirtiyorlardi.
Sezona eski kalecimiz Sukru Ersoy ile baslamis transferde Sekerspordan Selcuk Yula ve Yasar, Eskisehirspordan kaleci Adem kadroya dahil olmus. Transferlere ve kadroya kuskun olan taraftarin desteginden yoksun olan Fenerbahce TSYD kupasini 6.kez kazanmis ancak ilerisi icin umit vermiyordu nitekim 9 macta alinan 5 maglubiyet endiselerin hakli oldugunu gosteriyordu.9.haftada Orduspor`a 1-0 yeniliyor ve istifa eden Sukru Ersoyun yerine Ziya Sengul getiriliyordu. Bu degisiklik takima olumlu sekilde yansiyor ilerki haftalarda duzelen Fenerbahce 10. siradan ligi 2.olarak tamamliyordu. Trabzonspor 4.kez sampiyon olarak 4 buyukler arasinda yerini aliyordu.
Yonetim zaafi giderilememis yapilan haksiz uygulamalara karsi sessiz kalan yonetim taraftarin tepkisini bir cok defa cekmis. Bu zaafiyetten yararlan Fenerbahce dusmanlari tezgahlarini her macta gostermisler. Gazetelerde "Inonude Katliam, Hakemin yarattigi penalti, Turk Futbolunda cinayet" gibi mansetler bu zaafiyetin Fenerbahce aleyhine kullanildiginin bir gostergesi olmus
Kulübümüzün Başkanları
Nurizade Ziya Songülen 1907-1908
Ayetullah Bey 1908-1909
Tevfik Haccar Taşçı 1909-1910
Osman Fuat Efendi 1911
Hamit Hüsnü Kayacan 1912-1914
Salih Hulusi Kezrak 1914-1915
Mehmet Sabri Toprak 1915-1916
Dr.Nazım Bey 1916-1918
Refik Ahmet Nuri Sekizinci 1918-1920
Ömer Faruk Efendi 1920-1923
Mehmet Sabri Toprak 1923-1924
Nasuhi Baydar 1924-1925
Ali Naci Karacan 1925-1927
Muvaffak Menemencioğlu 1927-1932
Sait Selahattin Cihanoğlu 1932-1933
Hayri Cemal Atamer 1933-1934
Mehmet Şükrü Saraçoğlu 1934-1950
Ali Muhittin Hacı Bekir 1950-1951
Osman Kavrakoğlu 1951-1953
Bedii Yazıcı 1953-1954
Osman Kavrakoğlu 1954-1955
Zeki Rıza Sporel 1955-1958
Agah Erozan 1958-1960
Medeni Berk 1960
Hasan Kamil Sporel 1960-1961
Razi Trak 1961-1962
Dr. İsmet Uluğ 1962-1966
Faruk Ilgaz 1966-1974
Emin Cankurtaran 1974-1976
Faruk Ilgaz 1976-1980
Razi Trak 1980-1981
Ali Şen 1981-1983
Faruk Ilgaz 1983-1984
Fikret Arıcan 1984-1986
Tahsin Kaya 1986-1989
Metin Aşık 1989-1993
Güven Sazak 1993-1994
Hasan Özaydın 1994
Ali Şen 1994-1998
Aziz Yıldırım 1998-...
Kulübümüzün Teknik Adamları
1907-1911: Dalaklı Hüseyin
1911-1915: Galip Kulaksızoğlu
1915-1921: Fuat Hüsnü Kayacan
1921-1924: Mustafa Elkatipzade
1924-1926: Sami Coşar
1926-1929: Hikmet Mocuk
1929-1932: Necmettin Çakan
1932-1935: Jozsev Seveng
1935-1938: James Elliot
1938-1939: Jozsev Seveng
1939-1941: G. Nemetz (3 ay)
1941-1944: John Prayer
1945-1947: Fikret Arıcan
1947-1948: Ignace Molnar
1948-1949: Cihat Arman
1949-1951: Peter Molloy
1951-1951: James Mc.Cormick (2 ay)
1951-1953: Laszlo Szekelly
1953-1955: Zarko Mihailoviç
1955-1955: Imre Markos
1955-1956: Fikret Arıcan
1956-1957: Laszlo Szekelly
1957-1959: Ignace Molnar
1959-1960: Mehmet Reşat Nayır
1960-1961: Laszlo Szekelly
1961-1962: Necdet Erdem
1962-1964: Miroslav Kokotoviç
1964-1965: Oscar Hold
1965-1966: Necdet Erdem
1966-1967: Abdullah Gegiç
1967-1968: Ignace Molnar
1969-1970: Trian Ionescu
1970-1971: Constantin Teasca
1971-1972: Sabri Kiraz
1972-1975: Waldir Pereria Didi
1975-1976: Abdullah Gegiç - Necdet Niş
1976-1976: Abdullah Gegiç
1976-1978: Tomislav Kaleperoviç
1978-1979: Necdet Niş
1979-1979: Şükrü Ersoy
1979-1980: Ziya Şengül
1980-1982: Friedel Rausch
1982-1982: Enver Katip (2 ay)
1982-1984: Branko Stankoviç
1984-1985: Todor Veselinoviç
1985-1986: Kalman Meszoly
1986-1986: Ziya Şengül
1986-1987: Branko Stankoviç
1987-1987: Yılmaz Yücetürk
1987-1988: Paul Csernai
1988-1988: Ercan Aktuna
1988-1990: Todor Veselinoviç
1990-1990: Ömer Kaner (3 maç)
1990-1991: Guus Hiddink
1991-1991: Erol Togay (3 maç)
1991-1991: Tınaz Tırpan (2 ay)
1991-1993: Josef Venglos
1993-1995: Holger Osieck
1995-1995: Tomislav Iviç
1995-1996: Carlos Alberto Parreria
1996-1997: Sebastiano Lazaroni
1997-1997: Todor Veselinoviç
1997-1998: Otto Bariç
1998-1999: Joachim Löw
1999-1999: Rıdvan Dilmen (4 ay)
1999-2000: Zdenek Zeman (3 ay)
2000-2000: Turhan Sofuoğlu (5.5 ay)
2000-2001: Mustafa Denizli (1.5 sene, 24 Aralık 2001)
2002-2002: Werner Lorant (3 Ocak 2002-9 Aralık 2002)
2002-2003: Ahmet Oğuz Çetin (10 Aralık 2002-7 Nisan 2003)
2003-2003 : Tamer Güney (7 Nisan 2003-2 Haziran 2003)
2003- 2006: Christoph Daum (2 Haziran 2003-2006 Haziran) 2006-2008 : Zico 2008-2009 : Aragones 2009 : Daum
FENERBAHÇE'NİN MENAJER VE FUTBOL ŞUBE SORUMLULARI
1964-1965 Halit Deringör (İdari Menajer)
1981-1982 Basri Dirimlili (İdari Menajer)
1987-1988 Ömer Kaner (İdari Menajer)
1988-1989 Metin Aşık (Futbol Şube Sorumlusu), Ömer Kaner (Teknik Menajer)
1989-1990 Selim Soydan (İdari Menajer) (6 Mart 1990'da başladı), Metin Aşık (Futbol Şube Sorumlusu) (Aralık 1989'da bıraktı), Mehmet Özbek (Futbol Şube Sorumlusu) (Aralık 1989'da başladı)
1990-1991 Selim Soydan (İdari Menajer)
1991-1992 Ercan Aktuna (İdari Menajer), Aziz Yıldırım (Futbol Şube Sorumlusu)
1992-1993 Aziz Yılmaz (Futbol Şube Sorumlusu) (13 Ağustos 1992'de başladı), Ömer Kaner (Teknik Menajer)
1993-1994 Cemil Turan (Futbol Şube Sorumlusu)
1994-1995 Cemil Turan (İdari Menajer) (Mart 1994-18 Eylül 1994), Yılmaz Yücetürk (İdari Menajer) (19 Eylül 1994'de başladı)
1995-1996 Zafer Göncüler (İdari Menajer), Selim Soydan (Futbol Şube Sorumlusu)
1996-1997 Zafer Göncüler (İdari Menajer) (6 Şubat 1997'de ayrıldı), Rıdvan Dilmen (İdari Menajer) (7 Şubat 1997-31 Mayıs 1997)
1997-1998 Vefa Küçük (Futbol Şube Sorumlusu)
1998-1999 Ali Yıldırım (Futbol Şube Sorumlusu)
1999-2000 Cemil Turan (İdari Menajer) (20 Şubat 2000'de ayrıldı), Selim Soydan (İdari Menajer) (20 Şubat 2000-30 Mayıs 2000) Ali Yıldırım (Futbol Şube Sorumlusu) (20 Şubat 2000'de ayrıldı), Şadan Kalkavan (Futbol Şube Sorumlusu) (20 Şubat 2000-30 Mayıs 2000)
2002-2003 Kemal Dinçer (İdari Menajer) (12 Temmuz 2002-6 Aralık 2002), Volkan Ballı (İdari Menajer) (28 Şubat 2003- ) Saadettin Saran (Futbol Şube Sorumlusu) (10 Aralık 2002-25 Nisan 2003)
2003-2009 Volkan Ballı (İdari Menajer)
2009 Aykut Kocaman Sportif Direktör
FENERBAHÇE'NİN ALDIĞI KUPALAR
RESMİ KUPALAR
1 - 1911 - 1912 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Galip Kulaksızoğlu
2 - 1913 - 1914 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Galip Kulaksızoğlu
3 - 1914 - 1915 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Galip Kulaksızoğlu
4 - 1920 - 1921 CUMA LİGİ Fuat Hüsnü Kayacan
5 - 1922 - 1923 CUMA LİGİ Msutafa Elkatipzade
6 - 1929 - 1930 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Necmettin Çakar
7 - 1930 - İSTANBUL ŞİLDİ Necmettin Çakar
8 - 1932 - 1933 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Josef Şvenk
9 - 1933 - TÜRKİYE AMATÖR Josef Şvenk
10 - 1934 - İSTANBUL ŞİLDİ Josef Şvenk
11 - 1934 - 1935 İSTANBUL FUTBOL LİGİ James Elliot
12 - 1935 - TÜRKİYE AMATÖR James Elliot
13 - 1935 - 1936 İSTANBUL FUTBOL LİGİ James Elliot
14 - 1936 - 1937 İSTANBUL FUTBOL LİGİ James Elliot
15 - 1937 - MİLLİ KÜME James Elliot
16 - 1938 - İSTANBUL ŞİLDİ Josef Şvenk
17 - 1939 - İSTANBUL ŞİLDİ Josef Şvenk
18 - 1940 - MİLLİ KÜME G. Nemetz
19 - 1943 - MİLLİ KÜME John Prayer
20 - 1943 - 1944 İSTANBUL FUTBOL LİGİ John Prayer
21 - 1944 - TÜRKİYE AMATÖR John Prayer
22 - 1945 - İSTANBUL KUPASI Fikret Arıcan
23 - 1945 - MİLLİ KÜME Fikret Arıcan
24 - 1945 - BAŞBAKANLIK KUPASI Fikret Arıcan
25 - 1946 - MİLLİ KÜME Fikret Arıcan
26 - 1946 - BAŞBAKANLIK KUPASI Fikret Arıcan
27 - 1946 - 1947 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Fikret Arıcan
28 - 1947 - 1948 İSTANBUL FUTBOL LİGİ Ignace Molnar
29 - 1950 - MİLLİ KÜME Peter Molley
30 - 1950 - BAŞBAKANLIK KUPASI Peter Molley
31 - 1952 - 1953 İSTANBUL PROFOSYONEL LİGİ Laszio Szekely
32 - 1956 - 1957 İSTANBUL PROFOSYONEL LİGİ Laszio Szekely
33 - 1958 - 1959 İSTANBUL PROFOSYONEL LİGİ Ignace Molnar
34 - 1959 - TÜRKİYE LİGİ Mehmet Reşat Nayır
35 - 1960 - 1961 TÜRKİYE LİGİ Laszio Szekely
36 - 1963 - 1964 TÜRKİYE LİGİ Kokotoviç
37 - 1964 - 1965 TÜRKİYE LİGİ Oscar Hold
38 - 1964 - 1965 ATATÜRK KUPASI Oscar Hold
39 - 1966 - 1967 BALKAN KUPASI Abdullah Gegiç
40 - 1966 - 1967 SPOR-TOTO KUPASI Abdullah Gegiç
41 - 1967 - 1968 TÜRKİYE LİGİ Ignace Molnar
42 - 1967 - 1968 FEDERASYON KUPASI Ignace Molnar
43 - 1968 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Ignace Molnar
44 - 1969 - TSYD KUPASI Trian Ionescu
45 - 1969 - 1970 TÜRKİYE LİGİ Trian Ionescu
46 - 1973 - BAŞBAKANLIK KUPASI Waldir Pereira Didi
47 - 1973 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Waldir Pereira Didi
48 - 1973 - TSYD KUPASI Waldir Pereira Didi
49 - 1973 - 1974 FEDERASYON KUPASI Waldir Pereira Didi
50 - 1973 - 1974 TÜRKİYE LİGİ Waldir Pereira Didi
51 - 1974 - 1975 TÜRKİYE LİGİ Waldir Pereira Didi
52 - 1975 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Waldir Pereira Didi
53 - 1975 - TSYD KUPASI Waldir Pereira Didi
54 - 1976 - TSYD KUPASI Abdullah Gegiç
55 - 1977 - 1978 TÜRKİYE LİGİ Toma Kaloperoviç
56 - 1978 -TSYD KUPASI Toma Kaloperoviç
57 - 1978 - 1979 FEDERASYON KUPASI Necdet Niş
58 - 1979 - 1980 TSYD KUPASI Ziya Şengül
59 - 1980 - BAŞBAKANLIK KUPASI Ziya Şengül
60 - 1980 - TSYD KUPASI Friedel Rausch
61 - 1982 - SİLAHLI KUVVETLER DONANMA VAKFI Branko Stankoviç
62 - 1982 - TSYD KUPASI Branko Stankoviç
63 - 1982 - 1983 TÜRKİYE LİGİ Branko Stankoviç
64 - 1982 - 1983 FEDERASYON KUPASI Branko Stankoviç
65 - 1983 - SİLAHLI KUVVETLER DONANMA VAKFI Branko Stankoviç
66 - 1984 - SİLAHLI KUVVETLER DONANMA VAKFI Todor Veselinoviç
67 - 1984 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Todor Veselinoviç
68 - 1984 - 1985 TÜRKİYE LİGİ Todor Veselinoviç
69 - 1985 - SİLAHLI KUVVETLER DONANMA VAKFI Todor Veselinoviç
70 - 1985 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Todor Veselinoviç
71 - 1985 - TSYD KUPASI Todor Veselinoviç
72 - 1986 - TSYD KUPASI Todor Veselinoviç
73 - 1988 - 1989 TÜRKİYE LİGİ Todor Veselinoviç
74 - 1989 - BAŞBAKANLIK KUPASI Todor Veselinoviç
75 - 1990 - CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI Ömer Kaner
76 - 1993 - BAŞBAKANLIK KUPASI Holger Osieck
77 - 1994 - TSYD KUPASI Holger Osieck
78 - 1995 - TSYD KUPASI Carlos Alberto Parreira
79 - 1995 - 1996 TÜRKİYE LİGİ Carlos Alberto Parreira
80 - 1998 - BAŞBAKANLIK KUPASI Otto Bariç
81 - 1998 - ATATÜRK KUPASI Joachim Löw
82 - 2000 - 2001 TÜRKİYE LİGİ Mustafa Denizli
83 - 2003 - 2004 TÜRKİYE LİGİ Christoph Daum 84- 2004-2005 TÜRKİYE LİGİ Christoph Daum 85 - 2006-2007 TÜRKİYE LİGİ Zico
86- 2007 SÜPER KUPA Zico
ÖZEL KUPALAR
1 - 1913 - 1914 Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Kupası
2 - 1920 - 1921 Union Clup Kupası
3 - 1920 - 1921 Turnuva Kupası
4 - 1920 - 1921 Şehzade Abdülhalim Kupası
5 - 1921 - 1922 Hilaliahmer Kupası
6 - 1921 - 1922 Türkiye İdman Cemiyeti Kupası
7 - 1923 - 1924 Spor Alemi Kupası
8 - 1923 - 1924 General Harrington Kupası
9 - 1925 - 1926 Teyyare Cemiyeti Kupası
10 - 1936 - 1936 19 Mayıs Stad Kupası
11 - 1939 - 1940 Cumhuriyet Bayaramı Kupası
12 - 1947 - 1948 Makbut Cemiyeti Kupası
13 - 1948 - 1949 İzmir Fuar Kupası
14 - 1949 - 1950 Son Saat Kupası
15 - 1950 - 1951 Gazeteciler Cemiyeti Kupası
16 - 1951 - 1952 Eva Peron Kupası
17 - 1952 - 1953 Akın Gazetesi Kupası
18 - 1952 - 1953 Fuar Kupası
19 - 1952 - 1953 Ege Expres Kupası
20 - 1952 - 1953 Çanakkale Abide Kupası
21 - 1953 - 1954 Embros Gazetesi Kupası
22 - 1953 - 1954 Atatürk Stadı Kupası
23 - 1953 - 1954 Fuar Kupası
24 - 1953 - 1954 Ankara Telgraf Kupası
25 - 1954 - 1955 Doğubank Kupası
26 - 1955 - 1956 Üçler Dostluk Kupası
27 - 1957 - 1958 19 Mayıs Stadı 2.Kupası
28 - 1957 - 1958 Mülkiye Kupası
29 - 1958 - 1959 Bursa Yangını Kupası
30 - 1958 - 1959 Vali Dilaver Argun Kupası
31 - 1959 - 1960 Adana Kupası
32 - 1959 - 1960 Cemal Gürsel Kupası
33 - 1965 - 1966 Ali Sami Yen Kupası
34 - 1972 - 1973 Zafer Kupası
35 - 1973 - 1974 Hasan Tahsin Kupası
36 - 1974 - 1975 Silahlı Kuvvetler Kupası
37 - 1974 - 1975 1. Zafer Kupası
38 - 1975 - 1976 2. Zafer Kupası
39 - 1976 - 1977 Van Depremi Kupası
40 - 1980 - 1981 Berlin Kupası
41 - 1980 - 1981 Vatan Kupası
42 - 1981 - 1982 Westfalya Kupası
ALINAN KUPA SAYISI
İSTANBUL FUTBOL LİGLERİ 16
İSTANBUL ŞİLDİ 4
İSTANBUL KUPASI 1
MİLLİ KÜME 6
TÜRKİYE FUTBOL ŞAMPİYONASI 3
SPOR-TOTO KUPASI 1
DONANMA KUPASI 4
BALKAN KUPASI 1
TSYD KUPASI 12
BAŞBAKANLIK KUPASI 8
CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI 6
TÜRKİYE + FEDERASYON KUPASI 4
ATATÜRK KUPASI 2
TÜRKİYE 1. LİGİ 17
SÜPER KUPA 1
TOPLAM 86
1965 ten Günümüze Fenerbahçe
1965-1966 Yıllarındaki Kadrosu
Hazım - Ali - Şükrü - Bülent - Şeref - Ercan - Özer - Osman - Ogün - Yaşar - Ziya - Haldun - A.İhsan - Aydın - Birol - Varol - Şenol
1966-1967 Yıllarındaki Kadrosu
Hazım - Radoviç - Ali - Özcan - Şükrü - Numan - Tezer - Cengiz - Şeref - Özer - Ercan - Yılmaz - Ali İhsan - Osman - Yaşar - Abdullah - Birol - Canel - Selim - Canan - Lemiç - Nedim - Ogün - Ziya
1967-1968 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Şükrü - Levent - Şeref - Ercan - Yılmaz - Ogün - Fuat - Abdullah - Can - Yaşar - Hazım - Numan - Özcan - Selim - Raşit - Ziya - Nedim - Birol - Yakup - Erdinç - Özer - Serkan
1968-1969 Yıllarındaki Kadrosu
Rasim - K.Yavuz - Levent - Ümran - Yılmaz - Nunweiller - Serkan - Cenap - Can - Selim - Erdinç - Raşit - Nedim - Birol - Ogün - Yaşar - Fuat - Ercan - Ziya - Ali - Özcan - Şeref - Rüçhan - Şükrü - Numan - Abdullah - Salim
1969-1970 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Datçu - Şükrü - Levent - Numan - Nunweiler - Ercan - Yılmaz - Yaşar - Fuat - Abdullah - Ogün - Zeki - Can - Salim - Serkan - Ümran - Selim - Ziya
1970-1971 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Yavuz - Niyazi - Şükrü - Ercan - Yılmaz - Timuçin - Levent - Fuat - Ziya - Cevher - Serkan - Osman - Canan - Bülent - Yaşar (1) - Ersoy - Cezmi - Yaşar (2) - Nedim - Ostojiç - Tacettin - Turgay - Muharrem - Salim - Önder - Numan - Kamil - Rasim - Gafur - Çetin
1971-1972 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Yavuz - Niyazi - Şükrü - Ercan - Yılmaz - Timuçin - Levent - Fuat - Ziya - Cevher - Serkan - Osman - Canan - Bülent - Yaşar (1) - Ersoy - Cezmi - Yaşar (2) - Nedim - Ostojiç - Tacettin - Turgay - Muharrem - Salim - Önder - Numan - Kamil - Rasim - Gafur - Çetin
1972-1973 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Şükrü - Yılmaz - Levent - Serkan - Ercan - Ostojiç - Nedim - Necati - Osman - Muharrem - Yavuz - Canan - Ersoy - Niyazi - Cevher - Rasim - Çetin - Önder - Necati - Gaffur - Timuçin - Ender - Ziya - Fuat - Yaşar - Çoşkun - Cemil
1973-1974 Yıllarındaki Kadrosu
Datcu - Adil - Timuçin - Yılmaz - Ziya - Alpaslan - Ersoy - İbrahim - Selaheddin - Mustafa - Osman - Cemil - Ender - Niyazi - Şükrü - Ercan - Haluk - Cevher - Serkan - İhsan - Turgay - Cumhur - Kamil - Turan - Önder
1974-1975 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Adil - Yılmaz - Alpaslan - Ziya - Serkan - Rüçhan - Zafer - Eyüp - Aydın - Abdullah - Ender - Yalkın - Mustafa - İbrahim - Osman - Selaheddin - Cemil - Onur - Emin - Ersoy
1975-1976 Yıllarındaki Kadrosu
Yavuz - Adil - Ender - Sabahaddin - Yılmaz - Nevruz - Emin - Alpaslan - Serkan - Raşit - Yenal - Zafer - Engin - Selahettin - Aydın - Engin - Osman - Ömer - Cemil - Ender - Ziya
1976-1977 Yıllarındaki Kadrosu
Adil - Yavuz - Cem - Nevruz - Yenal - Alpaslan - Ersoy - Engin - Ender - Ömer - Atilla - Zafer - Cemil - Aydın - Emin - Sabaheddin - Serkan - Bülent - Erdoğan - Önder - Yavuz (2) - Niyazi
1977-1978 Yıllarındaki Kadrosu
Fuat - İvançeviç - Cem - Çoşkun - Emin - Yenal - Önder - Bülent - Naci - Serkan - Tuna - Engin - Cemil - Aydın - Şevki - Bahri - Halil - Şinasi - Bülent - Onur - Oğuz - Antiç - Zafer - Halil - Kamran -Yaşar - Erhan - Alpaslan - Yavuz - İsmail
1978-1979 Yıllarındaki Kadrosu
Fuat - Yavuz - İvançeviç - Erol - Çoşkun - Erhan - Antiç - Cem - Engin - Şevki - Cemil - Alpaslan - Onur - Önder - İsmail - Hayri - Bülent - Tuna - Bahri - Şükrü - A.Kemal - Raşit - Şinasi - K.Alpaslan - Emin - İbrahim - Kamuran - Yenal - Bünyamin - Zafer
1979-1980 Yıllarındaki Kadrosu
Adem - Onur - Cem - Erol - Yaşar - Müjdat - Önder - Alpaslan - Mustafa - Tuna - Raşit - Büyük Mehmet - Önder - İsmail - Selçuk - Emin - A.Kemal - Cemil - İbrahim - K.İsmail
1980-1981 Yıllarındaki Kadrosu
Adem - Onur - Erol - Cem - Yaşar - Selçuk - Hasan - Müjdat - Tuna - Önder - Ali Kemal - Raşit - İsa - Fikret - Alpaslan - Mustafa - Suat - Sertaç - Sedat - Esat - Osman - Mehmet -B.Mehmet - İlkay
1981-1982 Yıllarındaki Kadrosu
Nurettin - Yaşar - Fikret - Mehmet - Cem - Erol - Sedat - Onur - Müjdat - Mustafa - K.Önder - Selçuk - İsa - NRıfkı - Güngör - Alpaslan - Hüseyin - Arif - Erdoğan Bahtiyar - Zafer - Osman - Hasan - Özcan - Mahmut
1982-1983 Yıllarındaki Kadrosu
Nurettin - Erdoğan - Güngör - Alpaslan - Cem - Müjdat - Mustafa - Arif - Çeleviç - Begoviç - İsa - Yaşar - Sedat - Selçuk - Hüseyin - Özcan - Mehmet - Mahmut - Onur - Önder - Metin - Sadettin - Hasan - Sertaç - Zafer - Suat - Bahtiyar - Alper - Osman - K.Hasan
1983-1984 Yıllarındaki Kadrosu
Yaşar - Erdoğan - Cem - Karaliç - K.Hasan - Engin - Arif - Müjdat - Selçuk - Önder - Mustafa - Nurettin - B.Hasan - İsmail - Erkan - Sedat - Cüneyt - Sefa - Onur - Repçiç - İlyas - Erhan - Özcan - Fikret - Mehmet
1984-1985 Yıllarındaki Kadrosu
Yaşar - Erdoğan - Sedat - Tuğrul - Onur - Müjdat - Hüseyin - İlyas - Repçiç - Engin - Selçuk - İsmail - Önder - Hasan - Arif -Abdülkerim - Şenol - Nurettin - Cem - Birol - Pesiç - Hayrettin - Turgay - Nadir - Cihat
1985-1986 Yıllarındaki Kadrosu
Nurettin - İsmail - Cem - Abdülkerim - Sedat - Erdoğan - Müjdat - Önder - Pesiç- Şenol - Engin - Selçuk - Yaşar - Onur - Hüseyin - Hasan - Tuğrul - Zafer - Yüksel - İlyas - Birol - K.Erdoğan - K. Hasan - Çoşkun - Doğan - Oğuz - Nadir
1986-1987 Yıllarındaki Kadrosu
Lukovcan - Yaşar - İsmail - Hasan - Müjdat - Cem - Tuğrul - Abdülkerim - Aykut - Önder - Pesiç - Zafer - Cihan - Şenol - Erdoğan - Kayhan - Yüksel - Osman - Birol Ergun - Hasan -Talat - Murat - Onur - Sedat - Nurettin - Hamdi - Bilal - Mustafa - Hüseyin
1987-1988 Yıllarındaki Kadrosu
Lukovcan - Oğuz - Nezihi - Pesiç - Sedat - Durmuş - Şenol - Erdi - Önder - Rıdvan - Kayhan - Birol - Cihan - Necdet - Bilal - Murat - Erol - Can - Engin - İsmail - Hasan - Abdülkerim - Murat - Osman - Müjdat - Gürhan - Gültekin - Hüseyin - Hamdi
1988-1989 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher - Can Barhan - Murat - İsmail - Nezihi - Müjdat - K. Şenol - Turhan - Oğuz Çetin - Hakan - Serdar - Erdi - Rıdvan Dilmen - Hasan - Aykut - Taygun - Ergin - B. Şenol - Sedat - Bilal - Durmuş Ali - Önder - Orhan
1989-1990 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher - Murat - Taygun - Hasan - Batur - Ergin - K.Şenol - Sedat - Bilal - Mustafa - Erdi - Serdar - Cafer - Rıdvan - B.Şenol - Zafer - Nezihi - Neşet - Oğuz - Nielsen - Aykut - Müjdat - Murat - İsmail - Durmuş - Vişnevski - Cevdet - Hakan - Turan - Şenol 3 - Vedat - Nejat - Can - Nurettin
1990-1991 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher - Yaşar - Erdi - Hasan - Müjdat - K.Şenol - Hayrettin - Ercan - Ergin - Hakan - B.Şenol - Bilal - Valdo - Vokri - Aykut - Neşet - A.Suphi - İsmail - Gökhan - Turhan - Oğuz - Şenol 3 - İvan - Ertunç - Ercan - Semih
1991-1992 Yıllarındaki Kadrosu
Engin - Turan - Soczynski - B.Şenol - Ercan - Nuri - Gökhan - Hakan - Vokri - Müjdat - Oğuz - Semih - K.Şenol - Tanju - Aykut - Ümit - Levent - Sercan - Sako - Gerson - A.Suphi - Turhan - Neşet - Rıdvan
1992-1993 Yıllarındaki Kadrosu
Engin - Müjdat - Tanjga - Semih - İsmail - Ümit - Hakan - İlker - Oğuz - Stoilov - Novak - Tanju - Aykut - Altay - Arif - A.Suphi - Şenol - Faruk - Ahmet - Rıdvan - İlker - İbrahim - Yüksel - Can - Nuri - Gerson - Gökhan - Turhan - Mustafa - Ülken - Barış
1993-1994 Yıllarındaki Kadrosu
Engin - Emre - Semih - Wagenhaus - Oğuz - Mecnur - Müjdat - Tayfur - Hotiç - Bülent - İlker - Altay - Kemalettin - Sadettin - Burhan - Aygün - Kerem -Rıdvan -Cengiz - Volkan - Ayvaz - Hakan - Nuri - Kazım - Nielsen - Uche - Aykut
1994-1995 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Engin - Nuri - Müjdat - Kemalettin - Semih - Tayfur - Uche - Emre - Dursun - Turhan - Burhan - Ali Nail - Hakan - Kerem - Mustafa - Aygün - Toprak - Oğuz - Nielsen - Aykut - Pingel - İlker - Nuri - Mecnur - Kazım - Mustafa - Bülent - Feyyaz - Murat
1995-1996 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Murat - İlker - Uche - Högh - Oğuz - Erol - H.İbrahim - Tayfun - Tarık - Bülent - Boliç - Kemalettin - Feyyaz - Aykut - Aygün - A.Nail - Emre - Serkan - Atkinson - Saffet - Engin - Ahmet
1996-1997 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - İlker - Uche - Högh - K.Saffet - Kemalettin - H.İbrahim - Tayfun - Bülent - Boliç - Okacha - Özkan - Kostadinov - Fevzi - Saffet - Erol - Tuncay - Tarık - Aygün - Mustafa - Murat - Sedat - Benhur - Kerem - Öner - Mustafa Katip
1997-1998 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Fevzi - Tarık - H.İbrahim - Uche - Kemalettin - Högh - Saffet - Erol - Taner - Tayfun - Mustafa - Boliç - Okacha - Sabin - B. Saffet - K.Saffet - Serkan - H.Kara - Ali Nail - Atilla - İlker - Murat - Selahattin - Tuncay - Kubilay - Moshoeu - Faruk
1998-1999 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - İlker - Uche - Erol - Mustafa - Saffet - Moshoeu - Murat Y. - Tayfun - Moldovan - Baliç - Murat S.- Erkan - Serkan - Metin - Kemalettin - Boliç - Sergio - Taner - Faruk - Högh - Dimas - Oğuz D. - Sergen - Güvenç - Murat Ş. - H. İbrahim - Ömer - Ali - Murat B.
1999-2000 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Mustafa - Ogün - Alpay - Sergen - Moshoeu - Murat Y. - Abdullah - Tayfun - Boliç - Faruk - Engin - Serkan - Erkan - Güvenç - Ali - Tufan - Aygün - Johnson - Saffet - - Moldovan - Preko - Mehmet - Kemalettin - Tufan - Metin D. - Uche - Ömer - S.Oulare
2000-2001 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Oğuz - Recep - Uche - Mustafa - Ogün - Z.Mirkoviç - Abdullah - Ali G. - N. Lazetiç - H.Revivo - Baliç - Andersson - Moshoeu - Tufan - Yusuf - Gökhan - Serhat - Rapaiç - Johnson - Serkan - Mert - Bilal - Gökhan - Celil - Semih -Adem - Erhan - Orhan
2001-2002 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Oğuz - Recep - Uche - Mustafa - Ogün - Z.Mirkoviç - Abdullah - Ali G. - N. Lazetiç - H.Revivo - Andersson - Tufan - Yusuf - Gökhan - Serhat - Rapaiç - Serkan - Mert - Bilal - Gökhan - Ceyhun - Oktay - Hakan - Fatih - Simao - Ümit - Semih - Adem - Erhan - Orhan
2002-2003 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Oğuz - Recep - Volkan - İsmail - Ümit - Mustafa - Ogün - Z.Mirkoviç - Fatih - Hakan - Ali Akdeniz - Ceyhun - Cem - Abdullah - Yusuf - Erman - S.Johnson - kemal - Ali Güneş - M.Steviç - Erhan - Serhat - S.Rebrov - V.Beschastnykh - Tuncay - Semih
2003-2004 Yıllarındaki Kadrosu
Recep - Volkan - Ümit - Fatih - F.Luciano - İsmail - Can - M.Hanefi - M.Alper - S.Tomas - I.R.Petkov - Servet - Yusuf - Ali Güneş - Hakan - Erhan - Kemal - Selçuk - M.Aurelio - Olcan - Tuncay - P.V.Hooijdonk - Serhat - Semih - S.Rebrov
Amblemin Hikayesi
Bugün yüzbinlerce göğsü süsleyen Fenerbahçe Kulüp Rozeti 1910 yılında, kulübümüzün 33 numaralı azası ve devrinin Penaltı Kralı olarak bilinen sol açık Topuz Hikmet tarafından çizildi, Tevfik Haccar (Tasçı) tarafından Almanya'da yapıldı. Beş renkten oluşan rozette Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazısını taşıyan beyaz çerçeve temizlik ve açık yürekliliğin , kırmızı ton sevgi ve bağlılığın ifadesi olup bayrağımızı sembolize eder. Ortada bulunan sarı lacivert kalp şeklindeki sarı, Fenerbahçe'ye duyulan gıpta ve kıskançlığı, lacivert ise soyluluğu tasvir eder. Bu iki renk arasından yükselen palamut dalı ise, Fenerbahçelilik'in kudret ve kuvvetinin ifadesidir. Yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının mukadder oluşunu gösterir.
Topuz Hikmet rozetimizin hikayesini şöyle anlatır :
Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan sarı-laciverte çevrildikten sonra bu yeni renklerimizle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi bahis mevzuu oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar.
İlk önce bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım; 'Kalpten gelen bir bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek'.
Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından beğenildi ve yeni rozetlerimiz o tarihlerde Almanya'da bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar'ın delaletiyle orada yaptırıldı. Yeni harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece 'Fenerbahçe Spor Kulübü - 1907' yazısı yeni harflerle tebdil olundu
Fenerbahçe Tarihinin En Önemli İsimleri
Aktuna, Ercan
(İstanbul 1940- ) Futbola İstanbulspor'da başladı. (1957)
Fenerbahçe'ye transfer oldu (1965). Fenerbahçe'de 2 kupa, 3 lig şampiyonluğu olan kadroda yer aldı. Kaptanlık yaptı. 29 kez yer aldığı Milli Takımın 5 kez kaptanlığını yaptı. Oyun kurmadaki ustalığı ve hava toplarındaki hakimiyeti ile tanındı. Fenerbahçe'de menajer ve yönetici olarak görev aldı. Milliyet'te spor yazarlığı yaptı.
Altıparmak, Ogün
(Adapazarı 1942- )İzmir Karşıyaka'dan Fenerbahçe'ye geçti. (1963). Takımımızın 4 lig şampiyonluğu kazanan kadrosunda yer aldı. 16 golle gol kralı oldu. ABD'de bir süre futbol oynadı (1970-71). Sağaçık ve santrafor oynadı. 32 kez yer aldığı Milli takıma 2 kez kaptanlık yaptı.
Arca, Sabih
(İstanbul 1901-1981) Fenerbahçe'de yetişti ve ün yaptı. Takımımızın forması ile 215 maçta yer alıp 64 gol attı. İlk Milli futbol takımımızda sol iç olarak yer aldı. Milli formayı 9 kez giydi
Arıcan, Fikret
(İstanbul 1911- ) Futbola Fenerbahçe'de başladı (1923). A takımına 17 yaşında alındı. Üstün tekniği ile takımın değişmez elemanı oldu. Futbol yaşamının kısa bir süresi Ankara Demirspor'da geçti Toplam 24 yıllık futbol yaşamını Fenerbahçe'de noktaladı. Milli formayı 8 kez giydi. Kulübümüzde antrenörlük ve başkanlık yaptı. Kefal lakabı ile tanındı.
Arman, Cihat
(İstanbul 1918- ) Futbola 15 yaşında başladı. Ankaragücü genç takımında başladı. Genç takımdan iki maçtan sonra A takımına alındı. 18 yaşında Ankara Karmasına seçildi. Güneş (İstanbul) Kulübü'ne transfer oldu (1936). Kulübün kapanması üzerine Fenerbahçe'ye geçti. Takımımızın forması altında 308 kez sahaya çıktı. Büyük ün yaparak, Uçan Kaleci lakabını taşıdı. İkinci Dünya Savaşı döneminde Milli maçların olmaması nedeniyle Milli formayı 13 yılda ancak 13 kez giyebildi. 1949'da son Milli maçında hem kaptanlık hem çalıştırıcılık hemde kalecilik yaptı. Futbolu 1951'de bıraktı. Teknik direktörlük yaptı.
Bartu, Can
(İstanbul 1936- ) Spora Fenerbahçe'de basketbol ile başladı. Basketbol Milli takımında 6 kez yer aldı. Fikret Arıcan'ın ön ayak olması ile futbolu seçti. Başarılı maçlar çıkardı. 1961'de İtalya'nın Fiorentina takımına transfer oldu. Venezia ve Lazio'da teknik zarif oyunu ile iz bıraktı. 1967'de Fenerbahçe'ye döndü. Formamız altında 326 maç oynadı. Türkiye Romanya maçında Turgay'ın sakatlanması üzerine kalecilik de yaptı. (1958-son 7 dakika). Avrupa Kupalarında final maçı oynayan ilk Türk futbolcusu oldu. (Fiorentina-Glasgow Rangers, 1.1.1961)
Bastoncu, Naci
(Trabzon 1914- ) Futbola Trabzon Lisesi'nde başladı. Fenerbahçe'ye girdi (1934). Sarı-Lacivertli forma altında 388 maçta oynadı. 232 gol attı. "Taka" lakabıyla ün yaptı. Forvetin her yerinde oynadı.
Baydar, Alaattin
(Istanbul 1901-1986) Futbola Fenerbahçe'de başladı. İlk Milli Takım'da sağ iç olarak yer aldı. Fenerbahçe'nin kurucularından Nasuhi Baydar'ın kardeşi. Milli formayı 16 kez giydi. Polonya'ya 1 gol attı. "Ala" lakabı ile tanındı. Fenerbahçe'nin sembol futbolcularından oldu.
Birol, Şenol
(Rize 1938- ) Sarıyer, Beşiktaş, Fenerbahçe, Karşıyaka ve Rizespor'da oynadı. Beşiktaş'ta 1 lig şampiyonluğu yaşadıktan sonra Fenerbahçe'ye transfer oldu (1958). Takımımızda 2 lig şampiyonluğu gördü. Özellikle kafa vuruşları ile tanındı. Milli formayı 8 kez giydi.
Çetin, Oğuz
(Sapanca 1963- ) Futbola 1978 yılında Sakaryaspor genç takımında başladı. 2 yıl Almanya'da kaldı ve Sakaryaspor A takımında başarılı oldu. Fenerbahçe'de son dönemin en başarılı ve teknik futbolcularından biri olarak nitelendi. Türk futbol tarihinde Milli formayı en çok giyen oyuncu oldu. 1996-97 sezonunda Başkan Ali Şen'in şok bir kararı ile Aykut Kocaman ile birlikte İstanbulspor'a transfer oldular. Daha sonra 2000-2001 yılında Fenerbahçe'ye geri dönerek yardımcı antrenör olarak Mustafa Denizli ve Werner Lorant ile çalıştı.
Deringör, Halit
(Istanbul 1922- ) Fenerbahçe'de 330 maç yaptı, 107 gol attı. Bu forma altında 3 lig, 3 milli lig şampiyonluğu gördü. Milli Takımda 5 kez yer aldı. Bursa Acar İdman Yurdu'nda futbol oynadı, antrenörlük yaptı, spor yazarlığı yaptı.
Dilmen, Rıdvan
(Nazilli, 1962- ) Spora atletizm ile başladı. Futbola yöneldi ve Muğlaspor formasını giydi. Boluspor'a transfer olup golcü nitelikleri ile tanındı. Daha sonra Sarıyer formasını giydi ve ardından Fenerbahçe'nin başarılarında en büyük payı aldı. Olağan üstü çabukluğu, golle buluşması ile son dönemde Fenerbahçe'nin ve futbolun sembol isimlerinden biri oldu. Şeytan lakabıyla tanındı. 1989-90 sezonunda Fenerbahçe - Trabzonspor maçında Yesiç'in sakatlaması ile sakatlandı. 1994-95 sezonunda futbolu fıraktı. Fanatik Gazetesinde spor yazarlığı yaptı. 1996-97 futbol sezeonunda Ali Şen'in yetkisi ile Fenerbahçe'de tam yetkili menajerliğe geçti. Sezon sonunda görevine son verildi, daha sonra TV programlarına yorumcu olarak katılan Rıdvan Dilmen 1998-99 sezonunda 2. ligde 0 puanla son sırada bulunan Vanspor'un başına geçti, Vanspor'u şampiyon yaptı. 1999-00 sezonunda Fenerbahçe'nin başına teknik direktör olarak geçti. 6. hafta istifa etti. Lig TV'de yorumculuk yaptı.
Eratlı, Alpaslan
(Istanbul 1948- ) Futbola İstanbulspor'da başladı. Fenerbahçe'de ün yaptı ve futbolumuzun unutulmaz liberoları arasına girdi. Geri dörtlüde solbek ve libero olarak oynadı. 1978'de sakatlandı, 1 yıl aradan sonra tekrar sahalara döndü. İstanbulspor'da 4 Fenerbahçe'de 20 olmak üzere toplam 24 kez milli formayı giydi.
Ersoy, Şükrü
(Istanbul, 1931- ) Futbola Fenerbahçe genç takımında başladı. Vefa'da file bekçiliği yaptıktan sonra Fenerbahçe'ye döndü. 2 İstanbul, 2 Avusturya'nın Salzburg takımına transfer oldu (1961). 8 kez milli oldu. Teknik direktörlük yaptı.
Kırcan, Fikret
(Istanbul 1920- ) Futbola Fenerbahçe'de başladı. 1935'de A takımına alındı. Fenerbahçe forması altında 412 maçta 139 gol attı. Sarı Lacivertli forma altında 6 kez şampiyonluk yaşadı. Çalımları ve son derece estetik futbolu ile iz bıraktı. 1956'da futbolu bıraktı. Futbol Federasyonu ve Fenerbahçe'de yöneticilik yaptı.
Kiraz, Sabri
(Istanbul 1918-1985) Fenerbahçe genç takımında yetişti. Takımımızın kalesini 36 maçta koruduktan sonra çalıştırıcılık yaptı. Milli takım teknik direktörülügü görevinde bulundu. (1970-78). Futbol Federasyonu Eğitim Dairesi'nde görev yaptı.
Kocaman, Aykut
(Geyve 1965- ) Futbola Altınmızrak'ta başladı. (1980). Sakaryaspor'a geçti ve başarılı bir forvet elemanı olarak tanındı. (1984-85). Fenerbahçe'ye transfer oldu. Fenerbahçe'de 3 kez gol kralı oldu. Kral lakabıyla anıldı. 1995-96 sezonunun 32. haftasında Avni Aker stadında Trabzonspor Fenerbahçe'nin 2. golünü atarak Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşıdı. İstanbulspor'da Teknik Direktörülük yaptı.
Küçükandonyadis, Lefter
(Istanbul 1925- ) Türk futbolunun sembol ismi. Futbola Taksim'de başladı. Fenerbahçe'de 1947'de yer aldı. İtalya'nın Fiorentina ve Fransa'nın Nice takımlarının formalarını giydi (1951-53). Dönüşünde tekrar Fenerbahçe'de oynadı. Takımımızın forması altında 2 İstanbul Profesyonel lig, 3 Türkiye şampiyonluğu yaşadı. Gol Kralı oldu (1953-54). Milli Takım formasını 50 kez giydi. Futbol Federasyonu'nun "Altın Şeref Madalyası"nı alan ilk futbolcu oldu. Milli takımda 8 kez kaptanlık yaptı. 1963'te futbolu fıraktıktan sonra Yunanistan'ın Egaleo, Güney Afrika'nın Johannesburg takımlarında futbolcu ve antrenör olarak yer aldı. Daha sonra Samsunspor, Orduspor, Mersin İdmanyurdu ve Boluspor'da teknik direktörlük yaptı. Büyük futbolculuğu ile Ordinaryüs olarak tanımlandı.
Öztüna, Ergun
(Izmir 1937- ) Futbola İzmir'de başladı. Karşıyaka'da oynadı. Fenerbahçe'ye girdi (1956). Karşıyaka'ya döndü ve Nazillispor'da oynadıktan sonra Fenerbahçe'ye dönüş yaptı. Takımıızın forması ile 2 İstanbul, 1 Türkiye Ligi şampiyonluğu yaşadı. Avusturya'da oynadı. Yüksek tekniği nedeniyle "Puskas Ergun" olarak tanımlandı. FEnerbahçe ve Milli Takım'da teknik adam olarka görev yaptı.
Sargın, Burhan
(Ankara 1929- ) Futbola Hacettepe'de başladı. Fenerbahçe'ye transfer oldu (1951). Adalet'te 2 yıl oynadıktan sonra tekrar döndü. Milli Takım'da 8 kez yer aldı. 1954 Dünya Kupası elemelerine İspanya'ya attığı golle Türkiye'ye final yolunu açtı. Santrafor ve iç oyuncusu olarak Canavar lakabı ile Milli takım'da 8, Fenerbahçe'de 112 golün sahibi oldu.
Sporel, Zeki Rıza
(Istanbul 1898-1969) Fenerbahçe A takımına 15 yaşında girdi. Takımızın formasını 18 yıl boyunca giydi. 332 maçta 470 gol atmak başarısını gösterdi. Milli formayı 16 kez giydi. 10 kez kaptanlık yaptı. Milli takıma toplam 159 gol kazandırdı. Son derece istikrarlı ve başarılı futbolu ile hem Fenerbahçe'nin hem de Türk futbolunun yetiştirdiği önemli isimlerinden biri oldu. Üstad lakabı ile tanındı. Futbolu 1934'te bıraktı. Tenis dalında Türkiye'yi temsil etti. Yöneticilik yaptı. Su sporları Federasyonu ve Fenerbahçe Kulübü başkanlıklarında bulundu.
Şengül, Ziya
(Istanbul 1944- ) Futbola Ankara PTT'de başladı (1958(. Fenerbahçe'ye transfer oldu (1964). Daha sonra transfer olduğu Fenerbahçe'de son dönemin en başarılı defans elemanlarından biri oldu (1965). Takımımız ile 5 lig, 2 kupa şampiyonluğu yaşadı. Fenerbahçe ve Milli Takıma kaptanlık yaptı. Milli formayı 20 kez giydi. Futbolu Fenerbahçe - Trabzonspor jubile maçında bıraktı. (1975).
Turan, Cemil
(Istanbul 1947- ) Sarıyer kulübünde parladı. İstanbulspor'a geçti (1968). Fenerbahçe'ye transfer oldu (1972). ve futbolu takımımızda bıraktı (1980). Türk futbolunun gelmiş geçmiş en usta golcülerinden biri olarak ün yaptı. Kısa mesafelerdeki sürati, rakip savunma oyuncularını geçişi ve gol vuruşlarıyla Milli takımın da asları arasında yer aldı. Üç defa gol kralı oldu: (1974-75, 14 Gol), (1975-76, 17 gol), (1977-78, 17 gol). yılın sporcusu seçildi (1977). 43'ü A takımda olmak üzere 54 maçta milli formayı giydi. Altın şeref madalyasını kazandı. Milli Takım'da iken 20 gol attı.
Uluğ, İsmet
(Istanbul 1901-1975) Futbol ve boks dallarının yıldız sporcularından, spor adamı. Fenerbahçe'de 4 şampiyonluk yaşadı. Özverili, mücadeleci futbolundan dolayı Yavuz lakabı ile tanındı. Fenerbahçe'de kaptanlık yaptı, sembol oldu. Milli takım formasını 11 kez giydi. Fenerbahçe başkanlığı görevinde bulundu. (1962-66)
Yetkiner, Müjdat
(Istanbul 1961- ) Futbola Altınmızrak takımında başladı. Fenerbahçe genç takımına girdi (1979). A takımı kadrosuna alındı. Orta saha ve libero olarak başarılı oldu. 19 A, 14 Ümit, 10 A Genç olmak üzere Milli takımda 43 kez yer aldı.
Yula, Selçuk
(Ankara 1959- ) Şekerspor'da oynadı. Transfer olduğu Fenerbahçe'de golcülülüğü ve penaltı atışları ile tanındı. Fenerbahçe'de gol krallıkları (1981-82, 16 gol), (1982-83, 19 gol) kazandı. F. Almanya'da Blav Weiss takımına geçti, bir sezon oynadı (1986). 14 kez oynadığı Milli Takımda 3 kez kaptanlık yaptı. Sarıyer'de oynadı.
0 yorum:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.