16 Temmuz 2009 Perşembe

Sportif Direktör Modası !!!!

İyi ki Aykut Kocaman'ı Sportif Direktörlüğe getirdik.:))
Diğer kulüpler de yavaş yavaş arkamızdan gelmeye başladılar.
Aykut Kocaman'dan evvel 1-2 kulüpte bu görevde bulunan kişiler vardı ama
kimsenin haberi yoktu.
Fenerbahçe yapınca her zamanki gibi olay oldu ve öncü oldu.


Bizden sonra Trabzonspor da Ünal Karaman'ı Sportif Direktörlüğe getirdi.

Trabzonspor'da imzalar atıldı!

Bir haber de Göztepe'den geldi.Eski Fenerbahçe ve gs'li futbolcu ve Menajer

Erhan Önal Göztepe Sportif Direktörlüğüne getirildi.


Bir haber de Bank Asya 1.ligine yeni çıkan Mersin İdman Yurdu'ndan.
Eski 8jk'lı futbolcu Ahmet Yıldırım Sportif Direktörlüğe getirildi.






Bir haber de Ç.Rizespor'dan.
Eski FB,Ts ve gs'li futbolcu ve Teknik Direktör Hasan Vezir Sportif Direktörlüğe getirildi.

Sample Image



















Sivasspor'da gs'den Mustafa 'Turgun'u benzer bir görevle Genel Menajerliğe getirdi.



En son haber Ankraspor'dan.
Ankaraspor, sportif direktörlüğe 3 sezondur altyapı genel koordinatörlüğünü yürüten Sedat Karabük'ü getirdi.

Sedat Karabük Ankaraspor'da!



Aslında Sportif Direktör veya Genel Menajer kavramının yerine ''Futbol Direktörü''
demek daha doğru olur.Çünkü sadece Futbol ile ilgileniyorlar.

Bu konu ile ilgili Uğur Meleke'nin güzel bir yazısını ekleyelim.

Genel menajer, sportif direktör ya da futbol direktörü… Son dönemde Avrupalı futbol kulüplerince çokça tartışılan bu pozisyon, F.Bahçe-A.Kocaman ilişkisi ile tekrar hayatımıza girdi. Peki nedir bu “sportif direktör”? Avrupa’da her kulüpte var mıdır? Türkiye koşullarında sportif direktörlük yapmak mümkün müdür? Mesela A.Kocaman’a F.Bahçe’de ya da H.Şükür’e G.Saray’da rahat çalışma koşulları sağlanır mı?

Sportif direktör ne yapar?

Ansiklopedik bir karşılığı olmamakla birlikte, futbol kulüplerinde sportif direktörlüğün tanımı aşağı yukarı şu: “Sportif direktör, genelde eski teknik direktör ya da eski futbolculardan seçilir; çoğunlukla kulübün birikimlerinden faydalanmak istediği önemli spor adamlarıdır bunlar. Teknik direktörü asist eder, (meslekleri gereği doğal olarak futboldan anlamayan) yönetim kuruluyla köprü vazifesi görür. Teknik direktör bütün mesaisini idmanlara, takım seçmeye, taktik çalışmalara ayırdığı için; onun (tabiatıyla) yetişemeyeceği birtakım işler de sportif direktörün kapsamındadır: Oyuncu izleme ekipleriyle ilişkiler kurar, bütçe ve altyapıya (veya akademiye) kafa yorar. Genelde teknik direktör seçiminde de bulunur, hatta bulunmalıdır da… Zira eğer sportif direktörün, teknik direktör seçen masada olduğu bilinirse, yeni gelen hoca da tam bir güven hisseder; sportif direktörle çatışma içine girmez”

Hoeness (B.Münih), Mijatovic (R.Madrid), Beguiristain (Barcelona), Gandini (Milan), Dean (Arsenal) bu pozisyonda bulunan/bulunmuş meşhur adamlar… Kimi sportif direktörler yıllarca bu görevi başarıyla sürdürüp, (Hoeness gibi) 8-10 hocayla çalışmayı başarırken; bazıları işlerindeki uzmanlıklarını kanıtlayıp transfer bile yaptılar (Chelsea’deki Kenyon ve Fiorentina’daki Corvino gibi)… Kimileriyse maalesef kulübün sırtına yük olmaktan öteye gidemedi. Newcastle’da Ocak 2008’de göreve başlayan Dennis Wise, önce Keegan’la anlaşamadı, sonra da Shearer’ın gelişiyle ayrıldı. Takım da sezon sonunda küme düşmekten kurtulamadı.

Sportif direktör gerekli midir?

Bir futbol kulübünde sportif direktörün gerekliliğini bilmek için sanırım atom mühendisi olmak gerekmiyor! İdman organize eden, taktik çalışan, bir sonraki maça hazırlık yapan, oyuncularıyla bire bir layıkıyla ilgilenen herhangi bir teknik direktörün normal şartlarda kalan işlere vakit ayırması mümkün değildir zaten… Uzmanlığı kendi oyuncuları olan bir teknik direktör, dünyanın kalan bütün futbolcularını nasıl takip edebilecek? Sözleşmelerle, bütçeyle nasıl ilgilenecek? Oyuncu temsilcileriyle, menajerlerle nasıl görüşecek? Teknik direktörün bir sonraki maçı veya bir sonraki ayı düşündüğü sırada; sportif direktör bir sonraki yılın planlarını yapan adamdır kısaca…

Türkiye’ye uygun mudur?

Uzatmadan söyleyeyim, cevabım “evet”… Hem de bu ülkenin sportif direktöre ihtiyacı, İngiltere’den filan birkaç kat fazla. Birincisi, ligdeki 18 takım içinde geçen sezonki teknik direktörüyle yola devam eden takım sayısı yalnızca 4, iki sezon tamamlamış hoca sayısı sadece 3 iken, kulüplerin teknik devamlılığı/anlayış istikrarını sağlayacak yegâne pozisyon “sportif direktör”dür… İkincisi de, bu kadar teknik direktör hareketini yavaşlatabilecek tek adam da “sportif direktör”dür aslında… Çünkü (işin doğası gereği) futbol tecrübeleri olmayan kulüp yöneticilerinin teknik direktörün başarısını ölçmede kullandıkları metot yanlış olabilir (Ki bir ligde bir sezonda 36 teknik direktör çalışıyorsa, bu metodun doğru olduğuna kimse beni ikna edemez). Futbolun içinden gelen bir sportif direktör, teknik adamın başarısını doğru ölçme konusunda da yönetim kurulunun ufkunu genişletebilir. Belki de yönetim kurulunun 9’uncu haftada göndereceği bir hocaya sportif direktörün kazandıracağı bir 8 hafta, daha fazla “4 yıllık G.Saray-F.Terim” evliliği yaşatabilir Türk futboluna…

A.Kocaman veya H.Şükür

Türkiye’deki yönetim kurulu kalitelerini ve koşullarını biliyoruz. Belki de birkaç önemli spor adamımız, bu yönetim biçimleriyle baş edemeyecek, kırılacak/dökülecek, sportif direktörlükte uzun kalamayacak… Lakin biraz sabrederlerse, bir miktar savaşırlarsa, kendilerinden sonrakilerin önünü çok ama çok açacaklar… Aykut Kocaman’a, Hakan Şükür’e ve onlardan sonra geleceklere, istikrarlı sportif direktörlere Türk futbolunun çok ihtiyacı var… Biraz sabır… Lütfen…

************

Bu kavramı İngilizler başlattı.

İngilizler başlattı

BBC’nin bu konuyu ele alan haberinde Leicester’ın eski sportif direktörü Dave Basset, bu pozisyonun görev tanımını çok açık bir şekilde yapmış: “Sportif direktör bir tampondur. Futbol takımıyla ilgili yönetime hesabı veren kişidir. Öte yandan da teknik direktörü asiste etmekle yükümlüdür. Futbolla ilgili deneyimlerini hem teknik direktörle hem de yönetimle paylaşır. Ancak özellikle yönetimle paylaşır çünkü kulüp yöneticilerinin bu tür deneyimleri yoktur.”

Daha genel bir tarif yapıp, sportif direktörün, teknik direktörden nerede ayrıldığına bakmak gerekirse şöyle farklılıklar sayabiliriz: Teknik direktör, gün gün takımın durumuyla ilgilenecek kişidir. Form durumları, taktiksel hamleler, oyun anlayışının geliştirilmesi, futbolcuların kişisel gelişimi gibi konular, teknik direktörün işi. Öte yandan takımın transfer ve kamp bütçeleri, oyuncu takip sistemi (scouting), gençlik geliştirme birimi (altyapı) sportif direktörün sorumluluk alanıdır.

Önce Busby denedi ve yanıldı

Sportif direktör ya da futbol direktörü diye adlandırdığımız bu pozisyonun çıkışı, birçok futbol buluşunda olduğu gibi yine İngiltere’de gerçekleşmiş. 1969 yılında “Genel Menajer” titriyle yola devam kararı alan Manchester United’ın efsane ismi Matt Busby, teknik direktör olarak Wilf McGuinness’ı atamış, sonra onun görevine son vererek yeniden takımın direksiyonunu doğrudan kendi eline almıştı. Fakat gerçek anlamda sportif direktörlük yapan ilk kişi olarak, Southampton’dan Lawrie McMenemy’yi kabul etmek mümkün. 1973’te teknik direktör olarak işbaşı yapan İngiliz, 1981 yılında Alan Ball’u teknik direktörlüğe atamıştı. McMenemy; Dave Merrington ve Graeme Souness’ı da göreve getiren kişi oldu, üç ayrı hocayla çalıştı. 1979 yılından beri Bayern Munich’te bu görevi yapan Uli Hoeneß de bu isimler arasında anılması gereken bir futbol aktörü; unutmadan söylemiş olalım.


Lawrie McMenemy


0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler