3 Haziran 2009 Çarşamba

Naz Aydemir Fenerbahçe Acıbadem'de !!!!!!!!!!


Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımımız Eczacıbaşı Zentiva'nın pasörü Naz Aydemir'i renklerine kattı. Acıbadem Hastanesi Genel Müdürlüğü'nde düzenlenen imza törenine Naz Aydemir'in yanı sıra Fenerbahçe Bayan Voleybol Takımı sponsoru Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, Bayan Voleybol Takımımızın İdari Menajeri Abdullah Paşaoğlu da katıldı.

Milli Takım'da da görev alan pasör, takımımıza Eczacıbaşı'ndan transfer edildi. 1.86 boyunda ve 1990 doğumlu olan Milli voleybolcunun Fenerbahçe Acıbadem'e transfer edilmesiyle ilgili olarak Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, "Naz bundan sonra Fenerbahçe forması için ter dökecek. Onunla birlikte Avrupa'da önemli yerlere doğru ilerleyeceğimize inanıyorum" diye konuştu.

Naz Aydemir ise "Böyle büyük bir camiaya geldiğim için çok mutluyum. Herkesin hayali böylesine büyük bir camiaya gelmek. Taraftarımızın desteğini alarak mücadele etmek çok önemli. Ben de bu forma için mücadele edeceğimden dolayı çok mutluyum" dedi.

















http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=15947

Naz Aydemir, Fenerbahçe Acıbadem Türkiye A, Genç ve Yıldız Milli takımlarının voleybolcusu.

Doğum Tarihi, Yeri: 14 Ağustos 1990, İstanbul
Pozisyon: Pasör
Boy: 1,86 m.
Takımı: Fenerbahçe

Eczacıbaşı altyapısından yetişmiş 1990 doğumlu pasör. Okul takımları ve kulüp altyapısında dikkat çekmiş ve 15 yaşında kulubünün A Takımına yükselmiştir. 2005-06 sezonunda kulübünün A takımıyla şampiyonluk yaşayarak bunu başaran en genç pasör olmuştur. 2005-06 sezonunda oynadığı dört takımla Türkiye şampiyonluğu yaşamıştır. Kulübünün A takımı ile 2006-07 sezonunu da şampiyonlukla noktalamıştır. Kulübüyle 2007-08'de 3. şampiyonluğunu yaşamıştır.

A, Genç ve Yıldız Milli Takımlarında da yer alan Naz Aydemir, 2007 Dünya Yıldız Kızlar Voleybol Şampiyonası'nda gümüş madalya alarak Türkiye'de bir ilki gerçekleştiren Yıldız Milli Voleybol takımının kaptanlığını yapmıştır. Genç Milli takımla, 2008 Genç Bayanlar Avrupa Şampiyonası'nda 3'lüğe ulaşmış, aynı zamanda şampiyonanın En Değerli Oyuncusu (MVP) seçilmiştir.

Pekin'de yapılacak olan 2008 olimpiyatlarının, Ankara'da yapılan ön elemelerinde ilk defa A Milli kampına davet edilmiştir. Almanya'nın Halle kentinde yapılan elemelerde ise en iyi çıkış yapan oyuncular arasında gösterilmiştir. FIVB Dünya Grand Prix 6'lığı ile büyük başarıya imza atan A Milli takımımızda görev almıştır. 03.06.2009 itibari ile Fenerbahçelidir!!!

Başarıları

MİLLİ TAKIMLAR
2007-08
Genç Bayanlar Avrupa Şampiyonası 3.lük
Genç Bayanlar Avrupa Şampiyonası MVP (En Değerli Oyuncu)
A Milli FIVB Dünya Grand Prix 6.lık

2006-07
Yıldız Milli Dünya Şampiyonası 2.lik
Yıldız Milli Avrupa Olimpik Festivali 3.lük ve En teknik oyuncu
Yıldız Milli Karadeniz Oyunları 1.lik ve En iyi pasör
Yıldız Milli Avrupa Şampiyonası Elemesi 1.lik

2005-06
Yıldız Milli Balkan Şampiyonası 1.lik
Yıldız Milli Balkan Şampiyonası MVP ve En iyi pasör
Genç Milli Avrupa Şampiyonası Elemesi 1.lik
Genç Milli Balkan Şampiyonası 2.lik
Genç Milli Balkan Şampiyonası En iyi pasör

2004-05
Yıldız Milli Avrupa Şampiyonası Elemesi 1.lik
Yıldız Milli Avrupa Şampiyonası Elemesi MVP ve En iyi pasör
Genç Milli Balkan Şampiyonası 1.lik
Genç Milli Dünya Şampiyonası 6.lık

2003-04
Yıldız Milli Balkan Şampiyonası 1.lik
Yıldız Milli Balkan Şampiyonası En iyi pasör

ECZACIBAŞI SPOR KULÜBÜ
2007-08
Türkiye 1. Voleybol Ligi Şampiyonluğu

2006-07
Türkiye 1. Voleybol Ligi Şampiyonluğu

2005-06
Türkiye 1. Voleybol Ligi Şampiyonluğu
Gençler Türkiye Şampiyonluğu
Yıldızlar Türkiye Şampiyonluğu

2004-05
Yıldızlar Türkiye Şampiyonluğu
Gençler Türkiye Üçüncülüğü

2003-04
Küçükler Türkiye Şampiyonluğu
Yıldızlar Türkiye Şampiyonluğu
Gençler Türkiye İkinciliği

2002-2003
Küçükler Türkiye İkinciliği
Yıldızlar Türkiye Şampiyonası 1.lik
Yıldızlar Türkiye Şampiyonası En iyi pasör
Gençler Türkiye İkinciliği

2001-2002
Küçükler Türkiye Şampiyonluğu


OKUL TAKIMLARI

2005-2006 - Özel Yüzyıl Işıl Lisesi
Okullar Türkiye Şampiyonası 1.lik

2003-2004 - Bahçeşehir Koleji
Okullar Türkiye Şampiyonası 1.lik
Okullar Türkiye Şampiyonası En teknik oyuncu

2002-2003 - Bahçeşehir Koleji
Okullar Türkiye Şampiyonası 1.lik








Naz ve Osmokroviç



(Resim ;Özgür'den)

Hakkında sporstüdyosu.com'da çıkan röportajı ;

Naz Aydemir hakkında ‘Voleybol tarihini yeniden yazacak’ gibi son derece iddialı cümleler kuruluyor.

Henüz başladığı kariyerine üç “Türkiye Ligi Şampiyonluğu”, kaptanlığını yürüttüğü Yıldız ve Genç Bayan Milli Takımlarıyla “Dünya İkinciliği” ve “Avrupa Üçüncülüğü” sığdırmış, Avrupa Genç Bayanlar Voleybol Şampiyonası’nın en değerli oyuncusu, Eczacıbaşı Zentiva ve A milli takımımızın pasörü Naz ile, hedefleri, genç yaşta profesyonelleşmenin getirdiği zorluklar ve spora bakışı üzerine konuştuk.

Spor Stüdyosu: Alışılageldiği üzere, spora ve voleybola nasıl adım attığınla başlayalım. Senin de ilginç bir keşfedilme hikayen var mı?

Naz Aydemir: Benim pek de ilginç bir keşfedilme hikayem yok aslında. Okulda basketbol oynayıp, atletizm yapıyordum. Bildiğiniz gibi annem ve babam da eski voleybolcular ve tabii ki onlar ve arkadaşları her gördüklerinde “Ne zaman başlatıyoruz seni voleybola?” diye sorduklarında ben inatla “Ben basketbolcu olmak istiyorum” diyordum. Sonrasında annem ve o zamanın Eczacıbaşı A TAKIM antrenörü Gökhan Edman karşılaşmışlar, kızınızı getirin görelim demiş. Ben zorla, ite kaka gittim şu an Kanyon’un olduğu yerdeki salona. A takımının halter antrenmanını izleyip, oyunculara hayran olup başlamıştım.. Top antrenmanı bile değildi :)

SS: Eczacıbaşı-Zentiva olarak üç kulvarda birden yolunuza devam ediyorsunuz. Şampiyonlar Ligi’nde final four’dan iki maç uzaktasınız. Türkiye Kupası’nda finaldesiniz. Sezon şimdilik nasıl gidiyor?

NA: Bu ay özellikle bizim için çok yorucu bir aydı. Çünkü çok kısa bir zaman diliminde peşpeşe beş Vakıfbank Güneş Sigorta, iki Fenerbahçe Acıbadem, bir Telekom ve bir Konya maçı oynadık. Bunların üstüne şimdi bir de iki Şampiyonlar Ligi maçı daha eklendi… Açıkçası çok yoruluyoruz ama bu yorgunluğumuza değecek diye umut ediyoruz. Çünkü Şampiyonlar Ligi’nde dediğiniz gibi Final Four’a iki maçımız kaldı, Teledünya Türkiye Kupası’nda da aynı şekilde kupa için iki maç kazanmak zorundayız. Normal ligde de hedefimiz birinci bitirmekti ama şu an bu hedeften biraz uzaklaştık. Yine de playoff sistemi oynuyoruz, her takımın şansı eşit…

SS: Final four ve belki de Avrupa şampiyonluğu yıllardır ligde baskın bir güç olan kulübünüzden tek beklenti. Şansınızı ve rakiplerinizi kısaca değerlendirebilir misin?

NA: Şampiyonlar Ligi’nde çok zorlu rakipler bizi bekliyor. Öncelikle Polonya ekibi güçlü bir takım, fizik ve boy olarak sağlamlar. Diğer takımları düşünmeden önce kendi rakibimizi düşünmeliyiz. Eğer kalmak ve şampiyon olmak istiyorsak zaten herkesi yenmek zorundayız. Ama onun dışında Dinamo Moskova, Telekom, Pesaro ve Bergamo da kadrolarında yıldızlar barındıran çok güçlü ekipler. Bizim açımızdan bakacak olursak, her iki sahada da 12 kişi olacak; o gün kim daha çok isteyip daha iyi oynarsa o kazanacak, ama kazanan tarafın tabii ki bizim tarafımızın olacağına inanıyorum :)

SS: Hayat görüşünü, zevklerini kısaca seni daha yakından tanıyabilmek açısından sormak istediğim bir soru. Günlük sosyal yaşamda Naz kimdir? İlgini çeken sanat dalları, aldığın albümler, okuduğun kitaplar,izlediğin oyunlar-filmler, gittiğin sergiler ya da konserler… Özetle Naz İstanbul’un ve genel anlamda yaşamın keyifini çıkarmak için neler yapıyor?

NA: Kitap okumak benim için ayrı bir keyif… Kitapları okumayıp adeta yuttuğum için genelde kitap kurdu olarak bilinirim :) Kitap olarak ilgimi çeken her türlü şeyi okuyabilirim, yeter ki sürükleyici olsun… En son Stephanie Meyer’in Alacakaranlık kitabının serisini bitirdim. Yazıya kabiliyetim de vardır, kendimi yazarak daha iyi ifade ettiğimi düşünürüm hep, bu yüzden yazmak benim için genelde hem rahatlama hem de hayal gücümü konuşturmanın bir yolu :) Sinemaya gitmeyi ya da dvd izlemeyi de çok severim, malum kamp zamanlarında vakit geçirecek fazla şey olmuyor… Çok fazla aksiyon ve korku olmayan her türlü filmi de izlerim… İstanbul’un deniz kenarı yerlerini çok severim ama malesef gitmek için fazla zamanım olmuyor. Naz genel olarak hayatın keyfini çıkarmak için yaşamı ertelememek gerektiğini düşünüyor, yaptığı spor tarafından bu felsefesi biraz baltalanmış olsa bile, yine de bunu uygulamaya çalışıyor :)

“Ön plana çıkmak ya da maç başına 10 sayı alıp maçı kazandırmak gibi isteklerim yok”

SS: Özellikle yurt dışından pek çok voleybol yazarı ve antrenör özel bir yetenek olduğunu belirtiyor. Bir pasör olarak Gençler Avrupa Şampiyonasında MVP (en değerli oyuncu) ödülünü almış olman da çok net bir gösterge. Henüz 16-17 yaşında, tecrübe faktörünün de çok önemli rol oynadığı pasörlük gibi zor bir pozisyonda fark yaratmayı başardın. Kendini nasıl bir pasör olarak tanımlarsın? Bu kadar ön plana çıkmanı sağlayan niteliklerin neler?

NA: Bence her pasör kendine göre farklıdır ve farklı bir oyun stili vardır, bu yüzden benim tarzımın da farklı olması çok normal. Takım arkadaşlarım pozitif enerjimin, hırsımın ve gülümsememin onlara katkısı olduğunu söylüyorlar genelde ve ben de bu özelliklerimi seviyorum. Ön plana çıkmak ya da maç başına 10 sayı alıp maçı kazandırmak gibi isteklerim yok, ben takım oyunu oynamayı seviyorum ve belki de benim pasörlüğümün farklı yönü de budur :)

SS: Yıldız ve Genç milli takımlarımız Dünya 2.liği ve Avrupa 3.lüğü gibi çok üst düzey başarılara imza attı. Altyapılarda alınan sonuçlar sonraki dönemlerde A milli takım düzeyinde neler olabileceğine dair önemli ipuçları verse de Türk sporunun genel bir sorunu olarak çoğu kez başarıların devamının gelmediğini görüyoruz. Önümüzdeki yıllar için bu başarı dalgasının devam edeceğine inanıyor musun? Genç oyuncularımızın gelişimini duraklatan, iyileştirilmesi ya da değiştirilmesi gereken koşullar olduğunu düşünüyor musun?

NA: Kazanılan başarıların kesinlikle devamının geleceğine inanıyorum. A takımda ve altyapılarda da bunu gösterdik bence. Gençler ve deneyimliler olarak A takımda da çok iyi bir takım olup altyapılardan gelen ve A takımında zamanında elde ettiği başarıların devamı olacak şeyleri yapabileceğimize inanıyorum. Genç oyuncuların gelişimini duraklatacak unsurlar tabii ki var; ancak yabancı oyuncular olmazsa gelişim ve Avrupa’da takımlar bazında başarının gelmesi zor diye düşünüyorum. Biz genç oyuncular olarak kendimizi geliştirip yabancı oyunculara gerek bırakmazsak o zaman milli takımlar seviyesinde de çok üst düzeye erişebiliriz…

SS: Bireysel bir spor olmasa da neticede voleybolda da gerek milli takım gerekse kulüp takımları düzeyinde her zaman ön plana çıkan isimler olur. Lider ruhlu ve her zaman takımını ön planda tutan bir oyuncu olarak bilinmenle beraber altyapılar düzeyinde istem dışı olarak bu konumda olduğunu ve gelecekte A takım düzeyinde de bunun olası olduğunu düşünüyorum. Bu durum seni ya da takım arkadaşlarını herhangi bir şekilde etkiliyor mu?

NA: Biz takım oyununa alışkın oyuncularız hem kulüp seviyesinde hem de milli takım seviyesinde. Bu yüzden bir maç birimiz öne çıkabiliriz öbür maç diğerimiz, herkes bunun bilincinde olduğu için o gün liderliği eline alana herkes destek verir :)

“Çok Çalışmam Gerek, Tek Bildiğim Bu”

SS: Bireysel bir sporla uğraşmıyor olmanın bir sonucu da kendi pozisyonunda en iyilerden biri olup da takım olarak zirvede olamamak. Barbara Jelic gibi bir smaçörün Avrupa Şampiyonası harici herhangi bir organizasyonda podyum görememesi gibi… A milli takım kariyerinin henüz çok başında biri olarak belki henüz cevaplamak istemeyeceğin bir soru ama altyapılar düzeyinde yaşadığını varsaydığım için gene de sormak istiyorum. Bu bir müddet sonra sıkıntı, bıkkınlık ya da motivasyon kaybı yaratmıyor mu?

NA: Daha yolun çok başında olduğumu düşünüyorum. Yemem gereken kaç fırın ekmek var onu bile bilmiyorum :) Çok çalışmam gerek, tek bildiğim bu. Tabii ki zaman zaman sıkıntı ve bıkkınlıklar oluyor ama bunlar da olmak zorunda. Kendi hayatlarımızda bile hiçbir şey mükemmel gitmiyor ki… Ayrıca kimse kimseyi bıçak zoruyla sahaya sokmuyor, hepimiz kendi istediğimiz, sevdiğimiz için bu sporu yapıyoruz. Bıkkınlıklar olsa da çalışmak ve başarmak için daha çok çabalamak zorundayız :)

SS: Bugüne kadar birçok bireysel ödül kazandın. Takım olarak kazanacağınız başarılar elbette ki ön planda olsa da turnuvalar esnasında istatistikleri ve kendi sıralamanı da takip ettiğin oluyor mu? Bu ödüller senin için ne kadar önemli?

NA: Zaman zaman tabii ki takip ettiğim oluyor. Kazandığım zaman mutlu oluyorum, gururlanıyorum. Ama sonuçta dediğim gibi ben takım oyunu oynamayı seviyorum, takımım kazanmışsa ya da şampiyon olmuşsa zaten birey olarak en iyi 12 kişi o takımda oluyor daha güzeli var mı ? :)

SS: Bildiğim kadarıyla akademik yönü de güçlü bir sporcusun. Bu kadar erken yaşta profesyonel spor hayatının içine girmiş olan eğitim hayatını ne ölçüde engelledi? Eğitiminle ilgili hedeflerini küçültmek ya da askıya almak durumunda kaldın mı?

NA: Lise 2′deyken A takıma çıktım ve o zamandan beri eğitim hayatımdan zaman zaman fedakarlık etmek zorunda kalıyorum voleybol için. Voleybol oynamasaydım da yine reklamcılık gibi bir bölüm seçerdim ama belki yurtdışında okurdum, üzerine master yapardım. Ama bu yoğun tempoya rağmen okula gidebiliyorum ve notlarım iyi. Bu benim için büyük keyif :)

SS: Reklamcılık üzerine eğitim alıyorsun. Pek çok sporcu sadece bir güvence olması düşüncesiyle üniversite eğitimini tamamlamaya çalışıyor. Senin düşüncelerin neler? Bölüm ve dolayısıyla meslek seçiminden, eğitim ve meslek hayatınla ilgili planlarından bahsedebilir misin?

NA: Üniversite diploması olan bir sürü insan şu an işsiz, diploması olan herkes keşke işini de garanti altına alabilse… Ben üniversiteyi bir nevi bakış açısını genişleten bir kurum olarak görüyorum ve bu yüzden de üniversite okumak konusunda ısrarcıyım. Voleybolu üniversiteden sonra bırakmayı tabii ki düşünmüyorum ama okuduğum bölüm de çok keyif alarak devam ettiğim ve sevdiğim bir bölüm. Yaz tatillerinde staj yapma imkanım oluyor ama milli takım sebebiyle gidemiyorum. Hem kulüp hem de milli takım varken bir de iş hayatım olacak mı bilmiyorum. Okul bittikten sonra neler yapabileceğime bakacağız :)

SS: Senin seviyendeki sporculara yurtdışındaki üniversitelerde çeşitli maçlar ya da turnuvalarda mücadele edebilmeleri için özel izinler veriliyor. Senin bölümün/fakülten bu konuda sana yardımcı oluyor mu?

NA: Yabancı oyuncular sınavları olduğu için bazen takımlarından izin alıp bazı turnuvalara gitmeyebiliyorlar ama bizim şu ana kadar öyle bir durumumuz olmadı. Bölümümdeki bazı öğretmenler gerçekten çok anlayışlı. Gösterebilecekleri tüm esneklikleri gösteriyorlar ama geçen sene devamsızlık yüzünden almam gerekenden çok daha düşük notlar aldım. Bir de diğer yönden bakarsak, geçen sene dişimden operasyon geçirip okul turnuvasına gidemediğim için bursum kesildi. Tüm federasyonların, hükümetin ve üniversitelerin bu soruna bir an önce bir çözüm bulmaları gerekiyor.

SS: Bazı sporcuların lise sonrası eğitimlerini spor bursuyla Amerika’da devam ettirdiklerini görüyoruz. Sahip olduğun yetenek ve okul hayatındaki başarıların da göz önüne alındığında geçmişte bu seçeneği düşünmüş müydün?

NA: Amerika’daki iyi okullardan teklif aldım ama burada A takımda oynamaya başlayınca bu seçenek ortadan kalktı.

SS: Voleybol kariyerinde uzun vadede kendine koyduğun hedefler neler? Kariyerimin sonuna geldiğinde mutlaka başarmış olmalıyım dediğin şeyler var mı?

NA: Kulüpler ya da Milli Takım farketmez ama Avrupa Şampiyonu olmayı gerçekten çok istiyorum. Kariyerimin sonunda da milli takımımızı hem Avrupa hem de Dünya Şampiyonaları’nda kürsüde görmek istiyorum ve tabii ki Olimpiyatlar’da da… Bakınca çok zor gibi geliyor ama başarılamayacak şeyler değil.

SS: Günümüzde hala aktif olan pasörler içerisinde Kirillova ve Feng’i ayrı tutacak olursak birçok otoritenin en iyiler arasına koyduğu Fofao, Lo Bianco, Takeshita, Berg gibi pasörlere karşı oynadın.Bu noktadan hareketle farklı özellikleriyle seni de izlerken ya da karşılıklı oynarken şaşırtabilen, beğenini kazanan pasörler var mı?

NA: Saydığınız tüm bu pasörler günümüzün en iyi pasörleri ve hepsinin oyununa saygım ve beğenim sonsuz. Ama en çok karşılıklı oynadığım pasör olarak, Arzu ablayı her izlediğimde farklı bir şey öğreniyorum.

SS: Toplumda Voleybolun bayan sporu olduğuna dair bir izlenim vardır, ancak spor yapmanın cinsiyetle alakalı olmadığını düşünüyoruz. Bu klişe hakkında ne düşünüyorsun?

NA: Her sporu her iki cinsiyet de yapabilir. Ancak izlendiği zamanki görüntünün farklı olması normal. Mesela bayan voleybolu daha estetik görünür, erkek voleybolu daha güce dayalıdır ama her iki cinsiyet de başarıyla oynayabilir. Güce dayalı halter ve boksta bile kadınları görüyoruz, bu yüzden her sporu herkes yapabilir ama yakışır mı orası izleyene kalmış :)

SS: Voleybol Federasyonu son zamanlarda taraftar çekmek için promosyonel aktivitelere ağırlık vermiş durumda. Bir sporcu olarak çok kalabalık bir tribüne oynamak mı yoksa Voleybolu gerçekten severek takip eden bir tribüne oynamak mı sana haz veriyor? Türkiye’deki seyirci sayısının nasıl görüyorsun, arttırmak için herhangi bir önerin var mı?

NA: Kendi adıma konuşacak olursam salon ne kadar kalabalık ve gürültülü olursa o maça daha iyi konsantre oluyorum. Çünkü seyirci karşınızdaki rakip zayıf bile olsa maça heyecan katıp, motivasyonunuzu yüksek seviyede tutmanıza yarıyor. Voleybolu bilen ve seven insanlar zaten maçlara geliyorlar, bence önemli olan bilmeyen insanlara öğretip voleybolu sevdirebilmek. Türkiye’deki seyirci bir Japon, bir Polonyalı seyirci seviyesinde değil tabii ki. O seviyeye gelebilmemiz için medyanın ilgisi ve toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor.

“Spor Kültürünün Olması İçin Öncelikle Spor Bir Meslek Sayılmalı”

SS: Spor Kültürü deyince aklına ne geliyor, ülkende bunun yeterli olarak oturduğunu düşünüyor musun?

NA: Spor kültürünün olması için öncelikle sporun bir meslek sayılması gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizde spor kültürünün belirli bir kesim dışında olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Maçlardaki kötü tezahüratlar, fanatik yöneticiler, eğitimsiz hakemler de bunların göstergesi… Bunları genel spor camiası olarak söylüyorum sadece voleybolu düşünerek değil…

SS: Son olarak biraz da web sitenden konuşalım. Seninle ilgili merak edilen pek çok şeye kolaylıkla ulaşılmasını sağlayan sevimli bir siteye sahipsin. Hazırlanma sürecinden, sonrası için planladığınız yeniliklerden bahsedebilir misin?

NA: Sitem aslında bana doğum günü hediyesi. Yeşim Arslan ve Hamide Koyuncuoğlu’ndan . İkisi de çok sevdiğim ablalarımdır ve onlara çok teşekkür ediyorum. Sonrasında Hamide ablayla sitenin tasarımını değiştirdik, daha modern hale getirdik. Daha sonra için planladığımız güzel şeyler var ancak bunun için biraz zaman gerekiyor :) Ayrıca bu sene çok sık blog yazamıyorum, bu yüzden merakla blog bekleyenlerden affımı rica ediyorum.

Röportaj için Fevzi Demircioğlu’na teşekkür ederiz.

Naz Aydemir’in Kişisel sitesine ulaşmak için tıklayın.

*******************

Nefret ediyordum kendisinden.
Anlaşılan beyaz bir sayfa açmış.
Bize de 2.bir beyaz sayfa açmak düşer o halde.
Hoşgeldin Çubuklu´ya Naz.
Hayırlı Olsun.Allah Utandırmasın.

M.Ali Bey´e de sözünü tuttuğu için sonsuz teşekkürler.
Bu dik duruş İdeali olan FB Başkanlığına kadar taşıyacak
onu inşaallah.

2 yorum:

  1. Çok istediğim bir transferdi.En çok istediğim yerli isimdi ama imkansız gördüğümden Elif Ağca'yı istiyordum.Demekki imkansız diye birşey yokmuş.

    YanıtlaSil
  2. Hayırlı olsun.Umarım çok başarılı olur.

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler